59 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Tahir Ahmed b. Amr b. Serh, Harmele b. Yahya ve Amr b. Sevvad el-Âmirî, -lafızları yakındır- onlara İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Urve b. Zübeyr, ona da Peygamber'in (sav) hanımı Aişe şöyle rivayet etti: Aişe Hz. Peygamber'e (sav); Uhud gününden daha zor bir günün oldu mu dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kavminin çok eziyeti ile karşılaştım. En kötüsü de Akabe günü idi. İbn Abduyâlîl b. Abdükülâl'dan himaye ve koruma istedim kabul etmedi. Ben de hüzünlü bir halde ayrıldım. Ne yapacağımı bilemeden Karn-i Se'âlib mevkiine geldim. Başımı kaldırdım, bir gördüm ki başımın üstünde bir bulut beni gölgeliyor, bulutun içinde Cebrail bana seslenerek; Allah (ac), kavminin sana cevabını ve seni reddedişini işitti. Onlara dair dilediğini kendisine emretmen için sana dağlar meleğini gönderdi dedi. Dağlar meleği bana seslenip selam verdi ve ey Muhammed! Allah, kavminin sana cevabını işitti. Ben dağlar meleğiyim. Dilediğin emri bana emretmen için beni sana Rabbin gönderdi. Dilersen iki Ahşeb dağını onların üstüne kapatayım" dedi. Hz. Peygamber (sav) de cevaben; "aksine, ben Allah'ın, onların soyundan, bir olan Allah'a ibadet edip ona bir şeyi ortak koşmayan kimseler çıkaracağını ümit ediyorum" buyurdu.
Bize Hişâm b. Ammâr ve Sehl b. Ebu Sehl, o ikisine Süfyan b. Uyeyne, ona Esved b. Kays, ona da Nübeyh el-Anezî, Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Uhud şehitleri, Medine'nin merkezine getirilmişlerdi. Rasulullah (sav), onların (defnedilmeleri için) şehid edildikleri yerlere geri götürülmelerini emretti."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Abdullah b. İdris, ona Muhammed b. İshak, ona İsmail b. Ümeyye, ona Ebu Zübeyr, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kardeşleriniz Uhud'da şehit düşünce Allah, onların ruhlarını cennet nehirlerinde dolaşıp onun meyvelerinden yiyen ve Arş'ın gölgesinde asılı vaziyetteki altından kandillere geri dönen yeşil kuşların kursağına koydu. Şehidler yiyeceklerinin, içeceklerinin ve yattıkları yerlerin hoşluğunu gördüklerinde 'Bizim cennette diri olup rızıklandırıldığımız şu halimizi, cihattan geri durmamaları ve savaştan kaçmamaları için dünyadaki kardeşlerimize kim ulaştırır?' derler. Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah (cc) 'Sizin durumunuzu onlara ben ulaştırırım' buyurdu ve (Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın...) ayetini sonuna kadar indirdi."
Bize Ezher b. Mervân el-Basrî, ona Abdülvâris b. Said, ona Eyyûb, ona Humeyd b. Hilâl, ona da Ebu Dehmâ, Hişâm b. Âmir'in şöyle aktardığını rivayet etmiştir: "Uhud günü yaralanıp şehid olanların durumu Hz. Peygamber'e (sav) şikayet edildi (soruldu). Rasulullah (sav) de 'Kabirlerini genişçe ve güzelce kazın. Bir kabre iki ve üç şehidi birlikte defnedin. Kur'ân'ı iyi bilenlere de definde öncelik verin' buyurdu. Benim babam da (Uhud'da) ölmüştü de iki adamdan önce defnedilmişti." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu konuda Habbâb, Câbir ve Enes'ten de hadis rivayet edilmiştir. Bu, hasen-sahih bir hadistir. Süfyân es-Sevrî ve başkaları bu hadisi Eyyûb'den, o Humeyd b. Hilâl'den, o da Hişâm b. Âmir'den nakletmiştir. Ebu Dehma'nın adı Kırfe b. Büheys veya Beyhes'tir.]