647 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Abdullah b. İdris, ona da Husayn (b. Abdurrahman), Umâre b. Rüveybe'nin Bişr b. Mervan'ı minber üzerinde ellerini kaldırırken görerek şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allah şu ellerin cezasını versin! Vallahi ben Rasulullah'ı (sav) (dua ederken) gördüm. Umâre şehadet parmağı ile ne kadar kaldırdığını işaret ederek, O ellerini şu kadardan fazla kaldırmıyordu."
Bize Muhammed b. Mukâtil, ona Abdullah, ona Süfyân, ona Mansûr, ona Said b. Ubeyde, ona da Berâ b. Âzib, Nebî'nin (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Yatmak istediğinde, önce namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ tarafın üzerine yat ve şöyle de: 'Allah’ım! Canımı sana teslim ettim, işimi sana havale ettim, sırtımı sana dayadım. Rahmetini diler, azabından da korkarım. Senden ancak sana sığınırım. Allah’ım! İndirdiğin Kitabına, gönderdiğin Peygamberine iman ettim.' Eğer o gece ölürsen, fıtrat üzere tertemiz can vermiş olursun. Bu dua da (yatmadan önce) ağzından çıkan son sözlerin olsun." [Berâ, duayı Hz. Peygamber’e (sav) tekrar ettiğini, 'İndirdiğin kitabına iman ettim' kısmından sonra 'gönderdiğin Nebine de iman ettim' dediğini; Hz. Peygamber'in (sav) ise sözünü düzelterek 'Hayır, gönderdiğin Rasülüne" diye düzelttiğini bildirmiştir.]
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Yahya b. Ebu Bükeyr, ona Şu'be, ona da Sâbit, Enes'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah'ı (sav) dua ederken, koltuk altlarının beyazı görünecek şekilde ellerini kaldırdığını gördüm."
Bize Said b. Mansur, Kuteybe b. Said, Ebu Kamil el-Cahderî ve Muhammed b. Abdülmelik el-Emevî, (hadisin lafızları Ebu Kamil el-Cahderî'ye aittir), onlara Ebu Avâne, ona Katâde, ona Yunus b. Cübeyr, ona da Hıttân b. Abdullah er-Rakkâşî şöyle nakletmiştir: Ebu Musa el-Eş'arî ile namaz kıldım. Namazdaki oturuşta, cemaatten bir adam 'Namaz, sadaka ve zekatla birlikte sabit olmuştur' dedi. Ebu Musa namazı bitirince, selam verip namazdan çıktı ve 'Az önceki sözleri söyleyen hanginizdi?' dedi. Cemaat susup cevap vermedi. Sonra Ebu Musa 'Az önceki sözleri söyleyen hanginizdi?' diye tekrarladı. Cemaat yine susunca, 'Ey Hıttân! Muhtemelen sen söyledin' dedi. Hıttân 'Ben söylemedim' dedi. Çünkü beni azarlamasından korktum. Bu sırada cemaatten bir adam kalkıp 'O kelimeleri ben söyledim, fakat bununla hayırdan başka bir şey de kastetmedim' dedi. Bunun üzerine Ebu Musa 'Namazlarınızda neler söylemeniz gerektiğini bilmiyor musunuz? Hz. Peygamber (sav) bize bir hutbe verdi ve bize takip etmemiz gereken yolu açıklayıp namazımızı nasıl kılacağımızı da şu sözlerle öğretti' dedi: "Namaz kılacağınız zaman, saflarınızı düzeltin, sonra içinizden biriniz imam olsun. İmam tekbir aldığından siz de tekbir alın. İmam (Ğayri'l-mağdûbi aleyhim ve-le'd-dâllîn) (Gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna) değil) dediğinde, âmin deyin ki Allah (cc) size icabet etsin. İmam tekbir alıp rükûa gittiğinde, siz de tekbir alıp rükûa gidin. Zira İmam sizden önce rükûa gider, sizden önce rükudan doğrulur. Hz. Peygamber (sav) 'Bu anlattıklarım aynen böyledir' buyurdu ve şunları ilave etti: İmam (Semiallahu limen hamideh) (Allah hamdeden kulunu işitti) dediği zaman, siz de (Allahümme rabbenâ leke'l-hamd) (Ey Allah'ım, Rabbimiz! Hamd senin içindir) deyin ki Allah sizi işitsin. Zira Allah Tebâreke ve Teâlâ Peygamber'inin dilinden 'Allah, hamdeden kulunu işitmiştir' buyurmuştur. İmam tekbir alıp secde ettiğinde siz de tekbir alıp secde edin. Zira imam sizden önce secde eder ve secdeden doğrulur. Hz. Peygamber (sav) 'Bu da böyledir' buyurdu ve şöyle devam etti: Namazdaki oturuşa gelince, ilk söyleyeceğiniz şu sözler olsun (et-Tahiyyâtü et-tayyibâtü es-salavâtü li'llâhi es-selâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetullahi ve berakâtühü es-selâmü aleyna ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn. Eşhedü en-lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasuluh) (Selam, iyilikler ve övgüler Allah'a mahsustur. Sana selam olsun, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun Ey Nebî! Bize ve Allah'ın sâlih kullarına da selam olsun. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Rasulü'dür.)"
Bize Muhammed Müsennâ ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes b. Malik'in naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle derdi: "Allah'ım! Hayat ancak ahiret hayatıdır. Şu'be Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu da aktarmıştır: Allah'ım! Hayat ancak ahiret hayatıdır. O halde, ensar ve muhacire (cennet nimetlerini) ikram eyle."
Bize Yahya b. Yahya ve Şeyban b. Ferruh, onlara Abdulvâris, ona Ebu Teyyah’ın anlattığına göre Enes b. Malik şöyle demiştir: "Ashab, Rasulullah (sav) yanlarında iken kaside okuyor, şöyle diyorlardı: Ey Allah'ım! Ahiret hayrından başka hayır yoktur. O halde Sen Ensar ve Muhacir'e yardım eyle." [Şeyban rivayetinde 'yardım eyle' lafzı yerine 'mağfiret eyle' ifadesi yer almaktadır.]
Bize Yahya b. Yahya, ona Mâlik (b. Enes), ona İbn Şihab (ez-Zührî), ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "İmam (namazda) âmin dediğinde siz de âmin deyiniz. Kimin âmin demesi meleklerin âmin demesine denk düşerse, işlemiş olduğu günahları affedilir." [İbn Şihab (namazda) Hz. Peygamber'in (de) 'âmin' dediğini nakletmiştir.]
Bize Harmele b. Yahya, ona İbn Vehb, ona Amr, ona Ebu Yunus, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Namazda biriniz âmin dediğinde, melekler de semada âmin derler. Bu iki âmin birbirine denk geldiğinde, (âmin diyen) kulun geçmiş günahları bağışlanır."
Bize Abdullah b. Mesleme el-Ka'nebî, ona Muğîre, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biriniz âmin dediği vakit, melekler de semada âmin derler. Eğer bunların biri diğerine denk gelirse, âmin diyen kimsenin geçmiş günahları bağışlanır."
Bize Kuteybe b. Said, ona Yakub b. Abdurrahman, ona Süheyl, ona babası, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "(Namazda) Kur’ân okuyan imam (Gazaba uğrayanların ve sapıtanlarınkine değil) dediği vakit, arkasındakiler de âmin dediğinde, onların âmin demesi ile semadakilerin demesi birbirine denk düşerse, geçmiş günahları bağışlanır."