5045 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Ala el-Hemdânî onlara İbn Nümeyr, ona İbnü’l-Ala, ona Hişam, ona da babası (Urve b. Zübeyr) Hz. Aişe’den şu rivayette bulunmuştur: Sa’d Hendek günü Kureyş’ten İbnü’l-Arika denilen bir adamın attığı okla kolundaki atar damarından (sefalik damar) yaralanmıştı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) mescidde onu yakından takip etmek için bir çadır kurdurdu. Hz. Peygamber, Hendek Savaşından döndüğünde silahını bırakıp gusül abdesti alınca Cebrail başındaki tozları silkeleyerek Hz. Peygamber’in yanına gelip şöyle dedi: “Sen silahı bıraktın ama vallahi biz bırakmadık! Onların karşısına çık!” Hz. Peygamber “Nereye?” diye sorunca da Cebrail, Kureyza oğullarını işaret etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Kureyza oğullarıyla savaştı. Savaşın sonunda Kureyzalılar Allah Rasulü’nün hükmüne teslim oldular. Hz Peygamber de onlar hakkındaki hükmü vermek üzere Sa’d'ı görevlendirdi. Sa’d “Ben onlardan eli silah tutanların öldürülmesine, çocuk ve kadınlarının esir edilmesine ve mallarının taksimine hükmediyorum!” dedi.
Açıklama: Hz. Peygamber’in hüküm vermek için Sa’dı seçmesinde Benî Kurayza kabilesinin muhasaranın ardından İslâm’dan önceki dönemde müttefikleri olan Sa'd b. Muâz’ın kendileri hakkında vereceği hükme razı olacaklarını beyan etmeleri de etkili olmuştur. Sa‘d ise Benî Kurayza’dan ve Hz. Peygamber’den söz aldıktan sonra kararını açıklamıştır. Sa’dın verdiği bu kararın Tevrat’a uygun olduğu (Tesniye, XX/10-15), Kur’an’da da Allah ve Resulüne savaş açan ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara verilecek cezalar arasında böyle bir hükmün bulunduğu (el-Mâide 5/33-34) görülmektedir. (konuyla ilgili bazı açıklamalar için bkz. TDV İslam Ansiklopedisi, KURAYZA (Benî Kurayza) md. )
Bana Züheyr b. Harb, ona Cerir, (T) Bize Ebu Küreyb, ona Ebu Muaviye, (T) Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe –hadis Ebu Bekir’in lafızlarıyla aktarılmıştır- ona Ebu Muaviye ve Veki’, onlara A’meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "(Hayat şartları) Sizden daha aşağı olanlara bakın! Sizden daha yukarıda olanlara bakmayın! Böylesi Allah'ın nimetini hor görmemeniz için daha uygundur." Hadisin Ebu Muaviyeden gelen tarikinde "Allah'ın nimeti" ifadesi yerine "Allah’ın size olan nimeti" ifadesi yer almaktadır.
Bize Muhammed b. Beşşar ve el-Hüseyin b. Ebu Kebşe el-Basri, onlara Yusuf b. Ya’kub es-Sedusi, ona Ebu Sinan el-Kasmeli eş-Şami, ona Osman b. Ebu Sevde, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kim bir hastayı veya bir din kardeşini Allah rızası için ziyaret ederse bir münadi ona şöyle seslenir: İyi ettin! Attığın adımlar hayırlı olsun, Cennetteki yerin güzel olsun." Ebu İsa [et-Tirmizî] şöyle demiştir: Bu hadis, hasen garibtir. (Hadisin ravilerinden) Ebu Sinan’ın adı, İsa b. Sinan’dır. Hadisin bir kısmı Hammad b. Seleme>Sabit>Ebu Rafi’>Ebû Hureyre>Hz. Peygamber tarikiyle de rivayet edilmiştir.
Bize Süfyan b. Vaki’, ona Ebu Yahya el-Himmânî, ona A’meş, ona da Yezid er-Rakkâşî, Enes b. Malik’in şöyle dediğini rivayet etti: Hz. Peygamber bir hastayı ziyaret etmek üzere yanına girdi. Hastaya “Canın bir şey çekiyor mu? Kurabiye yemek ister misin?” diye sordu. Hasta “Evet” deyince orada bulunanlar onun için kurabiye talep ettiler.
Bize Sadaka b. el-Fadl, ona İbn Uyeyne, ona da İsmail'in rivayet ettiğine göre eş-Şa'bî şöyle demiştir: Eğer bu adamlar Hz. Peygamber (sav) zamanında yaşasalardı Kur'an'ın tamamı "Sana sorarlar, sana sorarlar" şeklinde nazil olurdu.
Bana Malik'in Cabir b. Abdullah’tan rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle demiştir:"Bir kimse, hasta ziyaretine gidince, (ilâhi) rahmete gark olur. Yanında oturduğunda ise rahmetin içine yerleşir" dedi, ya da buna benzer bir ifade kullandı.
Bize Yunus b. Abdula’lâ es-Sadefî ve Amr b. Sevvad el-Âmirî, onlara Abdulllah b. Vehb, ona Amr b. el-Haris, ona da Sa’id b. el-Haris el-Ensârî, Abdullah b. Ömer'in şunları anlattığını rivayet etti: Bir defasında Sa’d b. Ubade bir hastalıktan dolayı rahatsız olmuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mes’ud ile birlikte Sa’d’ı ziyarete geldi. Hz. Peygamber, Sa’d’ın yanına geldiğinde onu baygın bir vaziyette gördü ve “Sa’d öldü mü?” diye sordu. Oradakiler “Hayır ey Allah’ın elçisi! Ölmedi” dediler. Hz. Peygamber (duygulanıp) ağladı. Rasulullah’ın (sav) ağladığını görünce, Orada bulunanlar da ağladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "İyi dinleyin! Şüphesiz, Allah gözyaşından ve kalpteki hüzünden dolayı azab etmez. Ancak bundan -diline işaret ederek- dolayı ya azab eder, ya da merhamet eder" dedi.
Bana Züheyr b. Harb, ona Cerir, (T) Bize Ebu Küreyb, ona Ebu Muaviye, (T) Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe –hadis Ebu Bekir’in lafızlarıyla aktarılmıştır- ona Ebu Muaviye ve Veki’, onlara A’meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "(Hayat şartları) Sizden daha aşağı olanlara bakın! Sizden daha yukarıda olanlara bakmayın! Böylesi Allah'ın nimetini hor görmemeniz için daha uygundur." Hadisin Ebu Muaviyeden gelen tarikinde "Allah'ın nimeti" ifadesi yerine "Allah’ın size olan nimeti" ifadesi yer almaktadır.
Bize Muhammed b. Beşşar ve el-Hüseyin b. Ebu Kebşe el-Basri, onlara Yusuf b. Ya’kub es-Sedusi, ona Ebu Sinan el-Kasmeli eş-Şami, ona Osman b. Ebu Sevde, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kim bir hastayı veya bir din kardeşini Allah rızası için ziyaret ederse bir münadi ona şöyle seslenir: İyi ettin! Attığın adımlar hayırlı olsun, Cennetteki yerin güzel olsun." Ebu İsa [et-Tirmizî] şöyle demiştir: Bu hadis, hasen garibtir. (Hadisin ravilerinden) Ebu Sinan’ın adı, İsa b. Sinan’dır. Hadisin bir kısmı Hammad b. Seleme>Sabit>Ebu Rafi’>Ebû Hureyre>Hz. Peygamber tarikiyle de rivayet edilmiştir.
Bize Abbas el-Anberî, ona Nadr b. Muhammed (el-Cüreşî el-Yemâmî), ona İkrime b. Ammâr, ona da İyas b. Seleme, babasının (Seleme b. Akva) şöyle dediğini rivayet etti: Ben yanında Hasan ve Hüseyin de varken Hz. Peygamberi, boz katırının üzerinde hücresine kadar götürdüm. (Torunlarının) biri önünde diğeri arkasında oturmuştu. Bu konuda İbn Abbâs ve Abdullah b. Cafer’den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa [et-Tirmizî] şöyle demiştir: “Rivayet bu vecihle, hasen-sahih- garîb bir hadistir”.