5008 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded (b. Müserhed el-Esedî), ona Bişr (b. Mufaddal er-Rakâşi), ona Şube (b. Haccâc el-Atekî), ona Muhammed b. Münkedir (el-Kuraşî), ona da Cabir b. Abdullah (ra) rivayet etmiştir: Babamın borcuyla ilgili olarak (yardımını istemek amacıyla) Rasulullah'a (sav) geldim ve kapıyı vurdum. "Kim o?" dedi. Benim şeklinde cevap verdim. Bunun üzerine Hz. Peygamber; "benim, benim (ne demek?)" dedi. Bu şekilde cevap verilmesinden hoşlanmamış gibiydi.
Açıklama: Rasulullah'ın (sav) 'benim' şeklindeki ifadeden hoşlanmamasının sebebi, kişinin bu ifadeyle kendini tanıtmış olmaması, böylece bir fayda sağlanmamış olmasıdır. Doğrusu, 'ben filan kişiyim' şeklinde kendini tanıtıcı bir ifade kullanılmasıdır. Dolayısıyla, hadiste günlük hayattaki insan ilişkileriyle ilgili önemli bir edebe işaret edilmektedir.
Bize Müemmel b. el-Fadl el-Harrani, onlara Bakiyye b. Velîd, ona Muhammed b. Abdurrahman, ona da Abdullah b. Büsr'ün şöyle dediğini rivayet etti: Hz. Peygamber birinin kapısına geldiği zaman kapının tam karşısında durmazdı. Bilakis kapının sağına ya da soluna çekilir ve (oradan) "es-Selamü aleyküm, es-selamü aleyküm" derdi. Çünkü o günlerde evlerin kapılarında perdeler yoktu.
Bize Yahya b. Eyyüb el-Mekabirî, ona İsmail b. Cafer, ona Muhammed b. Amr, ona da Ebu Seleme Nafi' b. Abdulharis'in şöyle dediğini rivayet etti: (Birgün) Rasulullah'la (sav) birlikte dışarı çıkıp bir bahçeye girdik. Bana, "kapıyı tut (da kimse izinsiz girmesin)" buyurdu. Hemen arkasından kapı çalındı. Kim o? dedim. (Nafi' b. Abdulharis sözlerine devam ederek bir önceki) hadisi rivayet etti. [Ebû Davud, Ebu Musa el-Eş'arî'nin hadisini kastederek şöyle dedi: Ebu Musa kapıyı çaldı.]
Bize Hüseyin b. Muaz, ona Abdula'lâ, ona Said, ona Katade, ona Ebu Râfi', ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Biriniz bir yemeğe davet edilir de o davete elçi olarak gönderilen kişiyle birlikte gelirse bu durum eve girmek için bir izindir." [Ebu Ali el-Lü'lüî şöyle dedi: Ebû Davud'un Katade, Ebu Rafi'den hiçbir hadis işitmemiştir dediğini duydum.]
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona da Amr b. Ebu Amr, İkrime'nin şöyle dediğini rivayet etti: Irak halkından bir grup İbn Abbas'a: Ey İbn Abbas! İçinde bulunan emirlerle emrolunduğumuz halde, hiç kimsenin kendisiyle amel etmediği Allah'ın (ac): "Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur..." (Nur, 24/58) ayeti hakkında görüşün nedir? diye sormuşlar. Ka'neb, (Abdullah b. Mesleme, bu ayeti kerimeyi sonunda yer alan) "O, hakkıyla bilendir ve hikmet sahibidir" (kısmına) kadar okudu. Bunun üzerine İbn Abbas cevap olarak şöyle dedi: Allah mü'minlere karşı çok yumuşak ve merhametlidir. Örtünmeyi sever. (Bu ayeti kerime nazil olduğu sıralarda) insanların evlerinde perdeler ve özel hazırlanmış (kilitli) odalar yoktu. Bazen hizmetçiler, çocuklar yahut da adamın (yanında, başkasından) öksüz kalmış kız çocuğu adam hanımı ile cinsi münasebette iken odasına girebiliyordu. İşte bu yüzden Allah (cc) bu açık saçıklık vakitlerinde onlara (içeri girmek için) izin istemeyi emretti. (Sonra da) onlara örtüyü ve birçok nimeti verdi. (Örtü ve nimetler verildikten sonra artık) bununla amel eden bir kimseyi görmedim. [Ebû Davud şöyle dedi: Ubeydullah ile Atâ rivayet ettikleri (bir önceki) hadis, bu hadisi zayıflatmaktadır.]
Bize İshak b. Süveyd er-Remlî, ona Nafi b. Yezid’'den işittiğimi zannediyorum diyerek İbn Ebu Meryem, ona Ebu Merhum, ona Sehl b. Muaz b. Enes, ona da babası, Rasulullah'tan (sav) bu mana ile (bir önceki hadisi) rivayet etti, sonra şunları ekledi; Sonra bir başkası geldi ve es-Selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu ve mağfiretuhu diye selam verdi. Rasulullah (sav); Kırk (sevap)" dedi ve şöyle buyurdu: "İşte faziletler bu şekilde (eklenen her kelime ile) artar."
Bize Yahya b. Habib b. Arabi, ona Ravh, ona İbn Cüreyc, ona Ziyad, ona Abdurrahman b. Zeyd'in azadlı kölesi Sabit, ona da Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini işittim demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Binek üzerinde olan yürüyene selam verir." Sonra hadisin geri kalanını nakletmiştir.
Bize Abbas el-Anberi, ona Esved b. Âmir, ona Hasan b. Salih, ona babası, ona Seleme b. Küheyl, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas Ömer'in şöyle dediğini rivayet etti: "Ömer, Hz. Peygamber odasında bulunduğu bir sırada yanına geldi. es-Selamu aleyke ya Rasulullah! es-Selamu aleyküm! Ömer (huzurunuza) girebilir mi? (diyerek izin istedi.)"
Bize Ebu Şeybe'nin iki oğlu Osman ve Ebu Bekir, onlara Ömer b. Sa'd, ona Süfyan, ona Dahhak b. Osman, ona Nafi', ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: "Peygamber (sav) küçük abdest bozarken bir adam çıkageldi ve O'na selam verdi. Rasulullah adamın selamını almadı." [Ebû Davud şöyle demiştir: İbn Ömer'den ve başkalarından rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) teyemmüm etmiş sonra o adamın selamını almıştır.]
Bize Müsedded b. Müserhed, ona Süfyan, ona ez-Zührî, ona da Ata b. Yezid el-Leysî'nin naklettiğine göre Ebu Eyyüb bir rivayette şöyle dedi: "Tuvalete gittiğinizde ne küçük ne de büyük abdestinizi giderirken kıbleye dönmeyiniz. Doğu veya batıya dönünüz." (Ebu Eyyüb devamla) Şam'a gittiğimizde tuvaletlerin kıbleye doğru inşa edildiğini gördük. Artık kıbleden farklı tarafa yönümüzü çeviriyor ve Allah'tan af diliyorduk. [İbn A'rabî şöyle dedi: Bize ez-Za'ferânî nakletti: Bize Süfyan b. Uyeyne bu isnadla ve aynı muhteva ile (manen) nakletti.]