5045 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Muhammed, ona Vekî', ona Süfyan, ona İbn Cüreyc, ona İbn Mînâ, ona da Cevzân, Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Her kime bir din kardeşi mazeret beyan eder de (bu mazereti) kabul etmezse, (tüccardan haksız yere para alan) vergi toplayıcısının günahı gibi günah kazanmış olur". Bize Muhammed b. İsmail, ona Vekî', ona Süfyân, ona İbn Cüreyc, ona Abbâs b. Abdurrahman -b. Minâ-, ona Cevzân, Hz. Peygamber'den (sav) benzer bir hadisi rivayet etmiştir.
Bize el-Abbâs b. el-Velîd ed-Dimaşkî, ona Yahya b. Sâlih, ona Süleyman b. Atâ el-Cezerî, ona Mesleme b. Abdullah el-Cühenî, ona amcası Ebu Meşce'a, ona Ebu'd-Derdâ (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) et yemeğine davet edildiğinde mutlaka icabet etmiştir. Kendisine et ikram edildiğinde mutlaka kabul etmiştir.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süyfân b. Uyeyne, ona Abdullah b. Muhammed b. Akîl, ona da Câbir; (bir de) Süfyân Muhammed b. Münkedir’in naklettiği rivayete göre Câbir, şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) kendisi ile birlikte bulunduğum bir sırada Ensar’dan bir kadının evine girdi. Kadın Ona (sav) bir koyun kesti. Rasulullah (sav) koyun etinden yedi. Sonra [kadın] Ona (sav) bir tabak yaş hurma getirdi, Rasulullah (sav) ondan da yedi. Sonra öğle namazı için abdest alıp namazını kıldı. Ardından (tekrar o kadının yanına) gitti ve kadın (öğleden önce yenilen) o koyun etinin kalan kısmından biraz daha et getirdi. Rasulullah da (sav) ondan yedi ve abdest almadan ikindi namazını kıldı.” Bu konuda Ebu Bekir es-Sıddık, İbn Abbâs, Ebu Hüreyre, İbn Mesud, Ebu Râfi', Ümmü’l-Hakem, Amr b. Ümeyye, Ümmü Âmir, Süveyd b. Numan ve Ümmü Seleme’den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî): Ebu Bekir’in bu konudaki hadisi, sened yönünden sahih değildir. Çünkü sadece bu hadisi Hüsâm b. Misak, İbn Sîrîn’den, o, İbn Abbas’tan, o, Ebu Bekir es-Sıddık’tan o da Rasulullah'tan (sav) rivayet etmiştir. Sahih olan rivayet, sadece İbn Abbâs’ın Hz. Peygamber’den (sav) naklettiği rivayettir. Hadis hâfızlarının rivayeti de bu şekildedir. (Bu hadis) İbn Sîrîn'nin, İbn Abbas’tan, o da Nebî (sav) vasıtası ile değişik şekillerde rivayet edilmiştir. Hadisi Atâ b. Yesâr, İkrime, Muhammed b. Amr b. Atâ, Ali b. Abdullah b. Abbâs ve daha başkaları İbn Abbâs'tan, o da Nebî'den (sav) rivayet etmişlerdir. Onlar isnatta Ebu Bekir es-Sıddık tarikiyle zikretmemişlerdir. [Ebu Bekir es-Sıddık'ın] zikredilmemesi, daha sahihtir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle dedi: "Hz. Peygamber’in (sav) ashabı, tabiûn ve onlardan sonra gelen Süfyân es-Sevrî, İbn’ül-Mübârek, Şâfiî, Ahmed [b. Hanbel] ve İshâk [b. Râhûye] gibi alimlerin uygulaması, bu doğrultudadır. Onlar ateşte pişen şeylerden dolayı abdest almak gerekmediği görüşündedirler. Bu, Rasulullah’ın (sav) iki uygulamasından sonuncusudur. Bu hadis, bir önceki 'Ateşte pişen yemekleri yemekten dolayı abdest almak gerektiği' hadisin hükmünü neshetmiş gibidir."
Bize Ali b. Meymûn er-Rakkî, ona Osman b. Abdurrahman, ona Ali b. Urve, ona Abdülmelik, ona Atâ, ona Ebû Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle demiştir: "Kişinin misafirine kapıya kadar eşlik edip onu uğurlaması sünnettir."
İmam Malik'in "belağ/bana ulaştı" sîgasıyla naklettiğine göre İsa b. Meryem (as) şöyle diyordu: Allah'ı anmaksızın çok konuşmayın. Yoksa kalpleriniz katılaşır. Katı bir kalp ise Allah'tan uzaktır, fakat siz bilmezsiniz. İnsanların günahlarını -sanki Rab sizmişsiniz gibi- gözetlemeyiniz. (Efendilerinin duyacağından endişe eden) kölelermişsiniz gibi kendi günahlarınıza bakınız. Zira bazı insanlar (günahlara) dûçar olur ve bazıları da onlardan kurtulur. Belâya uğrayanlara acıyın. Afiyetten dolayı da Allah'a hamd edin.
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İkrime b. Ammâr, ona da İyas b. Seleme b. el-Ekva'ın naklettiğine göre, babası (Seleme b. Ekva' ra) şöyle demiştir: Rasulullah'ın yanında bir adam aksırdı. Ben de oradaydım. Rasulullah (sav): "Yerhamükallah/Allah sana merhamet etsin" dedi. Sonra adam ikinci ve üçüncü kez hapşırdı. Bunun üzerine Rasulullah (sav): "Bu adam nezle olmuş" buyurdu. Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: "Bu “Hasen-Sahih” bir hadistir. Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona İkrime b. Ammâr, ona İyas b. Seleme, ona da babası (Seleme b. Ekva' ra), Rasulullah'tan (sav) bu hadisin bir benzerini nakletmiştir. Yalnız (o rivayete göre), adam üçüncü kez hapşırınca Rasulullah (sav) ona; "Sen nezle olmuşsun" buyurmuştur. (Tirmizi dedi ki): Bu hadis, (ilk verilen Abdullah) İbn Mübârek hadisinden daha sahihtir. Şu'be, İkrime b. Ammâr'dan, Yahya b. Said rivayetinin bir benzerini nakletmiştir. Bunu bize Ahmed b. Hakem el-Basrî, ona Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona İkrime b. Ammâr nakletmiştir. İbn Mübarek rivayetinin bir benzerini Abdurrahman b. Mehdî, İkrime b. Ammâr'dan nakletmiştir. (Bu rivayete göre) Hz. Peygamber (sav), üçüncü kez hapşırmasından sonra adama "Sen nezle olmuşsun" buyurmuştur. Bu hadisi bize İshak b. Mansur, Abdurrahman b. Mehdi'den bu şekilde rivayet etmiştir.
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İkrime b. Ammâr, ona da İyas b. Seleme b. el-Ekva'ın naklettiğine göre, babası (Seleme b. Ekva' ra) şöyle demiştir: Rasulullah'ın yanında bir adam aksırdı. Ben de oradaydım. Rasulullah (sav): "Yerhamükallah/Allah sana merhamet etsin" dedi. Sonra adam ikinci ve üçüncü kez hapşırdı. Bunun üzerine Rasulullah (sav): "Bu adam nezle olmuş" buyurdu. Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: "Bu “Hasen-Sahih” bir hadistir. Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona İkrime b. Ammâr, ona İyas b. Seleme, ona da babası (Seleme b. Ekva' ra), Rasulullah'tan (sav) bu hadisin bir benzerini nakletmiştir. Yalnız (o rivayete göre), adam üçüncü kez hapşırınca Rasulullah (sav) ona; "Sen nezle olmuşsun" buyurmuştur. (Tirmizi dedi ki): Bu hadis, ilk verilen (Abdullah) İbn Mübârek hadisinden daha sahihtir. Şu'be, İkrime b. Ammâr'dan, Yahya b. Said rivayetinin bir benzerini nakletmiştir. Bunu bize Ahmed b. Hakem el-Basrî, ona Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona İkrime b. Ammâr nakletmiştir. İbn Mübarek rivayetinin bir benzerini Abdurrahman b. Mehdî, İkrime b. Ammâr'dan nakletmiştir. (Bu rivayete göre) Hz. Peygamber (sav), üçüncü kez hapşırmasından sonra adama "Sen nezle olmuşsun" buyurmuştur. Bu hadisi bize İshak b. Mansur, Abdurrahman b. Mehdi'den bu şekilde rivayet etmiştir.
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İkrime b. Ammâr, ona İyas b. Seleme b. el-Ekva', ona da babası [Seleme b. Ekva' (ra)] şöyle demiştir: "Rasulullah'ın yanında bir adam aksırdı. Ben de oradaydım. Rasulullah (sav): 'Yerhamükallah/Allah sana merhamet etsin' dedi. Sonra adam ikinci ve üçünçü kez tekrar hapşırdı. Bunun üzerine Rasulullah (sav): 'Bu adam nezle olmuş.' buyurdu. Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: "Bu “Hasen-Sahih” bir hadistir. Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona İkrime b. Ammâr, ona İyas b. Seleme, ona da babası [Seleme b. Ekva' (ra)], Rasulullah'tan (sav) bu hadisin bir benzerini nakletmiştir. Yalnız (o rivayete göre), adam üçüncü kez hapşırınca Rasulullah (sav) ona 'Sen nezle olmuşsun' buyurmuştur. (Tirmizi dedi ki:) Şube bu hadisi İkrime b. Ammar'dan (yukarıdaki) Yahya b. Said rivayetine benzer şekilde nakletmiştir. Bize o hadisi Ahmed b. Hakem el-Basrî, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona da İkrime b. Ammar nakletmiştir. Abdurrahman b. Mehdi de İkrime b. Ammar'dan, İbnü'l-Mübarek'in rivayetine benzer şekilde nakletmiştir. Ancak bu rivayette üçüncü hapşırıktan sonra Hz. Peygamber'in (sav) adama 'sen nezle olmuşsun' dediği söylenmektedir. O hadisi bize İshak b. Mansur, ona da Abdurrahman b. Mehdi rivayet etmiştir.
Bize Sadaka, ona İbn Uleyye ve Yahya b. Saîd, onlara Haccâc es-Savvâf, ona Yahya, ona Hilal, ona Atâ, ona da Muâviye bu hadisin bir benzerini nakletmiştir.
Bize Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim, onlara Cerir, -Züheyr burada 'haddesenâ Cerir' lafzını kullandı-, ona Mansur, ona da İbrahim'in naklettiğine göre Esved şöyle demiştir: Hz. Aişe Mina'dayken yanına Kureyşli bir kaç genç geldi. Bu gençler gülüşüyorlardı. Hz. Aişe 'Neden gülüyorsunuz?' dedi. Onlar, 'Fülan kişi çadırın ipine takılıp düştü. Neredeyse boynu kırılacaktı (veya gözü çıkacaktı)' dediler. Hz. Aişe, 'Gülmeyin (alay etmeyin), çünkü ben Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu işittim: 'Bir müslümanın ayağına bir diken batsa (yahut) daha büyük bir musibete düçar olsa, muhakkak onun derecesi bir derece yükseltilir ve kendisinin bir günahı silinir!'