5045 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona İbn Lehîa, ona Ubeydullah b. Ebu Cafer, ona Ebu Abdurrahman el-Hubullî, ona da Ebu Zer Hz. Peygamber'in şöyle dediğini rivayet etti: "Her kim kendisine izin verilmeden önce örtüyü kaldırıp evin içine bakar, böylece ev halkının bir mahrem hallerini görürse muhakkak ki o kişi kendisine aşması helal olmayan bir sınırı aşmış olur. Gözünü daldırdığı zaman bir adam ona karşı gelip gözlerini patlatırsa o kimsenin yanlış yaptığını söylemem. Bir adam kapası veya perdesi olmayan bir kapının yanından geçerken içeri bakarsa suçlu sayılmaz. Bu durumda suç ev sahibine aittir." Bu konuda Ebu Hureyre ve Ebu Ümâme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebu İsa şöyle dedi: "Bu hadis garib olup bunun gibi rivayetleri ancak İbn Lehîa’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebu Abdurrahman el Hubullî’nin ismi Abdullah b. Yezid’tir."
Açıklama: İbn Lehîa zayıf bir ravi olup Nesâî gibi bazı muhaddisler ondan hadis rivayet etmekten imtina etmişlerdir. (Bkz. İbnü’l-Kayserânî, Şürûtü'l-eimmeti's-sitte, Dârü'l-kütübi'l-ilmiyye, s. 27.)
Bize Süfyan b. Vekî', ona Ravh b. Ubade, ona İbn Cüreyc, ona Amr b. Ebu Süfyan, ona Amr b. Abdullah b. Safvan, ona da Kelede b. Hanbel şunu rivayet etti: "Safvân b. Ümeyye, kendisiyle(Kelede) bir miktar süt, ağız sütü ve değâbis (kuşkonmaza benzer bir ot) verip Hz. Peygamber'e (sav) göndermişti. O sırada Hz. Peygamber (sav) (Mekke'de) vadinin yukarısında idi. Kelede b. Hanbel şöyle dedi: Selam vermeden ve izin almadan Rasulullah'ın (sav) yanına girdim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Geri dön, es-selamu aleykum, girebilir miyim de' buyurdu." Bu olay, Safvân’ın Müslüman oluşundan sonra gerçekleşmiştir. Amr şöyle dedi: "Bu hadisi bana Ümeyye b. Safvân da haber verdi, ancak 'Kelede’den işittim' demedi." Ebu İsa şöyle dedi: Bu hadis, hasen-garibtir. Bu hadisi sadece İbn Cüreyc’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebu Âsım da bu hadisi aynı şekilde İbn Cüreyc’den rivâyet etmiştir. Hadiste geçen "dağabîs" yenilen bir ottur.
Açıklama: Dağabis Arabistan'da bulunan ve kuşkonmaza benzeyen bir ottur.
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Abdülvehhab es-Sekafî, ona Humeyd, ona da Enes şunu rivayet etti: "Hz. Peygamber evde olduğu esnada bir adam kapının deliğinden ona baktı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, ucu sivri bir aleti ona doğru uzattı da o kimse geri çekildi." Ebu İsa şöyle dedi: "Bu hadis hasen-sahihtir."
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyan, ona Zührî, ona da Sehl b. Sa'd es-Sâidî şunu rivayet etti: "Adamın biri Hz. Peygamber’in hücresindeki bir delikten Rasûlullah ona baktı. Bu esnada Hz. Peygamber'in elinde başını kaşıdığı (tarak) vardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Beni gözetlediğini bilseydim bunu senin gözüne saplardım. İzin isteme emri göz (bakışı engellemek) içindir.' buyurdu." Bu konuda Ebu Hureyre’den de gelen bir hadis vardır. Ebu İsa şöyle dedi: "Bu, hasen-sahih bir hadistir."
Bize Hennâd, ona Ebû Muâviye, ona el-A'meş, ona İsmail b. Recâ, ona Evs b. Dam'ac, ona da Ebû Mesud Hz. Peygamber'in (sav) şöyle dediğini rivayet etti: "Bir kimseye yönetimi altındaki bir yerde imamlık yapılmaz. İzni olmadan ona özel yerde (koltuğuna) oturulmaz." Ebu İsa şöyle dedi: "Bu hasen-sahîh bir hadistir."
Bize Ebü’l-Velid et-Tayâlisî, ona da Şu’be Cebele b. Suhaym'in şöyle dediğini rivayet etti: "Biz Medine'de idik. Derken bir kıtlık yılı ile karşılaştık. Bundan dolayı İbnü'z-Zübeyr (bize) yiyecek olarak hurma veriyordu. İbn Ömer ise bize uğruyor ve 'Hurmaları bitiştirmeyin (ikişer ikişer yemeyin). Zira Rasulullah (sav), (Aynı sofrada) kişinin arkadaşından izin almadan, iki hurmayı bitiştirmesini (ikişer ikişer yemesini) yasakladı' diyordu."
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân, ona İbn Aclân, ona Saîd el-Makburî, ona da Ebu Şüreyh el-Ka'bî, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Misafirlik, üç gündür. Misafire yapılacak lütuf ve ihsân (câize) bir gün bir gecedir. Bu bir günden sonra misafir için ne harcanırsa o, (ev sahibinin) sadakasıdır. Misafirin ev sahibi bunalıncaya kadar orada kalması caiz değildir.” [Tirmizî dedi ki] Bu konuda Âişe ve Ebu Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Mâlik b. Enes ve Leys b. Sa'd, Saîd el Makburî'den de bu hadisi rivayet etmişlerdir. Tirmizî: Bu hadis, hasen-sahîhtir. Ebu Şüreyh el Huzâî, Ka'bî ve el-Adevî nisbelerine de sahiptir. İsmi: Huveylid b. Amr'dır. "La yesvî ındehû [لاَ يَثْوِى عِنْدَهُ]" cümlesinin manası, misafir ev sahibini sıkıntıya sokacak şekilde orada uzun süre kalması demektir. “Harac [الْحَرَجُ]” kelimesinin anlamı ise, “darlık, sıkıntı” demektir, “hattâ yuhricehû [حَتَّى يُحْرِجَهُ]” cümlesinin manası, misafir ev sahibini daraltıp bunaltıncaya kadar orada kalmaz demektir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr, onlara Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Ata b. Ebu Meymûne, ona Ebu Râfi', ona Ebu Hureyre, (T) Bize Ubeydullah b. Muâz, ona babası, ona Şu'be, ona Ata b. Ebu Meymûne, ona Ebu Râfi', ona Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Zeyneb'in ismi Berre idi. O kendisini temize çıkarıyor/övüyor, denildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ona Zeyneb ismini verdi." Hadisin lafzı, İbn Beşşâr'ın dışındaki adı geçen diğer ravilere aittir. İbn Ebu Şeybe 'Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be rivayet etti.' demiştir.
Bize Hasan b. Ali el-Hallâl, ona İbn Nümeyr, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Âişe şunu rivayet etti: "Süt amcam, yanıma girmek için izin istedi. Rasulullah'a (sav) danışmadan kendisine izin vermeyi kabul etmedim. Rasulullah (sav); 'Yanına girebilir. Zira o, senin amcandır.' buyurdu. Ben de; 'Beni kadın emzirdi, kadının kocası değil ki!' dedim. Rasulullah (sav); 'O, senin amcandır, yanına girebilir.' buyurdu." Ebu İsa şöyle dedi: "Bu, hasen-sahih bir hadistir. Hz. Peygamber'in (sav) ashabından olan bazı ilim ehline ve daha başkalarına göre uygulama, bu hadise göredir; onlar süt emme ile mahremiyeti kabul etmişlerdir. Bu konuda temel delil, Hz. Âişe'nin rivayet ettiği bu hadistir. Bazı ilim ehli de süt emmeden dolayı erkeğin mahremiyetini kabul etmemişlerdir. Ancak birinci görüş, daha sahihtir."
Açıklama: Hadiste geçen Lebenü'l-fahl'den kasıt süt emziren kadının, sütünün gelmesine sebep olan kocasıdır. Bu koca ile kadından süt emen çocuk arasında bir mahremiyetin olup olmaması noktasında farklı görüşler sözkonusudur. Tirmizi'nin ifade ettiğinine göre ashâbdan bir çoğu ve aralarında dört mezhep imamalarının bulunduğu diğer pekçok alim sütün babaya ait olduğunu, dolayısıyla süt emen ile süt baba arasında mahremiyetin gerçekleşeceğini söylemişler. Bu konudaki delil de Hz. Aişe'den gelen sözkonusu rivayettir. Az da olsa bazı selef alimleri de bu süt emme, baba ile süt emen arasında mahremiyet oluşturmaz demişlerdir.
Bize Ebu Salih Hakem b. Musa, ona Şuayb -yâni İbn İshak-, ona Hişam b. Urve, ona Urve b. Zübeyr ile Fatıma bt. Münzir b. Zübeyr şöyle demişlerdir: Esma bt. Ebu Bekir, Abdullah b. Zübeyr'e hamile iken hicret etti. Kuba'ya geldiğinde Kuba'da Abdullah'ı doğurdu. Doğumdan sonra ona tahnik (yiyeceği ezip bebeğin damağına sürmek) için Rasulullah'ın (sav) yanına geldi. Rasulullah (sav) çocuğu ondan alarak kucağına aldı. Sonra kuru hurma getirmelerini istedi. Hz. Aişe, 'Biz hurmayı buluncaya kadar bir müddet aradık.' demiştir. Rasulullah (sav) hurmayı çiğnedi. Sonra çocuğun ağzına koydu. Bebeğin midesine ilk giren şey Rasulullah'ın (sav) tükrüğü oldu. Sonra Esma, şunu anlatmıştır: Rasulullah (sav) çocuğa elini sürüp, dua etti ve ona Abdullah ismini verdi. Daha sonra yedi veya sekiz yaşında iken Rasulullah'a (sav) bey'at etmeye geldi. Bunu ondan Zübeyr talep etmişti. Rasulullah (sav) onun kendine doğru geldiğini görünce gülümsedi, çocuk da ona bey'at etti.