4991 Kayıt Bulundu.
Bize Hişam Ebu Mervan ve Muhammed b. el-Müsenna mana itibari ile rivayet etti. Ona, Muhammed b. el-Müsenna, ona Velid b. Müslim, ona el-Evzai, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Es'ad b. Zürare, Kays b. Sa'd'ın şöyle dediğini rivayet etti: (Bir gün) Rasulullah (sav) bizi ziyaret için evimize gelmişti. "Esselamü aleyküm ve rahmetullah" dedi. (Babam) Sa'd, bu selamı sesini yükseltmeden yani alçak bir sesle aldı. Bunun üzerine ben, Rasulullah'a (sav) (evimize girmesi için) izin vermiyor musun? dedim. Babam, bırak, bize daha çok selam versin dedi. Hemen arkasından Rasul-i Ekrem (ikinci defa); "es-Selamü aleyküm ve Rahmetullah" dedi. (Babam) Sa'd, (bu selamı da yine) alçak sesle aldı. Sonra Allah'ın Rasulü (sav) (üçüncü defa), "Esselamü aleyküm ve rahmetullah" dedi. Sonra da dönüp gitti ve (babam) Sa'd de arkasından yetişip Ey Allah'ın Rasulü! Ben senin selamını işitiyordum, bize daha çok selam vermen için onu hafif bir sesle alıyordum dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, onunla dönüp geldi. (Babam) Sa'd da (yıkanması için) su ve sabun (getirilmesini) emretti. (Bunlar derhal getirildi ve Hz. Peygamber bunlarla) yıkandı. Sonra (babam) kendisine zâferanla veya alçehre ile boyanmış bir peştemal getirdi. (Hz, Peygamber de) ona sarındı. Sonra ellerini kaldırıp "Allahümmec’al salavâtike ve rahmeteke alâ âl-i Sa'd b. Ubade! (Allahım! Rahmet ve mağfiretini Sa'd b. Ubade ailesinin üzerine kıl" diye dua etti. Sonra biraz yemek yedi. (Oradan) ayrılmak isteyince (babam) Sa'd kendisine üzeri kadife (palan) ile donatılmış bir merkep yaklaştırdı. Rasulullah da (sav) ona bindi, (babam) Sa'd (bana), Ey Kays! (evine kadar) Hz. Peygamber'e eşlik et dedi. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem bana; "sen de bin!" buyurdu. Ben de (onu rahatsız etmemek için) kabul etmedim. Rasul-i Ekrem; "ya binersin ya da (evine) dönersin, (benimle yaya olarak gelip de yorulma)" dedi. Bunun üzerine (evime) dönüp gittim. [Hişam Ebu Mervan (bu hadisi) an Muhammed b. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürare şeklinde muan'an olarak rivayet etti.] [Ebû Davud dedi ki: Ömer b. Abdulvahid ile İbn Sema'a da bu hadisi Evzaî'den Kays b. Sa'd'ın ismini söylemeden mürsel olarak rivayet ettiler.]
Açıklama: Hadis metninde geçen "الورس" (el-vers) kelimesi, Kamus tercümesinde Asım Efendi tarafından Yemen zaferanı ve alçehre diye tercüme edildiğinden "alçehre" çevirisini almış bulunmaktayız. Bkz. Asım Efendi, Kamus-ı Okyanus, II, 304. Aynı metinde geçen "الغسل" (el-ğısl) kelimesi, yıkanılacak su ve çöğen otu gibi Arapların sabun olarak kullandıkları maddelere denilmektedir. Bu nedenle kelimeyi "su ve sabun" şeklinde tercüme ettik. Bkz. Asım Efendi, Kamus-ı Okyanus, III, 303.
Bize Muhammed b. Mahbûb, ona Ebu Avâne, ona Katâde, ona da Enes (T) Bana Halife, ona Yezid b. Zürey, ona Said, ona Katade'nin söylediğine göre Enes şöyle anlatmaktadır: Rasulullah (sav) bir Cuma günü Medine'de hutbe okurken, bir adam 'Yağmur yağmaz oldu! Rabbi'nden yağmur yağdırmasını isteyiver' dedi. Rasulullah (sav) gök yüzüne baktı. Biz de gökyüzünde hiç bulut görmüyorduk. Rasulullah (sav) (Rabbi'nden) yağmur istedi de peş peşe bulutlar ortaya çıktı. Sonra da öyle bir yağmur yağdı ki Medine'nin kanalları doldu sel olup taştı. Yağmur bir sonraki Cuma gününe kadar aralıksız yağmaya devam etti. Sonra bu adam veya bir başkası Rasulullah (sav) hutbe okurken kalktı ve 'Yağmur sularına gömüldük, Rabbi'ne dua et de yağmuru kessin' dedi. Rasulullah da (sav) güldü. Sonra da iki veya üç defa "Rabb'im üzerimize değil etrafımıza yağdır" diyerek dua etti. Bu duadan sonra bulutlar Medine'nin üzerinden sağa sola dağılmaya başladılar. Etrafımıza yağmur bırakıyorlar, fakat üzerimize bir damla yağmur bırakmıyorlardı. Allah, onlara Nebi'sinin (sav) (katında ne kadar) değerli (olduğunu) ve duasına icabet ettiğini gösteriyordu.
Açıklama: Anlaşılabildiği kadarıyla rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.
Bize Muhammed b. Mahbûb, ona Ebu Avâne, ona Katâde, ona da Enes (T) Bana Halife, ona Yezid b. Zürey, ona Said, ona da Katâde, ona da Enes şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) bir Cuma günü Medine'de hutbe okurken, bir adam 'Yağmur yağmaz oldu! Rabbinden yağmur yağdırmasını isteyiver' dedi. Rasulullah (sav) gök yüzüne baktı. Biz de gökyüzünde hiç bulut görmüyorduk. Rasulullah (sav) Rabbinden yağmur istedi ve peş peşe bulutlar ortaya çıktı. Sonra da öyle bir yağmur yağdı ki Medine'nin kanalları doldu sel olup taştı. Yağmur bir sonraki Cuma gününe kadar aralıksız yağmaya devam etti. Sonra bu adam veya bir başkası Rasulullah (sav) hutbe okurken kalktı ve 'Yağmur sularına gömüldük, Rabbine dua et de yağmuru kesilsin' dedi. Rasulullah da (sav) (bu duruma) güldü. Sonra da iki veya üç defa "Rabbim üzerimize değil etrafımıza yağdır." diyerek dua etti. Bu duadan sonra bulutlar Medine'nin üzerinden sağa sola dağılmaya başladı. Etrafımıza yağmur bırakıyorlar, fakat üzerimize bir damla yağmur bırakmıyorlardı. Allah, Nebi'sinin (sav) (kendi katında ne kadar) değerli (olduğunu) ve onun duasına icabet ettiğini onlara gösterdi.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân, ona Zührî, ona Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim ve Hamza, onlara da babaları (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Uğursuzluk üç şeyde; kadında, evde ve attadır." Ebu İsa et-Tirmizî şöyle demiştir: Bu, sahih bir hadistir. Zührî'nin ashabından bazıları hadisi, Hamza'dan değil de sadece Sâlim'den, o babasından (İbn Ömer'den), o da Hz. Peygamber (sav)'den rivayet etmişlerdir. Malik, bu hadisi Zührî'den rivayet etmiş ve 'Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim ve Hamza'dan, onlar da babalarından (İbn Ömer'den) rivayet etmiştir' demiştir. Aynı şekilde bu hadisi bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim ve Hamza, onlara da babaları (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber (sav)'den rivayet etmiştir. Bize Said b. Abdurrahman, ona Süfyân, ona Zührî, ona Salim, ona da babası (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber (sav)'den benzer şekilde rivayet etmiş (ancak), Said b. Abdurrahman bu isnatta Hamza'yı zikretmemiştir. Said'in rivayeti daha sahihtir. Çünkü Ali b. el-Medînî ve el-Humeydî, bu hadisi Süfyân'dan, o Zührî'den, o Salim'den, o da babasından (Abdullah b. Ömer) rivayet etmişler ve Süfyân'ın şu sözünü zikretmişlerdir: 'Zührî, bu hadisi bizlere sadece Salim vasıtası ile İbn Ömer'den rivayet etmiştir.' Malik b. Enes, bu hadisi Zührî'den rivayet edip 'Abdullah b. Ömer'in oğulları Hamza ve Salim'den, onlar da babalarından (Abdullah b. Ömer'den) rivayette bulundular' demiştir. Bu konuda Sehl b. Sa'd, Aişe ve Enes'den de hadis rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Eğer bir şeyde uğursuzluk olsaydı kadında, atta ve evde olurdu." Hakîm b. Muaviye'den nakledildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Uğursuzluk diye bir şey yoktur; uğur, evde, kadında ve atta olabilir." Bu şekilde bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. Ayyâş, ona Süleyman b. Süleym, ona Yahya b. Câbir et-Tâî, ona Muaviye b. Hakîm, ona da amcası Hakîm b. Muaviye, Hz. Peygamber (sav)'den rivayette bulunmuştur.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân, ona Zührî, ona Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim ve Hamza, onlara da babaları (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Uğursuzluk üç şeyde; kadında, evde ve attadır." Ebu İsa et-Tirmizî şöyle söylemiştir: Bu, sahih bir hadistir. Zührî'nin ashabından bazıları hadisi, Hamza'dan değil de sadece Salim'den, o babasından (İbn Ömer'den), o da Hz. Peygamber (sav)'den rivayet etmişlerdir. Malik, bu hadisi Zührî'den rivayet etmiş ve 'Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim ve Hamza'dan, onlar da babalarından (İbn Ömer'den) rivayet etmiştir' demiştir. Aynı şekilde bu hadisi bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Abdullah b. Ömer'in oğulları Sâlim ve Hamza, onlara da babaları (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber (sav)'den rivayet etmiştir. Bize Said b. Abdurrahman, ona Süfyân, ona Zührî, ona Sâlim, ona da babası (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber (sav)'den benzer şekilde rivayet etmiş (ancak), Said b. Abdurrahman bu isnatta Hamza'yı zikretmemiştir. Said'in rivayeti daha sahihtir. Çünkü Ali b. el-Medînî ve el-Humeydî, bu hadisi Süfyân'dan, o Zührî'den, o Salim'den, o da babasından (Abdullah b. Ömer) rivayet etmişler ve Süfyân'ın şu sözünü zikretmişlerdir: 'Zührî, bu hadisi bizlere sadece Salim kanalıyla İbn Ömer'den rivayet etmiştir.' Malik b. Enes, bu hadisi Zührî'den rivayet edip 'Abdullah b. Ömer'in oğulları Hamza ve Salim'den, onlar da babalarından (Abdullah b. Ömer'den) rivayette bulundular.' demiştir. Bu konuda Sehl b. Sa'd, Aişe ve Enes'den de hadis rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğu da rivayet edilmiştir: "Eğer bir şeyde uğursuzluk olsaydı kadında, atta ve evde olurdu." Hakîm b. Muaviye'den nakledildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Uğursuzluk diye bir şey yoktur; uğur, evde, kadında ve atta olabilir." Bu şekilde bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. Ayyâş, ona Süleyman b. Süleym, ona Yahya b. Câbir et-Tâî, ona Muaviye b. Hakîm, ona da amcası Hakîm b. Muaviye, Hz. Peygamber'den (sav) rivayette bulunmuştur.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî; (T) Bize İsmail, ona kardeşi, ona Süleyman, ona Muhammed b. Ebu Atîk, ona İbn Şihâb, ona Ali b. Hüseyin, ona da Hz. Peygamber'in eşi Safiye bint Huyey şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) Ramazan ayının son on günü içinde mescitte itikaf halinde iken Hz. Safiye onu ziyaret etmiş ve yatsı vakti, onun yanında bir süre kalıp konuşmuştu. Ardından evine dönmek üzere kalkmış, Hz. Peygamber (sav) de onu eve götürmek için kalkmıştı. Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Seleme'nin odasının yanındaki mescit kapısına vardıklarında, oradan Ensar'dan iki kişi geçmiş ve Hz. Peygamber'e (sav) selam verdikten sonra hızlıca yürüyüp geçmişlerdi. Hz. Peygamber (sav) “Acele etmeyin. Yanımdaki (eşim) Safiye bint Huyey'dir” buyurdu. O İki ensarlı “Sübhanallah! Ey Allah'ın rasulü” dediler. Hz. Peygamber'in bunu söylemek durumunda kalması onlara ağır gelmişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “Şeytan insanoğlunun damarlarında kan gibi dolaşabilir. Sizin de kalbinize bir şey atmasından endişelendim” buyurdu."
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân, ona Zührî, ona Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim ve Hamza, onlara da babaları (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Uğursuzluk üç şeyde; kadında, evde ve attadır." Ebu İsa et-Tirmizî şöyle söylemiştir: Bu, sahih bir hadistir. Zührî'nin ashabından bazıları hadisi, Hamza'dan değil de sadece Salim'den, o babasından (İbn Ömer'den), o da Hz. Peygamber (sav)'den rivayet etmişlerdir. Malik, bu hadisi Zührî'den rivayet etmiş ve 'Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim ve Hamza'dan, onlar da babalarından (İbn Ömer'den) rivayet etmiştir' demiştir. Aynı şekilde bu hadisi bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Abdullah b. Ömer'in oğulları Salim ve Hamza, onlara da babaları (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber (sav)'den rivayet etmiştir. Bize Said b. Abdurrahman, ona Süfyân, ona Zührî, ona Salim, ona da babası (Abdullah b. Ömer), Hz. Peygamber (sav)'den benzer şekilde rivayet etmiş (ancak), Said b. Abdurrahman bu isnatta Hamza'yı zikretmemiştir. Said'in rivayeti daha sahihtir. Çünkü Ali b. el-Medînî ve el-Humeydî, bu hadisi Süfyân'dan, o Zührî'den, o Salim'den, o da babasından (Abdullah b. Ömer) rivayet etmişler ve Süfyân'ın şu sözünü zikretmişlerdir: 'Zührî, bu hadisi bizlere sadece Salim tarikiyle İbn Ömer'den rivayet etmiştir.' Malik b. Enes, bu hadisi Zührî'den rivayet edip 'Abdullah b. Ömer'in oğulları Hamza ve Salim'den, onlar da babalarından (Abdullah b. Ömer'den) rivayette bulundular.' demiştir. Bu konuda Sehl b. Sa'd, Hz. Aişe ve Enes'den de hadis rivayet edilmiştir. Bu konuda Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğu da nakledilmiştir: "Eğer bir şeyde uğursuzluk olsaydı kadında, atta ve evde olurdu." Hakîm b. Muaviye'den nakledildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Uğursuzluk diye bir şey yoktur; uğur, evde, kadında ve atta olabilir." Bu şekilde bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. Ayyâş, ona Süleyman b. Süleym, ona Yahya b. Câbir et-Tâî, ona Muaviye b. Hakîm, ona da amcası Hakîm b. Muaviye, Hz. Peygamber'den (sav) rivayette bulunmuştur.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî; (T) Bize İsmail, ona kardeşi, ona Süleyman, ona Muhammed b. Ebu Atîk, ona İbn Şihâb, ona Ali b. Hüseyin, ona da Hz. Peygamber'in eşi Safiye bint Huyey şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) Ramazan ayının son on günü içinde mescitte itikaf halinde iken Hz. Safiye onu ziyaret etmiş ve yatsı vakti, onun yanında bir süre kalıp konuşmuştu. Ardından evine dönmek üzere kalkmış, Hz. Peygamber (sav) de onu eve götürmek için kalkmıştı. Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Seleme'nin odasının yanındaki mescit kapısına vardıklarında, oradan Ensar'dan iki kişi geçmiş ve Hz. Peygamber'e (sav) selam verdikten sonra hızlıca yürüyüp geçmişlerdi. Hz. Peygamber (sav) “Acele etmeyin. Yanımdaki (eşim) Safiye bint Huyey'dir” buyurdu. O İki ensarlı “Sübhanallah! Ey Allah'ın rasulü” dediler. Hz. Peygamber'in bunu söylemek durumunda kalması onlara ağır gelmişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “Şeytan insanoğlunun damarlarında kan gibi dolaşabilir. Sizin de kalbinize bir şey atmasından endişelendim” buyurdu."