244 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim, ona Nadr b. Şümeyl, ona Musa b. Servân el-Muallim, ona Talha b. Ubeydullah b. Kerîz, ona Ümmü Derdâ, ona da eşi Ebu Derdâ, Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kim (din) kardeşi için gıyabında dua ederse, görevli bir melek de onun için 'Amin, Allah (cc) sana da aynısını versin' diye eşlik eder."
Bize İshak b. İbrahim, ona İsa b. Yunus, ona Abdülmelik b. Ebu Süleyman, ona Ebu Zübeyr, ona da Safvan b. Abdullah b. Safvan ki o Derdâ ile evlidir- şöyle demiştir: "Şam’a gelmiştim. Ebu Derdâ’nın evine vardım, fakat onu bulamadım. Ümmü Derdâ’yı gördüm. O bana 'Bu yıl hacca gidecek misin?' diye sordu. Ben de 'Evet' dedim. Bunun üzerine 'Bizim için de Allah’a (cc) hayır duada bulun. Zira Hz. Peygamber (sav) şöyle buyururdu: Bir Müslümanın, gıyabında kardeşi için yapmış olduğu dua makbuldür. Onun yanı başında duasına âmin diyen bir görevli melek bulunur. O kişi her ne zaman kardeşine hayır duada bulunsa, görevli melek ona 'Âmin, Allah (cc) aynısını sana da versin' diye dua eder'."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Selem b. Abdurrahman, o ikisine Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İmam amin dediğinde siz de amin deyiniz. Kimin amin demesi meleklerin amin demesine denk gelirse daha önce işlemiş olduğu günahları affedilir." İbn Şihâb şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) (imam olduğu halde) "amin" derdi.
Açıklama: Rivayet, İbn Hacer'e göre muallak olmayıp mürsel bir hadistir (Fethü'l-bari, Darü'l-Marife, II, 265).
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Selem b. Abdurrahman, o ikisine Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İmam amin dediğinde siz de amin deyiniz. Kimin amin demesi meleklerin amin demesine denk gelirse daha önce işlemiş olduğu günahları affedilir." İbn Şihâb şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) "amin" derdi.
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bize Ebu Bekir Muhammed b. Ebân, ona Abdullah b. Nümeyr, ona Alâ b. Salih el-Esedî, ona Seleme b. Küheyl, ona Hucr b. Anbes, ona da Vâil b. Hucr, Hz. Peygamber (sav)'den Süfyân'ın Seleme b. Küheyl'den rivayet ettiği hadise benzere şekilde rivayette bulunmuştur.
Bize Bündâr Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said ve Abdurrahman b. Mehdî, onlara Süfyân, ona Seleme b. Küheyl, ona Hucr b. Anbes, ona da Vâil b. Hucr şöyle rivayet etmiştir: "Ben, Rasulullah'ın (sav), (Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil)' ayetini okuduğunda, âmîn dediğini ve derken de sesini uzattığı işittim." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu konuda Ali ve Ebu Hureyre'den de hadis rivayet edilmiştir. Vâil b. Hucr hadisi, hasen bir hadistir. Nebî'nin (sav) ashabından, tâbiîn ve onlardan sonra gelenlerden ilim ehli pek çok kimse bu görüşte olup, 'Kişi âmîn derken sesini yükseltir, kısmaz' görüşünü benimsemişlerdir. Şâfiî, Ahmed ve İshak da bu görüştedir. Bu hadisi bize Şu'be, ona Seleme b. Küheyl, ona Ebu Anbes Hucr, ona Alkame b. Vâil, ona da babası (Vâil), Hz. Peygamber (sav)'den şöyle rivayet etmiştir: 'Nebî (sav) 'Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil) ayetini okuyup bitirdiğinde, âmîn der ve derken de sesini kısardı.' Tirmizî, Muhammed (b. İsmail el-Buhârî)'den bu hadis hakkında şu değerlendirmelerde bulunduğunu aktarır: 'Bu konuda Süfyan hadisi, Şu'be rivayetinden daha sahihtir. Şu'be, bu hadisi naklederken bazı yerlerde yanılmıştır; Hadisin Ebu Anbes Hucr'dan geldiğini söylemiştir ki, doğrusu Hucr b. Anbes olmalıdır ve o Ebu Seken diye künyelenir. Senedde Alkame b. Vâil ilavesinde bulunmuştur. Ancak hadis Alkame'den rivayet edilmeyip Hucr b. Anbes vasıtasıyla Vâil b. Hucr'dan rivayet edilmiştir. Sonra 'Hz. Peygamber âmin derken sesini kıstı' demiştir, lakin doğrusu 'sesini uzattı' olmalıdır.' Tirmizî bu hadisi Ebu Zür'a'ya sorduğunu ve onu bu hadis hakkında şöyle dediğini de aktarır: 'Bu konudaki Süfyan hadisi, Şu'be'nin rivayetinden daha sahihtir. Nitekim Alâ b. Salih el-Esedî, Seleme b. Küheyl'den Süfyan'ın rivayetine benzer şekilde rivayette bulunmuştur'.]
Bize İsmail b. Mesud, ona Yezid b. Zürey', ona Mamer, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir. "İmam, 'gayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn' dediğinde siz de 'âmîn' deyiniz. Zira melekler de imam 'âmîn' dediğinde 'âmîn' derler, Kimin 'âmîn' demesi, meleklerin 'âmin' demesine denk düşerse daha önce işlemiş olduğu günahları affedilir."
Bize İsmail b. Mesud, ona Hâlid, ona Said, ona Katade, ona Yunus b. Cübeyr, ona Hittân b. Abdullah, ona da Ebu Musa “Allah’ın Nebisi (sav) bize bir hutbe verdi. Bize sünnetimizi (yolumuzu) açıkladı, namazımızı öğretti ve şöyle buyurdu” diye rivayet etmiştir: "Namaz kıldığınız zaman saflarınızı dosdoğru tutun, sonra içinizden biri imam olsun. İmam tekbir getirdiği zaman siz de tekbir alın. İmam 'gayr'il-mağdûbi aleyhim velâ'd-dâllîn' dediği zaman, siz de 'âmin' deyin, Allah duanızı kabul edecektir. İmam tekbir alıp rükûa vardığında siz de tekbir alıp rükûa varın. Ancak imam sizden önce rükûa varır ve sizden önce kalkar." [Allah’ın Nebisi (sav) şöyle buyurdu:] "İşte bu (imamın önce rükua gitmesi ve önce rükudan kalkması) ötekine (sizin sonra rükû gitmeniz ve sonra rükudan kalkmanıza) denktir. (Yani aynı sevabı alırsınız.) İmam 'Semiallahu limen hamideh' dediği zaman siz de 'Allahumme Rabbenâ lekel-hamd' deyiniz, Allah sizin duanızı işitir (kabul eder). Çünkü şüphesiz Allah, nebisinin dili üzere 'Allah kendisine hamd edeni işitmiştir' buyurmuştur. İmam tekbir alıp secdeye vardığı zaman siz de tekbir alıp secdeye varınız, şüphesiz imam sizden önce secdeye varır ve sizden önce kalkar. [Allah’ın Nebisi (sav) şöyle buyurdu:] İşte bu (imamın önce secdeye gitmesi ve önce secdeden kalkması) ötekine (sizin sonra secdeye gitmeniz ve sonra secdeden kalkmanıza) denktir. (Yani aynı sevabı alırsınız.) Tahiyatta ise sizin her birinizin ilk söyleyeceği söz 'Ettahiyyâtu, ettayyibâtu, es-selavâtu lillahi, selamun aleyke eyyuhen nebiyyu, ve rahmetullahi ve barekâtu, selamun aleynâ ve alâ ibadillahi’s-salihin, eşhedu en lâ ilahe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve rasuluh' olsun. İşte bunlar yedi kelime olup, namazın tahiyyatı budur."
Bize Said b. Âmir, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katâde, ona Yunus b. Cübeyr, ona Hittân b. Abdullah er-Rekâşî, o da Ebu Musa’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) bize hutbe vererek namazımızı bize öğretti ve bizim için sünnetlerimizi açıkladı, zannederim o şunları da söyledi: "Namaz için kamet getirildiği vakit, sizden biriniz imam olsun. İmam 'Allahu Ekber' diyerek tekbir aldığında siz de tekbir alınız. İmam 'Ğayri’l-mağdubi aleyhim veleddâllîn' dediğinde siz de 'âmin' deyin. Allah duanızı kabul buyuracaktır. İmam tekbir alıp sonra rükûa vardığı zaman siz de tekbir alarak rükûa varınız. Şüphesiz imam sizden önce rükûa varır ve sizden önce (rükûdan) kalkar." [Allah’ın Nebi’si (sav) şöyle buyurdu:] "İşte bu (imamın önce rükua gitmesi ve önce rükudan kalkması) ötekine (sizin sonra rükû gitmeniz ve sonra rükudan kalkmanıza) denktir. (Yani aynı sevabı alırsınız.) İmam 'Semiallahu limen hamideh' dediği zaman siz de 'Allahumme Rabbenâ lekel-hamd' deyiniz. Çünkü Allah, Peygamberinin diliyle 'Semiallâhu limen hamideh' demiştir." [Ravi der ki: Yahut Hz. Peygamber (sav) 'Rabbenâ leke’l-hamd' dedi]
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Selem b. Abdurrahman, o ikisine Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İmam amin dediğinde siz de amin deyiniz. Kimin amin demesi meleklerin amin demesine denk gelirse daha önce işlemiş olduğu günahları affedilir." İbn Şihâb şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) "amin" derdi.