5045 Kayıt Bulundu.
Bize Harun b. Ma'rûf, ona Süfyan b. Uyeyne ona da Hişâm'ın rivayet ettiğine göre babası (Urve) şöyle demiştir: (Bir gün) Aişe namaz kılarken Ebu Hüreyre hadis rivayet ediyor ve "Ey odanın sahibi, bana kulak ver! Ey odanın sahibi, bana kulak ver!" diyordu. Aişe namazını bitirince Urve'ye "Sen şunu ve biraz önce söylediğini duydun mu? Hz. Peygamber (sav) konuştuğunda saymak isteyen kimse (kelimelerini) sayabilirdi." dedi.
Açıklama: Hz. Aişe'nin (r.anha) ifadeleri, Ebu Hüreyre'nin (r.a.) hadis rivayetine ehliyetine yönelik bir tenkit değildir. Fakat Hz. Aişe, üzerinde düşünülmeden, hızlıca ve peş peşe hadis rivayet edilmesini hoş karşılamamış, Hz. Peygamber’in tane tane ve teenni ile konuşmasını hadis rivayetinde takip edilecek bir örnek olarak hatırlatmıştır.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb ona da Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar (üzüm ağacına) kerm diyorlar. Kerm, ancak mü'minin kalbidir."
Açıklama: Câhiliye döneminde kendisinden içki yapıldığı ve içki içen insanların kontrollerini kaybederek fazla harcama ve ikramda bulunmalarına sebep olduğu için üzüme cömert anlamında "kerm" denilmekteydi. Hz. Peygamber ise üzüme bu ismin verilmesini uygun görmemiştir (Nevevî, el-Minhâc [Beyrut, 1972], 15/4).
Bize Ahmed b. Manî', ona Yezîd b. Harun, ona Ebû Gassân Muhammed b. Mutarrif, ona Hassân b. Atıyye ona da Ebû Ümâme'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Haya ve az söz, imanın iki şubedir. Sözde ölçüsüzlük ve fazla konuşmak ise nifakın iki şubesidir." Ebû İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hasen-garîb bir hadistir. Bunu sadece Ebû Gassân Muhammed b. Mutarrif'in rivayeti ile bilmekteyiz. Yine Tirmizî şöyle demiştir: Hadiste geçen "iy" kelimesi az konuşmak, "bezâ" kelimesi ağzını bozmak, "beyân" kelimesi de lüzumundan fazla konuşmak demektir. Tıpkı insanlara hitap ederken sözü uzatıp yayan ve Allah'ın razı olmayacağı şekilde güzel sözlerle insanları öven hatipler gibi.
Açıklama: "Iyy" kelimesi, az konuşmak demektir. Bundan maksat, düşünerek ve ölçülü konuşmak, mâlâyâniye dalmamak, günaha düşmekten ve edebiyat yaparak güzel sözlerle insanları büyülemekten sakınmaktır. Hayâ ve ölçülü konuşmak, imanın eseridir. Çünkü insanı, Allah’tan hayâ ederek çirkin işleri terk etmeye sevk eden âmil iman olduğu gibi, ölçüsüz konuşmayı terk ettiren de imandır. Hasılı iman, her türlü iyilik ve kötülüğün menşei olduğu gibi, hayânın da, ölçülü olmanın da menşeidir. “Beyân” fesâhat demektir. Maksat ölçüsüzlük, yalana ve harama aldırmamak sadece güzel sözlerle insanları büyülemektir, tekellüftür. İşte hayâsızlık ve süslü, ama yalan-yanlış sözler de nifâkın alâmetidir. Yani bunların menşei, nifaktır
Bize Kuteybe, ona Muhammed b. Musa, ona Sa’id b. Ebu Sa’id, ona da Ebu Hureyre Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir mü’minin diğer mü’min üzerindeki hakkı altıdır. Hastalığında onu ziyaret eder, öldüğünde cenazesinde bulunur, davet ettiğinde icabet eder, karşılaştığında selam verir, aksırdığında (yerhamukellah diyerek) onun için hayır dua eder, gıyabında veya yanında onun iyiliğini İster."
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Aclân, ona Ka'kâ b. Hakîm, ona Ebu Salih ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) insanların emniyette olduğu kimsedir. Mü'min ise, insanların canları ve malları konusunda on(un şerrin)dan emin oldukları kimsedir."
Bize Said b. Yahya b. Said el-Ümevî, ona babası (Yahya b. Said), ona Ebu Bürde -o, Büreyde b. Abdullah b. Ebu Bürde'dir- ona da Ebu Bürde'nin rivayet ettiğine göre Ebu Musa şöyle demiştir: Biz, "Ey Allah'ın Rasulü, müslümanların en faziletlisi kimdir?" diye sorduk. "Müslümanların, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) güvende oldukları kişidir." buyurdu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Süfyân b. Uyeyne, ona Amr b. Dînâr, ona Nâfi b. Cübeyr, ona da Ebu Şurayh el-Huzâî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse, komşusuna iyi davransın. Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse misafirine ikram etsin. Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır söylesin ya da sussun."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Süfyân b. Uyeyne, ona İbn Aclân, ona Saîd b. Ebu Saîd, ona da Ebu Şurayh el-Huzâî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa misafirine ikram etsin. Misafirin ağırlanma süresi bir gün bir gecedir. Ev sahibini sıkıntıya düşürünceye kadar yanında konaklamak, misafire helal değildir. Misafirlik süresi üç gündür. Ev sahibi üç günden sonra misafire ne harcarsa o, [ev sahibinden misafire yapılan bir] sadakadır."
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Aclân, ona el-Ka'ka b. Hakîm, ona Ebu Salih ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların emniyette olduğu kimsedir. Mü'min ise, insanların canları ve malları konusunda (şerrinden) emin oldukları kimsedir." Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadis, hasen-sahihtir. Hz. Peygamber'den (sav) şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber'e (sav) "Ey Allah'ın Rasulü, müslümanların en faziletlisi hangisidir?" diye soruldu. "Müslümanların, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) güvende oldukları kişidir." buyurdu. Bu konuda Câbir, Ebu Musa ve Abdullah b. Amr'dan da hadis rivayet edilmiştir.
Bize Harun b. Abdullah, ona Ma’n, ona Malik; (T) Bize Haris b. Miskin, ona İbnü’l-Kasım, ona Malik -hadisin lafzı ona aittir- ona İbn Şihab, ona da Salim'in rivayet ettiğine göre babası (Abdullah b. Ömer) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) kardeşine utanma(ması) hususunda nasihat eden bir adama rastladı ve "Onu kendi haline bırak. Zira haya imandandır." buyurdu.