4991 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Rifâ'a b. Yahya b. Abdullah b. Rifâ'a b. Râfi' ez-Zürakî, ona babasının amcası Muaz b. Rifâ'a, ona da babası (Rifâ'a b. Râfi') şöyle rivayet etmiştir: Bir gün Rasulullah'ın (sav) arkasında namaz kılıyordum. Bir ara aksırdım ve "el-Hamdü lillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh, mübâreken aleyhi kemâ yühibbü rabbünâ ve yerdâ" (Rabbimizin razı ve hoşnut olacağı gibi, çokça, gönülden, onu tenzih ederek, onu mübarek sayarak hamdolsun!) dedim. Hz. Peygamber (sav), namazını bitirince döndü ve 'namazda konuşan kimdi?' buyurdu. (Ancak) kimse cevap vermedi . Nebî (sav), ikinci defa 'namazda konuşan kimdi?' buyurdu. (Yine) kimse cevap vermedi. Rasulullah (sav) üçüncü kez 'namazda konuşan kimdi?' buyurunca 'Bendim yâ Rasulullah' dedim. Hz. Peygamber (sav), 'nasıl demiştin, tekrarla bakayım?' buyurdu. Bunun üzerine 'el-Hamdü lillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh, mübâraken aleyhi kemâ yühibbü rabbünâ ve yerdâ' dedim. Rasulullah (sav) da, 'canımı yed-i kudretinde tutan (Allah'a) yemin olsun ki, otuz küsur melek, bu sözü Allah katına hangisi önce taşıyacak diye yarıştı' buyurdu. Bu konuda Enes, Vâil b. Hucr ve Âmir b. Rabî'a'dan da hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizi) şöyle demiştir: Rifâ'a hadisi, hasen bir hadistir. Bir kısım ilim ehli nezdinde bu hadis(in gereğince amel etmek), nafile namazlarda söz konusu olsa gerektir. Zira tâbiînden pek çok kimsenin görüşüne göre kişi farz namazda aksırdığında sadece içinden Allah'a hamdeder. Onlar, bundan daha fazlasını caiz görmemişlerdir.
Açıklama: Rifa'a b. Yahya rivayetlerinde saduk ve hasenul-hadistir.
Bize Humeyd b. Mes'ade, ona Ziyad b. Rabî', ona Cârud ailesinin mevlâsı Hadramî, ona da Nâfi' şöyle rivayet etmiştir: Bir adam, İbn Ömer'in yanında aksırdı ve "Hamd Allah'adır, Rasulullah'a (sav) selam olsun" dedi. İbn Ömer ise şöyle dedi: "Bence de Hamd Allah'adır ve Rasulullah'a (sav) selam olsun. Ama Hz. Peygamber (sav) bize böyle öğretmedi. Bizlere, 'her hâl ve şartta hamd Allah'adır' dememizi öğretti." Ebu İsa şöyle dedi: Bu, sadece Ziyâd b. Rabî'in rivayetiyle bildiğimiz "garîb" bir hadistir.
Açıklama: Hadrami b. Aclan Etbau'-Tabiîn Makbul bir ravidir.
Bana Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Hafs -İbn Ğıyâs-, ona Süleyman et-Teymî, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir: İki adam Rasulullah'ın (sav) yanında hapşırdılar. Rasulullah (sav) bunlardan birisine "Yerhamükallah (Allah sana merhamet eylesin)" diye dua etti. Diğerine ise böyle bir duada bulunmadı. Kendisine dua edilmeyen adam Rasulullah'a (sav) "arkadaşıma dua ettiniz de bana niye etmediniz?" diye sorunca Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Arkadaşın Allah'a hamd etti (ben de ona dua ettim). Sen ise hamd etmedin (bu sebeple sana dua etmedim)."
Bize Ebu Kürayb, ona Ebu Halid -yani el-Ahmer-, ona Süleyman et-Teymî, ona da Enes b. Malik (ra) Rasulullah’tan (sav) bu hadisin bir benzerini nakletmiştir. [İlgili hadis: "Hz. Peygamber'in (sav) yanındayken iki adam hapşırdı. Hz. Peygamber (sav) birine dua etti, diğerine etmedi. Dua etmediği adam 'o hapşırınca dua ettiniz de bana niye etmediniz?' diye sorunca Hz. Peygamber (sav) 'çünkü o hamd etti, sen hamd etmedin' buyurdu."]
Bize Yahya b. Yahya ve Abdüla'lâ b. Hammâd, o ikisine kıraat yoluyla Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Said b. el-Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Yiğitlik, güreşte pehlivanlıkla değildir. Asıl yiğit kişi öfkelendiğinde kendini tutabilendir."
Bize Hâcib b. el-Velîd, ona Muhammed b. Harb, ona Zübeydî, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona Ebû Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'ı (sav) şöyle derken işittim: "Yiğitlik güreşte pehlivanlıkla değildir." (Bunun üzerine) "Öyleyse yiğitlik ne iledir ya Rasulallah?" diye sordular. "Öfkelendiği zaman kendini tutan kişi (hakiki) yiğittir." buyurdu.
Bize Abdullah b. Sa’id el-Eşecc, ona Ukbe b. Halid es-Sekuni, ona Musa b. Muhammed b. İbrahim et-Teymi, ona babası (Muhammed b. İbrahim), ona da Ebu Said el-Hudri Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir hastayı ziyarete gittiğinizde iyileşeceğini söyleyerek moralini yükseltin, Bu söz hiç bir şeyi önlemese de hastanın gönlünü hoş eder." Ebu İsa (et-Tirmizî), “Bu hadis hasen gariptir” demiştir.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Hakîm b. Deylem, ona Ebu Bürde b. Ebu Musa’nın naklettiğine göre Ebu Musa şöyle demiştir: Yahudiler, Rasulullah (sav) kendilerine “Yerhamukallah/Allah sana rahmet etsin” desin diye onun yanında ikide bir aksırır gibi yaparlardı. Fakat Hz. Peygamber onlara “Yehdîkumullahu ve yuslihu bâleküm/Allah size hidayet versin ve halinizi ıslah eylesin” buyururlardı. Aynı konuda Hz. Ali, Ebu Eyyüb, Salim b. Ubeyd, Abdullah b. Cafer ve Ebu Hureyre’den de hadis nakledilmiştir. (Tirmizî) dedi ki: Bu, hasen-sahih bir hadistir.
Bize Mahmud b. Gaylân, ona Ahmed ez-Zübeyrî, ona Süfyan, ona Mansur, ona Hilal b. Yesâf, ona da Salim b. Ubeyd’in naklettiğine göre; Salim bir grup insanla beraber bir yolculuktayken topluluktan bir adam hapşırdı ve “es-Selâmü Aleyküm/Allah’ın selamı sizin üzerinize olsun” dedi. Salim ise “senin ve annenin de üzerine olsun.” dedi. Bu söz üzerine hapşıran adam biraz alındı. Salim dedi ki: “Ben sana Rasulullah’ın (sav) söylediğinden başka bir şey söylemedim. Rasulullah’ın (sav) yanında adamın biri hapşırmış ve “es-Selâmu Aleyküm” demişti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) “senin ve annenin de üzerine olsun. Sizden biri hapşırırsa “Elhamdülillâhi Rabbi’l-Âlemîn/Hamd alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” desin. Hapşıranın duasına mukabele edecek olan ise "Yerhamükallah/Allah sana rahmet etsin" desin. Sonra hapşıran da “Yağfirullahu lenâ ve leküm/Allah bize ve size mağfiret etsin” diyerek karşılık versin” buyurdu. Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu hadisin Mansur'dan rivayet edilen tariki hususunda alimler ihtilaf ettiler ve Hilal b. Yesâf ve Salim arasında bir ravi daha zikrettiler.
Bana Züheyr b. Harb ve Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr (hadis Züheyr’in lafızlarıyla rivayet edilmiştir), onlara Kasım b. Malik, ona da Asım b. Küleyb'in rivayet ettiğine göre Ebu Bürde şöyle demiştir: “(Babam) Ebu Musa, Fadl b. Abbas’ın kızının evindeyken onun yanına girdim. Bir ara hapşırdım. (Babam) bana dua etmedi/Yerhamükallah demedi. Sonra Fadl’ın kızı hapşırdı, babam ona dua etti/Yerhamükallah dedi. Biraz sonra ben annemin yanına döndüm ve olanları anlatım. Ebu Musa annemin yanına gelince annem ona “Oğlum yanında hapşırmış ama sen ona dua etmemişsin. Fadl’ın kızı hapşırınca dua etmişsin!” dedi. Bunun üzerine Ebu Musa; “Oğlun hapşırdı ama Allah’a hamd etmedi/Elhamdülillah demedi. Ben de ona dua etmedim. Fadl’ın kızı ise hapşırdı ve Elhamdülillah dedi. O sebeple ben de ona dua ettim. Zira ben Rasulullah’ın (sav) “Biriniz hapşırır da Elhamdülillah derse, siz de ona dua edin/Yerhamükallah deyin. Elhamdülillah demezse siz de ona dua etmeyin/Yerhamükallah demeyin!” buyurduğunu işittim.” dedi.