Giriş

Bize Ahmed b. Hanbel, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Ebu Malik el-Eşca'i, ona Ebu Hazim, ona Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Namazda noksanlık ve selam vermek olmaz". [Ahmed şöyle demiştir: Bana göre bunun manası şudur: Namazda selam vermemen, sana da selam verilmemesidir. Kişi namazını eksik kılar ve şüphe içinde namazından ayrılır.]


Açıklama: Metindeki mana Ahmed b. Hanbel'in açıklaması dikkate alarak verilmiştir. Teslim kelimesi kesra okunduğunda mana Namazda (erkanı, kılınışında) noksanlığın yapılmayacağı, selamı alırken de eksik ifadelerin kullanılamayacağı şeklindedir. Yani selam veren kişiye "ve aleyküm selam/sana da selam olsun" yerine sadece "ve aleyke/sana da" denmeyeceği anlatılmak istemiştir. Ancak 'teslim' kelimesi üstün okunursa namazda noksanlık ve selam verme yoktur şeklinde anlaşılır. İlgili kelimenin harekesi her iki şekilde de okunmuştur (İbnü'l-Esîr, Nihâye, III, 661). لاَ غِرَارَ فِى تَسْلِيمٍ وَلاَ صَلاَةٍ "Selam vermede ve namazda noksanlık olmaz" hadisi de ilk mananın daha doğru olduğuna işaret eder (Azimabadi, Avnu'l-ma'bûd, III, 196).

    Öneri Formu
7624 D000928 Ebu Davud, Salat, 165, 166

Bize Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona da Zührî şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), vefat edince ashabından bazıları neredeyse vesveseye kapılıyordu. Hz. Osman bu durumda olanlardan biriydi. Hz. Ömer ona rastladı, selam verdi ama Osman ona cevap vermedi. Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir'in yanına geldi ve 'Osman’ın halini görüyor musun? Ona rastladım, selam verdim ama selamımı almadı' dedi. Ebu Bekir 'Hadi onun yanına gidelim' dedi ve yanına gidip selam verdiler. Osman selamlarını aldı. Ebu Bekir ona 'Neyin var?, biraz önce kardeşin sana rastladığında selam verdi, selamını almadın' dedi. Osman 'Ben böyle yapmadım' dedi. Ömer 'Hayır, yaptın. Ey Ümeyye oğulları! Bu sizin büyüklenmeniz var ya' dedi. Ebu Bekir 'Evet, yaptın. Fakat bir şey seni onunla ilgilenmekten alıkoydu' dedi. Osman 'Ben Rasulullah'ı (sav) düşünüyordum. Ben ona bu (ahirette azaptan) kurtulma meselesini soramadan, Allah onu vefat ettirdi' dedi. Ebu Bekir 'Ben onu, bunu sormuştum' dedi. Osman 'Anam babam sana feda olsun, sen buna daha layıksın' dedi. Ebu Bekir 'Ey Allah'ın Rasulü! İçinde bulunduğumuz bu durumun kurtuluşu nedir?' dedim, Rasulullah (sav) 'Kim amcama arz ettiğim ve onun da reddettiği kelimeyi (Lâ ilahe illallâh kelimesini) kabul ederse, bu onun için kurtuluştur' buyurdu."


    Öneri Formu
89509 MA020554 Musannef-i Abdurrezzak, XI, 285

Bize Haccâc, ona Leys b. Sa'd, ona Ukayl b. Hâlid, ona İbn Şihâb, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b b. Mâlik, ona da Abdullah b. Ka'b b. Mâlik'in haber verdiğine göre Ka'b b. Malik ama olduğunda, oğulları arasında onun hizmetini gören Abdullah b. Ka'b b. Mâlik şöyle demiştir: Ben Ka'b b. Mâlik’i dinledim, Tebük Gazvesi’nden geri kaldığı zamanla ilgili kıssasını anlatırken şöyle demiştir: "Tebük seferine kadar, ben, Bedir gazası dışında, Rasulullah’ın (sav) katıldığı hiçbir gazveden geri kalmadım. Bedir’e katılmayanlardan hiç kimseyi Rasulullah (sav) kınamamıştır. Çünkü Bedir için yola çıktığında asıl hedefi, içinde Ebu Süfyân ve bir gurup Kureyşlinin bulunduğu Kureyş'in kervanıydı... Ka'b der ki: Sonra (Rasulullah (sav) bana) 'Gel' dedi. Ben de yürüyüp geldim ve huzurunda oturdum. Bana 'Seni geri bırakan ne oldu? Sen (sefer için) binek hazırlamamış mıydın?' diye sordu. Ben de 'Evet, ey Allah’ın Rasulü, hazırlamıştım. Vallahi eğer Senin dışında ehli dünyadan birinin yanında olsaydım, onun gazabından bir özür ile kurtulabileceğimi düşünürdüm. Çünkü ben tartışmada kuvvetli bir kimseyim. Fakat (doğruyu söylemekten başka çarem yoktur)' dedim... Ka'b hadisi anlattı ve anlattıkları arasında şunlar da vardı: 'Ben, Allah’ın beni affetmesini umar dururdum.' Ka'b der ki: Ben de eşime 'Allah bu iş hakkında hükmünü verinceye kadar sen ailene dön, onların yanında kal' dedim. Sonra bir gün (Medine’de) Sel dağına çıkmış birinin yüksek sesle 'Ey Ka‘b b. Mâlik, müjdeler olsun!' diye bağırdığını işittim. Bunun üzerine hemen secdeye kapandım. O anda anladım ki bir kurtuluş müjdesi gelmiştir. Gerçekten de Rasulullah (sav) sabah namazını kıldığında, bizim tövbemizin kabul edildiğini halka ilan etti... Ka'b Hadisi aktardı ve şunu da söyledi: Kendi kendime 'Acaba (Rasulullah (sav) benim) selamımı alırken dudaklarını oynattı mı?' derdim."


Açıklama: Hadisin tam metni için HM015882 numaralı rivayete bakınız.

    Öneri Formu
64435 HM015883 İbn Hanbel, III, 460