Giriş

Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Saîd b. Ebu Bürde, ona da babası (Ebu Bürde b. Ebu Musa) şöyle rivayet etmiştir: Medîne'ye gelmiştim ve Abdullah b. Selâm (ra) ile karşılaştım. "Buyurmaz mısın sana kavut [un kavrularak yapılan bir yiyecek] ve hurma ikram edeyim. [Hz. Peygamber'in (sav) namaz kıldığı kıymetli bir odanın bulunduğu] eve de girersin" dedi. Ardından "Sen faizin yaygın olduğu bir yerde [Irak'ta] ikamet ediyorsun. Eğer bir kişiden alacağın var da o kişi sana bir saman çöpü veya arpa yahut yonca ağırlığında bir şey hediye ederse sakın onu alma. Çünkü bu fazlalık, ribadır [fâizdir]. Nadr, Ebu Dâvûd ve Vehb, Şu'be'den naklettikleri hadiste ev kelimesini zikretmediler.


    Öneri Formu
34941 B003814 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 19

Bize Muhammed b. Abdullah er-Rakkâşî, ona Mu'temir b. Süleyman, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Miclez, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) Zeyneb bt. Cahş ile evlendiği zaman, halkı düğün yemeğine çağırdı. İnsanlar yemek yediler, sonra da oturup konuşmaya koyuldular. Rasulullah (sav), [onların anlayıp da kalkmaları için] kalkmağa davranır gibi yaptı; fakat oturanlar yerlerinden kalkmadılar. Peygamber (sav), bu vaziyeti görünce [onların kalkıp gitmeleri için] yerinden kalktı [ve dışarı çıktı]. Rasulullah (sav) kalkınca, onlardan kalkanlar da kalkıp gittiler; fakat üç kişi oturdu kaldı. Peygamber (sav), Zeyneb'in yanına girmek için geldi. Gördü ki o topluluk hâlâ oturmaktalar. [Peygamber (sav) geri döndü] Sonra onlar kalkıp gittiler. Bunun üzerine ben de gittim ve varıp Peygamber'e (sav) onların gittiklerini haber verdim. Efendimiz (sav), geldi ve içeriye girdi. Ben de O'nunla (sav) içeriye girmeye davrandım. Peygamber (sav), benimle kendisi arasına (kapı) perdesini indirdi. Bu olay üzerine Allah (cc) şu mealdeki ayeti indirdi: “Ey iman edenler! Peygamber'in evine size yemek için izin verilmediği vakit asla girmeyin, fakat çağrıldığınızda -erkenden gidip yemeğin hazırlanmasını beklemeksizin- girin, yemeğinizi yiyince hemen dağılın, söze dalıp oturmayın; bu davranışınız Peygamber'i rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez." (el-Ahzâb 33/53)


    Öneri Formu
32774 B004791 Buhari, Tefsir, (Ahzab) 8

Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyub, ona Ebu Kılâbe, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etti: Bu Hicâb ayetini herkesten en iyi bilen benim. Zeyneb bt. Cahş, Rasulullah'a (sav) gönderildiği zaman, Zeyneb evde Rasulullah'ın (sav) yanında idi. Rasul-i Ekrem (sav) yemek yaptı ve halkı yemeğe çağırdı. İnsanlar, yemekten sonra oturup konuşmaya koyuldular. Peygamber (sav), (onların çıkıp gitmeleri için) dışarı çıkmaya, sonra (yine Zeyneb'in odasına) dönmeğe başladı. Onlar ise hâlâ oturmuş konuşuyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah (cc), “Ey iman edenler! Peygamberin evine size yemek için izin verilmediği vakit asla girmeyin; fakat çağrıldığınızda -erkenden gidip yemeğe hazırlanmasını beklemeksizin- girin, yemeğinizi yiyince hemen dağılın, söze dalıp oturmayın. Bu davranışınız, Peygamber'i rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez" (el-Ahzâb 33/53) mealindeki ayeti “Peygamber hanımlarından bir şey istediğinizde, onlar perde arkasında iken isteyin” cümlesine kadar indirdi. Bunun akabinde (kapı) perdesi indirildi, oturanlar da kalkıp gittiler.


    Öneri Formu
32775 B004792 Buhari, Tefsir, (Ahzab) 8

Bize Ebu Ma’mer, ona Abdulvâris, ona Abdulaziz b. Suhayb, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber Efendimiz (sav), ekmek ve etle düğün yemeği verilerek, Zeynep bt. Cahş ile gerdeğe girdi. Ben insanları, düğün yemeğine davet etmek üzere görevlendirilmiştim. Bir grup eve gelerek yemeğini yiyor, çıkıyor, sonra başka bir grup yemeğini yiyip evden ayrılıyordu. Yemeğe çağırabileceğim başka kimse kalmamıştı. Peygamber Efendimiz'e (sav) dedim ki “Ey Allah'ın Peygamberi! Çağırabileceğim başka kimse kalmadı.” Efendimiz (sav), “Yemeğinizi kaldırın” diye buyurdu. Fakat üç grup evin içinde (koyu bir) sohbete dalıp kalmışlardı. Peygamber Efendimiz (sav), çıkıp Aişe’nin odasına gitti. Ona “Selam size ev halkı! Allah'ın rahmeti üzerinize olsun!” dedi. Aişe, Efendimiz'e (sav) “Selam ve Allah'ın rahmeti Senin de üzerine olsun! (Yeni) hanımını nasıl buldun? Allah (cc) (onu) Sana mübarek eylesin!” dedi. Peygamber (sav) sırasıyla hanımlarının hepsini dolaşıyor ve onlara Aişe’ye söylediği sözlerin benzerini söylüyor, onlar da Efendimiz'e (sav) Aişe’nin söylediği gibi sözler söylüyorlardı. Bundan sonra Peygamber (sav), geri döndü ve üç grup kişinin hâlâ evde oturup konuşmakta olduğunu gördü. Rasulullah (sav), çok utangaçtı. Bu sebeple tekrar Aişe’nin odası tarafına çıkıp gitti. Nihayet o topluluğun çıkıp gittiklerini kendisine ben mi haber verdim, yoksa başkası tarafından mı haber verildi bilmiyorum. Biraz sonra Rasul-i Ekrem (sav), döndü. Nihayet ayağını kapının eşiğine koyunca, bir ayağı içeride, diğer ayağı dışarıda iken kendisiyle benim arama (kapı) perdesini sarkıtıp indirdi. Ve bu sırada Hicâb ayeti (el-Ahzâb 33/53) indirildi.


    Öneri Formu
32776 B004793 Buhari, Tefsir, (Ahzab) 8

Bize Hasan b. Muhammed, ona Haccac, ona İbn Cüreyc, ona da İbn Ebu Müleyke'nin naklettiğine göre Abdullah b. Zübeyr şöyle rivayet etmiştir: Temim oğullarından bir heyet (başlarına bir emir tayin etmesi talebiyle) Nebi'ye (sav) geldiler. Bunun üzerine Ebu Bekir: 'Ey Allah’ın Rasulü! Bunların başına Ka'kâ' b. Ma'bed'i emir tayin et!' dedi. Ömer de '(Hayır o olmaz!) Bilakis Akra' b. Hâbis'i emir tayin et!' dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir 'Bana muhalif olmaktan amacın ne?' Ya da 'Senin bana muhalefet etmekten başka derdin yok mu?' dedi. Ömer de 'Sana muhalefet etmek gibi bir derdim yok!' dedi. Ardından birbirleriyle tartışmaya başladılar. Nihayet sesleri yükseldi. Bunun üzerine şu ve devamındaki âyetler indi: (Ey iman edenler! Allah ve resulünün önüne geçmeyin, Allah’a itaatsizlikten sakının! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir. Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinden fazla çıkarmayın, birbirinize bağırdığınız gibi ona bağırmayın; sonra farkında olmadan amelleriniz boşa gider. Allah resulünün yanında seslerini kısanlar var ya, işte onlar, Allah'ın gönüllerini takvâ yönünden denemeye tâbi tuttuğu kimselerdir. Onlar için büyük bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.) (Hucurât, 49/1, 2, 3.)


    Öneri Formu
32992 B004847 Buhari, Tefsir, (Hucurat) 2


    Öneri Formu
274543 HM020763-2 İbn Hanbel, V, 49

Bize Kuteybe, ona Abdülvehhab, ona Yahya b. Said, ona Amre, ona da Aişe (r. anha) şöyle rivayet etmiştir: Zeyd b. Hârise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Revâha'nın (r. anhüm) (Mute'de) öldürüldükleri haberi geldiği zaman, Rasulullah (sav) kendisinde hüzün görüldüğü bir halde oturdu. Ben de kapının (yarık) aralığından Rasulullah'ın durumunu takip ediyordum. Bu sırada bir adam Rasulullah'a (sav) geldi ve 'Ya Rasulallah!' diyerek Cafer'in kadınlarının ağladıklarını söyledi. Rasulullah da o kimseye, kadınların yüksek sesle feryat ederek ağlamalarını yasaklamasını emretti. Ravi dedi ki: O adam gitti sonra tekrar geldi ve 'Ben kadınları (ağlamaktan) yasakladım' dedi, ancak, onların kendisini dinlemediklerini söyledi. Ravi dedi ki: Rasulullah yine kadınların ağlamalarını yasaklamasını bildirdi. O kişi yine gitti, sonra geri gelerek 'Vallahi kadınlar bize galip geldiler (onları susturamadık)', dedi. Aişe (ra), Rasulullah'ın o adama, "Kadınların ağızlarına toprak saç!" buyurduğunu söyledi. Aişe de bunun üzerine şöyle dedi: 'Ben o adama, Allah senin burnunu toprağa sürtsün (zelil etsin)! Vallahi sen ne sana verdiği emri yerine getirdin, ne de Rasulullah'ı bulunduğu meşakkati ve hüznü içinde kendi haline bıraktın! diye çıkıştım.'


Açıklama: "ağızlarına toprak saç" ifadesi "mahrum et, istediklerini verme, onları engelle" gibi anlamlarda kullanılmaktadır. "Allah senin burnunu toprağa sürtsün" ifadesi ile, kadınları engelleme hususundaki ısrarı ve peygamberin hüznünü arttırmaktan başka bir davranışı olmadığı için Hz. Aişe bu kişiye şunu söylemek istemiştir: "Hz. Peygamber'in kadınlar için emrettiği "ağızlarına toprak saç" sözü bilakis sana layıktır, bu davranışı terk et." bkz. Kastallani, İrşad, Mısır, 1323,2/410.

    Öneri Formu
33713 B004263 Buhari, Megâzî, 44

Bize Abdullah b. Mesleme, ona Yezid b. İbrahim et-Tüsterî, ona İbn Ebu Müleyke, ona da Kasım b. Muhammed Aişe’nin (r. anha) şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah (sav) “Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır, diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde sapma meyli bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar” (Âl-i İmran 3/7) mealindeki ayeti okudu. Aişe (r. anha) dedi ki: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Sen Kur'ânın yalnız müteşâbih âyetlerinin peşine düşenleri gördüğünde (şunu bil ki) Allah’ın (bu âyette) ‘kalplerinde sapma olanlar’ şeklinde nitelediği kimseler işte bunlardır, artık hepiniz onlardan sakınınız (uzak durunuz.)”


    Öneri Formu
31664 B004547 Buhari, Tefsir, (Âl-i İmran) 1

Bize Ali b. Abdullah, ona Ezher b. Sa'd, ona İbn Avn, ona da Musa b. Enes'in naklettiğine göre Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Nebi (sav) bir ara Sabit b. Kays'ın yokluğunu hissetmiş ve nerede olduğunu sormuştu. Bir sahabî 'Ey Allah’ın Rasulü! Ben gider Sâbit'in durumunu sizin için öğrenirim' dedi. Sonra Sâbit'in yanına gitti. Bir de baktı ki Sabit evinde başını önüne eğmiş, üzgün üzgün oturuyor! Adam Sabit'e 'Neyin var, bu halin ne?' diye sordu. Sâbit 'Hiç sorma, çok kötüyüm! Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda yüksek sesle konuşuyorum, bütün amellerim boşa gitti, ben cehennemlik oldum! dedi. Adam hemen Hz. Peygamber'in (sav) yanına gidip durumu anlattı. Ravi Musa b. Enes dedi ki: O zat Sâbit'in yanına tekrar geldiğinde büyük bir müjde getirdi. Zira Rasulullah (sav) kendisine şöyle buyurmuştu: 'Sâbit'e git! Ona de ki sen cehennemlik değil, cennetliksin!”


    Öneri Formu
32991 B004846 Buhari, Tefsir, (Hucurat) 1

Bize Ebu Nuaym, ona Abdusselâm, ona Eyyûb, ona da Ebu Kılâbe, Zehdem’in şöyle anlattığını rivayet etti: Ebu Musa (Hz. Osman zamanında vali olarak Kûfe'ye) geldiği zaman, Cerm kabilesinden bir topluluğu kabul ve [onlara] ikramda bulundu. Biz, Ebu Musa'nın yanında oturmakta iken kendisi de tavuk yiyordu. [Ebu Musa] Heyetin içinde oturan bir kişiyi yemeğe davet etti. O da "Ben, tavuğu pis birşey yerken gördüm de ondan tiksindim" dedi. Ebu Musa ona "Gel, ben Hz. Peygamber'i (sav) tavuk eti yerken gördüm" dedi. O adam bu defa da "Ben tavuk eti yememeye yemin ettim" dedi. Bunun üzerine Ebu Musa şöyle dedi: "Şöyle gel de ettiğin yemin hakkında sana bilgi vereyim. (Biz Eş'arîler'den bir topluluk Tebuk seferi için Peygamber'in (sav) huzuruna çıkmıştık.) Ondan binmek ve yük yüklemek için deve istedik. Fakat Hz. Peygamber (sav), bizlere binmek ve yük yüklemek için deve vermeyi kabul etmedi. Biz tekrar kendisinden binmek ve yük yüklemek için deve istedik. Bu kez Rasulullah (sav), bizlere deve vermeyeceğine yemin etti. Rasulullah'ın (sav) bu sözü üzerinden çok bir zaman geçmeden kendisine bir deve ganimeti getirildi. Bunun üzerine bize beş deve verilmesini emretti. Biz develeri teslim alınca (kendi aramızda) "Peygamber'e (sav) (bize deve vermeyeceğine dair) yeminini unutturduk. Biz bundan sonra asla iflah olmayız!” dedik. Bu düşünce üzerine ben hemen Rasulullah'a (sav) geldim ve "Ey Allah'ın Rasulü! "Size binmek ve yük yüklemek için deve veremem" diye yemin etmiştin. Halbuki şimdi veriyorsun" dedim. Rasulullah (sav) "Evet (yemin etmiştim.) Fakat ben bir şeyi yapmayacağıma yemin edip de başkasını daha hayırlı görürsem (yeminime bağlı kalmam), muhakkak o hayırlı olan şeyi yaparım!" buyurdu.


    Öneri Formu
34512 B004385 Buhari, Megâzî, 74