Giriş

Bize Hakem b. Nâfî, ona Şuayb b. Ebû Hamza, ona Zührî, ona Ebû Seleme b. Abdurrahman, ona da Peygamber’in (sav) hanımı Âişe (r.anha), Rasûlullah’tan (sav) rivayet etti: – “Ey Âişe (Âiş), şu zât Cibrîl’dir, sana selâm ediyor” buyurdu. Ben: – “Ve aleyhi’s-selâm ve rahmetullâhi ve berekâtüh (selâm, Allah’ın rahmeti ve bereketi onun da üzerine olsun)” dedim. Âişe (r.aha) dedi ki: O benim görmediğimi görüyor.


    Öneri Formu
45275 DM002680 Darimi, İsti'zan, 10

Bize Yahyâ, ona Zekeriyyâ, ona Âmir, ona da Ebû Seleme, Âişe’den (r.anha) rivayet etti: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: – “(Ey Âişe) Cibrîl (a.s.) sana selâm ediyor”. Âişe de: – Ve aleyhi ve rahmetullâh (Selâm ve Allah’ın rahmeti onun da üzerine olsun), diye karşılık verdi.


    Öneri Formu
75130 HM024785 İbn Hanbel, VI, 56

Bize Muhammed b. Cafer, ona Hişam (ح); bize Yezid, ona Hişam, ona Hafsa, ona da Ebû’l-Âliye, ona da el-Ensarî rivayet etti. Yezîd, ona Ensardan biri şöyle rivayet etti, dedi: “Hz. Peygamber'e (s.a.v.) gitmek üzere ailemin yanından çıktım. O'nu (s.a.v.) ayakta buldum; yüzünü kendisine dönmüş biri ile duruyordu. Ben, bir işlerinin olduğunu zannederek (beklemeye başladım)." Ravi dedi ki: el-Ensarî (sözüne devamla) şöyle dedi: "Vallahi, Rasûlullah (s.a.v.) o kadar uzun süre ayakta kaldı ki, onun için üzülmeye başladım. (Yanındaki) adam dönüp gidince de; “- Ey Allah'ın Ya Rasûlü! Bu adam seni o kadar ayakta tuttu ki uzun süre ayakta durmandan dolayı senin için üzülmeye başlamıştım” dedim. “- Onu gerçekten gördün mü?” diye sordu. "- Evet” dedim. “- Peki, onun kim olduğunu biliyor musun?” diye sorunca; “- Hayır” dedim. Bunun üzerine “- O Cebrâil (a.s.) idi. Bana sürekli komşuyu (haklarını) gözetmemi tavsiye ediyordu; o kadar ki sonunda komşuyu mirasçı kılacak sandım” dedi. Sonra da “Eğer ona selam verseydin, selamını alırdı” buyurdu.


    Öneri Formu
68837 HM020618 İbn Hanbel, V, 33


    Öneri Formu
89481 MA020545 Musannef-i Abdurrezzak, XI, 282


    Öneri Formu
89509 MA020554 Musannef-i Abdurrezzak, XI, 285


    Öneri Formu
270972 HM020618-2 İbn Hanbel, V, 33

Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu‘be, ona Yezid er-Rişk, ona Muâze, ona da Hişam b. Âmir, Rasûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Müslümanın, Müslümanı üç günden fazla terk etmesi (küsmesi) helal değildir. Bu dargınlıkları devam ettiği sürece onlar hak yoldan sapmışlardır. Küslükten ilk vazgeçenin, bu vazgeçişi onun için (küslükte geçirdiği sürenin günahına) keffarettir. Eğer (barışmak isteyen) selam verir, (küs olduğu Müslüman da) selamını kabul etmez ve reddederse, onun selamını melekler alır. Diğerine de (selam almayana da) şeytan karşılık verir. Bu küslük üzere ölürlerse ebediyen birlikte cennete giremezler.”


Açıklama: جميعا kelimesine diğer rivayetlere bakıldığında "لم يجتمعا" şeklinde geçmektedir, bu durumda "cennette bir araya gelemezler" anlamı verilebilir.

    Öneri Formu
64641 HM016366 İbn Hanbel, IV, 21

Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona Ebû Kılâbe rivayet ettiğine göre bir adam Ebu'd-Derdâ'ya şöyle demişti: Kûfe ahalisinden ehl-i zikr (Kur'an ehli) kardeşlerin sana selam söylüyorlar. Ebu'd-Derdâ buna şöyle cevap verdi: "Onlara da selam olsun. Onlara emret de hükmü Kur'an'a bıraksınlar, dizginlerini ona teslim etsinler. Kur'an onları doğru yola ve yumuşaklığa ulaştırır ve zulüm ve sertlikten uzaklaştırır."


    Öneri Formu
51650 DM003373 Darimi, Fedailu'l-Kur'an, 1

Bize Ravh b. Ubade, ona Şu‘be, ona Yezid er-Rişk (Şu‘be, ben ondan kıraa usulüyle aldım dedi), ona Muaze el-Adeviyye, ona da Hişam b. Âmir, Rasûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Müslümanın, Müslümanı üç günden fazla terk etmesi (küsmesi) helal değildir. Eğer küslükleri üç günü geçerse, bu dargınlıkları devam ettiği sürece onlar hak yoldan sapmışlardır. Küslükten ilk vazgeçenin, bu vazgeçişi onun için (bu küslükte geçirdiği sürenin günahına) kefarettir. Eğer (barışmak isteyen) selam verir, (küs olduğu Müslüman da) selamını almaz ve geri çevirirse, onun selamını melekler alır. Diğerine de (selam almayana da) şeytan karşılık verir. Bu küslük üzere ölürlerse ebediyen cennette bir araya gelemezler.”


    Öneri Formu
64640 HM016365 İbn Hanbel, IV, 21

Bize Abdurrahman b. Mehdi, ona Züheyr, ona da Abdullah b. Muhammed b. Akîl, Hamza b. Suheyb’in şöyle dediğini rivayet etti: “Suheyb (r.a.), Ebû Yahya künyesin kullanıyordu. Kendisinin Araplardan olduğunu söylüyor ve (yoksullara) çok yemek yediriyordu. Hz. Ömer (r.a.) ona; "- Ya Suheyb! Çocuğun olmadığı halde neden 'Ebû Yahya' künyesini kullanıyorsun? (Rum diyarından geldiğin halde) neden Araplardan olduğunu söylüyorsun? Ayrıca malda israf olduğu halde neden çok yemek yediriyorsun?" dedi. Suheyb şöyle cevap verdi; "- Rasûlullah (s.a.v.) bana “Ebû Yahya” diye künye verdi. Nesep konusundaki sözüne gelince, ben Musul halkından Nemir b. Kasıt soyundanım. Ancak ben küçük bir çocuk iken esir alındım, ailemi ve milletimi unuttum. Yemek konusundaki sözüne gelince, Rasûlullah (s.a.v.), 'sizin en hayırlılarınız yemek yediren ve selamı alandır' diyordu, beni yemek yedirmeye sevk eden de işte budur."


    Öneri Formu
73965 HM024422 İbn Hanbel, VI, 16