5007 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu’be, ona da Muhmmed b. Münkedir, Cabir b. Abdullah’ın (r.anhuma) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ben (bilincimi kaybetmiş bir halde) hasta yatarken, Hz. Peygamber (sav) benim yanıma gelmiş. Abdest almış ve üzerime abdest aldığı sudan dökmüş veya oradakilere 'Dökün' demiş. Kendime gelip gözümü açtığımda ona 'Benim kelâleden (kız kardeşlerimden) başka mirasçım yoktur. Bu durumda benim mirasım nasıl olacak?' diye sordum. Bu sorum üzerine ferâiz ayeti nâzil oldu."
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyân, ona da Muhammed b. Münkedir, Cabir'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav), hastalandığım zaman katıra ve ata binmeden gelir beni ziyaret ederdi."
Bize Kuteybe, ona Süfyân, ona da Zührî, Ebu Ümâme b. Sehl’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Medine’nin civarında yaşayan halktan bir kadın hastalanmıştı. Hz. Peygamber (sav), insanlar arasında hasta ziyaretini en iyi yapan kişiydi. 'Bu kadın vefat ederse bana haber verin' buyurdu. Kadın bir gece öldü, sahâbe de Hz. Peygamber'e (sav) haber vermeden onu toprağa verdiler. Sabah olunca Rasulullah (sav) kadını sordu. Kendisine 'Ey Allah’ın Rasulü! Seni uyandırmak istemedik (biz defnettik)' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), kadının kabrine gitti ve üzerine dört tekbir getirerek cenaze namazını kıldı."
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Şu'be, ona Hakem, ona da Abdullah b. Nâfi, Hz. Ali’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Geceleyin bir hastayı ziyaret eden kimseyle birlikte yetmiş bin melek daha yola çıkar. Bu melekler, sabaha kadar o ziyaretçi için Allah'tan (cc) af dilerler. Ayrıca o kimse için cennette hazırlanmış meyveler vardır. Sabahleyin hasta ziyaretinde bulunan kimseyle birlikte de yetmiş bin melek yola çıkar. Bu melekler de akşama kadar o ziyaretçi için Allah'tan (cc) af dilerler. O kimse için de cennette hazırlanmış meyveler vardır."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Hakem, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona da Hz. Ali, Hz. Peygamber'den (sav) önceki hadisle aynı manada bir hadis nakletmiştir. Fakat bu rivayetinde, o hadisin metninde geçen 'harîf' kelimesini zikretmemiştir. [Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisi Şu'be'nin rivayet ettiği gibi, Hakem Ebu Hafs'tan Mansur da rivayet etmiştir.]
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerîr, ona Mansur, ona da Hakem, Ebu Cafer Abdullah b. Nâfi'in (ki bu Nâfi, Hasan b. Ali’nin kölesidir demiştir) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "(Bir gün) Ebu Musa, Hz. Ali’nin oğlu Hasan'ı hastalandığı için ziyarete gelmişti." [Ebû Davud, hadisin devamını Osman b. Ebu Şeybe'nin rivayetine benzer şekilde (mana yoluyla) nakletmiş ve bu rivayetin, Hz. Ali vasıtası ile sahih olmayan bir yolla Hz. Peygamber’e (sav) isnat edildiğini belirtmiştir.]
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeylî, ona Haccâc b. Muhammed, ona Yunus b. Ebu İshak, ona da babası, Zeyd b. Erkam’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Gözlerimde bulunan bir ağrıdan dolayı hastayken, Hz. Peygamber (sav) benim ziyaretime gelmişti."
Bize İbn Kesîr, ona Süfyân, ona Mansur, ona Ebu Vâil, ona da Ebu Musa el-Eş'arî, Hz. Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Aç olanı doyurunuz, hastayı ziyaret ediniz ve esiri de özgürlüğüne kavuşturunuz." [Süfyan hadiste geçen 'el-ânî' kelimesinin esir anlamına geldiğini söylemiştir.]
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Süfyân, ona da İbnü'l-Münkedir, Câbir'in şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "Bir keresinde hastalanmıştım. Hz. Peygamber (sav), Ebu Bekir ile yaya olarak beni ziyarete gelmişler. Ben o sırada kendimde olmadığım için Hz. Peygamber'le (sav) konuşamamışım. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) abdest alıp suyundan üzerime serpince kendime geldim. Ona 'Ey Allah'ın Rasulü! Malımı ne yapayım? (Nasıl paylaştırayım?) Geride kalacak kız kardeşlerim var dedim. Bunun üzerine mirastan bahseden şu ayet-i kerime nâzil oldu: (Senden (geride kalan kız kardeşlerin mirasları konusunda) fetva isterler. De ki Allah (cc), babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor...) (en-Nisa 4/176)"
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Kesîr b. Hişâm, ona Hişâm ed-Destüvâî, ona da Ebu Zübeyr, Cabir'in şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "(Bir defasında) hastalanmıştım. Benim tam yedi kız kardeşim vardı. (Kendimde olmadığım bir zamanda) Hz. Peygamber (sav) yanıma gelip yüzüme üfürmüş. Bunun üzerine kedime geldim. Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü! Malımın üçte birisini kız kardeşlerime vasiyet edebilir miyim?' diye sordum. Hz. Peygamber (sav) 'Biraz daha artır' buyurdu. 'Malımın yarısını vasiyet etsem olur mu?' dediğimde, 'Yarıyı da geçebilirsin' buyurdu. Sonra beni bırakıp çıkıp giderken 'Ey Câbir! Bu hastalığından dolayı öleceğini sanmıyorum. Şüphesiz Allah (cc) miras ayetini indirdi ve kız kardeşlerine düşecek olan payı da açıkladı ve onlara mirastan üçte iki oranında pay ayırdı' buyurdu. Ebu Zübeyr’in nakline göre Câbir (Senden fetva isterler. De ki Allah (cc), babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor...) (en-Nisa 4/176) mealindeki ayet-i kerime, benim hakkımda inmiştir derdi."