Öneri Formu
Hadis Id, No:
24520, İM002335
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الأَعْرَجِ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَبْلُغُ بِهِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا اسْتَأْذَنَ أَحَدَكُمْ جَارُهُ أَنْ يَغْرِزَ خَشَبَةً فِى جِدَارِهِ فَلاَ يَمْنَعْهُ » . فَلَمَّا حَدَّثَهُمْ أَبُو هُرَيْرَةَ طَأْطَئُوا رُءُوسَهُمْ فَلَمَّا رَآهُمْ قَالَ مَالِى أَرَاكُمْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ وَاللَّهِ لأَرْمِيَنَّ بِهَا بَيْنَ أَكْتَافِكُمْ .
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammar ve Muhammed b. Sabbah, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Muhammed b. Şihab ez-Zührî, ona A'rec Abdurrahman b. Hürmüz, ona Ebu Hureyre (r.a) (Hadisi merfu olarak rivayet etti), Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Birinizin duvarının üzerine ağaç (tan hatil başını) koymak için komşusu izin istediği zaman duvar sahibi onu menetmesin.
Ebû Hureyre, bu hadîsi yanındakilere rivayet edince onlar, (bunu garipsiyerek) başlarını eğdiler. Ebu Hureyre onları (n bu vaziyetlerini) görünce: Ne oluyor ki, ben sizi bu (sünnet) den yüz çevirir görüyorum. Vallahi ben duvarın üzerine konulacak hatil başını, (sonra) sizin omuzlarınızın arasına bırakırım, dedi"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ahkâm 15, /373
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Muhammed b. Sabbah el-Cürcerâî (Muhammed b. Sabbah b. Süfyan b. Ebu Süfyan)
Konular:
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Yardımseverlik, yardımlaşma
Öneri Formu
Hadis Id, No:
24521, İM002336
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بِشْرٍ بَكْرُ بْنُ خَلَفٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ أَنَّ هِشَامَ بْنَ يَحْيَى أَخْبَرَهُ أَنَّ عِكْرِمَةَ بْنَ سَلَمَةَ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَخَوَيْنِ مِنْ بَلْمُغِيرَةَ أَعْتَقَ أَحَدَهُمَا أَنْ لاَ يَغْرِزَ خَشَبًا فِى جِدَارِهِ فَأَقْبَلَ مُجَمِّعُ بْنُ يَزِيدَ وَرِجَالٌ كَثِيرٌ مِنَ الأَنْصَارِ فَقَالُوا نَشْهَدُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَمْنَعْ أَحَدُكُمْ جَارَهُ أَنْ يَغْرِزَ خَشَبَةً فِى جِدَارِهِ » . فَقَالَ يَا أَخِى إِنَّكَ مَقْضِىٌّ لَكَ عَلَىَّ وَقَدْ حَلَفْتُ فَاجْعَلْ أُسْطُوَانًا دُونَ حَائِطِى أَوْ جِدَارِى فَاجْعَلْ عَلَيْهِ خَشَبَكَ .
Tercemesi:
Bize Ebu Bişr Bekir b. Halef, ona Ebu Asım (Dahhâk b. Mahled), ona (Ebu Velid) İbn Cüreyc, ona Amr b. Dinar, ona da Hişam b. Yahya, İkrime b. Seleme'nin şöyle dediğini rivayet etti::
Belmüğire (Benü’l-Müğire)’den iki kardeşten biri, evinin duvarının üzerine başkasının hatil başlarını koydurmamaya, köle azadlamak üzere yemin etti. Sonra Mücemmi’ bin Yezid ile Ensâr-i Kirâm’dan çok sayıda adam, geldiler ve dediler ki: Rasulullah'ın (sav)’ın: “Sizden birisi, (evinin) duvarına, komşusunun ağaç (hatil başını) koymasını engellemesin” buyurduğuna şehâdet ederiz. (Yemin eden kardeş) bunun üzerine (diğerine) şöyle dedi: Ey kardeşim! Senin lehinde ve benim aleyhimde hüküm verilmiş oldu. Ben de (köle azadlamak üzere) yemin ettim. Bu itibarla sen benim duvarımın yanına bir direk koy ve hatilini direğin Üzerine bırak (ki benim yeminim bozulmasın.)”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ahkâm 15, /373
Senetler:
1. Mücemmi' b. Yezid el-Ensarî (Mücemmi' b. Yezid b. Cariye b. Amir b. Mücemmi')
2. İbn Ebu Rabi'a İkrime b. Seleme b. Rabi'a (İkrime b. Seleme b. Rabi'a)
3. Hişam b. Yahya el-Mahzumi (Hişam b. Yahya b. As b. Hişam b. Muğîra)
4. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
5. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
6. Ebu Âsım Dahhâk b. Mahled en-Nebîl (Dahhâk b. Mahled)
7. Ebu Bişr Bekir b. Halef el-Basri (Bekir b. Halef)
Konular:
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Yardımseverlik, yardımlaşma
حَدَّثَنَا مُحْرِزُ بْنُ سَلَمَةَ الْعَدَنِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ الدَّرَاوَرْدِىُّ عَنْ شَرِيكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى نَمِرٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أُبَىِّ بْنِ كَعْبٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَرَأَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ تَبَارَكَ وَهُوَ قَائِمٌ فَذَكَّرَنَا بِأَيَّامِ اللَّهِ وَأَبُو الدَّرْدَاءِ أَوْ أَبُو ذَرٍّ يَغْمِزُنِى فَقَالَ مَتَى أُنْزِلَتْ هَذِهِ السُّورَةُ إِنِّى لَمْ أَسْمَعْهَا إِلاَّ الآنَ . فَأَشَارَ إِلَيْهِ أَنِ اسْكُتْ فَلَمَّا انْصَرَفُوا قَالَ سَأَلْتُكَ مَتَى أُنْزِلَتْ هَذِهِ السُّورَةُ فَلَمْ تُخْبِرْنِى فَقَالَ أُبَىٌّ لَيْسَ لَكَ مِنْ صَلاَتِكَ الْيَوْمَ إِلاَّ مَا لَغَوْتَ . فَذَهَبَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهُ وَأَخْبَرَهُ بِالَّذِى قَالَ أُبَىٌّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « صَدَقَ أُبَىٌّ » .
Açıklama: Elbani bu hadisin Ebû Zer'den rivâyet edilen tarikinin sahih olduğunu ifade etmiştir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12094, İM001111
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحْرِزُ بْنُ سَلَمَةَ الْعَدَنِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ الدَّرَاوَرْدِىُّ عَنْ شَرِيكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى نَمِرٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أُبَىِّ بْنِ كَعْبٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَرَأَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ تَبَارَكَ وَهُوَ قَائِمٌ فَذَكَّرَنَا بِأَيَّامِ اللَّهِ وَأَبُو الدَّرْدَاءِ أَوْ أَبُو ذَرٍّ يَغْمِزُنِى فَقَالَ مَتَى أُنْزِلَتْ هَذِهِ السُّورَةُ إِنِّى لَمْ أَسْمَعْهَا إِلاَّ الآنَ . فَأَشَارَ إِلَيْهِ أَنِ اسْكُتْ فَلَمَّا انْصَرَفُوا قَالَ سَأَلْتُكَ مَتَى أُنْزِلَتْ هَذِهِ السُّورَةُ فَلَمْ تُخْبِرْنِى فَقَالَ أُبَىٌّ لَيْسَ لَكَ مِنْ صَلاَتِكَ الْيَوْمَ إِلاَّ مَا لَغَوْتَ . فَذَهَبَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهُ وَأَخْبَرَهُ بِالَّذِى قَالَ أُبَىٌّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « صَدَقَ أُبَىٌّ » .
Tercemesi:
Bize Muhriz b. Seleme el-Adenî, ona Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî, ona Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemr, ona Ata b. Yesar ona da Übey b. Ka'b şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) Cuma günü hutbede ayakta iken Tebareke [Mülk] suresini okudu. Bize Eyyamullahı (Allah'ın nimetlerini ve imtihanlarını) hatırlattı. Bu arada Ebu'd-Derdâ yahut Ebu Zer beni dürterek dedi ki: "Bu sure ne zaman indirildi, ben bunu daha şimdi duyuyorum?" Bunun üzerine Übey ona susması için işaret etti. Camiden çıkıncı ona sordu: "Sana bu sure ne zaman indi diye soruyorum, sen cevap vermiyorsun." Übey şöyle cevap verdi: "Bugün kıldığın (Cuma) namazından sana sadece o konuştuğun kaldı (yanında kar olarak). Bunun üzerine (Ebu'd-Derdâ veya Ebu Zer) Hz. Peygamber'e (sav) gidip, başından geçeni ve Übey'ın cevabını kendisine anlatınca Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Übey doğru söylemiş".
Açıklama:
Elbani bu hadisin Ebû Zer'den rivâyet edilen tarikinin sahih olduğunu ifade etmiştir
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 86, /180
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. Ebu Abdullah Şerik b. Abdullah el-Leysi (Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemr)
4. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî (Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyd)
5. Muhriz b. Seleme el-Adenî (Muhriz b. Seleme b. Yezdad)
Konular:
Cuma namazı, hutbe ile namaz arasında konuşma
Hutbe, Cuma Namazı, cuma namazının hutbesi
KTB, CUMA
KTB, NAMAZ,
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ قَالَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ سَائِلاً سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ وَقْتِ الصُّبْحِ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِلاَلاً فَأَذَّنَ حِينَ طَلَعَ الْفَجْرُ فَلَمَّا كَانَ مِنَ الْغَدِ أَخَّرَ الْفَجْرَ حَتَّى أَسْفَرَ ثُمَّ أَمَرَهُ فَأَقَامَ فَصَلَّى ثُمَّ قَالَ « هَذَا وَقْتُ الصَّلاَةِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22470, N000643
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ قَالَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ سَائِلاً سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ وَقْتِ الصُّبْحِ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِلاَلاً فَأَذَّنَ حِينَ طَلَعَ الْفَجْرُ فَلَمَّا كَانَ مِنَ الْغَدِ أَخَّرَ الْفَجْرَ حَتَّى أَسْفَرَ ثُمَّ أَمَرَهُ فَأَقَامَ فَصَلَّى ثُمَّ قَالَ « هَذَا وَقْتُ الصَّلاَةِ » .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim (İshak b. Rahuye el-Mervezî), ona Yezid (b. Harun b. Zazi b. Sabit), ona Humeyd (b. Tarhan), ona da Enes (b. Malik)'in rivayet ettiğine göre birisi Rasulullah'a (sav) sabah namazının vaktiyle ilgili bir soru sormuştu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Bilal'e ezan okumasını emretti. Bilal tan yeri ağarınca ezan okudu. Bir sonraki gün Rasulullah (sav) ortalık aydınlanıncaya kadar sabah namazını geciktirdi. Bilal'e kamet getirmesini emretti. O kamet getirince Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırdı ve "İşte bu (iki vakit arasındaki zaman dilimi) sabah namazının vaktidir." buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Ezân 12, /2128
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
4. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Ezan, Müezzinler, Hz. Peygamberin müezzinleri
Hz. Peygamber, eğitim metodu
Hz. Peygamber, öğreticiliği
KTB, EZAN
Namaz, namaz vakitleri
Namaz, sabah namazı
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279292, M000479-3
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الرَّبِيعِ الْعَتَكِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا مَعْبَدُ بْنُ هِلاَلٍ الْعَنَزِىُّ ح وَحَدَّثَنَاهُ سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ - وَاللَّفْظُ لَهُ - حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا مَعْبَدُ بْنُ هِلاَلٍ الْعَنَزِىُّ قَالَ انْطَلَقْنَا إِلَى أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ وَتَشَفَّعْنَا بِثَابِتٍ فَانْتَهَيْنَا إِلَيْهِ وَهُوَ يُصَلِّى الضُّحَى فَاسْتَأْذَنَ لَنَا ثَابِتٌ فَدَخَلْنَا عَلَيْهِ وَأَجْلَسَ ثَابِتًا مَعَهُ عَلَى سَرِيرِهِ فَقَالَ لَهُ يَا أَبَا حَمْزَةَ إِنَّ إِخْوَانَكَ مِنْ أَهْلِ الْبَصْرَةِ يَسْأَلُونَكَ أَنْ تُحَدِّثَهُمْ حَدِيثَ الشَّفَاعَةِ . قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ مَاجَ النَّاسُ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ فَيَأْتُونَ آدَمَ فَيَقُولُونَ لَهُ اشْفَعْ لِذُرِّيَّتِكَ . فَيَقُولُ لَسْتُ لَهَا وَلَكِنْ عَلَيْكُمْ بِإِبْرَاهِيمَ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَإِنَّهُ خَلِيلُ اللَّهِ . فَيَأْتُونَ إِبْرَاهِيمَ فَيَقُولُ لَسْتُ لَهَا وَلَكِنْ عَلَيْكُمْ بِمُوسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَإِنَّهُ كَلِيمُ اللَّهِ . فَيُؤْتَى مُوسَى فَيَقُولُ لَسْتُ لَهَا وَلَكِنْ عَلَيْكُمْ بِعِيسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَإِنَّهُ رُوحُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ . فَيُؤْتَى عِيسَى فَيَقُولُ لَسْتُ لَهَا وَلَكِنْ عَلَيْكُمْ بِمُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم فَأُوتَى فَأَقُولُ أَنَا لَهَا . فَأَنْطَلِقُ فَأَسْتَأْذِنُ عَلَى رَبِّى فَيُؤْذَنُ لِى فَأَقُومُ بَيْنَ يَدَيْهِ فَأَحْمَدُهُ بِمَحَامِدَ لاَ أَقْدِرُ عَلَيْهِ الآنَ يُلْهِمُنِيهِ اللَّهُ ثُمَّ أَخِرُّ لَهُ سَاجِدًا فَيُقَالُ لِى يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ يُسْمَعْ لَكَ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَقُولُ رَبِّ أُمَّتِى أُمَّتِى . فَيُقَالُ انْطَلِقْ فَمَنْ كَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ بُرَّةٍ أَوْ شَعِيرَةٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجْهُ مِنْهَا . فَأَنْطَلِقُ فَأَفْعَلُ ثُمَّ أَرْجِعُ إِلَى رَبِّى فَأَحْمَدُهُ بِتِلْكَ الْمَحَامِدِ ثُمَّ أَخِرُّ لَهُ سَاجِدًا فَيُقَالُ لِى يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ يُسْمَعْ لَكَ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ . فَأَقُولُ أُمَّتِى أُمَّتِى . فَيُقَالُ لِى انْطَلِقْ فَمَنْ كَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجْهُ مِنْهَا . فَأَنْطَلِقُ فَأَفْعَلُ ثُمَّ أَعُودُ إِلَى رَبِّى فَأَحْمَدُهُ بِتِلْكَ الْمَحَامِدِ ثُمَّ أَخِرُّ لَهُ سَاجِدًا فَيُقَالُ لِى يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ يُسْمَعْ لَكَ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَقُولُ يَا رَبِّ أُمَّتِى أُمَّتِى . فَيُقَالُ لِى انْطَلِقْ فَمَنْ كَانَ فِى قَلْبِهِ أَدْنَى أَدْنَى أَدْنَى مِنْ مِثْقَالِ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجْهُ مِنَ النَّارِ فَأَنْطَلِقُ فَأَفْعَلُ » . هَذَا حَدِيثُ أَنَسٍ الَّذِى أَنْبَأَنَا بِهِ فَخَرَجْنَا مِنْ عِنْدِهِ فَلَمَّا كُنَّا بِظَهْرِ الْجَبَّانِ قُلْنَا لَوْ مِلْنَا إِلَى الْحَسَنِ فَسَلَّمْنَا عَلَيْهِ وَهُوَ مُسْتَخْفٍ فِى دَارِ أَبِى خَلِيفَةَ - قَالَ - فَدَخَلْنَا عَلَيْهِ فَسَلَّمْنَا عَلَيْهِ فَقُلْنَا يَا أَبَا سَعِيدٍ جِئْنَا مِنْ عِنْدِ أَخِيكَ أَبِى حَمْزَةَ فَلَمْ نَسْمَعْ مِثْلَ حَدِيثٍ حَدَّثَنَاهُ فِى الشَّفَاعَةِ قَالَ هِيهِ . فَحَدَّثْنَاهُ الْحَدِيثَ . فَقَالَ هِيهِ . قُلْنَا مَا زَادَنَا . قَالَ قَدْ حَدَّثَنَا بِهِ مُنْذُ عِشْرِينَ سَنَةً وَهُوَ يَوْمَئِذٍ جَمِيعٌ وَلَقَدْ تَرَكَ شَيْئًا مَا أَدْرِى أَنَسِىَ الشَّيْخُ أَوْ كَرِهَ أَنْ يُحَدِّثَكُمْ فَتَتَّكِلُوا . قُلْنَا لَهُ حَدِّثْنَا . فَضَحِكَ وَقَالَ خُلِقَ الإِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍ مَا ذَكَرْتُ لَكُمْ هَذَا إِلاَّ وَأَنَا أُرِيدُ أَنْ أُحَدِّثَكُمُوهُ « ثُمَّ أَرْجِعُ إِلَى رَبِّى فِى الرَّابِعَةِ فَأَحْمَدُهُ بِتِلْكَ الْمَحَامِدِ ثُمَّ أَخِرُّ لَهُ سَاجِدًا فَيُقَالُ لِى يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ يُسْمَعْ لَكَ وَسَلْ تُعْطَ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ . فَأَقُولُ يَا رَبِّ ائْذَنْ لِى فِيمَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . قَالَ لَيْسَ ذَاكَ لَكَ - أَوْ قَالَ لَيْسَ ذَاكَ إِلَيْكَ - وَلَكِنْ وَعِزَّتِى وَكِبْرِيَائِى وَعَظَمَتِى وَجِبْرِيَائِى لأُخْرِجَنَّ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ » . قَالَ فَأَشْهَدُ عَلَى الْحَسَنِ أَنَّهُ حَدَّثَنَا بِهِ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ أُرَاهُ قَالَ قَبْلَ عِشْرِينَ سَنَةً وَهُوَ يَوْمَئِذٍ جَمِيعٌ .
Tercemesi:
Bize Ebu’r-Rabî el-Atekî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ma’bed b. Hilâl el-Anezî; (T) Bize Said b. Mansur –lafız ona aittir-, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ma’bed b. Hilal el-Anezî şöyle rivayet etmiştir: Enes b. Mâlik’e gitmiş, Sâbit’i aracı yapmıştık. Yanına vardığımızda kuşluk namazı kılıyordu. Sabit bizim için izin istedi. Huzuruna girdik. Sabit’i yanına döşeğine oturttu. Sabit “Ey Ebu Hamza! Basralı kardeşlerin senden kendilerine şefaat hadisini rivayet etmeni rica ediyorlar” dedi. Enes şöyle cevap verdi: Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü geldiğinde insanlar deniz dalgaları gibi hercümerç olacak, birbirlerine karışacaklar. Sonra Âdem’e gelip “Zürriyetine şefaat et!” diyecekler. Hz. Âdem (as) “Ben ona ehil değilim. Siz İbrahim’e gidin. Çünkü o Allah’ın dostu, halilidir” diye karşılık verecek. Bunun üzerine İbrahim’e gidecekler. O da “Ben buna ehil değlilim. Siz Musa’ya gidin, o Allah’ın kendisiyle konuştuğu kişi (Kelîmullah)’tır. Ardından Musa’nın yanına gelecekler. Musa onlara “Ben buna ehil değilim. İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir” diyecek. Hz. İsa’ya gidecekler. O da “Ben buna ehil değilim. Siz Muhammed’e (sav) gidin” diyecek. Sonunda bana gelecekler. Ben onlara “Evet, ben bu işe ehilim.” deyip Hemen oradan ayrılıp Rabbimin huzuruna gitmek için izin isteyeceğim. Bene izin verilecek. Onun huzurunda kalkıp şu an bilemediğim bazı dualarla hamd edeceğim. Rabbim bana bunları ilham edecek. Sonra rabbime secde edeceğim. Bana “Ey Muhammed! Başını kaldır. İstediğini dile sözün işitilecek. İste, istediğin verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek.” buyuracak. Ben de “Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğim. O zaman “Haydi git! Kalbinde buğday veya arpa tanesi kadar imanı olanı cehennemden çıkar.” buyuracak. Ben gidip bunu yapacağım. Sonra yine rabbime dönüp hamd ve sena edeceğim, ona secde edeceğim. Bana “Ey Muhammed! Başını kaldır” denilecek. Ardından rabbim “Senin söylediğin işitilecek. Dile ne dilersen, sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek” buyuracak. Ben de “Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğim. Sonra bana “Kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı cehennemden çıkar” denilecek. Ben de onları oradan çıkaracağım. Sonra tekrar Rabbime gidip ona hamd ü sena edeceğim. Ardından ona secde edeceğim. Bana “Ey Muhammed! Başını kaldır. Söyle! Sözün dinlenecek. İstediğini dile, dileğin kabul edilecek. Şefaat dile, sana bu hak verilecek” denilecek. Ben “Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğim. Bana “Haydi git, kalbinde hardal tanesinden bile küçük iman olanları da cehennemden çıkar” denilecek.
İşte bu Enes’in bize rivayet ettiği hadistir. Onun yanından kalktık. Çölün yüksek bir yerine varınca “Hasan’ın yanına uğrayıp ona bir selam versek. O şimdi Ebu Halife’nin evinde gizlenmiştir.” dedik. Onun huzuruna girip selam verdik. “Ey Ebu Said! Kardeşin Ebu Hamza’nın yanından geldik. Bize şefaat hakkında rivayet ettiği hadis gibi başka bir hadis duymamıştık” dedik. Ebu Said “Neymiş o hadis, söyleyin bakalım” dedi. Bu hadisi kendisine aktardık. “Devam edin” dedi. “Bize bundan daha fazlasını söylemedi” dedik. “O bu hadisi bize yirmi yıl önce rivayet etti. O zaman tamdı. Şimdi bazı kısımlarını bırakmış. Unuttu mu yoksa, dayanıp güvenirsiniz diye size rivayet etmek mi istemedi bilemiyorum.” dedi. Biz “Kalan kısmını bize aktar” dedik. Güldü ve “İnsan aceleden yaratılmıştır. Bunu size zaten hadisi rivayet etmek istediğim için söyledim.” dedi ve şöylece rivayet etti: “Sonra dördüncü defa rabbime döneceğim. Ona aynı şekilde hamd ve sena edip secde edeceğim. Bana ‘Ey Muhammed! Başını kaldır. Söyle söylediğin işitilecek; iste, dilediğin sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek” denilecek. Ben de “Rabbim! ‘Allah’tan başka ilah yoktur’ diyen herkes için bana izin ver diyeceğim. “ Rabbim “Bu senin hakkın değildir. Ancak izzetim, yüceliğim ve azametime yemin olsun ki “Allah’tan başka ilah yoktur” diyenleri cehennemden ben çıkaracağım” buyuracaktır.
Râvî Ma’bed şöyle demiştir: “Hasan üzerine şehadet ederim ki o bize bu hadisi bize Enes b. Mâlik’ten işittiğini söyleyerek rivayet etmiştir. Zannederim. “Yirmi sene önce, o zaman derli topluydu” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 479, /104
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ma'bed b. Hilal el-Anezi (Ma'bed b. Hilal)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Ebu Rabi' Süleyman b. Davud el-Atekî (Süleyman b. Davud)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kıyamet, ahvali
KTB, İMAN
KTB, TEVHİD
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Şefaat, şefaat
Tevhit, La ilahe illallah / kelime-i tevhidi söyleyen cennete girecektir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279293, M000479-4
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الرَّبِيعِ الْعَتَكِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا مَعْبَدُ بْنُ هِلاَلٍ الْعَنَزِىُّ ح وَحَدَّثَنَاهُ سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ - وَاللَّفْظُ لَهُ - حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا مَعْبَدُ بْنُ هِلاَلٍ الْعَنَزِىُّ قَالَ انْطَلَقْنَا إِلَى أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ وَتَشَفَّعْنَا بِثَابِتٍ فَانْتَهَيْنَا إِلَيْهِ وَهُوَ يُصَلِّى الضُّحَى فَاسْتَأْذَنَ لَنَا ثَابِتٌ فَدَخَلْنَا عَلَيْهِ وَأَجْلَسَ ثَابِتًا مَعَهُ عَلَى سَرِيرِهِ فَقَالَ لَهُ يَا أَبَا حَمْزَةَ إِنَّ إِخْوَانَكَ مِنْ أَهْلِ الْبَصْرَةِ يَسْأَلُونَكَ أَنْ تُحَدِّثَهُمْ حَدِيثَ الشَّفَاعَةِ . قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ مَاجَ النَّاسُ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ فَيَأْتُونَ آدَمَ فَيَقُولُونَ لَهُ اشْفَعْ لِذُرِّيَّتِكَ . فَيَقُولُ لَسْتُ لَهَا وَلَكِنْ عَلَيْكُمْ بِإِبْرَاهِيمَ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَإِنَّهُ خَلِيلُ اللَّهِ . فَيَأْتُونَ إِبْرَاهِيمَ فَيَقُولُ لَسْتُ لَهَا وَلَكِنْ عَلَيْكُمْ بِمُوسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَإِنَّهُ كَلِيمُ اللَّهِ . فَيُؤْتَى مُوسَى فَيَقُولُ لَسْتُ لَهَا وَلَكِنْ عَلَيْكُمْ بِعِيسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَإِنَّهُ رُوحُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ . فَيُؤْتَى عِيسَى فَيَقُولُ لَسْتُ لَهَا وَلَكِنْ عَلَيْكُمْ بِمُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم فَأُوتَى فَأَقُولُ أَنَا لَهَا . فَأَنْطَلِقُ فَأَسْتَأْذِنُ عَلَى رَبِّى فَيُؤْذَنُ لِى فَأَقُومُ بَيْنَ يَدَيْهِ فَأَحْمَدُهُ بِمَحَامِدَ لاَ أَقْدِرُ عَلَيْهِ الآنَ يُلْهِمُنِيهِ اللَّهُ ثُمَّ أَخِرُّ لَهُ سَاجِدًا فَيُقَالُ لِى يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ يُسْمَعْ لَكَ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَقُولُ رَبِّ أُمَّتِى أُمَّتِى . فَيُقَالُ انْطَلِقْ فَمَنْ كَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ بُرَّةٍ أَوْ شَعِيرَةٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجْهُ مِنْهَا . فَأَنْطَلِقُ فَأَفْعَلُ ثُمَّ أَرْجِعُ إِلَى رَبِّى فَأَحْمَدُهُ بِتِلْكَ الْمَحَامِدِ ثُمَّ أَخِرُّ لَهُ سَاجِدًا فَيُقَالُ لِى يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ يُسْمَعْ لَكَ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ . فَأَقُولُ أُمَّتِى أُمَّتِى . فَيُقَالُ لِى انْطَلِقْ فَمَنْ كَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجْهُ مِنْهَا . فَأَنْطَلِقُ فَأَفْعَلُ ثُمَّ أَعُودُ إِلَى رَبِّى فَأَحْمَدُهُ بِتِلْكَ الْمَحَامِدِ ثُمَّ أَخِرُّ لَهُ سَاجِدًا فَيُقَالُ لِى يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ يُسْمَعْ لَكَ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَقُولُ يَا رَبِّ أُمَّتِى أُمَّتِى . فَيُقَالُ لِى انْطَلِقْ فَمَنْ كَانَ فِى قَلْبِهِ أَدْنَى أَدْنَى أَدْنَى مِنْ مِثْقَالِ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجْهُ مِنَ النَّارِ فَأَنْطَلِقُ فَأَفْعَلُ » . هَذَا حَدِيثُ أَنَسٍ الَّذِى أَنْبَأَنَا بِهِ فَخَرَجْنَا مِنْ عِنْدِهِ فَلَمَّا كُنَّا بِظَهْرِ الْجَبَّانِ قُلْنَا لَوْ مِلْنَا إِلَى الْحَسَنِ فَسَلَّمْنَا عَلَيْهِ وَهُوَ مُسْتَخْفٍ فِى دَارِ أَبِى خَلِيفَةَ - قَالَ - فَدَخَلْنَا عَلَيْهِ فَسَلَّمْنَا عَلَيْهِ فَقُلْنَا يَا أَبَا سَعِيدٍ جِئْنَا مِنْ عِنْدِ أَخِيكَ أَبِى حَمْزَةَ فَلَمْ نَسْمَعْ مِثْلَ حَدِيثٍ حَدَّثَنَاهُ فِى الشَّفَاعَةِ قَالَ هِيهِ . فَحَدَّثْنَاهُ الْحَدِيثَ . فَقَالَ هِيهِ . قُلْنَا مَا زَادَنَا . قَالَ قَدْ حَدَّثَنَا بِهِ مُنْذُ عِشْرِينَ سَنَةً وَهُوَ يَوْمَئِذٍ جَمِيعٌ وَلَقَدْ تَرَكَ شَيْئًا مَا أَدْرِى أَنَسِىَ الشَّيْخُ أَوْ كَرِهَ أَنْ يُحَدِّثَكُمْ فَتَتَّكِلُوا . قُلْنَا لَهُ حَدِّثْنَا . فَضَحِكَ وَقَالَ خُلِقَ الإِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍ مَا ذَكَرْتُ لَكُمْ هَذَا إِلاَّ وَأَنَا أُرِيدُ أَنْ أُحَدِّثَكُمُوهُ « ثُمَّ أَرْجِعُ إِلَى رَبِّى فِى الرَّابِعَةِ فَأَحْمَدُهُ بِتِلْكَ الْمَحَامِدِ ثُمَّ أَخِرُّ لَهُ سَاجِدًا فَيُقَالُ لِى يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ يُسْمَعْ لَكَ وَسَلْ تُعْطَ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ . فَأَقُولُ يَا رَبِّ ائْذَنْ لِى فِيمَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . قَالَ لَيْسَ ذَاكَ لَكَ - أَوْ قَالَ لَيْسَ ذَاكَ إِلَيْكَ - وَلَكِنْ وَعِزَّتِى وَكِبْرِيَائِى وَعَظَمَتِى وَجِبْرِيَائِى لأُخْرِجَنَّ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ » . قَالَ فَأَشْهَدُ عَلَى الْحَسَنِ أَنَّهُ حَدَّثَنَا بِهِ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ أُرَاهُ قَالَ قَبْلَ عِشْرِينَ سَنَةً وَهُوَ يَوْمَئِذٍ جَمِيعٌ .
Tercemesi:
Bize Ebu’r-Rabî el-Atekî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ma’bed b. Hilâl el-Anezî; (T) Bize Said b. Mansur –lafız ona aittir-, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ma’bed b. Hilal el-Anezî şöyle rivayet etmiştir: Enes b. Mâlik’e gitmiş, Sâbit’i aracı yapmıştık. Yanına vardığımızda kuşluk namazı kılıyordu. Sabit bizim için izin istedi. Huzuruna girdik. Sabit’i yanına döşeğine oturttu. Sabit “Ey Ebu Hamza! Basralı kardeşlerin senden kendilerine şefaat hadisini rivayet etmeni rica ediyorlar” dedi. Enes şöyle cevap verdi: Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü geldiğinde insanlar deniz dalgaları gibi hercümerç olacak, birbirlerine karışacaklar. Sonra Âdem’e gelip “Zürriyetine şefaat et!” diyecekler. Hz. Âdem (as) “Ben ona ehil değilim. Siz İbrahim’e gidin. Çünkü o Allah’ın dostu, halilidir” diye karşılık verecek. Bunun üzerine İbrahim’e gidecekler. O da “Ben buna ehil değlilim. Siz Musa’ya gidin, o Allah’ın kendisiyle konuştuğu kişi (Kelîmullah)’tır. Ardından Musa’nın yanına gelecekler. Musa onlara “Ben buna ehil değilim. İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir” diyecek. Hz. İsa’ya gidecekler. O da “Ben buna ehil değilim. Siz Muhammed’e (sav) gidin” diyecek. Sonunda bana gelecekler. Ben onlara “Evet, ben bu işe ehilim.” deyip Hemen oradan ayrılıp Rabbimin huzuruna gitmek için izin isteyeceğim. Bene izin verilecek. Onun huzurunda kalkıp şu an bilemediğim bazı dualarla hamd edeceğim. Rabbim bana bunları ilham edecek. Sonra rabbime secde edeceğim. Bana “Ey Muhammed! Başını kaldır. İstediğini dile sözün işitilecek. İste, istediğin verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek.” buyuracak. Ben de “Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğim. O zaman “Haydi git! Kalbinde buğday veya arpa tanesi kadar imanı olanı cehennemden çıkar.” buyuracak. Ben gidip bunu yapacağım. Sonra yine rabbime dönüp hamd ve sena edeceğim, ona secde edeceğim. Bana “Ey Muhammed! Başını kaldır” denilecek. Ardından rabbim “Senin söylediğin işitilecek. Dile ne dilersen, sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek” buyuracak. Ben de “Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğim. Sonra bana “Kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı cehennemden çıkar” denilecek. Ben de onları oradan çıkaracağım. Sonra tekrar Rabbime gidip ona hamd ü sena edeceğim. Ardından ona secde edeceğim. Bana “Ey Muhammed! Başını kaldır. Söyle! Sözün dinlenecek. İstediğini dile, dileğin kabul edilecek. Şefaat dile, sana bu hak verilecek” denilecek. Ben “Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğim. Bana “Haydi git, kalbinde hardal tanesinden bile küçük iman olanları da cehennemden çıkar” denilecek.
İşte bu Enes’in bize rivayet ettiği hadistir. Onun yanından kalktık. Çölün yüksek bir yerine varınca “Hasan’ın yanına uğrayıp ona bir selam versek. O şimdi Ebu Halife’nin evinde gizlenmiştir.” dedik. Onun huzuruna girip selam verdik. “Ey Ebu Said! Kardeşin Ebu Hamza’nın yanından geldik. Bize şefaat hakkında rivayet ettiği hadis gibi başka bir hadis duymamıştık” dedik. Ebu Said “Neymiş o hadis, söyleyin bakalım” dedi. Bu hadisi kendisine aktardık. “Devam edin” dedi. “Bize bundan daha fazlasını söylemedi” dedik. “O bu hadisi bize yirmi yıl önce rivayet etti. O zaman tamdı. Şimdi bazı kısımlarını bırakmış. Unuttu mu yoksa, dayanıp güvenirsiniz diye size rivayet etmek mi istemedi bilemiyorum.” dedi. Biz “Kalan kısmını bize aktar” dedik. Güldü ve “İnsan aceleden yaratılmıştır. Bunu size zaten hadisi rivayet etmek istediğim için söyledim.” dedi ve şöylece rivayet etti: “Sonra dördüncü defa rabbime döneceğim. Ona aynı şekilde hamd ve sena edip secde edeceğim. Bana ‘Ey Muhammed! Başını kaldır. Söyle söylediğin işitilecek; iste, dilediğin sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek” denilecek. Ben de “Rabbim! ‘Allah’tan başka ilah yoktur’ diyen herkes için bana izin ver diyeceğim. “ Rabbim “Bu senin hakkın değildir. Ancak izzetim, yüceliğim ve azametime yemin olsun ki “Allah’tan başka ilah yoktur” diyenleri cehennemden ben çıkaracağım” buyuracaktır.
Râvî Ma’bed şöyle demiştir: “Hasan üzerine şehadet ederim ki o bize bu hadisi bize Enes b. Mâlik’ten işittiğini söyleyerek rivayet etmiştir. Zannederim. “Yirmi sene önce, o zaman derli topluydu” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 479, /104
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ma'bed b. Hilal el-Anezi (Ma'bed b. Hilal)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Said b. Mansur el-Horasânî (Ebû Osman Said b Mansur b. Şu'be)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kıyamet, ahvali
KTB, İMAN
KTB, TEVHİD
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Şefaat, şefaat
Şirk, şirk koşmayanlar cennete girecektir
Tevhit, La ilahe illallah / kelime-i tevhidi söyleyen cennete girecektir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35498, MU000619
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِىٍّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ ذَكَرَ الْمَجُوسَ فَقَالَ مَا أَدْرِى كَيْفَ أَصْنَعُ فِى أَمْرِهِمْ فَقَالَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَوْفٍ أَشْهَدُ لَسَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ سُنُّوا بِهِمْ سُنَّةَ أَهْلِ الْكِتَابِ .
Tercemesi:
Cafer b. Muhammed b. Ali babasından naklediyor: Ömer b. Hattab sözü mecusilere getirerek: "Onlar hakkında ne yapacacımı bilmiyorum."dedi. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf: "Ben Resûlullah'ın (s.a.v.) 'onlara ehl-i kitap gibi muamele edin', dediğini bizzat duydum.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 619, 1/96
Senetler:
()
Konular:
Mecusiler
Sahâbe, sahabiler ve hadîs