حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ - يَعْنِى الْحِمَّانِىَّ - حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ مُسْلِمٍ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ رضى الله عنها قَالَتْ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا بَلَغَهُ عَنِ الرَّجُلِ الشَّىْءُ لَمْ يَقُلْ مَا بَالُ فُلاَنٍ يَقُولُ وَلَكِنْ يَقُولُ
"مَا بَالُ أَقْوَامٍ يَقُولُونَ كَذَا وَكَذَا."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Abdülhamid (el-Himmani), ona el-A'meş, ona Müslim, ona da Mesruk, ona da Hz. Aişe'den (r.anha) rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'e (sav) bir kimsenin (hoşa gitmeyen) bir sözü eriştiğinde falan kişiye ne oluyor da böyle diyor? demezdi ama "bu insanlara ne oluyor da böyle böyle konuşuyorlar?" derdi.
Açıklama: Hz. Peygamber, kendisine ulaşan çirkin bir davranış veya söz karşısında sessiz kalmazdı. Ona müdahale ederken de kişiyi rencide etmemek ya da yüzsüzleştirmemek için rahatsızlığını veya işin çirkinliğini toplumun geneline atfederek beyan ederdi. Rivayette açık bir şekilde zikredilmeyen insanların sözü N003219 numaralı hadiste ayrıntılı bir şekilde zikredilmiştir. Söz konusu rivayet, yanlışa müdahalede duyarlılığı ve edebi göstermesi bu davranış için bir örnektir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33781, D004788
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ - يَعْنِى الْحِمَّانِىَّ - حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ مُسْلِمٍ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ رضى الله عنها قَالَتْ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا بَلَغَهُ عَنِ الرَّجُلِ الشَّىْءُ لَمْ يَقُلْ مَا بَالُ فُلاَنٍ يَقُولُ وَلَكِنْ يَقُولُ
"مَا بَالُ أَقْوَامٍ يَقُولُونَ كَذَا وَكَذَا."
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Abdülhamid (el-Himmani), ona el-A'meş, ona Müslim, ona da Mesruk, ona da Hz. Aişe'den (r.anha) rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'e (sav) bir kimsenin (hoşa gitmeyen) bir sözü eriştiğinde falan kişiye ne oluyor da böyle diyor? demezdi ama "bu insanlara ne oluyor da böyle böyle konuşuyorlar?" derdi.
Açıklama:
Hz. Peygamber, kendisine ulaşan çirkin bir davranış veya söz karşısında sessiz kalmazdı. Ona müdahale ederken de kişiyi rencide etmemek ya da yüzsüzleştirmemek için rahatsızlığını veya işin çirkinliğini toplumun geneline atfederek beyan ederdi. Rivayette açık bir şekilde zikredilmeyen insanların sözü N003219 numaralı hadiste ayrıntılı bir şekilde zikredilmiştir. Söz konusu rivayet, yanlışa müdahalede duyarlılığı ve edebi göstermesi bu davranış için bir örnektir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 6, /1093
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Duhâ Müslim b. Subeyh el-Hemdanî (Müslim b. Subeyh)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Yahya Abdülhamid b. Abdurrahman el-Himmani (Abdülhamid b. Abdurrahman b. İshak)
6. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Kötülük, Şer, kötülüklere engel olma edebi
KTB, ADAB
Seçki, Güzel ahlak
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَنَّهَا قَالَتْ:
" مَا خُيِّرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَمْرَيْنِ قَطُّ إِلاَّ أَخَذَ أَيْسَرَهُمَا ، مَا لَمْ يَكُنْ إِثْمًا ، فَإِنْ كَانَ إِثْمًا كَانَ أَبْعَدَ النَّاسِ مِنْهُ ، وَمَا انْتَقَمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِنَفْسِهِ فِى شَىْءٍ قَطُّ ، إِلاَّ أَنْ تُنْتَهَكَ حُرْمَةُ اللَّهِ ، فَيَنْتَقِمَ بِهَا لِلَّهِ ."
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) iki iş arasında tercih etme durumunda kaldığında, günah olmadığı müddetçe, kolay olanını tercih ederdi. Eğer günah söz konusu ise, ondan en uzak duran kişi olurdu. Rasulullah (sav) kendisi için asla intikam almamıştı. Ancak Allah'a hürmetsizlik edilmiş olması halinde Allah için intikam alırdı."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20765, B006126
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَنَّهَا قَالَتْ:
" مَا خُيِّرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَمْرَيْنِ قَطُّ إِلاَّ أَخَذَ أَيْسَرَهُمَا ، مَا لَمْ يَكُنْ إِثْمًا ، فَإِنْ كَانَ إِثْمًا كَانَ أَبْعَدَ النَّاسِ مِنْهُ ، وَمَا انْتَقَمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِنَفْسِهِ فِى شَىْءٍ قَطُّ ، إِلاَّ أَنْ تُنْتَهَكَ حُرْمَةُ اللَّهِ ، فَيَنْتَقِمَ بِهَا لِلَّهِ ."
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) iki iş arasında tercih etme durumunda kaldığında, günah olmadığı müddetçe, kolay olanını tercih ederdi. Eğer günah söz konusu ise, ondan en uzak duran kişi olurdu. Rasulullah (sav) kendisi için asla intikam almamıştı. Ancak Allah'a hürmetsizlik edilmiş olması halinde Allah için intikam alırdı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Edeb 80, 2/512
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Kin tutmak, Kindarlık
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
Bize Ahmed b. Meni', ona Ebu Katan, ona Mübarek, ona Sabit, ona da Enes rivayet etmiştir:
"(Gizlice bir derdini açmak üzere) ağzını Peygamber'in (sav) kulağına yaklaştıran hiçbir adam görmedim ki o adam başını (Hz. Peygamber'den) uzaklaştırmadıkça (Rasulullah) başını ondan uzaklaştırmış olsun. Yine (Hz. Peygamber'in) elini tutan hiçbir adam görmedim ki o adam (Hz. Peygamber'in) elini bırakmadıkça (Hz. Peygamber onun) elini bırakmış olsun."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33787, D004794
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ حَدَّثَنَا أَبُو قَطَنٍ أَخْبَرَنَا مُبَارَكٌ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ:
"مَا رَأَيْتُ رَجُلاً الْتَقَمَ أُذُنَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَيُنَحِّى رَأْسَهُ حَتَّى يَكُونَ الرَّجُلُ هُوَ الَّذِى يُنَحِّى رَأْسَهُ وَمَا رَأَيْتُ رَجُلاً أَخَذَ بِيَدِهِ فَتَرَكَ يَدَهُ حَتَّى يَكُونَ الرَّجُلُ هُوَ الَّذِى يَدَعُ يَدَهُ."
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Meni', ona Ebu Katan, ona Mübarek, ona Sabit, ona da Enes rivayet etmiştir:
"(Gizlice bir derdini açmak üzere) ağzını Peygamber'in (sav) kulağına yaklaştıran hiçbir adam görmedim ki o adam başını (Hz. Peygamber'den) uzaklaştırmadıkça (Rasulullah) başını ondan uzaklaştırmış olsun. Yine (Hz. Peygamber'in) elini tutan hiçbir adam görmedim ki o adam (Hz. Peygamber'in) elini bırakmadıkça (Hz. Peygamber onun) elini bırakmış olsun."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 6, /1094
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Mübarek b. Fedâle el-Kuraşî (Mübarek b. Feâale b. Abdurrahman b. Kenane)
4. Ebu Katan Amr b. Heysem ez-Zübeydî (Amr b.Heysem b. Katan b. Ka'b)
5. Ahmed b. Meni' el-Begavî (Ahmed b. Meni' b. Abdurrahman)
Konular:
Adab, insani ilişkilerde nezaket, kabalık
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Peygamber, ilişkilerindeki zarafet ve nezaketi
Tokalaşma, Musafaha, tokalaşma, musâfaha, el sıkışma, kucaklaşma
Bize Harun b. Abdullah, ona Ebu Âmir, ona Muhammed b. Hilal ona da babasının (Hilal b. Ebu Hilal) rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Meclislerde Hz. Peygamber (sav) bizimle oturur ve sohbet ederdi. O kalktığında biz de kalkardık; hatta bazı eşlerinin odasına girdiğini görürdük. Bir gün sohbet ettik, kalktığında biz de kalktık. O esnada bir bedevînin (arkasından) O'na yaklaştığını ve ridasını çektiğini gördük. (Öyle ki) elbise Hz. Peygamber'in (sav) boğazını kızarttı. Ebu Hureyre şöyle devam etti: Ridası sert bir kumaştandı. Hz. Peygamber (geriye) döndüğünde bedevî şu iki deveme (mal) yükle! Bunlar ne senin ne de babanın malı dedi. Hz. Peygamber de (sav) ona "hayır! Estağfurullah, hayır! Estağfurullah, hayır! Estağfurullah" dedi. Sonra, "benim boğazımı çektiğin şekilde, senin boğazını çekmeme izin vermediğin sürece yüklemem." dedi. O'nun bu sözlerine karşılık bedevî hayır, bunu sana yaptırmam dedi. (Ebu Hureyre) rivayeti sonuna kadar aktardı. Sonra Hz. Peygamber yanına bir adamı çağırdı ve "bunları onun develerine yükle; birisine arpa, diğerine de hurma (yükle)" dedi. Hz. Peygamber (sav) sonra bize döndü ve "Allah'ın bereketiyle haydi gidiniz" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33768, D004775
Hadis:
حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ هِلاَلٍ سَمِعَ أَبَاهُ يُحَدِّثُ قَالَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَهُوَ يُحَدِّثُنَا كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يَجْلِسُ مَعَنَا فِى الْمَجْلِسِ يُحَدِّثُنَا فَإِذَا قَامَ قُمْنَا قِيَامًا حَتَّى نَرَاهُ قَدْ دَخَلَ بَعْضَ بُيُوتِ أَزْوَاجِهِ فَحَدَّثَنَا يَوْمًا فَقُمْنَا حِينَ قَامَ فَنَظَرْنَا إِلَى أَعْرَابِىٍّ قَدْ أَدْرَكَهُ فَجَبَذَهُ بِرِدَائِهِ فَحَمَّرَ رَقَبَتَهُ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَكَانَ رِدَاءً خَشِنًا فَالْتَفَتَ فَقَالَ لَهُ الأَعْرَابِىُّ احْمِلْ لِى عَلَى بَعِيرَىَّ هَذَيْنِ فَإِنَّكَ لاَ تَحْمِلُ لِى مِنْ مَالِكَ وَلاَ مِنْ مَالِ أَبِيكَ. فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"لاَ وَأَسْتَغْفِرُ اللَّهَ لاَ وَأَسْتَغْفِرُ اللَّهَ لاَ وَأَسْتَغْفِرُ اللَّهَ لاَ أَحْمِلُ لَكَ حَتَّى تُقِيدَنِى مِنْ جَبْذَتِكَ الَّتِى جَبَذْتَنِى." فَكُلُّ ذَلِكَ يَقُولُ لَهُ الأَعْرَابِىُّ وَاللَّهِ لاَ أَقِيدُكَهَا . فَذَكَرَ الْحَدِيثَ قَالَ ثُمَّ دَعَا رَجُلاً فَقَالَ لَهُ
"احْمِلْ لَهُ عَلَى بَعِيرَيْهِ هَذَيْنِ عَلَى بَعِيرٍ شَعِيرًا وَعَلَى الآخَرِ تَمْرًا." ثُمَّ الْتَفَتَ إِلَيْنَا فَقَالَ
"انْصَرِفُوا عَلَى بَرَكَةِ اللَّهِ تَعَالَى."
Tercemesi:
Bize Harun b. Abdullah, ona Ebu Âmir, ona Muhammed b. Hilal ona da babasının (Hilal b. Ebu Hilal) rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Meclislerde Hz. Peygamber (sav) bizimle oturur ve sohbet ederdi. O kalktığında biz de kalkardık; hatta bazı eşlerinin odasına girdiğini görürdük. Bir gün sohbet ettik, kalktığında biz de kalktık. O esnada bir bedevînin (arkasından) O'na yaklaştığını ve ridasını çektiğini gördük. (Öyle ki) elbise Hz. Peygamber'in (sav) boğazını kızarttı. Ebu Hureyre şöyle devam etti: Ridası sert bir kumaştandı. Hz. Peygamber (geriye) döndüğünde bedevî şu iki deveme (mal) yükle! Bunlar ne senin ne de babanın malı dedi. Hz. Peygamber de (sav) ona "hayır! Estağfurullah, hayır! Estağfurullah, hayır! Estağfurullah" dedi. Sonra, "benim boğazımı çektiğin şekilde, senin boğazını çekmeme izin vermediğin sürece yüklemem." dedi. O'nun bu sözlerine karşılık bedevî hayır, bunu sana yaptırmam dedi. (Ebu Hureyre) rivayeti sonuna kadar aktardı. Sonra Hz. Peygamber yanına bir adamı çağırdı ve "bunları onun develerine yükle; birisine arpa, diğerine de hurma (yükle)" dedi. Hz. Peygamber (sav) sonra bize döndü ve "Allah'ın bereketiyle haydi gidiniz" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 1, /1090
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Hilal Hilal b. Ebu Hilal el-Mezhicî (Hilal b. Ebu Hilal)
3. Muhammed b. Hilal el-Mezhıci (Muhammed b. Hilal b. Ebu Hilal)
4. Ebu Âmir Abdülmelik b. Amr el-Kaysî (Abdülmelik b. Amr)
5. Harun b. Abdullah el-Bezzâz (Harun b. Abdullah b. Mervan)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Bedevi, bedevilik
Hoşgörü, hoşgörü ve müsamaha
Konuşma, konuşma adabı
KTB, ADAB
Saygı, Hz. Peygamber için ayağa kalkmak
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَنَّهَا قَالَتْ:
" مَا خُيِّرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَمْرَيْنِ إِلاَّ أَخَذَ أَيْسَرَهُمَا ، مَا لَمْ يَكُنْ إِثْمًا ، فَإِنْ كَانَ إِثْمًا كَانَ أَبْعَدَ النَّاسِ مِنْهُ ، وَمَا انْتَقَمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِنَفْسِهِ ، إِلاَّ أَنْ تُنْتَهَكَ حُرْمَةُ اللَّهِ فَيَنْتَقِمَ لِلَّهِ بِهَا ."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Âişe’nin (r.anhâ) şöyle dediğini rivayet etti:
"Rasulullah (sav) iki işten birisini tercih etmekte serbest bırakılmışsa, mutlaka onların kolay olanını –günah olmadığı sürece- alırdı. Eğer o bir günah ise insanlar arasında ondan en uzak duran kişi O olurdu. Rasulullah (sav) kendi nefsi için asla intikam almamıştır. Allah’ın haramlarının çiğnenmesi halinde, ondan dolayı Allah için intikam alırdı."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34031, B003560
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَنَّهَا قَالَتْ:
" مَا خُيِّرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَمْرَيْنِ إِلاَّ أَخَذَ أَيْسَرَهُمَا ، مَا لَمْ يَكُنْ إِثْمًا ، فَإِنْ كَانَ إِثْمًا كَانَ أَبْعَدَ النَّاسِ مِنْهُ ، وَمَا انْتَقَمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِنَفْسِهِ ، إِلاَّ أَنْ تُنْتَهَكَ حُرْمَةُ اللَّهِ فَيَنْتَقِمَ لِلَّهِ بِهَا ."
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Âişe’nin (r.anhâ) şöyle dediğini rivayet etti:
"Rasulullah (sav) iki işten birisini tercih etmekte serbest bırakılmışsa, mutlaka onların kolay olanını –günah olmadığı sürece- alırdı. Eğer o bir günah ise insanlar arasında ondan en uzak duran kişi O olurdu. Rasulullah (sav) kendi nefsi için asla intikam almamıştır. Allah’ın haramlarının çiğnenmesi halinde, ondan dolayı Allah için intikam alırdı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Menâkıb 23, 1/915
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Hz. Peygamber, ibadetlerde kolaylığı tercihi
Kin tutmak, Kindarlık
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ شَوْكَرٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ بْنُ أَبِى عُثْمَانَ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ أَنَّ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَهُمْ قَالَ
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَخَلَّفُ فِى الْمَسِيرِ فَيُزْجِى الضَّعِيفَ وَيُرْدِفُ وَيَدْعُو لَهُمْ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15975, D002639
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ شَوْكَرٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ بْنُ أَبِى عُثْمَانَ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ أَنَّ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَهُمْ قَالَ
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَخَلَّفُ فِى الْمَسِيرِ فَيُزْجِى الضَّعِيفَ وَيُرْدِفُ وَيَدْعُو لَهُمْ."
Tercemesi:
Bize Hasan b. Şevker, ona İsmail b. Uleyye, ona Haccac b. Ebû Osman, ona Ebu Zübeyr, ona da Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) yolculukta geriden gelir; zayıflara yardım eder, onları bineklere bindirir ve onlara hayır duada bulunurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 103, /608
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Kuraşi (Muhammed b. Müslim b. Tedrus)
3. Ebu Salt Haccac b. Ebû Osman es-Savvâf (Haccac b. Meysera)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
5. Ebu Ali Hasan b. Şevker el-Bağdadi (Hasan b. Şevker)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ سُفْيَانَ قَالَ حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُهَاجِرِ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ قَائِدِ السَّائِبِ عَنِ السَّائِبِ قَالَ أَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَجَعَلُوا يُثْنُونَ عَلَىَّ وَيَذْكُرُونِى فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَنَا أَعْلَمُكُمْ." يَعْنِى بِهِ. قُلْتُ صَدَقْتَ بِأَبِى أَنْتَ وَأُمِّى كُنْتَ شَرِيكِى فَنِعْمَ الشَّرِيكُ كُنْتَ لاَ تُدَارِى وَلاَ تُمَارِى.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33870, D004836
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ سُفْيَانَ قَالَ حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُهَاجِرِ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ قَائِدِ السَّائِبِ عَنِ السَّائِبِ قَالَ أَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَجَعَلُوا يُثْنُونَ عَلَىَّ وَيَذْكُرُونِى فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَنَا أَعْلَمُكُمْ." يَعْنِى بِهِ. قُلْتُ صَدَقْتَ بِأَبِى أَنْتَ وَأُمِّى كُنْتَ شَرِيكِى فَنِعْمَ الشَّرِيكُ كُنْتَ لاَ تُدَارِى وَلاَ تُمَارِى.
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Yahya b. Said el-Kattan, ona Süfyan (es-Sevrî), ona İbrahim b. Muhacir, ona Mücahid (b. Cebr), ona da Kaidi's-Saib, ona Saib'in (b. Ebu Saib) şöyle dediğini rivayet etti: Ben (bir gün) Nebi'nin (sav) huzuruna vardım, (orada bulunan sahabiler) beni medhetmeye ve benden bahsetmeye başladılar. Bunun üzerine Rasulullah (sav):
"Ben onu sizden daha çok bilirim," buyurdu. Ben de doğru söyledin (ey Allah'ın Resulü)! Annem babam sana feda olsun. (Gerçekten) sen (cahiliyye döneminde) benim ortağımdın (hem de) ne güzel ortak! (Bana) ne muhalefet ederdin ne de (benimle) çekişirdin dedim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 20, /1101
Senetler:
1. Saib b. Ebu Saib el-Kuraşî (Saib b. Sayfî b. Âiz b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum)
2. Kaidi's-Saib (Kaidi's-Saib)
3. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
4. İbrahim b. Muhacir el-Becelî (İbrahim b. Muhacir b. Cabir)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
7. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34076, D004996
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ فَارِسٍ النَّيْسَابُورِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ طَهْمَانَ عَنْ بُدَيْلٍ عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَقِيقٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى الْحَمْسَاءِ قَالَ بَايَعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم بِبَيْعٍ قَبْلَ أَنْ يُبْعَثَ وَبَقِيَتْ لَهُ بَقِيَّةٌ فَوَعَدْتُهُ أَنْ آتِيَهُ بِهَا فِى مَكَانِهِ فَنَسِيتُ ثُمَّ ذَكَرْتُ بَعْدَ ثَلاَثٍ فَجِئْتُ فَإِذَا هُوَ فِى مَكَانِهِ فَقَالَ
"يَا فَتَى لَقَدْ شَقَقْتَ عَلَىَّ أَنَا هَا هُنَا مُنْذُ ثَلاَثٍ أَنْتَظِرُكَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى هَذَا عِنْدَنَا عَبْدُ الْكَرِيمِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَقِيقٍ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ هَكَذَا بَلَغَنِى عَنْ عَلِىِّ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ بَلَغَنِى أَنَّ بِشْرَ بْنَ السَّرِىِّ رَوَاهُ عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَقِيقٍ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yahya b. Fâris en-Neysaburi, ona Muhammed b. Sinan, ona İbrahim b. Tahman, ona Büdeyl, ona Abdülkerim, ona Abdullah b. Şakik, ona babası, ona Abdullah b. Ebu Hasmâ'nın şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (sav), peygamber olarak gönderilmeden önce, onunla bir alışveriş yapmıştım. Onun benden bir miktar alacağı kalmıştı. Bulunduğu yerde onu kendisine getireceğime söz verdim fakat unuttum. Bunu üç gün sonra hatırladım, geldim. Onun o yerinde durduğunu gördüm ve "ey delikanlı, bana gerçekten zorluk verdin, ben üç günden beri burada hala seni bekliyorum" dedi.
[Ebû Davud dedi ki: Muhammed b. Yahya dedi ki: Bu (ravi Abdülkerim) bize göre Abdülkerim b. Abdullah b. Şakik'tir.]
[Ebû Davud dedi ki: Ali b. Abdullah'tan bana böylece ulaştı.]
[Ebû Davud dedi ki: Bana ulaştığına göre Bişr b. es-Serrî bu hadisi Abdülkerim b. Abdullah b. Şakik'ten diye rivayet etmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 90, /1132
Senetler:
1. Abdullah b. Ebu Hasmâ (Abdullah b. Ebu Hasmâ)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Şakik el-Ukayli (Abdullah b. Şakik)
3. Abdülkerim b. Abdullah el-Basrî (Abdülkerim b. Abdullah b. Şakik)
4. Büdeyl b. Meysere el-Ukaylî (Büdeyl b. Meysere)
5. Ebu Said İbrahim b. Tahman el-Herevî (İbrahim b. Tahman b. Şube)
6. Ebu Bekir Muhammed b. Sinan el-Bahilî (Muhammed b. Sinan)
7. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Dürüstlük, özde ve sözde samimi olmak
Söz, sözde durmak, ahde vefa
Bize Mahled b. Halid eş- Şa'îri, ona Ömer b. Yunus, ona İkrime (b. Ammar) ona da İshak'ın (b. Abdullah b. Ebu Talha) rivayet ettiğine göre Enes b. Malik şöyle demiştir: Hz. Peygamber ahlak açısından insanların en güzeliydi. Bir gün beni bir ihtiyaç için bir yere gönderdi. Vallahi gitmem dedim ama içimden Allah Rasulü'nün emrettiği yere gitmem gerektiğini geçiriyordum. Yola çıktım, sokakta çocuklara rastladım. Bir de baktım Hz. Peygamber (sav) arkadan ensemi yakaladı; yüzüne baktım gülüyordu.
"Ey Enescik! Haydi sana söylediğim yere git" dedi. Ben de tamam, gidiyorum Ey Allah'ın Rasulü dedim. Ben O'na yedi yıl veya dokuz yıl hizmet ettim. Yaptığım bir iş için neden böyle böyle yaptın dediğini ya da yapmadığım bir iş için neden şöyle şöyle yapmadın dediğini bilmiyorum.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33763, D004773
Hadis:
حَدَّثَنَا مَخْلَدُ بْنُ خَالِدٍ الشَّعِيرِىُّ حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ - يَعْنِى ابْنَ عَمَّارٍ - قَالَ حَدَّثَنِى إِسْحَاقُ - يَعْنِى ابْنَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى طَلْحَةَ - قَالَ قَالَ أَنَسٌ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَحْسَنِ النَّاسِ خُلُقًا فَأَرْسَلَنِى يَوْمًا لِحَاجَةٍ فَقُلْتُ وَاللَّهِ لاَ أَذْهَبُ. وَفِى نَفْسِى أَنْ أَذْهَبَ لِمَا أَمَرَنِى بِهِ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. قَالَ فَخَرَجْتُ حَتَّى أَمُرَّ عَلَى صِبْيَانٍ وَهُمْ يَلْعَبُونَ فِى السُّوقِ فَإِذَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَابِضٌ بِقَفَاىَ مِنْ وَرَائِى فَنَظَرْتُ إِلَيْهِ وَهُوَ يَضْحَكُ فَقَالَ
"يَا أُنَيْسُ اذْهَبْ حَيْثُ أَمَرْتُكَ." قُلْتُ نَعَمْ أَنَا أَذْهَبُ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ أَنَسٌ وَاللَّهِ لَقَدْ خَدَمْتُهُ سَبْعَ سِنِينَ أَوْ تِسْعَ سِنِينَ مَا عَلِمْتُ قَالَ لِشَىْءٍ صَنَعْتُ لِمَ فَعَلْتَ كَذَا وَكَذَا. وَلاَ لِشَىْءٍ تَرَكْتُ هَلاَّ فَعَلْتَ كَذَا وَكَذَا.
Tercemesi:
Bize Mahled b. Halid eş- Şa'îri, ona Ömer b. Yunus, ona İkrime (b. Ammar) ona da İshak'ın (b. Abdullah b. Ebu Talha) rivayet ettiğine göre Enes b. Malik şöyle demiştir: Hz. Peygamber ahlak açısından insanların en güzeliydi. Bir gün beni bir ihtiyaç için bir yere gönderdi. Vallahi gitmem dedim ama içimden Allah Rasulü'nün emrettiği yere gitmem gerektiğini geçiriyordum. Yola çıktım, sokakta çocuklara rastladım. Bir de baktım Hz. Peygamber (sav) arkadan ensemi yakaladı; yüzüne baktım gülüyordu.
"Ey Enescik! Haydi sana söylediğim yere git" dedi. Ben de tamam, gidiyorum Ey Allah'ın Rasulü dedim. Ben O'na yedi yıl veya dokuz yıl hizmet ettim. Yaptığım bir iş için neden böyle böyle yaptın dediğini ya da yapmadığım bir iş için neden şöyle şöyle yapmadın dediğini bilmiyorum.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 1, /1090
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Yahya İshak b. Abdullah el-Ensârî (İshak b. Abdullah b. Zeyd b. Sehl)
3. İkrime b. Ammar el-Îclî (İkrime b. Ammar b. Ukbe)
4. Ebu Hafs Ömer b. Yunus el-Hanefî (Ömer b. Yunus b. Kasım)
5. Mahled b. Halid eş-Şa'îri (Mahled b. Halid b. Yezid)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Hz. Peygamber, çocuklara verdiği önem
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
Konuşma, konuşma adabı
KTB, ADAB
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişam, ona Ma'mer; (T) Bize Abdullah b. Muhammed, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona İbn Abbas ona da Ebu Süfyan şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) ile aramızda (hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonraki) barış zamanında (Şam'a) gitmiştim. Şam'da bulunduğum sırada Rasulullah'tan (sav) Herakleios'a bir mektup geldi. Mektubu getiren Dihye el-Kelbî onu Busrâ şehrinin valisine, o da Herakleios'a verdi. Herakleios de "peygamberlik iddiasında bulunan bu adamın memleketinden birleri var mı burada?" dedi. Onlar da "evet" dediler. Birkaç Kureyşli ile birlikte davet edildik ve Herakleios'un huzuruna çıkarak karşısına oturtulduk. Herakleios "peygamberlik iddia eden bu adama soy olarak en yakınınız kim?" dedi. Ben de "benim" dedim. Bunun üzerine beni karşısına, arkadaşlarımı da arkama oturttular. Daha sonra tercümanı getirdiler. Herakleios "bunlara söyle! Ben bu adama (Ebu Süfyân'a) peygamberlik iddia eden adam hakkında sorular soracağım. Şayet yalan söylerse bana söylesinler" dedi. Ebu Süfyân "vallahi, arkadaşlarımın beni yalancılıkla kınamayacaklarını bilsem yalan söylerdim" dedi Sonra Herakleios tercümanına "ona 'aranızda onun nesebi nasıldır' diye sor" dedi. Ben de "nesebi soyludur" dedim. Herakleios "peki atalarından melik olan kimse var mıydı?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "peygamberlik iddia etmeden önce onun yalanına şahit oldunuz mu hiç?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "peki ona iman edenler toplumun ileri gelenleri mi yoksa zayıfları mı" dedi. Ben de "zayıflarıdır" dedim. Herakleios "ona uyanların sayıları artıyor mu yoksa azalıyor mu?" dedi. Ben de "sayıları artıyor" dedim. Herakleios "ona inandıktan sonra, kızarak dininden dönen oluyor mu?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "hiç onunla savaştınız mı?" dedi. Ben de "evet" dedim. Herakleios "peki aranızdaki savaş nasıl sonuçlandı?" dedi. Ben de "nöbetleşe oluyordu, bazen onlar bazen de biz kazanırdık" dedim. Herakleios "sözünü çiğneyip antlaşmayı bozar mı?" dedi. Ben de "hayır, ama bu ateşkes süresince ne yapacağını bilemeyiz" dedim. Ebu Süfyan der ki: Vallahi bundan başka olumsuz bir söz söyleyemedim. Herakleios "peki ondan önce peygamberlik iddiasında bulunan oldu mu?" dedi. Ben de "hayır" dedim.
Sonra Herakleios tercümanına "ona şunları söyle" dedi ve şöyle devam etti: "Ben sana soyunu sordum sen soylu olduğunu söyledin. Peygamberler de bu şekilde toplumlarının soylu ve şereflilerinden seçilirler. Sonra ataları arasında bir melikin var olup olmadığını sordum, olmadığını söyledin. Şayet atalarından biri melik olsaydı atalarının eski saltanatına yeniden sahip olmak istiyor derdim. Taraftarları, toplumun ileri gelenler mi yoksa zayıfları mı diye sordum, sen de, zayıflarıdır, dedin. Nitekim peygamberlerin taraftarları da böyledirler. Peygamberlik iddiasından önce yalanına şahit olup olmadığınızı sordum, yalanına şahit olmadığınızı söyledin. İnsanlara yalan söylemediğine göre anladım ki Allah adına da yalan söyleyemez. İnsanların, ona kızarak sonradan dinlerinden ayrılıp ayrılmadığını sordum, ayrılmadıklarını söyledin. İşte kalbe giren iman böyledir. 'Ona inananlar artıyor mu, azalıyor mu' sordum, arttıklarını söyledin. İşte iman tamama erinceye kadar böyledir. Sana, onunla savaşıp savaşmadığınızı sordum, savaştığınızı bazen onun bazen de sizin kazandığınızı söyledin. İşte peygamberler de böyle imtihan edilirler. Ama en sonunda kazanan onlar olur. sana, onun sözünü çiğneyip çiğnemediğini, sordum, sözünde durduğunu söyledin. İşte peygamberler de böyledirler, verdiği sözü çiğnemezler. Ondan önce başka birinin böyle bir iddiada bulunup bulunmadığını sordum, hayır dedin. Eğer daha önce böyle bir iddiada bulunan biri olsaydı bu adam da onu taklit ediyor, derdim."
Daha sonra Herakleios "size ne emrediyor?" diye sordu. Ben de "bize namaz kılmayı, zekat vermeyi, akrabalık bağlarını koruyup gözetmeyi ve iffetli olmayı emrediyor" dedim. Herakleios "eğer bu dediklerin onda varsa, o hak bir peygamberdir. Ben onun ortaya çıkacağını biliyordum ama sizden biri olacağını tahmin etmiyordum. Şayet ona yetişebileceğimi bilseydim onunla görüşmek isterdim. Eğer yanında olsaydım ayaklarını yıkardım. O kesinlikle, bir gün ayaklarımın bastığı şu topraklara hakim olacak" dedi.
Sonra Rasulullah'ın (sav) mektubunu getirtip okudu. İçinde şunlar yazıyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Rum kralı Herakleios'a. Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslam'a davet ediyorum. İslam'a gir ki kurtuluşa eresin. İslam'a gir ki Allah sana iki kere sevap versin. Eğer kabul etmezsen halkının vebalini de boynunda taşırsın. “Ey kitap ehli! Aramızdaki ortak bir söze gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim. Şahit olun ki biz Müslümanlardanız." (Ali İmran, 64).
Mektubu okumayı bitirince etrafındakiler söylenmeye başladılar, gürültü oluştu. Bizim çıkarılmamız emredildi. Çıktığımız esnada arkadaşlarıma "İbn Ebu Kebşe'nin meselesi iyice büyüdü. Roma kralı bile ondan korkuyor" dedim. Rasulullah'ın (sav) zafere kavuşacağı konusunda kesin kanaat besliyordum. Ta ki Allah bana İslam'ı nasip etti.
Zührî der ki: Herakleios, Romalıların ileri gelenlerini çağırıp köşklerinden birinde onları topladı. Onlara "Ey Romalılar! Daima kurtuluş ve istikamet üzere olmayı, güç ve hakimiyetinizin baki kalmasını istemez misiniz?" deyince ürküp kaçışan yaban merkepleri gibi kapıya doğru koşuştular. Ancak kapıların kapatıldığını fark ettiler. Herakleios "onları bırakmayın." dedi. Onları yanına getirttikten sonra "Hanginizin dinine daha sıkı bağlı olduğunu öğrenmek için sizi sınadım. Sizden beklediğim tavrı sergilediniz" dedi. Onlar da önünde secde ettiler, ona bağlılıklarını gösterdiler.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287283, B004553-2
Hadis:
حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى عَنْ هِشَامٍ عَنْ مَعْمَرٍ . وَحَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ قَالَ حَدَّثَنِى ابْنُ عَبَّاسٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو سُفْيَانَ مِنْ فِيهِ إِلَى فِىَّ قَالَ انْطَلَقْتُ فِى الْمُدَّةِ الَّتِى كَانَتْ بَيْنِى وَبَيْنَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم - قَالَ - فَبَيْنَا أَنَا بِالشَّأْمِ إِذْ جِىءَ بِكِتَابٍ مِنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِلَى هِرَقْلَ قَالَ وَكَانَ دِحْيَةُ الْكَلْبِىُّ جَاءَ بِهِ فَدَفَعَهُ إِلَى عَظِيمِ بُصْرَى ، فَدَفَعَهُ عَظِيمُ بُصْرَى إِلَى - هِرَقْلَ - قَالَ فَقَالَ هِرَقْلُ هَلْ هَا هُنَا أَحَدٌ مِنْ قَوْمِ هَذَا الرَّجُلِ الَّذِى يَزْعُمُ أَنَّهُ نَبِىٌّ فَقَالُوا نَعَمْ . قَالَ فَدُعِيتُ فِى نَفَرٍ مِنْ قُرَيْشٍ فَدَخَلْنَا عَلَى هِرَقْلَ ، فَأُجْلِسْنَا بَيْنَ يَدَيْهِ فَقَالَ أَيُّكُمْ أَقْرَبُ نَسَبًا مِنْ هَذَا الرَّجُلِ الَّذِى يَزْعُمُ أَنَّهُ نَبِىٌّ فَقَالَ أَبُو سُفْيَانَ فَقُلْتُ أَنَا . فَأَجْلَسُونِى بَيْنَ يَدَيْهِ ، وَأَجْلَسُوا أَصْحَابِى خَلْفِى ، ثُمَّ دَعَا بِتُرْجُمَانِهِ فَقَالَ قُلْ لَهُمْ إِنِّى سَائِلٌ هَذَا عَنْ هَذَا الرَّجُلِ الَّذِى يَزْعُمُ أَنَّهُ نَبِىٌّ ، فَإِنْ كَذَبَنِى فَكَذِّبُوهُ . قَالَ أَبُو سُفْيَانَ وَايْمُ اللَّهِ ، لَوْلاَ أَنْ يُؤْثِرُوا عَلَىَّ الْكَذِبَ لَكَذَبْتُ . ثُمَّ قَالَ لِتُرْجُمَانِهِ سَلْهُ كَيْفَ حَسَبُهُ فِيكُمْ قَالَ قُلْتُ هُوَ فِينَا ذُو حَسَبٍ . قَالَ فَهَلْ كَانَ مِنْ آبَائِهِ مَلِكٌ قَالَ قُلْتُ لاَ . قَالَ فَهَلْ كُنْتُمْ تَتَّهِمُونَهُ بِالْكَذِبِ قَبْلَ أَنْ يَقُولَ مَا قَالَ قُلْتُ لاَ . قَالَ أَيَتَّبِعُهُ أَشْرَافُ النَّاسِ أَمْ ضُعَفَاؤُهُمْ قَالَ قُلْتُ بَلْ ضُعَفَاؤُهُمْ . قَالَ يَزِيدُونَ أَوْ يَنْقُصُونَ قَالَ قُلْتُ لاَ بَلْ يَزِيدُونَ . قَالَ هَلْ يَرْتَدُّ أَحَدٌ مِنْهُمْ عَنْ دِينِهِ ، بَعْدَ أَنْ يَدْخُلَ فِيهِ ، سَخْطَةً لَهُ قَالَ قُلْتُ لاَ . قَالَ فَهَلْ قَاتَلْتُمُوهُ قَالَ قُلْتُ نَعَمْ . قَالَ فَكَيْفَ كَانَ قِتَالُكُمْ إِيَّاهُ قَالَ قُلْتُ تَكُونُ الْحَرْبُ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُ سِجَالاً ، يُصِيبُ مِنَّا وَنُصِيبُ مِنْهُ . قَالَ فَهَلْ يَغْدِرُ قَالَ قُلْتُ لاَ وَنَحْنُ مِنْهُ فِى هَذِهِ الْمُدَّةِ لاَ نَدْرِى مَا هُوَ صَانِعٌ فِيهَا . قَالَ وَاللَّهِ مَا أَمْكَنَنِى مِنْ كَلِمَةٍ أُدْخِلُ فِيهَا شَيْئًا غَيْرَ هَذِهِ . قَالَ فَهَلْ قَالَ هَذَا الْقَوْلَ أَحَدٌ قَبْلَهُ قُلْتُ لاَ . ثُمَّ قَالَ لِتُرْجُمَانِهِ قُلْ لَهُ إِنِّى سَأَلْتُكَ عَنْ حَسَبِهِ فِيكُمْ ، فَزَعَمْتَ أَنَّهُ فِيكُمْ ذُو حَسَبٍ ، وَكَذَلِكَ الرُّسُلُ تُبْعَثُ فِى أَحْسَابِ قَوْمِهَا ، وَسَأَلْتُكَ هَلْ كَانَ فِى آبَائِهِ مَلِكٌ فَزَعَمْتَ أَنْ لاَ فَقُلْتُ لَوْ كَانَ مِنْ آبَائِهِ مَلِكٌ قُلْتُ رَجُلٌ يَطْلُبُ مُلْكَ آبَائِهِ ، وَسَأَلْتُكَ عَنْ أَتْبَاعِهِ أَضُعَفَاؤُهُمْ أَمْ أَشْرَافُهُمْ فَقُلْتَ بَلْ ضُعَفَاؤُهُمْ ، وَهُمْ أَتْبَاعُ الرُّسُلِ ، وَسَأَلْتُكَ هَلْ كُنْتُمْ تَتَّهِمُونَهُ بِالْكَذِبِ قَبْلَ أَنْ يَقُولَ مَا قَالَ فَزَعَمْتَ أَنْ لاَ ، فَعَرَفْتُ أَنَّهُ لَمْ يَكُنْ لِيَدَعَ الْكَذِبَ عَلَى النَّاسِ ثُمَّ يَذْهَبَ فَيَكْذِبَ عَلَى اللَّهِ ، وَسَأَلْتُكَ هَلْ يَرْتَدُّ أَحَدٌ مِنْهُمْ عَنْ دِينِهِ بَعْدَ أَنْ يَدْخُلَ فِيهِ سَخْطَةً لَهُ فَزَعَمْتَ أَنْ لاَ ، وَكَذَلِكَ الإِيمَانُ إِذَا خَالَطَ بَشَاشَةَ الْقُلُوبِ ، وَسَأَلْتُكَ هَلْ يَزِيدُونَ أَمْ يَنْقُصُونَ فَزَعَمْتَ أَنَّهُمْ يَزِيدُونَ ، وَكَذَلِكَ الإِيمَانُ حَتَّى يَتِمَّ ، وَسَأَلْتُكَ هَلْ قَاتَلْتُمُوهُ فَزَعَمْتَ أَنَّكُمْ قَاتَلْتُمُوهُ فَتَكُونُ الْحَرْبُ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ سِجَالاً ، يَنَالُ مِنْكُمْ وَتَنَالُونَ مِنْهُ ، وَكَذَلِكَ الرُّسُلُ تُبْتَلَى ، ثُمَّ تَكُونُ لَهُمُ الْعَاقِبَةُ ، وَسَأَلْتُكَ هَلْ يَغْدِرُ فَزَعَمْتَ أَنَّهُ لاَ يَغْدِرُ ، وَكَذَلِكَ الرُّسُلُ لاَ تَغْدِرُ ، وَسَأَلْتُكَ هَلْ قَالَ أَحَدٌ هَذَا الْقَوْلَ قَبْلَهُ فَزَعَمْتَ أَنْ لاَ ، فَقُلْتُ لَوْ كَانَ قَالَ هَذَا الْقَوْلَ أَحَدٌ قَبْلَهُ قُلْتُ رَجُلٌ ائْتَمَّ بِقَوْلٍ قِيلَ قَبْلَهُ . قَالَ ثُمَّ قَالَ بِمَ يَأْمُرُكُمْ قَالَ قُلْتُ يَأْمُرُنَا بِالصَّلاَةِ وَالزَّكَاةِ وَالصِّلَةِ وَالْعَفَافِ . قَالَ إِنْ يَكُ مَا تَقُولُ فِيهِ حَقًّا فَإِنَّهُ نَبِىٌّ ، وَقَدْ كُنْتُ أَعْلَمُ أَنَّهُ خَارِجٌ ، وَلَمْ أَكُ أَظُنُّهُ مِنْكُمْ ، وَلَوْ أَنِّى أَعْلَمُ أَنِّى أَخْلُصُ إِلَيْهِ لأَحْبَبْتُ لِقَاءَهُ ، وَلَوْ كُنْتُ عِنْدَهُ لَغَسَلْتُ عَنْ قَدَمَيْهِ ، وَلَيَبْلُغَنَّ مُلْكُهُ مَا تَحْتَ قَدَمَىَّ . قَالَ ثُمَّ دَعَا بِكِتَابِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَرَأَهُ ، فَإِذَا فِيهِ « بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ مِنْ مُحَمَّدٍ رَسُولِ اللَّهِ ، إِلَى هِرَقْلَ عَظِيمِ الرُّومِ ، سَلاَمٌ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى ، أَمَّا بَعْدُ ، فَإِنِّى أَدْعُوكَ بِدِعَايَةِ الإِسْلاَمِ ، أَسْلِمْ تَسْلَمْ ، وَأَسْلِمْ يُؤْتِكَ اللَّهُ أَجْرَكَ مَرَّتَيْنِ ، فَإِنْ تَوَلَّيْتَ فَإِنَّ عَلَيْكَ إِثْمَ الأَرِيسِيِّينَ ، وَ ( يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَنْ لاَ نَعْبُدَ إِلاَّ اللَّهَ ) إِلَى قَوْلِهِ ( اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ ) . فَلَمَّا فَرَغَ مِنْ قِرَاءَةِ الْكِتَابِ ارْتَفَعَتِ الأَصْوَاتُ عِنْدَهُ ، وَكَثُرَ اللَّغَطُ ، وَأُمِرَ بِنَا فَأُخْرِجْنَا قَالَ فَقُلْتُ لأَصْحَابِى حِينَ خَرَجْنَا لَقَدْ أَمِرَ أَمْرُ ابْنِ أَبِى كَبْشَةَ ، أَنَّهُ لَيَخَافُهُ مَلِكُ بَنِى الأَصْفَرِ فَمَا زِلْتُ مُوقِنًا بِأَمْرِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ سَيَظْهَرُ حَتَّى أَدْخَلَ اللَّهُ عَلَىَّ الإِسْلاَمَ . قَالَ الزُّهْرِىُّ فَدَعَا هِرَقْلُ عُظَمَاءَ الرُّومِ فَجَمَعَهُمْ فِى دَارٍ لَهُ فَقَالَ يَا مَعْشَرَ الرُّومِ ، هَلْ لَكُمْ فِى الْفَلاَحِ وَالرَّشَدِ آخِرَ الأَبَدِ ، وَأَنْ يَثْبُتَ لَكُمْ مُلْكُكُمْ قَالَ فَحَاصُوا حَيْصَةَ حُمُرِ الْوَحْشِ إِلَى الأَبْوَابِ ، فَوَجَدُوهَا قَدْ غُلِقَتْ ، فَقَالَ عَلَىَّ بِهِمْ . فَدَعَا بِهِمْ فَقَالَ إِنِّى إِنَّمَا اخْتَبَرْتُ شِدَّتَكُمْ عَلَى دِينِكُمْ ، فَقَدْ رَأَيْتُ مِنْكُمُ الَّذِى أَحْبَبْتُ . فَسَجَدُوا لَهُ وَرَضُوا عَنْهُ .
Tercemesi:
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişam, ona Ma'mer; (T) Bize Abdullah b. Muhammed, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona İbn Abbas ona da Ebu Süfyan şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) ile aramızda (hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonraki) barış zamanında (Şam'a) gitmiştim. Şam'da bulunduğum sırada Rasulullah'tan (sav) Herakleios'a bir mektup geldi. Mektubu getiren Dihye el-Kelbî onu Busrâ şehrinin valisine, o da Herakleios'a verdi. Herakleios de "peygamberlik iddiasında bulunan bu adamın memleketinden birleri var mı burada?" dedi. Onlar da "evet" dediler. Birkaç Kureyşli ile birlikte davet edildik ve Herakleios'un huzuruna çıkarak karşısına oturtulduk. Herakleios "peygamberlik iddia eden bu adama soy olarak en yakınınız kim?" dedi. Ben de "benim" dedim. Bunun üzerine beni karşısına, arkadaşlarımı da arkama oturttular. Daha sonra tercümanı getirdiler. Herakleios "bunlara söyle! Ben bu adama (Ebu Süfyân'a) peygamberlik iddia eden adam hakkında sorular soracağım. Şayet yalan söylerse bana söylesinler" dedi. Ebu Süfyân "vallahi, arkadaşlarımın beni yalancılıkla kınamayacaklarını bilsem yalan söylerdim" dedi Sonra Herakleios tercümanına "ona 'aranızda onun nesebi nasıldır' diye sor" dedi. Ben de "nesebi soyludur" dedim. Herakleios "peki atalarından melik olan kimse var mıydı?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "peygamberlik iddia etmeden önce onun yalanına şahit oldunuz mu hiç?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "peki ona iman edenler toplumun ileri gelenleri mi yoksa zayıfları mı" dedi. Ben de "zayıflarıdır" dedim. Herakleios "ona uyanların sayıları artıyor mu yoksa azalıyor mu?" dedi. Ben de "sayıları artıyor" dedim. Herakleios "ona inandıktan sonra, kızarak dininden dönen oluyor mu?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "hiç onunla savaştınız mı?" dedi. Ben de "evet" dedim. Herakleios "peki aranızdaki savaş nasıl sonuçlandı?" dedi. Ben de "nöbetleşe oluyordu, bazen onlar bazen de biz kazanırdık" dedim. Herakleios "sözünü çiğneyip antlaşmayı bozar mı?" dedi. Ben de "hayır, ama bu ateşkes süresince ne yapacağını bilemeyiz" dedim. Ebu Süfyan der ki: Vallahi bundan başka olumsuz bir söz söyleyemedim. Herakleios "peki ondan önce peygamberlik iddiasında bulunan oldu mu?" dedi. Ben de "hayır" dedim.
Sonra Herakleios tercümanına "ona şunları söyle" dedi ve şöyle devam etti: "Ben sana soyunu sordum sen soylu olduğunu söyledin. Peygamberler de bu şekilde toplumlarının soylu ve şereflilerinden seçilirler. Sonra ataları arasında bir melikin var olup olmadığını sordum, olmadığını söyledin. Şayet atalarından biri melik olsaydı atalarının eski saltanatına yeniden sahip olmak istiyor derdim. Taraftarları, toplumun ileri gelenler mi yoksa zayıfları mı diye sordum, sen de, zayıflarıdır, dedin. Nitekim peygamberlerin taraftarları da böyledirler. Peygamberlik iddiasından önce yalanına şahit olup olmadığınızı sordum, yalanına şahit olmadığınızı söyledin. İnsanlara yalan söylemediğine göre anladım ki Allah adına da yalan söyleyemez. İnsanların, ona kızarak sonradan dinlerinden ayrılıp ayrılmadığını sordum, ayrılmadıklarını söyledin. İşte kalbe giren iman böyledir. 'Ona inananlar artıyor mu, azalıyor mu' sordum, arttıklarını söyledin. İşte iman tamama erinceye kadar böyledir. Sana, onunla savaşıp savaşmadığınızı sordum, savaştığınızı bazen onun bazen de sizin kazandığınızı söyledin. İşte peygamberler de böyle imtihan edilirler. Ama en sonunda kazanan onlar olur. sana, onun sözünü çiğneyip çiğnemediğini, sordum, sözünde durduğunu söyledin. İşte peygamberler de böyledirler, verdiği sözü çiğnemezler. Ondan önce başka birinin böyle bir iddiada bulunup bulunmadığını sordum, hayır dedin. Eğer daha önce böyle bir iddiada bulunan biri olsaydı bu adam da onu taklit ediyor, derdim."
Daha sonra Herakleios "size ne emrediyor?" diye sordu. Ben de "bize namaz kılmayı, zekat vermeyi, akrabalık bağlarını koruyup gözetmeyi ve iffetli olmayı emrediyor" dedim. Herakleios "eğer bu dediklerin onda varsa, o hak bir peygamberdir. Ben onun ortaya çıkacağını biliyordum ama sizden biri olacağını tahmin etmiyordum. Şayet ona yetişebileceğimi bilseydim onunla görüşmek isterdim. Eğer yanında olsaydım ayaklarını yıkardım. O kesinlikle, bir gün ayaklarımın bastığı şu topraklara hakim olacak" dedi.
Sonra Rasulullah'ın (sav) mektubunu getirtip okudu. İçinde şunlar yazıyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Rum kralı Herakleios'a. Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslam'a davet ediyorum. İslam'a gir ki kurtuluşa eresin. İslam'a gir ki Allah sana iki kere sevap versin. Eğer kabul etmezsen halkının vebalini de boynunda taşırsın. “Ey kitap ehli! Aramızdaki ortak bir söze gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim. Şahit olun ki biz Müslümanlardanız." (Ali İmran, 64).
Mektubu okumayı bitirince etrafındakiler söylenmeye başladılar, gürültü oluştu. Bizim çıkarılmamız emredildi. Çıktığımız esnada arkadaşlarıma "İbn Ebu Kebşe'nin meselesi iyice büyüdü. Roma kralı bile ondan korkuyor" dedim. Rasulullah'ın (sav) zafere kavuşacağı konusunda kesin kanaat besliyordum. Ta ki Allah bana İslam'ı nasip etti.
Zührî der ki: Herakleios, Romalıların ileri gelenlerini çağırıp köşklerinden birinde onları topladı. Onlara "Ey Romalılar! Daima kurtuluş ve istikamet üzere olmayı, güç ve hakimiyetinizin baki kalmasını istemez misiniz?" deyince ürküp kaçışan yaban merkepleri gibi kapıya doğru koşuştular. Ancak kapıların kapatıldığını fark ettiler. Herakleios "onları bırakmayın." dedi. Onları yanına getirttikten sonra "Hanginizin dinine daha sıkı bağlı olduğunu öğrenmek için sizi sınadım. Sizden beklediğim tavrı sergilediniz" dedi. Onlar da önünde secde ettiler, ona bağlılıklarını gösterdiler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 4, 2/161
Senetler:
1. Ebu Süfyan b. Harb el-Kuraşi (Sahr b. Harb b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
6. Ebu Abdurrahman Hişam b. Yusuf el-Ebnâvî (Hişam b. Yusuf)
7. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
Ebu Süfyan, Herakliyusla konuşması
Eğitim, Hz. Peygamber'in Müslümanları Eğitmesi
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, Kişiliği, Hayatı ve Örnekliği
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Hz. Peygamber, seçilmişliği
Hz. Peygamber, üstünlüğü
Müslüman, peygamber sevgisi
NESLİN KORUNMASI
Tebliğ, Hz. Peygamber, hükümdarlara mektubu
Tebliğ, İslam'a Davet