204 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Avn, ona Halid; (T) Bize Müsedded, ona Halid -hadisin manası aynı olmak üzere-, ona Beyan b. Bişr -Müsedded, Ebu Bişr demiştir-, ona Vebere b. Abdurrahman, ona Amir b. Abdullah b. Zübeyir, ona babası (Abdullah b. Zübeyir) şöyle demiştir: Zübeyir'e “Seni, sahabenin rivayet ettiği gibi, Rasulullah'tan (sav) hadis rivayet etmekten alıkoyan nedir” dedim. şöyle cevap verdi: Vallahi, benim de onun yanında saygınlığım ve yakınlığım vardı. Ancak ben Hz. Peygamber'in (sav) "benim adıma yalan söyleyen cehennemdeki yerine hazırlansın" buyurduğunu işittim.
Bize Hüseyin b. Muhammed, ona Cerîr b. Hâzım, ona Ali b. Zeyd b. Cüd'an, ona da Ebu Bekir b. Enes b. Malik şöyle demiştir: Babam Şam bölgesine elçi olarak geldi, ben de onunla beraberdim. Mahmud b. Rabî ile karşılaştık, babama Itban b. Malik'ten bir hadis rivayet etti. Babam bana “Yavrucağım, bu hadisi ezberle, çünkü bu hadis hazinelerinden birisidir” dedi. Yola koyulup Medine'ye döndüğümüzde Itban b. Malik'i soruşturduk, baktık ki gözleri görmeyen bir ihtiyar olmuş yaşıyor. Hemen bu hadisi sorduk, o da şöyle anlattı: Gözlerim Rasulullah döneminde görmez oldu. Bunun üzerine ben “ey Allah'ın Rasulü, gözlerim görmez oldu. Senin arkanda namaz kılmaya gelemiyorum. Evimde bir yeri mescit olarak belirleyip orada namaz kılsan, ben de o mekanı namazgah edinsem” dedim. Rasulullah (sav) "peki, ben sana yarın gelirim" buyurdu. (Ravi) der ki: Rasulullah (sav) ertesi günü sabah namazını kıldıktan Itban'ın evine yöneldi, eve gelince "Ey İtban, nereyi mescit edinmek istersin?" buyurdu. Itban ona bir yer tarif etti, Rasulullah da orayı onun için mescit haline getirip orada namaz kıldı. Sonra Peygamber (sav) (yemek için) alıkondu, ya da kendisi oturdu. (Hz. Peygamberin (sav) geldiği haberi) etrafımızdaki insanlara ulaştı, onlar da akın akın gelip evi doldurdular. Orada münafıklardan ve onlardan gördükleri eziyet ve kötülükten bahsederek bu yapılanlardan Malik b. Duhşum isimli birisini sorumlu tutup “onun şu hali, şöyle bir durumu var” dediler. Bu arada suskun olan Hz. Peygamber (sav) onların çokça konuşmaları üzerine "Bu adam Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet etmiyor mu?" buyurdu. Üçüncü defa bu sözü tekrarlayınca oradakiler “o (inanmadan) sadece diliyle söylüyor” dediler. Hz. Peygamber (sav) "Beni hak din ile gönderen Allah'a yemin ederim ki eğer o kişi içten ve samimi olarak bunu söylerse ateş onu hiç yakmayacak" buyurdu. Orada bulunanlar der ki: İnsanlar Rasulullah'ın bu sözüne sevindikleri kadar bir başka şeye böyle sevinmemişlerdi.
Açıklama: Bu siyaka'sı ile hadis zayıftır. Ali b. Zeyd b. Cud'ân zayıftır.
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd b. Zeyd, ona Yahya b. Saîd, ona Ubeyd b. Huneyn, ona İbn Abbâs (r.anhuma), ona Ömer (ra) şöyle demiştir: Ensâr'dan bir adam vardı. O, Rasulullah'tan (sav) uzakta bulunduğu zaman ben Rasulullah'ın (sav) meclisinde hazır bulunur ve o gün Rasulullah'ın meclisinde olan biteni ona getirirdim. Ben Rasulullah'ın meclisinden uzakta kaldığım zaman ise, o Rasulullah'ın meclisinde hazır bulunur ve o gün Rasûlullah'ın meclisinde olan biteni bana getirirdi.
Bana Abdullah b. Ebu Esved, ona Hâtim, ona İsmail, ona Muhammed b. Yusuf, ona da Sâib b. Yezidşöyle demiştir: Ben, Abdurrahman b. Avf, Talha b. Ubeydullah, Mıkdâd b. Esved ve Sa'd b. Ebu Vakkâs'ın sohbetlerinde bulundum. Hiçbirinin Peygamber'den (sav) hadis rivayet ettiğini işitmedim. Bir tek Talha'yı Uhud gününden bahsederken duydum.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona Câmi b. Şeddâd, ona Safvân b. Muhriz, ona da İmrân b. Husayn (r.anhuma) şöyle demiştir: Temîm oğullarından bir grup Hz. Peygamber'e (sav) çıkageldi. Peygamber (sav) onlara "ey Temîm oğulları, müjdeyi kabul edin" buyurdu. Onlar da “bizlere ahiret müjdeleri verdin, dünyalık da ver” dediler. Hz. Peygamber'in yüzü asıldı. Bu sırada Yemen'den bir grup insan geldi. Rasulullah bunlara hitaben "Temim oğullarının kabul etmediği müjdeyi sizler kabul edin ey Yemenliler" buyurdu. Onlar da “kabul ettik” dediler. Sonra Peygamber (sav) onlara yaratılışın başlangıcından, arştan anlatmaya başladı. Tam bu sırada bir adam gelip “İmrân, deven kaçıyor” dedi. Keşke devem kaybolup gitseydi de ben yerimden kalkmasaydım.
Bana İbrahim b. Münzir, ona İbn Ebu Füdeyk, ona İbn Ebu Zi'b, ona el-Makburî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Ben Hz. Peygamber'e (sav) “ey Allah'ın Rasulü, Sen'den birçok hadis işittim, ama onları unutuyorum” dedim. Rasulullah (sav) "cübbeni yere ser" buyurdu. Ben de serdim. Hz. Peygamber (sav) eliyle bir şeyi avuçlar gibi yapıp cübbenin içine attı, sonra "topla" buyurdu. Ben cübbemi topladım, ve ondan sonra artık hiçbir hadisi unutmadım.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan, ona Muhammed, ona Hayseme, ona Süveyd b. Ğafele, ona da Ali şöyle demiştir: Sizlere Rasulullah'tan (sav) diye bir hadis rivayet ettiğim zaman, yalan söylemektense semadan (yere) düşmeyi daha çok severim. Benimle sizler arasında konuştuğum zaman ise (durum farklıdır), çünkü savaş ancak bir hiledir. Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken dinledim: "Ahir zamanda yaşları genç, akılları ermez bir takım kimseler gelecek, yaratılmışların en hayırlılarının konuştukları gibi konuşacak ama okun hedefini delip geçmesi gibi İslâm'dan öylece çıkacaklar. İmanları gırtlaklarından aşağı geçmeyecektir. Onlarla nerede karşılaşırsanız onları hemen öldürün çünkü onları öldürmek, kıyamet gününde öldürenler için bir ecirdir."