Giriş

Bize Amr en-Nâkıd ve Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona ibnü'l Münkedir, ona Câbir b. Abdullah şöyle demiştir: Bizden bir adamın erkek çocuğu dünyaya geldi. Adını Kasım koydu. Biz de ona 'Sana Ebü'l-Kasım künyesini vermeyiz ve saygılı davranmayız.' dedik. Bunun üzerine o kişi Hz. Peygamber'e (sav) geldi ve bu durumu anlattı. Hz. Peygamber de (sav) "Oğluna Abdurrahman ismini ver!" buyurdu.


    Öneri Formu
5521 M005595 Müslim, Âdâb, 7

Bize Yahya b. Yahya ve Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, onlara Mu'temir b. Süleyman, ona Rükeyn, ona babası, ona Semura b. Cündeb şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) kölelerimize şu dört ismi vermemizi yasakladı. Bunlar Eflah, Rebâh, Yesâr ve Nâfi'dir."


    Öneri Formu
5528 M005599 Müslim, Âdâb,10

Bize Amr en-Nâkıd ve İbn Ebu Ömer -lâfız Amr'a aittir-, onlara Süfyân, ona Talhaoğullarının azatlısı Muhammed b. Abdurrahman, ona Küreyb, ona İbn Abbas şöyle demiştir: "Cüveyriye'nin ismi Berre idi. Hz. Peygamber (sav) onu Cüveyriye'ye çevirdi. 'Birisi Berre'nin yanından çıktı' denilmesinden hoşlanmıyordu." İbn Ebu Ömer'in Küreyb'ten rivayet ettiği hadiste Küreyb, 'İbn Abbas'tan işittim.' ifadesini kullanmıştır.


    Öneri Formu
5541 M005606 Müslim, Âdâb,16

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Züheyr b. Harb, bu ikisine el-Mukri, -Ebu Bekir, adı geçen el-Mukri'i Ebu Abdurrahman el-Mukri şeklinde tanıttı- ona Said b. Ebu Eyyub, ona Ubeydullah b Ebu Cafer, ona Abdurrahman b. el-A'rec, ona Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kimseye reyhan takdim (hediye) edilirse onu geri çevirmesin. Zira reyhan hafif, kokusu güzeldir."


    Öneri Formu
6538 M005883 Müslim, el-Elfaz mine'l Edeb ve Gayrihâ, 20

Bize Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr rivayet ettiler ve şöyle dediler: Bize İsmail –İbn Cafer-, Alâ’dan, o babasından, o da Ebu Hureyre’den (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Sadaka hiçbir malı eksiltmez. Bir kul birisini affettiğinde Allah bu yüzden ancak onun değerini artırır. Bir kimse Allah için tevazu gösterirse Allah onun makamını yükseltir."


    Öneri Formu
9139 M006592 Müslim, Birr ve Sıla, 69

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Züheyr b. Harb, bu ikisine el-Mukri, -Ebu Bekir, adı geçen el-Mukri'i Ebu Abdurrahman el-Mukri şeklinde tanıttı- ona Said b. Ebu Eyyub, ona Ubeydullah b Ebu Cafer, ona Abdurrahman b. el-A'rec, ona Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kimseye reyhan takdim (hediye) edilirse onu geri çevirmesin. Zira reyhan hafif, kokusu güzeldir."


    Öneri Formu
278805 M005883-2 Müslim, el-Elfaz mine'l Edeb ve Gayrihâ, 20

Bize Ebu Velid Ahmed b. Abdullah el-Herevî, ona Muâz b. Muâz, ona İbn Avn, ona Amr b. Saîd, ona da Ebu Zür'a b. Amr b. Cerîr, Hayye bt. Ebu Hayye'nin şöyle anlattığını nakletti: Öğle vaktinin tam sıcağında bir adam yanımıza girdi. Ben de "Ey Allah'ın kulu! Nereden geldin?" dedim. Şöyle karşılık verdi: "Ben ve bir arkadaşım, aradığımız bir şey için geldik. Arkadaşım, aradığımız şeyin peşine gitti. Ben de gölgelenmek ve içecek bir şey içmek için (buraya) girdim. Bunun üzerine kalktım, biraz ekşi süt (lübeyne) aldım, -Hayye belki de "Bunun üzerine kalktım, ekşi ayran (dayha) aldım" dedi. -Ve ona (adama) ikram ettim. O da içti, ben de içtim. (Hayye) şöyle devam etti: "Onu dikkatle inceledim [Onu büyük bir ihtimal tanıdım]. Akabinde "Ey Allah'ın kulu! Sen kimsin?" dedim. O da "Ben Ebu Bekir'im" dedi. "Sen, Rasulullah'ın (sav) (namını) duymuş olduğum arkadaşı Ebu Bekir misin?" dedim "Evet" dedi. (Hayye) dedi ki: O zaman ben, Has'am [Benî Has'am yani Adnânîler'e mensup bir Arap kabilesi] ile yaptığımız savaşı, cahiliye döneminde birbirimizle yaptığımız harbi, Allah'ın getirdiği birliği, uyumu ve çadırların iplerini (bağlamasını, yani cemiyette birliği sağlamasını) zikrettim. -(Ahmed dedi ki; rivayetin bu yerinde) İbn Avn parmaklarını birbirine kenetlemiş, Muâz anlatmış, Ahmed de (parmaklarını) kenetlemişti. Sonra şöyle dedim: "Ey Allah'ın kulu! İnsanların bu durumunun ne zamana kadar (böyle devam edeceğini) sanıyorsun?" O da "Önderler dosdoğru yolda oldukları sürece!" diye cevap verdi. "Önderler ne (demek?)" diye sordum. O da "Seyyid görmedin mi? Hani obada olur da, (oba halkı) ona uyup itaat ederler. İşte bunlar dosdoğru yolda oldukları sürece." diye cevap verdi.


    Öneri Formu
36822 DM000216 Darimi, Mukaddime, 23

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona el-A’meş, ona Heyseme, ona da Ebu Huzeyfe Huzeyfe’nin şöyle dediğini rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yemek yemek üzere aynı sofrada bulunduğumuzda Rasulullah (sav) yemeğe başlamak üzere elini uzatmadıkça biz de uzatmazdık. Bir keresinde Hz. Peygamber (sav) ile birlikte aynı sofrada bulunuyorduk. Küçük bir kız çocuğu arkasından itelenircesine geldi. Elini yemeğe uzattı. Rasulullah (sav) de elini tuttu. (Yemeğe başlamasına mani oldu.) Sonra aynı şekilde bir bedevi geldi. Hz. Peygamber (sav) onun da elini tuttu (yemesine mani oldu.) Sonra da'Şeytan Allah'ın ismi anılmamak suretiyle yemeği kendisine helal kılmaya çalışır. O, (önce) yemeği kendisine helal kılmak için şu kız çocuğu ile geldi. Ben de onun elini tutup bırakmadım. Sonra aynı yemeği helal kılmak için şu bedevi ile geldi. Onun da elini tuttum. Canım kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki kız çocuğunun eliyle birlikte şeytanın eli de elimdeydi' buyurdu."


Açıklama: Hadiste geçen cariye kelimesinden kasıt küçük kız çocuğudur. Hadislerde geçen cariye kelimesi çoğunlukla küçük kız çocuğu anlamında kullanılmaktadır. Bazı çevirilerde bu hususa dikkat edilmeden köle kadın (أمة- إماء) anlamında tercüme edilmektedir. Bu da hadislerin yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır.

    Öneri Formu
4697 M005259 Müslim, Eşribe, 102

Bize Ebu Tahir, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr b. Haris, ona Bükeyr b. Eşec, ona da Büsr b. Said Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini rivayet etti: "Übey b. Ka'b'ın yanında bir meclisteydik. O esnada Ebu Musa el-Eşarî kızgın bir şekilde gelip durdu ve 'Allah için size soruyorum. Sizden biri Hz. Peygamber'in 'izin üç defa istenir. Verilirse içeri gir, verilmezse geri dön!' dediğini duydu mu?' diye sordu. Übey, 'Ne oldu?' dedi. Ebu Musa, 'Ben dün Hz. Ömer'in yanına girmek için üç defa izin istedim. Fakat bana izin verilmedi ve ben de geri döndüm. Sonra bugün tekrar onun yanına giderek dün geldiğimi, üç defa selam verdiğimi daha sonra da döndüğümü söyledim. Ömer, 'Seni duyduk ama o esnada meşguldük. Sana izin verilinceye kadar izin istemeye devam etseydin ya!' dedi. Ben de 'Hz. Peygamber'den duyduğum şekilde izin istedim' dedim. Ömer, 'Vallahi ya bana bununla alakalı bir şahit getirirsin ya da sırtını ve karnını acıtırım.' dedi. Bunun üzerine Übey b. Ka'b, 'Vallahi sana ancak yaşça en küçüğümüz şahitlik edecektir. Kalk ey Ebu Said!' dedi. Ben de kalkarak Ömer'in yanına gittim ve ona 'Hz. Peygamber'in böyle söylediğini işittim' dedim."


Açıklama: Konuyla ilgili bu hadisler Nur suresi 27-28. âyetlerin içeriği ile aynı manayı ifade etmektedir. İslamda bir eve veya özel bir mekâna girmeden önce izin isteme ve selam vermeye bağlanmıştır. İzin iseteme de üç defadır. Üç defa kapı vurulur veya zil çalınır. Mekân sahibi izin verirse selam verilerek içeri girilir, verilmez ise ısrar etmeden geri dönülür. İçeri girmeden önce izin istemenin meşruiyeti insanların mahremiyetlerini,özel hallerini korumaya matuftur. Önce selam mı yoksa izin mi isteneceğini noktada ihtilaf olsa da hadislerde selamın izin istemeden önce zikredildiği görülmektedir.

    Öneri Formu
5588 M005628 Müslim, Âdâb, 34

Bize Şeyban b. Ebu Şeybe, ona Süleyman b. Muğîra, ona Humeyd b. Hilal, ona da Ebu Râfi', Ebu Hureyre’nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Cüreyc bir manastırda ibadet ediyordu. Derken annesi geldi. Humeyd demiş ki: Rasulullah'ın (sav), (Cüreyc'in) annesi onu çağırdığı vakit, elini nasıl kaşının üstüne koyduğunu, sonra başını ona kaldırarak çağırdığını göstermesini Ebu Hüreyre'nin nasıl gös­terdiğini bize Ebu Râfi' tarif etti. Annesi şöyle demiş: 'Ey Cüreyc! Ben senin annenim, benimle konuş' Annesi (annesinin sözleri) o namazda bulunduğu ana denk gelmişti. Cüreyc 'Allahım! Biri annem, biri namazım' demiş ve namazını tercih et­miş. Bunun üzerine annesi dönmüş. Sonra ikinci defa tekrar gelerek 'Yâ Cüreyc! Ben senin annenim. Benimle konuş' de­miş. Cüreyc: 'Allahım! Biri annem, biri namazım' demiş ve (yine) namazını tercih etmiş. Annesi de 'Allahım! Şüphesiz bu Cüreyc benim oğlumdur. Kendisiyle konuştum, fakat o benimle konuşmayı kabul etmedi. Allahım! Ona fahi­şeleri göstermedikçe canını alma!' demiş. Humeyd: Annesi onun fahişe fitnesine düşmesi için dua etseydi, bu fitneye düşerdi, demiştir. Bir ko­yun çobanı onun (Cüreyc'in) manastırına sığınırmış. Derken köyden bir kadın çıkmış ve çoban bu kadınla zina etmiş. Kadın hamile kalmış ve bir oğlan doğur­muş. Kendisine 'Bu ne?' demişler. 'Şu manastırın sahibindendir' demiş. Bunun üzerine köylüler baltalarıyle, bel kürekleriyle gelmişler ve Cüreyc'e seslenmişler. Fakat onu namaz kılarken bulmuşlar. Bu sebeple onlarla konuşmamış. (Köylüler) Manastırını yıkmağa başlamışlar. Bunu görünce yanlarına inmiş. Kendisine 'Şu kadına sor!' demişler. O da gülümsemiş. Sonra bebeğin başını sıvazlayarak 'Senin baban kim?' demiş. Bebek 'Benim babam koyun çobanıdır' demiş. Köylüler çocuktan bunu işitince (Cüreyc'e) 'Senin manastırından yıktığımız yeri altın ve gümüşle bina ede­lim' demişler. O 'Hayır! Fakat siz onu eskisi gibi toprakla yapın' demiş. Sonra ma­nastıra çıkmış.


    Öneri Formu
8088 M006508 Müslim, Birr ve Sıla, 7