235 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Ali b. Ahmed b. Abdan, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffar, ona Osman b. Ömer ed-Dabbî, ona Müsedded, ona Ebu'l-Ahvas, ona Eş'as b. Süleym, ona da Muaviye b. Suveyd b. Mukarrin, Bera b. Azib'in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. Hasta ziyaret etmeyi, cenazelere katılmayı, aksırana rahmet dilemeyi ('yerhamükallah (Allah sana rahmet etsin)' demeyi), yemini yerine getirmeyi [birisi 'yemin ederim ki, sen bunu yapacaksın/yapmalısın' dediğinde sırf onun yeminini boşa çıkarmamak için o işi yapmayı], mazluma yardım etmeyi, selamı yaymayı ve davet edene (çağırdığı yere) gitmeyi emretti. Altın yüzükleri, gümüş kapları (kullanmayı), elbisenin üzerine giyilen (şal, pelerin vb.) ipek üstlüğü, ipek şeritli pamuk kumaşı, kalın atlası (elbise olarak), atlası ve ipeği (biz erkeklere) yasakladı." [Buhari bu hadisi, Sahih'inde 'Ebu'r-Rebî, ona da Ebu'l-Ahvas' tarikiyle rivayet etti. Müslim ise, bu hadisi Eş'as'tan farklı vecihlerle (tariklerle, farklı raviler vasıtasıyla) rivayet etmiştir.]
Açıklama: Rivayette geçen yasaklı kıyafetleri ifade eden kelimelerin anlamları şu şekildedir: الْمَيَاثِرِ (el-Meyasir): el-Mîysire kelimesinin çoğuludur. Elbisenin üstüne giyilen şal, pelerin vb. üstlük anlamına gelmektedir. At, deve vb. binek hayvanların eyeri yahut palanı üzerine konulan mindere de denir. Hz. Peygamber (kibir alameti taşıdığı için) bu pelerinin kırmızı olanını yasaklamıştır. الْقَسِّيَّةِ (el-Kasiyye): Üzerinde kalın dalgalı, şeritli ipek bulunan, Mısır yapımı ipek karışımı pamuk bir kumaştır. الإِسْتَبْرَقِ (el-İstebrak): Sırma ile dokunmuş iyi cins kalın ipek anlamına gelir. Dîbâc denilen ipekli kumaşın kalın ve kaba olanı; kalın atlas anlamına gelir وَالدِّيبَاج (ed-Dîbâc): Altın veya gümüşle karışık olarak dokunmuş ipekli ve renkli birçok çeşidi bulunan kumaş; sırmalı ipek kumaş anlamına gelir. Atlas, atlasa veya canfese de denir. İpek kumaşlar içinde en değerlisi ve en güzeli olarak kabul edilir. وَالْحَرِيرِ (el-Harîr) Halis ipek demektir.
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Muhammed b. Cafer ve Abdurrahman b. Mehdi, onlara Şu’be, ona el-Eş’as b. Süleym, ona Muaviye, ona Süveyd b. Mukarrin, Berâ b. Azib’in şöyle anlattığını rivayet etti: "Rasûlullah (sav) bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. (Hz. Peygamber (sav) bize) cenazelere katılmayı, hasta ziyaret etmeyi, aksıran kimseye rahmet dilemeyi ('yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin)' demeyi), davet edene (çağırdığı yere) gitmeyi, mazluma yardım etmeyi ve yemini yerine getirmeyi [birisi 'yemin ederim ki, sen bunu yapacaksın/yapmalısın' dediğinde sırf onun yeminini boşa çıkarmamak için o işi yapmayı] emretti. Altın yüzük yahut altın halkayı, gümüş kapları (kullanmayı), ipekten, atlastan, kalın atlastan ve ipek şeritli pamuk kumaştan yapılan elbiseyi giymeyi de bize yasakladı." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadis hasen sahihtir. (Seneddeki ravilerden biri olan) Eş’as b. Süleym, Eş’as b. Ebu Şa’sâ’dır. Ebu Şa'sa'nın adı, Süleym b. Esved’dir.]
Açıklama: Hadiste geçen Kassî kelimesi bazı rivayetlerde "Şam ve Mısır'dan getirilen, bazı yerleri dokunup bazı yerleri dokunmadan bırakıldığı için kaburgayı andıran desende bir ipekli kumaş türü" şeklinde açıklanmıştır (Ebû Davud, Hâtem, 7; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 100). Bazı kaynaklarda da bu tür ipek kumaşa, Mısır/Dimyât yakınlarında bir yerleşim yeri olan el-Kaziyye/el-Kassiyye'de dokunması sebebiyle bu adın verildiği bilgisi yer almaktadır (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 408; Aynî, Umdetu'l-kârî, XXII, 15).
Bize Şeyban b. Ferruh, ona Ebu Avane, ona Mansur, ona İbrahim ona Mesruk, ona da Aişe'nin rivayet ettiğine göre; Rasulullah (sav) bir hastayı ziyarete gittiğinde şöyle dua ederdi: "Ey insanların Rabbi! Rahatsızlığı gider! Ona şifa ver. Şifa veren yalnız sensin! Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki; o şifa hiçbir hastalık izi bırakmasın."
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, ona Huşeym, ona Halid, ona Ebû Kilabe, ona Ebu Esma, ona da Hz. Peygamber'in azatlısı Sevban, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kim bir hastayı ziyarete giderse, (onun yanından) dönünceye kadar cennet bahçelerindedir."
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan, ona A’meş, ona İbrahim et-Teymi, ona Haris b. Süveyd, ona da Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir: Humma hastalığının hararetinden çok ızdırap çektiği bir sırada Hz. Peygamber'in huzuruna vardım ve şöyle dedim “(Yâ Rasulallah!) Hummanın hararetinden çok ızdırap çekiyorsunuz. Bu durumda size de iki kat mükafat vardır” dedim. Bana "Evet! Bir Müslümana her hangi bir hastalık gelirse tıpkı yaprakların ağacın dalından kopup (havada) uçuşması gibi Allah da o Müslümandan günahlarını düşürür" buyurdu.
Bize Hafız Muhammed b. Abdullah , ona Ebu Sehl Ahmed b. Muhammed b. Abdullah b. Ziyad el-Kattan Bağdat'ta, ona Muhammed b. Cehm es-Simmerî, ona Cafer b. Avn, ona Ebu İshak Süleyman eş-Şeybanî, ona Eş'as b. Ebu Şa'sa, ona da Muaviye b. Suveyd, Bera b. Azib'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. (Rasulullah (sav) bize) Hasta ziyaret etmeyi, cenazelere katılmayı, selamı yaymayı, davet edene (çağırdığı yere) gitmeyi, aksırana rahmet dilemeyi ('yerhamükallah (Allah sana rahmet etsin)' demeyi), mazluma yardım etmeyi ve yemini yerine getirmeyi [birisi 'yemin ederim ki, sen bunu yapacaksın/yapmalısın' dediğinde sırf onun yeminini boşa çıkarmamak için o işi yapmayı] emretti. Gümüş kaplardan (bir şey) içmeyi, nitekim dünyada gümüş kaptan bir şey içen ahirette onlardan bir şey içemeyecektir, altın yüzük takmayı, binek hayvanlarının (eyer ve palanlarının üzerindeki) ipek minderlerine oturmayı, ipek şeritli pamuk kumaştan, ipekten, atlastan ve kalın atlastan yapılan elbiseleri giymeyi de bize yasakladı."
Bize Ebu Zekeriya b. Ebu İshak el-Müzekkî, ona Ebu Abdullah Muhammed b. Yakup, ona Muhammed b. Abdülvehhab, ona Cafer b. Avn, ona Ebu İshak eş-Şeybanî, ona Eş'as b. Ebu Şa'sa, ona da Muaviye b. Suveyd b. Mukarrin, Bera b. Azib'in şöyle dediğini rivayet etti. "Rasulullah (sav), bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. (Rasulullah (sav) bize) Hasta ziyaret etmeyi, cenazelere katılmayı, selamı yaymayı, davet edene (çağırdığı yere) gitmeyi, aksırana rahmet dilemeyi ('yerhamükallah (Allah sana rahmet etsin)' demeyi), mazluma yardım etmeyi ve yemini yerine getirmeyi [birisi 'yemin ederim ki, sen bunu yapacaksın/yapmalısın' dediğinde sırf onun yeminini boşa çıkarmamak için o işi yapmayı] emretti. Gümüş kaplardan (bir şey) içmeyi, nitekim dünyada gümüş kaptan bir şey içen ahirette onlardan bir şey içemeyecektir, altın yüzük takmayı, binek hayvanlarının (eyer ve palanlarının üzerindeki) ipek minderlerine oturmayı, ipek şeritli pamuk kumaştan, ipekten, atlastan ve kalın atlastan yapılan elbiseyi giymeyi de (biz erkeklere) yasakladı." [(Buhârî ve Müslim) Bu hadisi, Şeybanî ve başka ravilerin rivayetleri olarak Sahîhlerine almışlardır.]
Bize Ebu Hasan b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffar, ona Osman b. Ömer ed-Dabbî, ona Müsedded, ona Ebu Avâne, ona Eş'as b. Süleym, ona da Muaviye b. Suveyd b. Mukarrin, Bera b. Azib (ra)'ın şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav), bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. Hasta ziyaret etmeyi, cenazelere katılmayı, aksırana rahmet dilemeyi ('yerhamükallah (Allah sana rahmet etsin)' demeyi), selamı yaymayı, mazluma yardım etmeyi, yemini yerine getirmeyi [birisi 'yemin ederim ki, sen bunu yapacaksın/yapmalısın' dediğinde sırf onun yeminini boşa çıkarmamak için o işi yapmayı] ve davet edene (çağırdığı yere) gitmeyi emretti. Altın yüzükleri, gümüş kaplardan (bir şeyler) içmeyi, ipeği, atlası, kalın atlası, elbisenin üzerine giyilen (şal, pelerin vb.) ipek üstlüğü ve ipek şeritli pamuk kumaşı yasakladı. [Buhari bu hadisi, Sahih'inde Musa b. İsmail'den rivayet etti. Müslim de, Ebu'r-Rabî'den nakletmiştir. (Buhari ve Müslimin hadisi aldığı her ikisi ravi de (Musa b. İsmail ile Ebu'r-Rabî') hadis Ebu Avane'den almıştır.]
Bize Hamid b. Muhammed b. Şuayb el-Belhî Bağdat'ta, ona Mansur b. Ebu Muzâhim, ona Ebu Ahvas, ona Eş'as Ebu Şa'sa, ona da Muaviye b. Suveyd b. Mukarrin, Bera b. Azib'in şöyle dediğini rivayet etti. Rasulullah (sav), bize cenazelere katılmayı, hastaları ziyaret etmeyi, aksırana rahmet dilemeyi ('yerhamükallah (Allah sana rahmet etsin)' demeyi), yeminle (bir şey yapılmasını) isteyenin talebini yerine getirmeyi [birisi 'yemin ederim ki, sen bunu yapacaksın/yapmalısın' dediğinde sırf onun yeminini boşa çıkarmamak için o işi yapmayı], mazluma yardım etmeyi, selamı yaymayı ve davet edene (çağırdığı yere) gitmeyi emretti. [Ebu Hatim şöyle demiştir: Cenazelere katılma ve hastaları ziyaret etme emirleri, kesinlik (zorunluluk) taşımaksızın, sadece sevap elde etmek için dile getirilen emirlerdir. Aksırana rahmet dileme ve yemin ederek (bir şey yapılmasını) isteyenin talebini yerine getirme emirleri ise, umumi lafızlardır fakat bunlarla hususi bir anlam kastedilmiştir. Yani aksıran kimse ancak Allah'a hamdettiyse ('Elhamdülillah (Allah'a hamdederim)' dediyse) ona rahmet dilemek gerekli olur. Yemin ederek (bir şey yapılmasını) isteyenin talebini yerine getirmek de her durumda değil sadece bazı durumlarda geçerlidir. Mazluma yardım etme ve davet edene (çağırdığı yere) gitme emirleri de, her zaman değil, sadece bazı zamanlarda (durumlarda) kesinlik (gereklilik) ifade eden emirlerdir. Selamı yayma emri, umumi lafızla ifade edilen bir emirdir. Bununla kastedilen şey (bu emrin), başka din mensupları değil, Müslümanlar için gerçekleştirilmesidir.]
Bize Muhammed b. Hatim b. Meymun, ona Behz, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, ona Ebu Râfi’, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir. "Şüphesiz Allah Teâlâ kıyamet gününde; ey ademoğlu! Ben hasta oldum da sen beni ziyaret etmedin diyecek. Ademoğlu; ya Rab! Sen alemlerin Rabbisin! Ben seni nasıl ziyaret edebilirim ki cevabını verecek. Cenab-ı Hak; bilmez miydin ki falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Oysa onu ziyaret etmiş olsaydın, beni onun yanında bulurdun diyecek. Sonra; ey ademoğlu! Senden yiyecek istedim de bana yiyecek vermedin diyecek. Ademoğlu; ya Rab! Sen alemlerin Rabbisin! Sana nasıl yiyecek verebilirim ki diyecek. Allah Teala da bilmez misin ki, falan kulum senden yiyecek istedi, sen ona yiyecek vermedin. Bilmez miydin ki, ona yiyecek vermiş olsaydın onu benim nezdimde bulacaktın diyecek. Cenâb-ı Hak; ey ademoğlu! Senden su istedim de bana su vermedin diyecek. Ademoğlu; ya Rab! Sen alemlerin Rabbisin! Ben sana nasıl su verebilirim ki cevabını verecek. Cenab-ı Hak; falan kulum senden su istedi, ona su vermedin! Onu su vermiş olsaydın bunun karşılığını benim nezdimde bulurdun diyecektir."