Giriş

Bize Abdurrahmân b. İbrâhîm, ona el-Velîd b. Müslîm, ona el-Evzâî, ona Yahyâ b. Ebû Kesîr, ona Muhammed b. İbrâhîm, ona Şakîk b. Seleme, ona Osmân b. Affân'ın azadlısı Humrân (ra) rivayet etmiştir: Osmân b. Affân'ı Mekâid'de otururken gördüm, abdest suyu istedi ve abdest aldı. Sonra da 'Ben Rasulullah'ı (sav) benim oturduğum yerde benim abdest aldığım gibi abdest alırken gördüm' dedi ve "Kim benim aldığım gibi abdest alırsa işlemiş olduğu günahları bağışlanır" dedi. Rasulullah (sav) : "Sakın kibirlenmeyin" buyurdu. (Bize bu hadis Hişâm b. Ammâr, ona Abdulhamid b. Habib, ona Evzâî, ona Yahya, ona Muhammed b. İbrâhîm, ona Îsâ b. Talhâ, ona Humrân ve ona Osman'dan (ra) da rivayet edilmiştir.)


Açıklama: Mekâid'in mescid anlamına geldiği de kabul edilmektedir. Bununla birlikte Hz. Osman'ın evinin yanındaki bir dükkan olduğu da ileri sürülmüştür. Ayrıca mescidin yakınında ihtiyaçlar için oturmaya tahsis edilmiş bir yer olduğu da belirtilmiştir. (Bk. Sindî, Hâşiyetü's-Sindî alâ Süneni İbn Mâce, I, 123)

    Öneri Formu
281271 İM000285-2 İbn Mâce, Tahâret, 6

Bize, Hakem b. Mübarek ona Malik (b. Enes), ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası (Ebu Salih es-Semman), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Müslüman -veya mümin- bir kul abdest alırken yüzünü yıkadığında gözüyle işlediği tüm günahlar, suyla veya suyun son damlasıyla birlikte dökülür gider. Elini yıkadığında eliyle işlediği bütün günahlar suyla veya suyun son damlasıyla birlikte dökülür gider. Nihayet günahlarından tertemiz arınmış olur."


    Öneri Formu
38829 DM000745 Darimi, Taharet, 44

Bize Yahya b. Hassân, ona Hammâd b. Seleme, ona Ali b. Zeyd, ona da Ebu Osman şöyle rivayet etti: "Ben Selman'la birlikte bir ağacın altında idim. Selman ağaçtan kuru bir dal aldı ve onu, yaprakları dökülünceye kadar salladı. Sonra, 'Bana niçin böyle yaptığımı sormuyor musun?' dedi. Ben de ona, 'Neden böyle yaptın?' dedim. 'Rasûlullah (sav) da aynen böyle yapmış, sonra da şöyle buyurmuştu' dedi: "Şüphe yok ki, müslüman güzelce abdestini aldığı ve beş vakit namazını kıldığı zaman, şu yaprakların döküldüğü gibi günahları da dökülür." Sonra "Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl" mealindeki âyeti, "Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür" (Hud, 11/114) kısmına kadar okudu."


    Öneri Formu
38830 DM000746 Darimi, Taharet, 44


    Öneri Formu
46049 MA000504 Musannef- i Abdurrezzak, I, 134

Bize Muhammed b. Rumh, ona el-Leys b. Sa'd, ona Ebû'z-Zübeyr, ona Süfyan b. Abdullah, ona -zannederim- Asım b. Süfyan es-Sekafî şöyle rivâyet etti: "Ashâb, Selasil gazvesine gitmişlerdi, ancak savaş vuku bulmamıştı. Bir süre orada beklediler. Sonra halife Muâviye'nin yanına döndüler. O sırada Muâviye'nin yanında Ebû Eyyub ile Ukbe b. Amir de bulunuyordu. Asım şöyle dedi: "- Ey Ebû Eyyub! Bu yıl savaşa katılamadık. Bize bildirildiğine göre dört mescidde namaz kılanın günahı bağışlanırmış." Ebû Eyyub şu cevabı verdi: "- Ey kardeşimin oğlu! Seni bundan çok daha kolay bir hayra yönlendireyim: Ben Rasûlullah'ı (sav) 'Kim emredildiği şekilde abdestini alır ve yine emredildiği şekilde namazını kılarsa daha önce işlemiş olduğu günahları bağışlanır' buyurduğunu işitmiştim." Sonra Ebû Eyyub; "- Öyle değil mi ey Ukbe!" deyince Ukbe de; "- Evet gerçekten öyle" diye karşılık verdi.


Açıklama: Hadist geçen "فرابطوا" kelimesi "Savaşa katılamadıklarından dolayı kaçırdıkları sevabı elde etmek amacıyla ibadet ve taatte bulundular." şeklinde de çevrilebilir. Ancak hadisin devamındaki ifadeler, kaçırılan sevabı telafi etme çabasının Muaviye'nin yanına geldikten sonra ortaya çıktığını ihsas ettirmektedir. Bu sebeple söz konusu kelime "Düşman ordusunun geçiş güzergahında bir süre gizlendiler" anlamındadır. el-Vellevî'nin izahı da bu mana takdirini desteklemektedir. Bk. el-Vellevî, Zahîretu'l-ukbâ, III, 365.

    Öneri Formu
270941 İM001396-2 İbn Mâce İkâmetu's-Salavât, 193

Bize Muhammed b. Rumh, ona el-Leys b. Sa’d, ona Ebû’z-Zübeyr, ona -zannederim- Süfyan b. Abdullah, ona da Asım b. Süfyan es-Sakafî rivâyet etti: "Müslümanlar, Selâsil gazasına çıkmışlardı, ancak savaş vuku bulmadı. Ordu bir müddet orada bekledikten sonra halife Muâviye’nin (ra) yanına döndüler. O sırada Muâviye'nin yanında Ebû Eyyub (ra) ile Ukbe b. Âmir (ra) de vardı. Asım; “- Ey Ebû Eyyub! Bu yıl gazadan mahrum kaldık. Bize, 'Dört mescitte namaz kılanın günahı af olunur' diye haber verilmişti” dedi. Ebû Eyyub cevaben; “- Ey kardeşimin oğlu, sana bundan daha kolayını sana söyleyeyim mi? Ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim" dedi: “Emredildiği gibi abdest alan ve emrolunduğu gibi namazı kılanın daha önceki işlediği günahları bağışlanır." Ebû Eyyub, yanında bulunan Ukbe'ye dönerek; "- Öyle değil mi, ya Ukbe?” diye sordu. O da; “- Evet” diye karşılık verdi.


    Öneri Formu
14278 İM001396 İbn Mâce İkâmetu's-Salavât, 193

Bize kadı el-Hüseyin b. İsmail, ona Ahmed b. el-Mikdâm, ona Muhammed b. Bekir, ona Ubeydullah b. Ebî Ziyâd el-Kaddâh, ona Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr, ona Ebû Alkame’nin haber verdiğine göre; bir gün Osman b. Affân (ra) abdest almak için su istedi. Sonra Rasûlullah’ın (sav) ashabından bazı insanları çağırdı. Suyu önce sağ eliyle sol eline döktü ve ellerini üç kez yıkadı. Sonra üçer kez ağzına ve burnuna su verdi. Sonra üç defa yüzünü yıkadı. Sonra kollarını dirseklerine kadar üçer defa yıkadı. Sonra başını meşhetti. Sonra ayaklarını yıkayıp temizledi. Sonra da, “Ben Rasûlullah’ın (sav), şu benim size gösterdiğim gibi abdest aldığını gördüm ve sonra da şöyle buyurdu” dedi: “Her kim abdestini güzelce alır, sonra da iki rekât namaz kılarsa, annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınır.” Sonra Hz. Osman, birine işaret ederek, “- Öyle değil mi ey falan?” dedi. O da, “- Evet, hatta ben, Rasûlullah’ın (sav) ashabının da böyle abdest aldıklarını gördüm” dedi. Bunun üzerine Hz. Osman (ra), “Bu konuda bana muvafakat ettiğiniz için Allah’a hamdolsun” dedi.


    Öneri Formu
183268 DK000283 Darekutni, Sünen, I, 84


    Öneri Formu
276578 N000116-2 Nesai, Taharet, 94


    Öneri Formu
280813 M000538-2 Müslim, Tahâre, 3


    Öneri Formu
280820 M000544-2 Müslim, Tahâre, 8