1671 Kayıt Bulundu.
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Açıklama: Hz. Peygamber'in üç kere selam vermesi üç kere peşpeşe selamlaması anlamına gelmemektedir. Onun üç kere selam vermesi, 1. bir eve geldiğinde giriş için izin istemek üzere, 2. İçeri girdikten sora evdekileri selamlamak amacıyla, 3. kalkarken ev halkını selamlamlamak olarak anlaşılmıştır (Aynî, Umde, III, 176 -Şamile-). Allah Resûlü önemli olan ifadeleri ise iyice anlaşılsın diye üç kere tekrar etmiştir.
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Açıklama: 1. Hz. Peygamber (s.a.v.) hizmetçisinin yanına geldiğinde o bir çocuk olduğu halde kendisine selam vermeyi ihmal etmemiştir. Bu da çocukların selam alıp verme adabını öğrenmeleri için kendilerine selam verilmesinin uygun ve hatta gerekli olduğunu göstermektedir. 2. Sır saklamak önemli bir adabdır. Hele Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sırrını saklamak çok daha büyük önem arz eder. Bu sebeple Enes (r.a.) bu sırrı en yakınlarından dahi saklamıştır. Bazı alimlere göre sır sahibinin vefatından sonra onu açıklamak caiz olmakla birlikte, bu durumun sırrın içeriğine göre değiştiğini söylemek daha doğrudur. Zira Enes (r.a.) Hz. Peygamber'in sağlığında annesine bu sırrı haber vermediği gibi, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vefatı üzerinden yıllar geçtiği halde en yakın talebesi olan Sabit el-Bünânî dahil olmak üzere bu sırrı yine hiç kimseye söylememiştir.
Açıklama: 1. Hz. Peygamber (s.a.v.) hizmetçisinin yanına geldiğinde o bir çocuk olduğu halde kendisine selam vermeyi ihmal etmemiştir. Bu da çocukların selam alıp verme adabını öğrenmeleri için kendilerine selam verilmesinin uygun ve hatta gerekli olduğunu göstermektedir. 2. Sır saklamak önemli bir adabdır. Hele Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sırrını saklamak çok daha büyük önem arz eder. Bu sebeple Enes (r.a.) bu sırrı en yakınlarından dahi saklamıştır. Bazı alimlere göre sır sahibinin vefatından sonra onu açıklamak caiz olmakla birlikte, bu durumun sırrın içeriğine göre değiştiğini söylemek daha doğrudur. Zira Enes (r.a.) Hz. Peygamber vefat edeli yıllar olduğu halde en yakın talebesi olan Sabit el-Bünânî'ye dahi bu sırrı ifşa etmemiştir.