647 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Avn, ona Ebu Avâne, ona Katâde; (T) Bize Ahmed b. Hanbel, ona Yahya b. Said, ona Hişam, ona Katâde, ona Yunus b. Cübeyr, ona da Hıttân b. Abdullah er-Rakkâşî şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Musa el-Eş'arî, bize namaz kıldırmıştı. Namazının son rekatına oturduğunda cemaatten bir adam 'Namaz, ancak iyilik ve zekât ile makbul olur' dedi. Ebu Musa namazını tamamladığında, cemaate döndü ve 'Şöyle şöyle diyen hanginizdi?' dedi. Cemaat sessizliğe büründü. Ebu Musa tekrar 'Şöyle şöyle diyen hanginizdi?' diye sordu. Cemaat yine cevap vermeyince, 'Ey Hıttân! Galiba sen söyledin' dedi. Hıttân 'Ben söylemedim' dedim. Zira beni paylamasından çekindim.' Cemaatten bir adam kalkıp 'O sözleri ben söyledim ve bununla da sadece hayrı kastettim' dedi. Ebu Musa bunun üzerine 'Namazınızda neler söyleyeceğinizi bilmiyor musunuz. Rasulullah (sav) hutbe verip bize bunu öğretmiş, bize namazın sünnetini (adabını) açıklamış ve namazı (nasıl kılacağımızı) bize şu sözleriyle anlatmıştır: Namaza kalktığınızda önce saflarınızı düzgün ve sık tutun. Sonra içinizden biri imam olsun. O tekbir aldığında siz de tekbir getirin. O 'Ğayri'l-mağdûbi aleyhim velâ'd-dâllîn' dediğinde sizler âmin deyin ki Allah duanıza icabet etsin. İmam tekbir alıp rükûa vardığında siz de tekbir getirip rükûa gidin. Çünkü imam, sizden önce rükûa gidip sizden önce rükûdan kalkar. Rasulüllah (sav) bu anlattıklarım böyledir buyurdu ve şöyle devam etti: İmam 'Semiallâhu limen hamideh' dediğinde sizler 'Allâhümme Rabbenâ leke'l-hamd' deyin. Şüphesiz Allah Teâlâ, Nebi'sinin (sav) dili ile 'Semiallâhu limen hamideh' demiştir. İmam tekbir alıp secdeye vardığında, siz de tekbir getirip secde edin. Çünkü imam, sizden önce secdeye varıp sizden önce secdeden kalkar. Rasulüllah (sav) bu anlattıklarım da böyledir buyurdu ve şöyle devam etti: İmam oturduğunda sizden birinin ilk sözü şu olsun: 'En güzel selamlar, dualar Allah'a olsun. Selam sana ey Nebi! Allah'ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Selam bizlere ve Allah'ın salih kullarına olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktu ve şahitlik ederim ki Muhammed (sav), onun kulu ve Rasulüdür' buyurdu." [Ahmed (b. Hanbel), hadisinde 've berakâtühü' ifadesini zikretmemiş; 've eşhedü' ifadesi yerine de 2ve enne Muhammeden' ifadesini zikretmiştir.]
Açıklama: 'فَتِلْكَ بِتِلْكَ' ifadesinin 'Bu, sizin imama tâbi olmanızdan dolayıdır.' şeklinde tercümesine dair bk. Azîmâbâdî, Avnu'l-ma'bûd, III, 181.
Bize Ebu Bekir Ebi Şeybe, ona Ali b. Müshir, ona Muhammed b. Amr, ona da Ebu Seleme, Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Bir bedevi, Rasulullah (sav) orada oturuyorken mescide girdi ve 'Allah’ım, bana ve Muhammed’e (sav) mağfiret eyle. Bizden başka hiç kimseyi de bağışlama' dedi. Rasulullah (sav) gülümsedi ve 'Geniş olanı (Allah’ın rahmetini) daralttın' buyurdu. Sonra adam döndü ve mescidin bir köşesine ayaklarını açıp işeyiverdi. Hatasını fark edince de doğruldu ve 'Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Rasulü! (hatamı mazur gör)' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu ne azarladı ne de ona kötü bir şey söyledi. Sadece şöyle buyurdu: 'Bu tür mescidlere kesinlikle işenmez. Onlar ancak Allah’ı anmak ve namaz kılmak için yapılmıştır.' Daha sonra su dolu bir kova getirilmesini istedi, getirilen su da bedevinin bevli üzerine döküldü."
Açıklama: Elbani bu hadisin hasen sahih olduğunu ifade etmiştir
Bize Ahmed b. Salih, Ahmed b. Amr b. Serh ve Muhammed b. Seleme, onlara İbn Vehb, ona Amr b. Hâris, ona Umâre b. Ğaziyye, ona Ebu Bekir'in azadlısı Sümey, ona Ebu Salih Zekvân, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kulun Rabbine en yakın olduğu an secde halidir. Öyleyse (secdede iken) çok dua ediniz."
Bize İbrahim b. Hasan el-Mıssîsî, ona Haccâc, ona İbn Cüreyc, ona Ziyad, ona Muhammed b. Aclân, ona Âmir b. Abdullah, ona da Abdullah b. Zübeyr şöyle rivayet etmiştir: "Nebi (sav), dua ettiğinde parmağı ile işaret eder ve parmağını hareket ettirmezdi." [İbn Cüreyc, bu hadisi Amr b. Dinar'dan, o Âmir'den, o da babasından şu ziyade ile nakletmiştir: 'Hz. Peygamber'i (sav), sol elini sol uyluğuna koymuş vaziyette dua ederken gördüm'.]
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeylî, ona Osman b. Abdurrahman, ona Büceyle oğullarından İsâm b. Kudâme, ona Mâlik b. Nümeyr el-Huzâî, ona da babası (Ebu Mâlik Nümeyr) şöyle rivayet etmiştir: "Nebi'nin (sav), (namazda otururken) sağ kolunu sağ uyluğuna koymuş vaziyette, işaret parmağını da biraz bükerek kaldırdığını gördüm."
Bize Yahya b. Yahya, ona Muğîre b. Abdurrahman, ona Ebu Zinâd, ona A’rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Tufeyl (b. Amr) ve arkadaşları Rasulullah’a (sav) gelip şöyle dediler: 'Ey Allah'ın Rasulü! Devs küfre düştü ve İslam’dan yüz çevirdi. Onlar için Allah’a (cc) beddua etsen.' (Rasulullah’ın (sav) beddua edeceği düşünülerek) 'Devs işte şimdi helak oldu' dediler. Lakin Hz. Peygamber (sav) 'Allahım Devs’e hidayet ihsan eyle ve onları (İslam’a) geri getir' buyurdu."
Bize Ahmed b. Yunus, ona Zâide, ona da Husayn b. Abdurrahman şöyle rivayet etmiştir: Umâre b. Rüveybe, Bişr b. Mervan'ı cuma günü (minberde parmak aralarını açarak) dua ederken gördü. Bunun üzerine Umare 'Allah, o elleri kahretsin!' dedi. Bize Zâide, ona Husayn, ona da Umâre şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'ı (sav) minberde (dua ederken) gördüm. Umâre, baş parmağını işaret parmağının yanında tutarak 'İşte şundan daha fazla parmaklarını açmıyordu' demiştir."
Bize Müsedded, ona Bişr b. Mufaddal, ona Abdurrahman b. İshak, ona Abdurrahman b. Muaviye, ona İbn Ebu Zübâb, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'ı (sav) ne minberinde ne de başka bir yerde ellerini (parmak aralarını) açarak dua ederken gördüm. Sehl, işaret parmağıyla baş ve orta parmağını birleştirerek 'Ancak işte sadece şöyle dua yaparken gördüm' demiştir."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Ebu Ubeyde, ona babası, ona A'meş, ona Talha el-Eyâmî, ona Zer, ona Said b. Abdurrahman b. Ebzâ, ona babası, ona da Übey b. Ka'b şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) vitir namazında selam verdiğinde 'Her şeyin mutlak maliki ve her türlü kusurdan uzak olan (Allah'ı), bütün eksikliklerden tenzih ederim' derdi."
Bize Musa b. İsmail, ona Hammâd, ona Atâ b. Sâib, ona babası (Sâib b. Mâlik), ona da Abdullah b. Amr şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) zamanında güneş tutulmuştu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) namaza durdu. Kıyamı o kadar uzattı ki neredeyse rükûa gitmeyecekti. Sonra da hiç doğrulmayacakmış gibi uzun bir rükû yaptı. Daha sonra başını kaldırdı ve sanki secdeye gitmeyecekmiş gibi ayakta kaldı. Sonunda secdeye kapandı ve sanki başını kaldırmayacakmış gibi orada kaldı. Sonra secdeden doğruldu ve ikinci secdeye hiç gitmeyecekmiş gibi uzun bir süre oturdu. Ardından ikinci secdeyi yapıp, başını hiç kaldırmayacakmış gibi orada da kaldı. Sonra ikinci rekatta da böyle yaptı. Namazın son secdesinde de 'üf üf' diyerek derin nefes verdi ve 'Ey Rabbim! Sen, ben aralarında iken onlara azap etmeyeceğini vadetmemiş miydin? Onlar istiğfara devam ettikleri müddetçe kendilerine azap etmeyeceğini vadetmemiş miydin?' diye dua etti ve namazını bitirdi. Bu esnada güneş tutulması da bitmişti." [Sonra hadisin râvisi (Sâib b. Mâlik) rivayetin kalan kısmını da zikretti.]