5045 Kayıt Bulundu.
Bana Yahya, ona Malik, ona Ebu Leyla b. Abdullah b. Abdurrahman b. Sehl ona Sehl b. Ebu Hasme ona da kavminin büyüklerinden bazı kimseler şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Sehl ile Muhayyisa, maruz kaldıkları açlık ve meşakkatten dolayı (açlıklarını giderecek bir şeyler bulmak umuduyla) Hayber'e gittiler. Orada Muhayyisa'ya gelinerek (amcasının oğlu) Abdullah b. Sehl’in öldürülüp bir kuyuya veya bir su kaynağına atıldığı haber verildi. O da Yahudilere gidip “Vallahi onu siz öldürdünüz” dedi. Yahudiler de “Vallahi onu biz öldürmedik” dediler. Muhayyisa (cenazeyi toprağa verdikten sonra) (Medine'ye) doğru yola çıktı. Kavminin yanına gelince durumu onlara haber verdi. Sonra Muhayyisa, abisi Huveyyisa ve (maktulün kardeşi) Abdurrahman, (Hz. Peygamber'e [sav]) geldiler. Hayber'den gelen Muhayyisa konuşmaya başlayınca, Hz. Peygamber (sav) yaşça büyüklüğü kastederek "Söz hakkını büyüğe ver, büyüğün konuşsun" dedi. Bunun üzerine önce Huveyyisa, sonra da Muhayyisa konuştu. Daha sonra Hz. Peygamber (sav) "(Yahudiler) ya maktulün diyetini öderler ya da bize harp ilân etmiş olurlar" dedi. Hz. Peygamber (sav) Hayber Yahudilerine bu hususta mektup gönderdi. Onlar da "Vallahi onu biz öldürmedik" diye cevap yazınca, Hz. Peygamber (sav) Huveyyisa, Muhayyisa ve Abdurrahman'a "Adamınızın kan bedeline hak kazanmak için (onu Yahudilerden birinin öldürdüğüne) yemin eder misiniz?" dedi. Onlar "Hayır" deyince, Hz. Peygamber (sav) (o halde) "Yahudiler sizin iddianızı red için yemin edecekler" dedi. Onlar da "Yahudiler müslüman değil (onların yeminlerine güvenemeyiz)" deyince, Hz. Peygamber (sav) maktulün diyetini kendisi (Beytülmâl'den) vermeyi üstlendi ve yüz dişi deve gönderdi. Hatta develer onların evine kadar götürüldü. Sehl der ki “Bunlardan kırmızı bir dişi deve beni tepmişti.” Mâlik şöyle demiştir: Hadiste geçen 'el-fakîr' kelimesi kuyu anlamına gelir.
Açıklama: Rivayet isnadında yer alan mübhem yani ismi verilmeyen râviler nedeniyle zayıftır. Bununla birlikte hadisin sahih rivayeti de bulunmaktadır. Hadiste geçen mesele "kasâme" ile alâkalıdır. Bu terim, fâili meçhul cinayetlerde sorumluluğu tespit için cinayetin işlendiği bölge insanlarının veya maktulün yakınlarının yemin etmesi usulünü ifade etmektedir (bk. Ali Bardakoğlu, "Kasâme", TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/528).
Bize Osman b. Ömer, ona Şu'be, ona Simâk, ona Alkame b. Vâil ona da babasının (Vâil b. Hucr) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "(Üzüme) 'kerm [cömert, kerem sahibi]' demeyin, 'ıneb' ve 'habele' deyin."
Açıklama: Câhiliye döneminde kendisinden içki yapıldığı ve içki içen insanların kontrollerini kaybederek fazla harcama ve ikramda bulunmalarına sebep olduğu için üzüme cömert anlamında "kerm" denilmekteydi. Hz. Peygamber ise üzüme bu ismin verilmesini uygun görmemiştir (Nevevî, el-Minhâc [Beyrut, 1972], 15/4). Nitekim başka bir rivayette asıl cömert nitelemesini hak edeninin müslüman veya müslümanın kalbi olduğunu ifade etmiştir (Müslim, "Elfâz", 8, 9).
Bize Yezid b. Harun, ona Muhammed (İbn İshâk), ona Salih b. İbrahim, ona Abdurrahman A'rec ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Üzüm bağına, 'kerm [cömert, kerem sahibi]' demeyin. 'Kerm', ancak müslüman kişidir."
Açıklama: Câhiliye döneminde kendisinden içki yapıldığı ve içki içen insanların kontrollerini kaybederek fazla harcama ve ikramda bulunmalarına sebep olduğu için üzüme cömert anlamında "kerm" denilmekteydi. Hz. Peygamber ise üzüme bu ismin verilmesini uygun görmemiştir (Nevevî, el-Minhâc [Beyrut, 1972], 15/4). Hadisin bu tarikinde yer alan ünlü siyer âlimi İbn İshak hadis âlimleri tarafından müdellis olarak nitelenmiştir. Bu nedenle, hadisin isnadında İbn İshak'ın, Sâlih'ten "an" rivayet lafzı ile rivayette bulunması rivayeti teknik olarak zayıf durumuna düşürmüştür. Fakat hadisin sahih başka tarikleri vardır.
Bize Malik ona da Abdullah b. Dinar şöyle demiştir: Ben ve Abdullah b. Ömer, Halid b. Ukbe’nin çarşıdaki evindeydik. Bir kişi gelerek Abdullah ile gizli konuşmak istedi. Abdullah b. Ömer'in yanında, Abdullah ile gizli konuşmak isteyen adamdan ve benden başka kimse yoktu. Abdullah dört kişi olmamız için bir adam daha çağırdı. Bana ve çağırdığı adama şöyle dedi: "Bizden biraz uzakta durun. Ben Hz. Peygamber'i (sav) şöyle derken işittim: 'İki kişi, bir kişiyi dışlayıp, kendi arasında fısıldaşmasın.'"
Bize Ubeydullah b. Musa, ona A'meş, ona Ebu Vâil ona da Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Üç kişi (bir arada) olduğunuz zaman, ikisi diğer arkadaşını bırakıp (birbiriyle) fısıldaşmasın. Zira bu, onu üzer."
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Malik b. Miğvel, ona A'meş, ona da Ebu Süfyan'ın rivayet ettiğine göre Câbir şöyle demiştir: "Ey Allah'ın Rasulü, müslümanların en üstünü kimdir?" denildi. Hz. Peygamber (sav) "Müslümanların, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) güvende oldukları kimse." buyurdu.
Bize Abdullah b. Said, İshak b. İbrahim b. Habib ve Ali b. Münzir, onlara Muhammed b. Fudayl, ona Ata b. es-Sâib ona da Şakik'in rivayet ettiğine göre Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) yatsı namazından sonra konuşmamız nedeniyle bizi ayıpladı. İbn Mace dedi ki: yani "(Hz. Peygamber) bizi bundan men etti".
Bize Muhammed b. Humeyd er-Râzî,ona Hakem b. Beşir, ona Hallâd es-Saffâr, ona Hakem b. Abdullah en-Nasrî, ona Ebu İshak es-Sebiî, ona Ebu Cuhayfe, ona da Ali b. Ebu Talib (ra), Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cinlerin gözleri ile Adem oğlunun görünmemesi gereken yerleri arasındaki perde, tuvalete girerken okudukları “Bismillah” sözüdür.” Tirmîzî: Bu hadis gariptir ve hadisi sadece bu isnadıyla bilmekteyiz. İsnad bu şekliyle sahih değildir. Enes (r.a.)’den bu konuda bir kısmı benzer olan bir rivâyet daha vardır.
Bize İbrahim b. Said el-Cevherî, ona Üsâme, ona Büreyd b. Abdullah b. Ebu Bürde ona da dedesi Ebu Bürde'nin rivayet ettiğine göre Ebu Musa el-Eşarî şöyle dedi: Hz. Peygamber'e (sav) "Müslümanların en faziletlisi kimdir?" diye soruldu. "Dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların emniyette olduğu kimsedir." buyurdu. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle dedi: Ebu Musa'nın Hz. Peygamber'den rivayet ettiği bu hadis, sahih-garib-hasendir.
Bana Malik, ona da Zeyd b. Eslem ona da babası (Ebu Zeyd Eslem) şöyle nakletmiştir: Ömer b. Hattab, Ebu Bekir dilini tutup çekerken onun yanına girdi. Ebu Bekir'e "Yapma! Allah seni bağışlasın!" deyince, Ebu Bekir "Bu, beni tehlikeli durumlara düşürdü." dedi.