2189 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya, ona Malik, ona İbn Şihab,ona da Salim b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre babası Abdullah b. Ömer (ra) şöyle derdi: "Erkeğin hanımını öpmesi ve eliyle ona dokunması kadına dokunma(mulâmese) olarak sayılır. Bu yüzden kim hanımını öper, yahut eliyle ona dokunursa abdest alması gerekir."
Açıklama: Bu hadiste yer alan "mulâmase" Nisa suresi 43. âyette geçen ve kadınlara dokunma durumunda abdest/teyemmüm almayı icab ettiren durumdur.
Bize Muhammed b. el-Musaffâ el-Hımsî, ona Bekıyye, ona Muhammed b. Fadl, ona babası, ona Salim, ona da İbn Ömer şöyle demiştir: "Rasulullah abdest alan bir adamı gördü ve "İsraf etme! İsraf etme!" buyurdu."
Bize Kuteybe b. Said, ona Ebu Ahvas, ona Ebu İshak, ona da Ebu Hayye (b. Kays) şöyle rivayet etmiştir: "Bir keresinde Ali'yi (ra) abdest alırken görmüştüm. Ellerini iyice yıkadı. Sonra üç kere ağzına üç kere burnuna su verdi. Ardından üç kere yüzünü, üçer kere de kollarını yıkadı. Sonra başını mesh etti. Ardından ayaklarını topuklarına kadar yıkadı. Akabinde ayağa kalktı. Abdest suyundan arta kalanını alıp ayakta içti ve 'Rasulullah'ın (sav) nasıl abdest aldığını size göstermek istedim', dedi."
Bize Ebu Davud Süleyman b. Seyf, ona Ebu Attâb, ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona da Ebu Hayye şöyle rivayet etmiştir: Bir keresinde Ali'yi (ra) abdest alırken görmüştüm. Abdest azalarını üçer defa yıkadı. Sonra ayağa kalkıp abdestten artakalan suyu içti ve "Rasulullah (sav) da benim gibi yapmıştı" dedi.
Bize Harun b. Abdullah, ona Haremî b. Umare, ona Şu'be (b. Haccac), ona Ebu Bekir b. Hafs, ona İbn Şihab (ez-Zührî), ona İbn Ebu Talha, ona da Ebu Talha'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ateşte pişirilmiş bir şey yemeniz durumunda abdest alın."
Bize Malik, ona İbn Şihab, ona da Salim b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Babam Abdullah b. Ömer'i (ra) gusül abdesti aldıktan sonra (ayrıca) abdest aldığını görünce ona 'Gusül, abdest yerine geçmez mi?' dedim. 'Evet, geçer, ama bazen cinsel organıma dokunmuş oluyorum ondan dolayı abdest alıyorum.' dedi.
Bize Malik, ona Nafi' (Mevla İbn Ömer), ona da Salim b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Bir yolculukta babam Abdullah b. Ömer'le (ra) birlikteydim. Bir gün güneş doğduktan sonra abdest alıp namaz kıldığını görünce ona 'bu senin normal zamanda kıldığın namaz değil (ne namazı kılıyorsun)?' dedim. O da 'Sabah namazı için abdest aldıktan sonra avret mahallime dokunmuştum. Daha sonra yeniden abdest almayı unutmuşum. İşte şimdi abdest aldım, namazımı tekrar kıldım.' dedi.
Bize Zekeriyya b. Adî, ona Ubeydullah b. Amr, ona İbn Akîl, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Saîd el-Hudrî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Allah'ın günahları affetmesine ve sevapları arttırmasına sebep olan şeyleri haber vereyim mi?' Ashâb, 'Evet, Ey Allah'ın Rasulü!' deyince, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Zor durumlarda dahi abdesti tam almak, mescitlere giderken adımları çoğaltmak (namaz için mescide gitmek) ve bir namazdan sonra diğer namazı beklemek."
Açıklama: Hadiste geçen "mescitlere çokça adım atmak" ile kastedilen kişinin mescide ibadet için sık sık gitmesi, bunun için zahmete katlanması ve bu çabanın Allah katındaki değerli olduğudur.
Bize Amr b. Yezid, ona Behz b. Esed, ona Şu'be, ona da Abdulmelik b. Meysere rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Nezzâl b. Sebre'yi şöyle derken işittim: "Ali'yi (ra) namaz kılarken gördüm. Namazdan sonra insanların ihtiyaçlarını dinlemek üzer oturdu. İkindi vakti girince bir kap su getirildi. Sudan bir avuç aldı ve onunla yüzünü, kollarını, başını ve ayaklarını mesh etti. Ardından suyun kalan kısmını ayakta içti ve şöyle dedi: 'Bazı insanlar bu yaptığımı uygun bulmuyorlar. Halbuki ben Rasulullah'ı (sav) böyle yaparken görmüştüm. Bu, abdestini bozmamış olan kişinin abdest alma şeklidir.' dedi"
Bize Kuteybe, ona Malik, ona Ala' b. Abdurrahman, ona babası (Abdurrahman b. Yakub), ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın günahları neyle sildiğini ve dereceleri neyle yükselttiğini size bildireyim mi? Tüm zorluklarına rağmen abdest almak, mescidlere [giderken] adımları çoğaltmak, bir namazı kılınca sonraki namazın gelmesini [arzu ederek] beklemek. İşte sizin ribatınız [ibadet nöbetiniz] budur.