1671 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Cafer, ona Avf, ona da Zürâre, Abdullah b. Selam'ın şöyle dediğini rivayet etti. ""Rasûlullah (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde, insanlar hızla ona doğru koşturdular; ben de o koşuşturanların arasındaydım. Rasûlullah (s.a.v.)'in yüzünü gördüğümde yüzünün bir yalancının yüzü olmadığını anladım. Ondan işittiğim ilk şey şu sözleri oldu; "Selamı yayınız, yemek yediriniz, sıla-i rahim yapınız ve insanlar uyurken namaz kılınız ki emân içerisinde cennete giresiniz."
Bize Vekî', ona Zekeriyya rivayet etti. Yine bize Yezîd, ona Zekeriyyâ b. Ebu Zâide, ona Şa‘bî, ona da Ebu Seleme, Âişe’den (r.anha) rivayet etti. Peygamber (s.a.v.) kendisine şöyle dedi: (Yezîd dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) bana şöyle dedi:) – “Cebrail sana selâm ediyor”. Âişe de: – Ve aleyhi’s-selâm ve rahmetullâh (selâm ve Allah’ın rahmeti onun da üzerine olsun), diye karşılık verdi.
Bize Ya‘lâ, ona Zekeriyyâ, ona Âmir, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Âişe (r.anha)'nın anlattığına göre Rasûlullah (s.a.v.) Hz. Aişe'ye “Cebrail sana selâm ediyor” buyurdu. Âişe dedi ki: Ben de: "Ve aleyhi’s-selâm ve rahmetullâh (selâm ve Allah’ın rahmeti onun da üzerine olsun)" dedim.
Bize Abdurrezzâk, ona Ma‘mer, ona Zührî, ona da Urve, Âişe’den rivayet etti. Peygamber (s.a.v.) Âişe’ye; – “İşte Cebrail! O, sana selâm ediyor” buyurdu. O da: – “Ve aleyhi’s-selâm ve rahmetullâh ve berekâtüh (selâm, Allah’ın rahmeti ve bereketi onun da üzerine olsun). (Ey Allah'ın Resulü), sen bizim göremediğimizi görüyorsun” dedi.
Bize Abdurrezzâk, ona Ma‘mer, ona da Katâde anlattı. Nebî (s.a.v.) (bir defasında) Cebrail'e: – “Epeydir bana gelmedin, seni özlüyoruz” deyince o: – Biz de seni özlüyoruz. Âişe’ye gittiğinde ona selam et” diye karşılık verdi.
Bize Vekî‘, ona Şu‘be rivayet etti. Yine bize Muhammed b. Ca‘fer, ona Şu‘be, ona Câbir, ona Târık et-Temîmî, ona Cerîr, ona da İbn Ca‘fer nakletti: Bana bir adam, ona Târık et-Temîmî, ona da Câbir dedi ki: "Nebî (s.a.v.) bir grup kadına uğramıştı, onlara selam verdi".
Açıklama: Hasen li ğayrihi'dir.
Bize İsmâil, ona İbrâhim b. el-Haccâc, ona Abdülvâris b. Saîd, ona Âmir b. Abdülvâhid el-Ahvel, ona da Bekr b. Abdullah el-Müzenî, İbn Abbâs’tan rivayet etti: Allah’ın Peygamberi (s.a.v.) hacca gitmek istemişti. (Bunu duyan) bir kadın da kocasına: – Peygamber (s.a.v.) ile beni hacca gönder, dedi. Kocası: – Benim seni hacca götürecek bir bineğim yok, diye karşılık verdi. Kadın: – Falanca devenle gönder, dedi. Kocası: – O Allah yolunda vakfedilmiştir, dedi. Kadın: – Peki, su taşımakta kullandığın devene bindir, dedi. Kocası: – Ona ben ve oğlun nöbetleşe biniyoruz, dedi. Kadın: – O zaman meyveni sat, dedi. Kocası: – O ikimizin azığı, dedi. Rasûlullah (s.a.v.) (Mekke’den) döndüğünde kadın kocasını ona gönderip "Allah’ın selam ve rahmetini ilet ve seninle hac yapmaya hangi amel denk gelir?" diye kendisine sor, diye tenbihledi. Kocası Peygamber’e (s.a.v.) gelerek: – Ey Allah’ın Rasûlu, karım size Allah’ın selam ve rahmetini iletiyor. O kendisini hacca göndermemi istedi. Ben de “seni hacca götürecek bir bineğim yok” dedim. O bana “falan devene bindir” dedi. Ben de “o Allah yolunda vakıftır” dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): – “Sen hanımını o devenle hacca götürseydin, o Allah yolunda olmuş olurdu” buyurdu. Adam: – Karım bana “su taşımakta kullandığın devene bindir (sen olmaz mı?), dedi. Ben de “ona ben ve oğlun nöbetleşe biniyoruz” diye cevap verdim. O da “o zaman meyveni sat” dedi. Bunun üzerine onun hacca gitmek için gösterdiği hırstan dolayı Peygamber (s.a.v.) güldü. İbrâhim b. el-Haccâc rivayetinde şöyle dedi: Peygamber (s.a.v.) kadının hacca gitmek için gösterdiği hırsa şaşırarak güldü. Kocası devamla: – Karım bana sizinle hac yapmaya hangi amelin denk geleceğini sormamı tenbih etti, dedi. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: – “Ona Allah’ın selam ve rahmetini ilet. Ayrıca benimle birlikte hac yapmaya Ramazanda yapılan umrenin denk geleceğini de kendisine haber ver”. Kâdî dedi ki: Abdülvâris, Amr el-Ahval’den, o Bekr’den, o da İbn Abbâs’tan bu şekilde rivayet etmiştir. Hişâm ise isnadında bir adam ilave etmiştir.
Bize Abdürrezzâk, ona da Ma‘mer, ona da Yahyâ b. Ebû Kesîr şöyle dedi: Erkeklerin kadınlara, kadınların da erkeklere selam vermelerinin mekruh olduğunu haber aldım.
Bize Ebû Bekr Muhammed b. el-Hasen b. Fûrek, ona Abdullah b. Ca‘fer, ona Yûnus b. Habîb, ona Ebû Dâvûd, ona Hişâm, ona Yahyâ b. Ebû Kesîr, ona da Abdullah b. Ebû Katâde, babasından rivayet etti. (Abdullah şöyle dedi:) Babam, Hudeybiye anlaşmasının olduğu sene Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte yola çıkmıştı. (Sonrasını babam şöyle anlattı:) Arkadaşlarım ihrama girmiş, ben ise girmemiştim. Rasûlullah (s.a.v.) yola çıktı, ben de arkadaşlarımla beraberdim. Aralarında gülüşmeye başladılar. Birden bir yaban eşeği gözüme ilişti! Ona doğru atılıp yaraladım. Köşeye kıstırıp kaçamaz hale getirdim. (Yakalamak için) arkadaşlarımdan yardım istedim, ama onlar bana yardım etmekten kaçındılar. (Avlayıp pişirdikten) sonra onu yedik. Ve (düşmanın) önümüzü keseceğinden korktuk. Bu sebeple atımı şahlandırarak yola koyuldum. Peygamber’i (s.a.v.) arıyordum. Gece yarısı Gıfâr kabilesinden bir adamla karşılaştım. Ona: – Sen Peygamber’in (s.a.v.) yanından ayrıldığında o nerede idi? diye sordum. O:, – Sukya’da idi, diye cevap verdi. Bunun üzerine ona yetişip; "– Ey Allah’ın Rasûlu, ashabın sana selam ediyor ve Allah’ın rahmeti senin üzerine olsun diliyorlar. Aranızdaki yolun düşman tarafından kesilerek sizinle irtibatlarının kopacağından kaygı duymaktalar. Dolayısıyla ey Allah'ın elçisi onları bekleyiniz." dedim. Ayrıca şunları dile getirdim: – Ben yaban eşeği avladım. Yanımda ondan artan bir miktar (et) var. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) oradaki topluluğa ihramlı oldukları halde: – “Yiyin” buyurdu. Buhârî bu hadisi Sahîh’inde Muâz b. Fadâle’den, o da Hişâm’dan rivayet etmiştir. Müslim ise başka bir isnadla Hişâm’dan zikretmiştir.