406 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Hennâd b. es-Serî, ona Vekî', ona el-A'meş, ona Mücahid, ona Tavus, ona İbn Abbâs (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) iki mezarın yanından geçiyordu. Şöyle söyledi: "Bu ikisi azap görüyorlar. Üstelik azap görmeleri büyük bir günah sebebiyle değildir. Bu idrarından sakınmazdı, bu ise insanlar arasında laf taşırdı. Sonra yaş bir hurma dalı getirilmesini istedi. Dalı ikiye böldü ve bir parçasını bir mezara, diğerini öbür mezara dikti. Ardından, umulur ki, bu dallar kurumadıkça onların azabı hafifletilir.” [Bu hadisin isnadını Mansur farklı rivayet etmiş, Tavus'u hiç zikretmeden Mücahid vasıtasıyla İbn Abbas'tan nakletmiştir.]
Bize İshâk, ona Abdüssamed, ona Abdullah b. Müsennâ, ona Sümâme b. Abdullah, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etti: "Rasûlullah (sav) selam vereceği zaman üç defa verir, bir söz söylediğinde de onu üç kere tekrar ederdi."
Bize Yahya b. Adem ve Ebu Ahmed, onlara Süleym oğullarının Becle koluna mensup İsa b. Abdurrahman el-Becelî, ona Talha b. Musarrif, ona Abdurrahman b. Avsece, ona da Berâ b. âzib şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber’e (sav) bir bedevî geldi ve "Ey Allah’ın Rasûlü, bana, cennete girmeme vesile olacak bir amel öğret" dedi. Hz. Peygamber (sav): "kısa konuştun ama geniş bir soru sordun. Bir insanı özgürlüğüne kavuştur ve bir kölenin boyun bağını çöz" buyurdu. Bedevî, "Ey Allah’ın Rasûlü, bu ikisi aynı şey değil midir?" diye sorunca, Hz. Peygamber "Hayır! Bir insanı azat etmek (عِتْقَ النَّسَمَةِ) bedelini tek başına ödeyerek onu özgürlüğüne kavuşturmandır. Boyun bağını çözmek (فَكَّ الرَّقَبَةِ) ise özgürlüğüne kavuşmak isteyen kimseye destek olarak onun özgürlüğünü elde etmesine yardımcı olmandır. (Seni cennete götürecek bir diğer amel ise) sütünden istifade etsin diye sütü bol bir deveyi birine emanet vermek, zalim (ilişkiyi kesen) akrabaya yardım etmektir. Eğer buna gücün yetmezse aç olanı doyur, susamışa su ver, iyiliği tavsiye et, kötülükten alıkoy. Buna da gücün yetmezse o zaman dilini tut, hayırdan başka söz söyleme."
Bize Ali b. Asım, ona Abdullah b. Osman b. Huseym, ona Osman b. Cübeyr, ona da Ebu Eyyub el-Ensârî şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Hz. Peygambere (sav) geldi ve "Ey Allah'ın rasûlü! az ama öz bir tavsiyede bulun" dedi. Hz. Peygamber (sav) de "Namaza durduğunda dünyaya veda eden kişi gibi namazını kıl. Konuştuğun zaman özür dilemene sebep olacak şeyler söyleme. İnsanların sahip olduğu şeylere karşı hiç bir beklenti içine girme."
Bize Yahya b. Adem ve Ebu Ahmed, onlara Süleym oğullarının Becle koluna mensup İsa b. Abdurrahman el-Becelî, ona Talha, ona Abdurrahman b. Avsece, ona da Berâ b. âzib şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber’e (sav) bir bedevî geldi ve "Ey Allah’ın Rasûlü, bana, cennete girmeme vesile olacak bir amel öğret" dedi. Hz. Peygamber (sav): "kısa konuştun ama geniş bir soru sordun. Bir insanı özgürlüğüne kavuştur ve bir kölenin boyun bağını çöz" buyurdu. Bedevî, "Ey Allah’ın Rasûlü, bu ikisi aynı şey değil midir?" diye sorunca, Hz. Peygamber "Hayır! Bir insanı azat etmek (عِتْقَ النَّسَمَةِ) bedelini tek başına ödeyerek onu özgürlüğüne kavuşturmandır. Boyun bağını çözmek (فَكَّ الرَّقَبَةِ) ise özgürlüğüne kavuşmak isteyen kimseye destek olarak onun özgürlüğünü elde etmesine yardımcı olmandır. (Seni cennete götürecek bir diğer amel ise) sütünden istifade etsin diye sütü bol bir deveyi birine emanet vermek, zalim (ilişkiyi kesen) akrabaya yardım etmektir. Eğer buna gücün yetmezse aç olanı doyur, susamışa su ver, iyiliği tavsiye et, kötülükten alıkoy. Buna da gücün yetmezse o zaman dilini tut, hayırdan başka söz söyleme."
Bize Ebu Kamil ve Yunus, onlara Nâfi b. Ömer, ona Bişr b. Asım es-Sakafî, ona babası (Asım b. Süfyân es-Sakafî), ona da Abdullah b. Amr Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: "Ağzındaki otu dili ile döndürmeye çabalayan sığır gibi ağzında kelimeleri dolandıran (laf kalabalığı yaparak) süslü konuşan kimseden Allah (ac) hoşlanmaz."
Bize Yahya, ona Vekî, ona el-A'meş, ona Mücâhid, ona Tavus, ona da İbn Abbâs (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) iki mezarın yanından geçerken şöyle buyurdu: "Şu ikisi azap görüyorlar, üstelik bunun sebebi çok büyük bir günah değildir. Bunlardan biri kjüçük abdest bozarken gizlenmezdi, diğeri ise insanlar arasında laf taşırdı." Sonra Hz. Peygamber yaş bir hurma dalı istedi, onu ikiye ayırdı, bir tanesini bir mezara, diğerini diğer mezara dikti ve, "Umulur ki bu dallar taze kaldıkça onların azabı hafifletilir" buyurdu.
Bize İbn Selâm, ona Abîde b. Humeyd Ebu Abdurrahman, ona Mansur, ona Mücâhid, ona da İbn Abbas (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) Medine'nin bahçelerinden birinden çıkmış yürürken, kabirlerinde azap gören iki insanın sesini duydu. Bunun üzerine şöyle dedi: "Şu ikisi azap görüyor, üstelik büyük bir günah sebebiyle değil. Bunlardan biri küçük abdest bozarken saklanmıyordu, diğeri ise insanlar arasında laf taşırdı." Sonra Rasûlullah (sav) yaş bir hurma dalı istedi ve onu iki parçaya böldü. Parçalardan birini bir mezara, diğerini diğer mezara dikti ve, "Umulur ki bu dallar kurumadıkça onların azapları hafifletilir" buyurdu.
Bize Hâşimoğullarının Mevlâsı Ebu Saîd, ona Cehdam el-Yemâmî, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Zeyd b. Sellâm b. Ebu Sellâm, ona dedesi Ebu Sellâm, ona Abdurrahman b. Âiş el-Hadramî, ona Mâlik b. Yuhâmir, ona da Muâz b. Cebel şöyle rivayet etmiştir: Bir gün Allah Rasûlü (sav) sabah namazına çok geç kaldı. Neredeyse güneş doğacaktı ki hızlıca çıkageldi. Hemen kamet getirildi ve Hz. Peygamber (sav) namazı kısa kıldırdı. Selam verdikten sonra "saflarda olduğunuz gibi kalın" buyurdu ve bize dönerek şöyle dedi: "Bu gün neden geç kaldığımı size anlatayım. Geceleyin kalkıp abdest aldım ve benim için belirlenen miktarda namaz kıldım. Derken uykum geldi, ağırlık bastı. Bir de baktım ki Rabbim en güzel suretiyle karşımda. Bana 'Ey Muhammed! Büyük melekler ne hakkında tartışıyorlar biliyor musun?' diye sordu. 'Bilmiyorum ey Rabbim' dedim. Tekrar 'Ey Muhammed! Büyük melekler ne hakkında tartışıyorlar biliyor musun?' diye sordu. 'Bilmiyorum Rabbim' dedim. Elini iki kürek kemiğimin arasına koyduğunu gördüm. Parmak uçlarının serinliğini göğsümde hissettim. Bana her şey ayan oldu ve sorunun cevabını bildim. Tekrar bana 'ey Muhammed! Büyük melekler hangi konuda tartışıyorlar biliyor musun?' diye sordu. 'Kefaretler hakkında' diye cevap verdim. 'Kefaretler nedir?' diye sordu. 'İyilik yapmak için adım atmak, namazlardan sonra mescitlerde oturmak, her türlü zorluğa rağmen abdest organlarını iyice yıkamak' dedim. Sonra 'dereceler nelerdir?' diye sordu. 'Yemek yedirmek, yumuşak konuşmak, insanlar uykuda iken geceleyin namaz kılmak' dedim. Sonra 'dile benden' buyurdu. Ben de 'Allah'ım! Senden iyilikleri yapmayı, kötülükleri terk etmeyi, fakirleri sevmeyi lütfetmeni istiyorum. Ayrıca beni affetmeni, bana merhamet etmeni, bir topluluğu imtihan edeceksen beni o fitneye sokmadan canımı almanı, seni sevmeyi, seni seveni sevmeyi ve sana yaklaştıracak amelleri sevmeyi diliyorum' dedim." Sonra Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurdu: "Bu söylenenler hakikattir, onları kavrayın ve öğrenin."
Bize Osman b. Ömer, ona Yunus, ona Zührî, ona da Urve, Hz. Âişe'nin kendisine şöyle dediğini aktarmıştır: Ebu Hureyre'nin yaptığına sen de hayret etmez miydin! Gelip odamın dibine oturmuş, sesini bana duyuracak şekilde Hz. Peygamber'den (sav) hadis rivayet ediyor. Ben o sırada namaz kılıyordum. Namazımı bitirmeden o kalkıp gitti. Eğer yetişseydim ona "Allah Rasulü (sav) sizin konuştuğunuz gibi (hızlı ve sesli) konuşmazdı" diyecektim.