Giriş

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Ala el-Hemdânî, o ikisine İbn Nümeyr, ona İbn Ala, ona Hişam, ona da babası (Urve b. Zübeyr) Hz. Aişe'den şu rivayette bulunmuştur: Sa'd Hendek günü Kureyş'ten İbnü'l-Arika denilen bir adamın attığı okla kolundaki atar damarından (sefalik damar) yaralanmıştı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) mescidde onu yakından takip etmek için bir çadır kurdurdu. Hz. Peygamber, Hendek Savaşından döndüğünde silahını bırakıp gusül abdesti alınca Cebrail başındaki tozları silkeleyerek Hz. Peygamber'in yanına gelip şöyle dedi: Sen silahı bıraktın ama vallahi biz bırakmadık! Onların karşısına çık! Hz. Peygamber; "nereye" diye sorunca da Cebrail, Kureyza oğullarını işaret etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Kureyza oğullarıyla savaştı. Savaşın sonunda Kureyzalılar Allah Rasulü’nün hükmüne teslim oldular. Hz. Peygamber de onlar hakkındaki hükmü vermek üzere Sa'd'ı görevlendirdi. Sa'd; ben onlardan eli silah tutanların öldürülmesine, çocuk ve kadınlarının esir edilmesine ve mallarının taksimine hükmediyorum dedi.


Açıklama: Hz. Peygamber’in hüküm vermek için Sa’dı seçmesinde Benî Kurayza kabilesinin muhasaranın ardından İslâm’dan önceki dönemde müttefikleri olan Sa'd b. Muâz’ın kendileri hakkında vereceği hükme razı olacaklarını beyan etmeleri de etkili olmuştur. Sa‘d ise Benî Kurayza’dan ve Hz. Peygamber’den söz aldıktan sonra kararını açıklamıştır. Sa’dın verdiği bu kararın Tevrat’a uygun olduğu (Tesniye, XX/10-15), Kur’an’da da Allah ve Resulüne savaş açan ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara verilecek cezalar arasında böyle bir hükmün bulunduğu (el-Mâide 5/33-34) görülmektedir. (konuyla ilgili bazı açıklamalar için bkz. TDV İslam Ansiklopedisi, KURAYZA (Benî Kurayza) md. )

    Öneri Formu
2561 M004598 Müslim, Cihad ve Siyer, 65

Bize Kurrân b. Temmâm, ona Muhammed b. Aclân, ona Saîd b. Ebu Saîd, ona da Ebu Hüreyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Sizden biriniz bir meclise girdiği zaman selam versin. Eğer oturmak isterse otursun ve kalktığında da yine selam versin. Çünkü ilk selam, son selamdan daha faziletli değildir."


Açıklama: İsnadı kavîdir.

    Öneri Formu
48006 HM007839 İbn Hanbel, II, 286

Bize Yahya, ona İbn Aclân, ona Saîd, ona da Ebu Hüreyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Sizden herhangi biriniz bir meclise geldiği zaman selam versin. Eğer oturmak isterse otursun. Sonra kalkıp ayrılmak istediğinde, meclistekiler oturmaya devam etseler bile yine selam versin. İçeri girerken verilen) ilk selam, (ayrılırken verilen) son selamdan daha evla değildir."


Açıklama: İsnad kavîdir. Muhammed b. Aclân'ın on küsür hadisini Müslim şevâhid bölümünde rivâyet etmiştir. Sünen sahipleri de onun hadislerini rivâyet etmektedirler. Kendisi sadûk la be'se bihidir.

    Öneri Formu
60318 HM009662 İbn Hanbel, II, 440

Bize Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Ebân, ona Enes veya Hasan, Hz. Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Bir kişi bir hastayı ziyaret eder, bir cenazeye katılır ve aynı gün oruç tutmaya muvaffak olursa, o akşam cennet ona vacip olur.” Hasan'ın nakline göre Rasulullah (sav) ashabına şöyle sordu: “Bugün hanginiz bir hasta ziyaret etti?” Ebu Bekir, 'Ben!' dedi. (Rasulullah (sav)) “Bugün hanginiz malından biraz sadaka verdi?” diye sordu. Ebu Bekir, 'Ben!' diye cevap verdi. (Rasulullah (sav)) “Bugün hanginiz bir cenaze merasimine katıldı?” dedi. Ebu Bekir, yine 'Ben!' diye cevapladı. (Rasulullah (sav)) “Hanginiz bugünü oruçlu geçirmeye niyet etti?” dedi. Ebu Bekir 'Ben!' karşılığını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “(Cennet) vacip oldu!” yani “(Ebu Bekir için) Cennet vacip oldu (kesinleşti)!” buyurdu.


Açıklama: Bu hadis, hayırlı amellerin önemini, bu amellerin bir arada yapılmasının faziletini ve Hz. Ebu Bekir’in (ra) bu konuda örnekliğini ortaya koymaktadır

    Öneri Formu
95793 MA006765 Musannef-i Abdurrezzak, III, 593

Bize Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona da Ebân, bir kişinin şöyle anlattığını rivayet etti: (Bir gün) Hz. Ali oğlu Hasan’ın yanına girdi. Hasan’ın yanında (Ebu Musa) el-Eş'arî vardı. Hz. Ali “Ey ihtiyar! Seni (buraya) getiren nedir?” diye sordu. O da “Yeğenimin hasta olduğunu duydum ve onu ziyaret etmek istedim.” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali, "İçimizdeki (his)ler (Rasulullah'tan (sav)) duyduklarımızı sana anlatmamızı engelleyemez.” dedi. (Sonra) ben Hz. Peygamber’i (sav) şöyle derken duydum diyerek devam etti: "Kim gündüz bir hastayı ziyaret ederse, akşama kadar yetmiş bin melek onun için dua eder. Kim gece bir hastayı ziyaret ederse, sabaha kadar yetmiş bin melek onun için dua eder."


Açıklama: Bu rivayet, hasta ziyareti yapmanın faziletini ve meleklerin hasta ziyaretini gerçekleştirenlere dua ve istiğfarda bulunduğunu ifade etmektedir. Bu rivayet, hasta ziyareti yapmanın faziletini ve meleklerin hasta ziyaretini gerçekleştirenlere dua ve istiğfarda bulunduğunu ifade etmektedir.

    Öneri Formu
95800 MA006767 Musannef-i Abdurrezzak, III, 594

Bize Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Câbir veya bir başkası Şa'bi'nin şöyle dediğini rivayet etti: "(Bir şeyler) bildiğini iddia eden ahmakların ziyaretinin hasta yakınlarına verdiği sıkıntı, hastalarının çektiği hastalıktan duydukları sıkıntıdan daha fazladır!"


Açıklama: Bu rivayette hasta ziyaretinin adabına işaret edilmekte ve hasta ziyaretine gelen bazı kimselerin bilinçsizce söylediklerinin ve sergiledikleri davranışlarının, hasta yakınlarını hayli zor durumda bırakabileceği belirtilmektedir.

    Öneri Formu
271629 MA006770-2 Musannef-i Abdurrezzak, III, 594

Bize Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona da güvendiği birisi şöyle rivayet etti: Amr b. Hureys, Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin’i hastayken ziyaret etmişti. Ziyaretinden sonra (yolda) Ali ile karşılaştı. Bunun üzerine Ali, Amr’a “Hüseyin’i mi ziyaret ettin?” dedi. Amr, “Evet!" cevabını verdi. “Ona karşı içinde taşıdığın (husumete) rağmen mi?” diye sordu. Amr şöyle cevap verdi: "Ey Hasan’ın babası! Sen kalpte olanları (insanların içindeki gizli niyetleri) ortaya çıkaramazsın." Bunun üzerine Hz. Ali, “Bu durum (senin niyetin), sana nasihat etmeme engel olamaz. Kim bir hastayı ziyaret ederse, ona yetmiş bin melek görevli kılınır ve bunlar, ertesi gün tekrar ziyarette bulunana kadar kendisine dua ve istiğfar ederler. Şayet (hastanın yanında) oturursa Cennet bahçelerinde (bir bahçede oturmuş) ve Allah'ın rahmetine kavuşmuş olur.” dedi.


    Öneri Formu
95804 MA006769 Musannef-i Abdurrezzak, III, 594

Bize Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Câbir veya bir başkası Şa'bi'nin şöyle dediğini rivayet etti: "(Bir şeyler) bildiğini iddia eden ahmakların ziyaretinin hasta yakınlarına verdiği sıkıntı, hastalarının çektiği hastalıktan duydukları sıkıntıdan daha fazladır!"


    Öneri Formu
95807 MA006770 Musannef-i Abdurrezzak, III, 594

Bize Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Ebân, ona Enes veya Hasan, Hz. Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Bir kişi bir hastayı ziyaret eder, bir cenazeye katılır ve aynı gün oruç tutmaya muvaffak olursa, o akşam cennet ona vacip olur.” Hasan'ın nakline göre Rasulullah (sav) ashabına şöyle sordu: “Bugün hanginiz bir hasta ziyaret etti?” Ebu Bekir, 'Ben!' dedi. (Rasulullah (sav)) “Bugün hanginiz malından biraz sadaka verdi?” diye sordu. Ebu Bekir, 'Ben!' diye cevap verdi. (Rasulullah (sav)) “Bugün hanginiz bir cenaze merasimine katıldı?” dedi. Ebu Bekir, yine 'Ben!' diye cevapladı. (Rasulullah (sav)) “Hanginiz bugünü oruçlu geçirmeye niyet etti?” dedi. Ebu Bekir 'Ben!' karşılığını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “(Cennet) vacip oldu!” yani “(Ebu Bekir için) Cennet vacip oldu (kesinleşti)!” buyurdu.


    Öneri Formu
272773 MA006765-2 Musannef-i Abdurrezzak, III, 593


    Öneri Formu
48926 HM005973 İbn Hanbel, II, 117