5007 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Habib el-Hârisî, Asım b. Nadr et-Teymî ve Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî, onlara Mu'temir b. Süleyman, -hadisin lafızları İbn Habib'e aittir-, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Miclez, ona da Enes b. Malik şunu rivayet etti: Hz. Peygamber (sav), Zeyneb bt. Cahş ile evlendiği vakit insanları davet etti. İnsanlar yemek yediler ve ardından oturup sohbete daldılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) kalkmak için hazırlanıyor gibi yaptı; fakat insanlar oturmaya devam ettiler. Hz. Peygamber (sav) bu durumu görünce kalktı. O kalkınca insanlardan bazıları da kalktılar. Bu arada Asım ve İbn Abdüla'la, rivayet ettikleri hadiste; üç kişi oturmaya devam etti ilavesinde bulunmuşlardır. Bilahare Hz. Peygamber (sav) eve girmek üzere geri geldi; bir de baktı ki insanlar hâlâ oturuyorlar. Daha sonra onlar da kalkıp gittiler. Hemen gelip Hz. Peygamber'e (sav) onların ayrıldıklarını haber verdim. Bunun üzerine Hz. Peygamber geri geldi ve içeri girdi. Âdetim üzere ben de girecek oldum, fakat benimle kendisi arasına perde gerdi. Böylelikle Allah (ac); "ey iman edenler! Bir yemeğe davet edilmek üzere sizlere izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Davet edildiğiniz zaman da yemeğin hazır olacağı vakti bekler tarzda öncesinden gitmeyin" ayetini "muhakkak ki bu, Allah katında büyük bir günahtır" olan kısmına kadar indirdi. (Ahzab, 33/53)
Açıklama: Konuyla ilgili ayet şu şekildedir: "Ey:"Ey iman edenler! Bir yemeğe davet edilmek üzere sizlere izin verilmedikçe Peygamber’in evlerine girmeyin. Davet edildiğiniz zaman da yemeğin hazır olacağı vakti bekler tarzda öncesinden gitmeyin. Fakat davet edildiğiniz zaman (elbette) girin. Yemeği yiyince de dağılın; konuşma arzusuyla sohbete dalmayın. Kuşkusuz böyle yapmanız Peygamber’e sıkıntı vermekte ancak o, bunun söyleme konusunda sizden utanmaktadır. Oysa Allah hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Rasulünü üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük bir günahtır." (Ahzab, 33/53)
Bize Kuteybe b. Said, ona Cafer b. Süleyman, ona el-Ca'd Ebu Osman, ona da Enes b. Malik şunu rivayet etti: Rasulullah (sav) evlenip gerdek gecesine girmişti. Annem Ümmü Süleym tirit yemeği hazırlayıp bir kaba koydu. Bana, Enes! Bunu Rasulullah'a (sav) götür. Kendisine bunu sana annem gönderdi, onun sana selamı var ve Ya Rasulullah (sav) bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir söyle dedi. Ben de tirit yemeğini Rasulullah (sav) götürüp annemin sana selamı var ve Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir dediğini söyledim. Bana; "onu indir sonra da git şunları şunları ve karşılaştığın herkesi çağır" buyurdu ve birkaç isim söyledi. Rasulullah'ın (sav) ismini belirtiği ve karşılaştığım kimseleri çağırdım. –Hadisi Enes'ten dinleyen ravi- Ebu Osman, Enes'e; kaç kişiydiniz diye sordu. O da yaklaşık üç yüz kadardı dedi. Rasulullah (sav) bana; "Enes! Çömleği getir" buyurdu. Ardından Suffe mektebi ve Rasulullah'ın (sav) evi doluncaya kadar içeri girdiler. Allah'ın Rasulü (sav); "onar kişilik halka kurulsun ve herkes önünden yesin" dedi. Enes; hepsi de yemeğini yiyip doydular dedi. Böylece herkes doyuncaya kadar bir grup çıkıp bir grup da girdi. Bundan sonra Rasulullah (sav) bana; "yemeği kaldır" buyurdu. Ben de yemeği kaldırdım ama yemeği bıraktığımda mı yoksa kaldırdığımda mı daha çoktu bilemiyorum. Davetlilerden bazıları, Rasulullah'ın (sav) evinde oturup sohbete daldılar. Rasulullah da (sav) orada oturmuş, hanımı da yüzü duvara dönük bir vaziyette bulunuyordu. Bu davranışlarıyla Allah Rasulü'ne (sav) rahatsızlık vermişlerdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) oradan çıkıp diğer hanımlarının yanına uğrayarak onlara selam verdi. Sonra tekrar evine döndü. Oradakiler Rasulullah'ın (sav) geldiğini görünce O'na (sav), rahatsızlık verdiklerini anlayıp hemen kapıya koşarak oradan ayırıldılar. Ben orada bulunuyorken Allah'ın Rasulü (sav) geldi, perdeyi salıp içeri girdi. Çok zaman geçmeden Rasulullah (sav) yanıma geldi ve şu ayet nazil olmuştu: "Ey iman edenler! Nebî'nin evlerine size yemek yemek için izin verilmeden girmeyin. Yemek vaktini de beklemeye kalkışmayın ancak davet olunduğunuzda girin. Yemek yediğinizde söze dalmak için beklemeyin hemen dağılın; zira bu davranışın Nebî'yi rahatsız etmektedir" (Ahzab, 33/53). Rasulullah (sav), insanların yanına çıkıp onlara bu ayeti okudu. [el-Ca'd, Enes b. Malik'in; insanlardan önce bu ayetleri ilk duyan benim ve Nebî'nin (sav) hanımları da örtünmüşlerdir dediğini haber vermiştir.]
Bize Amr b. Muhammed en-Nâkıd, İshak b. İbrahim el-Hanzalî, Ubeydullah b. Saîd ve Muhammed b. Ebu Ömer el-Mekkî, onlara İbn Uyeyne, ona Amr b. Dînâr, ona da Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir: İbn Abbâs’a “Nevf el-Bikâlî, Hızır (as) ile arkadaşlık yapan Musa’nın İsrailoğullarına gönderilen peygamber Hz. Musa olmadığını söylüyor” dedim. İbn Abbâs “Allah düşmanı yalan söylemiş. Übey b. Ka’b’dan duyduğuma göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Hz. Musa (as) hutbe okumak için İsrailoğullarının arasında ayağa kalktı. Ona “insanların en bilgilisi kimdir?” diye sordular. O da “benim” dedi. Bunun üzerine Allah onu kınadı. Çünkü ilmi Allah’a havale etmemişti. Allah ona “iki denizin birleştiği yerde bulunan kullarımdan biri senden daha bilgilidir” buyurdu. Hz. Musa “ey Rabbim, onu nasıl bulabilirim?” diye sordu. Kendisine “ey Musa, bir sepetin için bir balık koy ve bunu sırtına al. Bu balığı nerede kaybedersen o zat oradadır” denildi. Hz. Musa yola çıktı. Yanında Yuşa b. Nûn adındaki hizmetçisi de vardı. Sonunda kayaya geldiler. Musa (as) ve hizmetçisi uyuyakaldılar. Sepetteki balık hareketlenip sepetten çıktı ve denize düştü. Allah o suyun akıntısını kesti ve su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Musa ve hizmetçisi şaşıp kalmıştı. Sonra yollarına gece gündüz devam ettiler. Hz. Musa’nın hizmetçisi ona haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa hizmetçisine “yemeğimizi getir, yolculuktan yorulduk” dedi. Emredildiği yere geçene kadar yorulmamıştı. Hizmetçi “gördün mü, kayaya geldiğimizde balığı unuttum. Ama onu bana ancak şeytan unutturdu. Denizde şaşılacak bir şekilde yol alıp gitti” dedi. Hemen izlerini takip edip geriye döndüler. Kendi izlerini takip ediyorlardı. Sonunda konakladıkları kayanın yanına geldiler. Musa orada üzeri örtülü bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır (as) ona “senin bu diyarda selam ne gezer” dedi. Hz. Musa ona “ben Musa’yım” deyince Hızır (as) “İsrailoğullarının Musa’sı mı?” diye sordu. Hz. Musa “evet” dedi. Hızır (as) ona “sen, benim bilmediğim, Allah’ın sana öğrettiği bir şey biliyorsun. Ben de senin bilmediğin Allah’ın bana bildirdiği bir şey biliyorum” dedi. Hz. Musa (as) “seni takip etsem sana öğretilenden bana öğretir misin?” diye sordu. Hızır (as) “sen benimle sabredemezsin. Bilgin olmadığın konuda nasıl sabredeceksin?” dedi. Hz. Musa (as) “Allah’ın izniyle benim sabredip senin emrine karşı çıkmadığımı göreceksin” dedi. Hızır (as) “öyleyse sana açıklayana kadar bana hiçbir şey sorma” dedi. Hz. Musa (as) “tamam sormam” buyurdu. Hızır ve Musa sahilde yürümeye devam ettiler. Yanlarına bir gemi uğradı. Gemidekilere o ikisini götürmelerini söylediler. Gemidekiler Hızır’ı (as) tanıdıklarından o ikisini ücretsiz olarak taşımayı kabul ettiler. Hızır (as) geminin tahtalarından birine yönelip onu söktü. Hz. Musa (as) ona “bizi karşılıksız olarak gemilerinde taşıyan insanlar boğulsunlar diye mi gemilerini batırdın. Gerçekten çok çirkin bir iş yaptın” dedi. Hızır (as) “ben sana, benimle beraber sabredemezsin dememiş miydim” dedi. Hz. Musa “unuttuğum için beni kınama ve gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu tutma” dedi. Sonra gemiden indiler. Sahilde yürürlerken çocuklarla oynayan bir oğlan gördüler. Hızır (as) çocuğun kafasından tutup kopardı ve onu öldürdü. Bunun üzerine Hz. Musa (as) “masum bir canı kısas hakkı olmadan haksız yere öldürdün mü? Gerçekten kınanacak bir şey yaptın” dedi. Hızır (as) “ben sana, benimle birlikte sabredemezsin dememiş miydim?” dedi. Hz. Musa (as) “bu imtihan birincisinden daha ağırdı” buyurdu ve “eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam bana eşlik etme. Artık özrün de sınırına vardım” dedi. Yollarına devam ettiler. Bir köye varıp köylülerden yiyecek istediler. Köylüler onları misafir etmekten kaçındılar. Bu sefer köyde yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır (as) o duvarı düzeltti. Hızır (av) eliyle kontrol ediyor ve “eğrilmiş” diyordu. Sonunda onu tamamen düzeltti. Hz. Musa (as) ona “kendilerine geldiğimizde bizi misafir etmeyen ve bizi doyurmayan bu topluluktan, istesen bu yaptığın iş için ücret alabilirdin” dedi. Hızır (as) “artık ayrılma vaktimiz geldi. Sabredemediğin şeyleri sana açıklayacağım” dedi." Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah, Musa’ya rahmet eylesin. Dilerdim ki sabredip Hızır’la birlikte gördüklerini bize de anlatsaydı." Ravi şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Birincisi Musa’nın unutması idi. Bir serçe gelip geminin kenarına kondu. Sonra denize gaga vurunca Hızır ona “benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmine göre şu serçenin denizden azalttığı su kadar azdır” dedi." Said b. Cübeyr şöyle demiştir: İbn Abbas şu ayeti okurdu: "Önlerinde bir hükümdar vardı ki, geminin hepsini gasp edip alacaktı." Şu âyeti de okurdu: "Çocuğa gelince o kafirdi."
Bize Amr b. Muhammed en-Nakıd, ona Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih, ona da İbn Şihab'ın rivayet ettiğine göre Enes b. Malik şöyle dedi: "İnsanlar içerisinde hicab ayetinin sebebi nüzulünü en iyi bilen kişi benim. Ubey b. Ka'b onu bana sorardı. Enes devamında şöyle dedi: Rasulullah (sav), Zeyneb bt. Cahş ile evlenip damat olarak sabahladı. Nitekim onunla Medine'de evlenmişti. Güneş yükseldikten sonra insanları yemeğe davet etti. Yemekten sonra Rasulullah (sav) oturmaya devam etti. Yemeğe gelmiş olan kişiler kalkıp gittikten sonra bazıları da onunla oturmaya devam ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) kalktı ve yürüdü. Ben de kendisiyle birlikte yürüdüm. Hz. Aişe'nin (r. anha) odasının kapısına kadar vardı. Sonra onların çıktıklarını zannetti. Geri döndü. Ben de kendisiyle birlikte geri döndüm. Bir de baktık ki onlar yerlerinde oturmaya devam ediyorlar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ikinci kez geri döndü, ben de onunla ikinci kez geri döndüm. Nihayet Hz. Aişe'nin (r. anha) odasının kapısına varınca tekrar geri döndü ve ben de kendisiyle birlikte tekrar geri döndüm. Baktık ki kalkmışlar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) benimle kendisi arasına bir perde gerdi ve Allah, hicab ayetini (Ahzab, 33/53) nazil etti."
Bize Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Nafi' (Mevla Abdullah b. Ömer), ona da (Abdullah) b. Ömer'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Düğün yemeğine davet edildiğinizde icabet edin."
Bize Muhammed b. Müsenna (el-Anezî), ona Halid b. Haris (el-Hüceymî), ona Ubeydullah (b. Ömer el-Adevî) ona Nafi' (Mevla b. Ömer) ona da (Abdullah) b. Ömer, Nebi'nin (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: "Düğün yemeğine davet edildiğinizde icabet edin." [Halid, Ubeydullah b. Ömer el-Adevi'ye göre davete icabetin zorunlu olması düğün yemeği ile ilgilidir demektedir.]
Bize (Muhammed) b. Nümeyr (el-Hemdânî), ona Ubeydullah (b. Ömer el-Adevî), ona Nafi' (Mevla İbn Ömer), ona da (Abdullah) b. Ömer Nebi'nin (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: "Düğün yemeğine davet edildiğinizde, icabet edin."
Bana Ebu Rabi' ve Ebu Kamil, o ikisine Hammad, ona Eyyüb; (T) Bize Kuteybe (b. Said es-Sekafi), ona Hammad (b. Zeyd el-Ezdî), ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona Nafi' (Mevlâ İbn Ömer), ona da (Abdullah) b. Ömer (el-Adevî) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: "Davet edildiğinizde davete icabet edin."
Bize Harun b. Abdullah (el-Bezzâz), ona Haccac b. Muhammed (el-Mesîsî), ona (Ebu Velid) İbn Cüreyc (el-Mekkî), ona Musa b. Ukbe (el-Kuraşî), ona Nafi' (Mevlâ İbn Ömer), ona da Abdulllah b. Ömer (el-Adevî) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: "Davet edildiğiniz zaman icabet ediniz." [Nafi' dedi ki: Abdullah b. Ömer, düğün daveti veya başka bir davete oruçlu iken dahi icabet ederdi.]
Bize Muhammed b. Hâlid b. Hidâş, ona İsmail b. Uleyye, ona Eyyûb; (T) Bize Ahmed b. Sâbit el-Cahderî ve Yahya b. Hakîm, onlara Abdülvehhâb, ona Eyyûb, ona Abdullah b. Ebu Müleyke, ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), "O, sana Kitab'ı indirendir. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir" âyetini "(Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar" (Âl-i İmrân, 3/7) kısmına kadar okuyup "Ey Aişe! (Müteşabih) konusunda mücadele edenleri gördüğünüzde işte onlar Allah'ın, kaplerini kaydırdığı kimselerdir! Onlardan sakının!" buyurdu.