5045 Kayıt Bulundu.
Bize Süleyman b. Harb ve Musa b. İsmail, onlara Hammâd b. Seleme, ona Sâbit, ona Ebu Râfi', ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu "Bir adam, (başka) bir şehirde olan kardeşini ziyaret etmişti. Allah, o adamın geçeceği yol üzerine bir meleği gözcü göndermiş ve melek ona şöyle demişti 'Nereye gitmek istiyorsun?'. Adam 'Şu şehirdeki kardeşime', dedi. Melek 'Onun, senin üzerinde ödemekle yükümlü olduğun bir iyiliği var mı?' dedi. Adam 'Hayır, (yok)! Ben, onu (bir menfaat için değil), Allah için seviyorum' dedi. Melek şöyle dedi 'Ben, Allah'ın sana gönderdiği elçiyim. Sen o kardeşini sevdiğin gibi, Allah da seni sevdi.'"
Açıklama: Bir menfaat gözetmeksizin veya bir minnet altında kalmaksızın din kardeşini ziyaret etmenin fazileti ve mükâfatı Allah sevgisini ve rızasını kazanmaktır. Allah rızasını kazanmak da âhiretin ebedî saadet ve nimetini elde etmek demektir.
Bize İmrân b. Meysere, ona Hafs b. Ğıyâs, ona Eş'as, ona da Ebu Bürde b. Ebu Musa'nın rivayet ettiğine göre o (Ebu Bürde), şöyle demiştir "Abdullah b. Selâm'ın yanına oturdum." O (Abdullah b. Selâm), dedi ki "Sen gelip bizim yanımıza oturdun ama, biz de birazdan kalkıp gideceğiz." Ben de "Dilediğin zaman (gidersin)!" dedim. Bunun üzerine o (Abdullah b. Selâm) kalktı, ben de o, kapıya varana kadar onu takip ettim."
Açıklama: Bir arkadaşın yanına gidildiğinde, yanına gidilen kimsenin hemen ayrılıp gitmesi edeb ve nezakete uygun değildir. Sebepsiz yere olursa, ziyaretçiden nefret duyulduğunu ve ondan hoşlanılmadığını ihsas eden bir davranış olacağından, bundan sakınmak gerekir. önemli bir iş için veya verilen bir sözü yerine getirmek için kalkmak icab ettiği vakit, gelen misafirden izin istemek suretiyle onun gönlünü almak gerekir. Muvafakat ve anlayış havası içinde bu hareket yapılırsa, kardeşlik sevgisine halel verilmemiş olur. Diğer taraftan ayrılıp giden arkadaşı en az kapıya kadar uğurlamanın, nezaket ve terbiye açısından uygun olduğu da anlaşılmaktadır.
Bize Ebu Üsame, ona Avf, ona da Zürâre b. Evfâ, Abdullah b. Selâm'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) Medine'ye geldiğinde, insanlar (Onu karşılamak için) hızla ona doğru koştular, ve üç kez 'Rasulullah (sav) geldi!' (diye) seslenildi. Onu görmek için (gelen) insanların arasında ben de vardım. Rasulullah'ın (sav) yüzünü gördüğümde yüzünün bir yalancının yüzü olmadığını anladım. (Ondan) İşittiğim ilk şey, söylediği şu sözlerdir; "Ey insanlar! Selamı yayınız, yemek yediriniz, sıla-i rahim yapınız ve insanlar uyurken namaz kılınız ki esenlikle cennete giresiniz."
Bize Ebu Üsâme, ona Avf, ona da Zürâre b. Evfâ, Abdullah b. Selâm'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) Medine'ye geldiğinde, insanlar (Onu karşılamak için) hızla Ona doğru koştular, ben de Onun yanına gittim. Ona (sav) bakınca, yüzünün bir yalancının yüzü olmadığını anladım. (Ondan) İşittiğim ilk şey, şu sözleridir: "Ey insanlar! Selamı yayınız, sıla-i rahim yapınız, yemek yediriniz ve insanlar uyurken geceleyin namaz kılınız."
Bize Ebu Hüseyin b. el-Fadl el-Kattân, ona Abdullah b. Cafer b. Dürustüveyh, ona Yakub b. Süfyân, ona Muaz b. Avzillah el-Basrî, ona Avf el-A'râbî, ona da Zürâre b. Evfâ, Abdullah b. Selâm'ın şöyle dediğini rivayet etti. "Rasulullah (sav) Medine'ye geldiğinde, insanlar (Onu karşılamak için) hızla Ona doğru koştular ve 'Rasulullah (sav) geldi!' (diye) seslendiler." (Abdullah b. Selâm devamla şöyle) dedi; Onu görmek için (gelen) insanlar arasında ben de vardım. Rasulullah'ın (sav) yüzünü gördüğümde, yüzünün bir yalancının yüzü olmadığını anladım. Ondan işittiğim ilk şey şu sözleri oldu; "Ey insanlar! Yemek yediriniz, selamı yayınız, sıla-i rahim yapınız ve insanlar uyurken gece namaz kılınız ki esenlikle cennete giresiniz."
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Fudayl b. Ğazvân, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre bir adam [açlığı sebebiyle şikayette bulunarak] Hz. Peygamber'e (sav) geldi, Hz. Peygamber hanımlarına haber gönderdi, onlar da "Bizde sudan başka [yiyecek olarak verilecek] hiç bir şey yok!" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu adamı kim [yemek yedirmek üzere] alacak ya da misafir edecek?" buyurdu. Ensar'dan bir adam "Ben!" dedi. Bunun üzerinde [Ensar'dan olan adam] hemen onu evine götürüp hanımına dedi ki "Peygamber'in (sav) misafirine ikramda bulunalım!" Hanım şöyle cevap verdi "Çocuklar için olan azıktan başka yiyecek bir şeyimiz yoktur. Bunun üzerine adam hanımına "(Mevcut) yemeği hazırla, lambayı yak ve çocuklar akşam yemeği istedikleri zaman onları uyut!" dedi. (Adamın söylediği gibi) Hanım yemeğini hazırladı, lambayı yaktı ve çocuklarını uyuttu. Daha sonra kadın kalkıp lambayı düzeltir gibi yaparak onu söndürdü ve karı-koca her ikisi, sanki yemek yiyorlarmış gibi yaptılar. Böylece her ikisi geceyi aç geçirdiler. Sabah olunca, misafiri ağırlayan (Ensar'dan) adam, Hz. Peygamber'e (sav) gitti. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu "Sizin (senin ve hanımımın yaptığınız) işinizden Allah memnun oldu, (yahut hoşnut oldu) ve (bu davranışınız sebebiyle) Allah şu âyeti nâzil buyurdu "Kendileri ihtiyaç duysalar bile, (kardeşlerini) nefislerine (kendilerine) tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa, işte bunlar (azaptan) kurtulanlardır." (Haşr, 59/9)
Açıklama: Açlığı sebebiyle Hz. Peygamber'e gelip şikayette bulunanın Ebu Hüreyre olduğu ifade edilmektedir. Zaten ilgili hadiseyi anlatan ravi de Ebu Hüreyre'dir. Söz konusu olayı kendi adını zikretmeden anlatmıştır.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Züheyr b. Harb, onlara Cerîr, ona Süheyl, ona babası (Ebu Salih es-Semmân), ona Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir evlat babanın hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp azat ederse, babalık hakkını ödemiş olur." "İbn Ebû Şeybe rivayetinde "Evlat, babasının" şeklindedir.