88 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Selam, ona Mahled b. Yezid, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona da Ubeyd b. Umeyr şöyle rivayet etti: Ebu Musa el-Eş'arî, Ömer b. Hattab'ın (ra) huzuruna girmek için izin istedi. Ancak kendisine izin verilmedi. Ömer meşgul olsa gerekti. Bu nedenle Ebu Musa geri döndü. Ömer meşguliyeti bitince; "Sanki Abdullah b. Kays'ın sesini duydum? Ona izin verin." dedi. Buna karşılık; "O, gitti." denildi. Ardından Ömer, Ebu Musa'yı çağırdı. Ebu Musa dedi ki; "Bizlere bu şekilde davranmamız emredilirdi." Bunun üzerine Ömer; "Bu konuya dair bana bir delil getireceksin." dedi. Ebu Musa hemen ensarın bulunduğu meclise gitti ve onlardan buna şahitlik etmelerini istedi. Onlar da dediler ki; "Bu meselede sana ancak en küçüğümüz Ebu Said el-Hudrî tanıklık edecektir." Ebu Said, Ebu Musa'yla birlikte Ömer'in yanına şahitlik yapmak üzere gitti. Bunun üzerine Ömer; "Rasulullah'ın (sav) buyruklarından biri bana kapalı mı kalmış? Öyle ya! Demek çarşı pazarda alış veriş, beni oyalamış!" Bu sözüyle Ömer, ticaret için çıkıp dolaşmayı kast etmektedir.
Bize Müsedded, ona Ebu Muâviye, ona el-A'meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İnsanın cemaatle kıldığı namaz, evinde ve dükkânında kıldığı namazdan 25 derece daha faziletlidir. Sizden biri layıkıyla abdest alıp sadece namaz kılmak niyetiyle mescide geldiğinde, mescide girene dek attığı her adım ile Allah onu bir derece yükseltir ve (yine) attığı her adım ile onun bir günahını siler. Mescide girdiğinde ise, namaz onu alıkoyduğu müddetçe namazda gibidir. Namaz kıldığı yerde oturmaya devam ettiği ve abdest bozmadığı müddetçe melekler, 'Allah'ım, onu affet! Allah'ım, ona merhamet eyle!' diye dua ederler."
Bize Muhammed b. Sinân, ona Füleyh, ona Hilâl, ona da Atâ b. Yesâr şöyle demiştir: Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaştım ve ona "Allah Rasûlü'nün (sav) Tevrat'ta geçen sıfatını bana bildirsen" dedim. Amr cevaben şöyle dedi: "Evet, vallahi Hz. Peygamber, (sav) Kur'ân'da geçen sıfatlarının bir kısmıyla Tevrat'ta da şöyle nitelendirilmiştir. 'Ey Peygamber, hiç şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir korkutucu ve ümmîlere bir koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin. Ben sana "Mütevekkil" adını verdim. Bu peygamber kötü huylu, katı kalpli, çarşılarda bağıra, çağıra konuşan biri değildir. O kötülüğe, kötülükle değil af ve bağışlama ile karşılık verir.. Eğri yola sapmış bu millet "lâ ilâhe illallah" diyerek doğru yola girmedikçe Allah onun canını almayacaktır. Allah kör gözleri, sağır kulakları, mühürlü kalpleri bu tevhîd kelimesiyle açacaktır.'" Abdulazîz b. Ebu Seleme, bu hadisi Hilâl ibn Ali’den rivayet etmiş ve bu rivayeti ile diğer râvî Fulayh’a mutâbaat etmiştir. Bu hadisi yine bize Saîd, ona Hilâl, ona Atâ, ona da İbn Selâm rivayet etmiştir. (Buhârî der ki:) Hadiste geçen "غُلْفٌ" kelimesi kılıf içinde olan her şey için kullanılır. (Kınında olan kılıç için) "سَيْفٌ أَغْلَفُ" ifadesi, kılıfı içinde olan yay için "قَوْسٌ غَلْفَاءُ" ve sünnet olmamış erkek için de "رَجُلٌ أَغْلَفُ" (Erkeklik organı kılıflı olan adam) ifadesi kullanılır.
Bize Abdullah b. Yusuf, bize Malik, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer'in (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Hz. peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Birbirinizin satışı üzerine satış yapmayın. Şehir dışından ticaret mallarını pazara inmeden yolda karşılayıp (satın almayın)."
Bize Muhammed b. Sinân, ona Füleyh, ona Hilâl, ona da Atâ b. Yesâr şöyle demiştir: Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaştım ve ona "Allah Rasûlü'nün (sav) Tevrat'ta geçen sıfatını bana bildirsen" dedim. Amr cevaben şöyle dedi: "Evet, vallahi Hz. Peygamber, (sav) Kur'ân'da geçen sıfatlarının bir kısmıyla Tevrat'ta da şöyle nitelendirilmiştir. 'Ey Peygamber, hiç şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir korkutucu ve ümmîlere bir koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin. Ben sana "Mütevekkil" adını verdim. Bu peygamber kötü huylu, katı kalpli, çarşılarda bağıra, çağıra konuşan biri değildir. O kötülüğe, kötülükle değil af ve bağışlama ile karşılık verir.. Eğri yola sapmış bu millet "lâ ilâhe illallah" diyerek doğru yola girmedikçe Allah onun canını almayacaktır. Allah kör gözleri, sağır kulakları, mühürlü kalpleri bu tevhîd kelimesiyle açacaktır.'" Abdulazîz b. Ebu Seleme, bu hadisi Hilâl ibn Ali’den rivayet etmiş ve bu rivayeti ile diğer râvî Fulayh’a mutâbaat etmiştir. Bu hadisi yine bize Saîd, ona Hilâl, ona Atâ, ona da İbn Selâm rivayet etmiştir. (Buhârî der ki:) Hadiste geçen "غُلْفٌ" kelimesi kılıf içinde olan her şey için kullanılır. (Kınında olan kılıç için) "سَيْفٌ أَغْلَفُ" ifadesi, kılıfı içinde olan yay için "قَوْسٌ غَلْفَاءُ" ve sünnet olmamış erkek için de "رَجُلٌ أَغْلَفُ" (Erkeklik organı kılıflı olan adam) ifadesi kullanılır.
Bize Muhammed b. Sinân, ona Füleyh, ona Hilâl, ona da Atâ b. Yesâr şöyle demiştir: Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaştım ve ona "Allah Rasûlü'nün (sav) Tevrat'ta geçen sıfatını bana bildirsen" dedim. Amr cevaben şöyle dedi: "Evet, vallahi Hz. Peygamber, (sav) Kur'ân'da geçen sıfatlarının bir kısmıyla Tevrat'ta da şöyle nitelendirilmiştir. 'Ey Peygamber, hiç şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir korkutucu ve ümmîlere bir koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin. Ben sana "Mütevekkil" adını verdim. Bu peygamber kötü huylu, katı kalpli, çarşılarda bağıra, çağıra konuşan biri değildir. O kötülüğe, kötülükle değil af ve bağışlama ile karşılık verir.. Eğri yola sapmış bu millet "lâ ilâhe illallah" diyerek doğru yola girmedikçe Allah onun canını almayacaktır. Allah kör gözleri, sağır kulakları, mühürlü kalpleri bu tevhîd kelimesiyle açacaktır.'" Abdulazîz b. Ebu Seleme, bu hadisi Hilâl ibn Ali’den rivayet etmiş ve bu rivayeti ile diğer râvî Fulayh’a mutâbaat etmiştir. Bu hadisi yine bize Saîd, ona Hilâl, ona Atâ, ona da İbn Selâm rivayet etmiştir. (Buhârî der ki:) Hadiste geçen "غُلْفٌ" kelimesi kılıf içinde olan her şey için kullanılır. (Kınında olan kılıç için) "سَيْفٌ أَغْلَفُ" ifadesi, kılıfı içinde olan yay için "قَوْسٌ غَلْفَاءُ" ve sünnet olmamış erkek için de "رَجُلٌ أَغْلَفُ" (Erkeklik organı kılıflı olan adam) ifadesi kullanılır.
Açıklama: أَعْلَى السُّوقِ çarşının üst tarafı esasında çarşının içinde anlamında çeviri yapılır. Zira bu ifade telakki'r-rukban/yani satıcıları şehre varmadan yolda karşılamak anlamında olmadığını beyan için kullanılmıştır.