4991 Kayıt Bulundu.
Bize Yunus, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Ebu Bekir b. İshak b. Yesâr, ona Abdullah b. Urve, ona da Urve, Âişe'nin şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) Medine'ye hicret ettiğinde ashabından (muhacirlerden) birçoğu hastalandı. Ebubekir, Ebubekir’in azatlısı Âmir b. Fuheyre ve Bilal de hastalanmıştı. Hz. Âişe, onları ziyaret etmek için Hz. Peygamber’den (sav) izin istedi. Rasulullah (sav) da izin verdi. Âişe babası Ebubekir’e varıp 'Kendini nasıl hissediyorsun?' diye sorunca, Ebu Bekir 'Herkes ailesiyle (rahat bir şekilde) sabahlar. Halbuki ölüm onlara ayakkabılarının bağcığından daha yakındır' dedi. Daha sonra Âmir’e gidip nasıl olduğunu sordu. O da 'Ben ölümün acısını tatmadan onu buldum. Muhakkak ki korkak kişinin ölümü, onun hemen tepesindedir' dedi. Bilal’e gidip nasıl olduğunu sorunca, o da 'Mekke vâdîsinde etrafımı ızhir ve celil otları sararak bir gecelik olsun geceler miyim bir bilsem?' diye cevap verdi. Âişe dönüp onların söylediklerini Hz. Peygamber’e haber verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) de göğe bakarak 'Allah'ım! Bize Mekke'yi sevdirdiğin gibi Medine'yi de sevdir, hatta daha fazla sevdir. Buranın sa’ ve müddünü (ölçü ve tartı ile alınıp satılan mallarını) bizim için bereketlendir. Medine'nin vebasını (sıtmasını) Mehyea bölgesine taşı' diye dua etti. Mehyea’nın Cuhfe bölgesi olduğu iddia edilmiştir."
Açıklama: Hadis mütabileriyle birlikte sahihtir.
Bana babam, ona da İbn Abbas’ın azatlısı İkrime, İbn Abbas’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir Müslüman kafiri hastalandığında ziyaret eder ve ‘Geceyi nasıl geçirdin? Gününü nasıl geçirdin?’ diye onu teselli eder. Yanından çıktığında ise ‘Allah’ım onu helak et, Müslümanları ondan kurtar, onun vereceği sıkıntıya karşı Müslümanlara yardım et’ der.”
Açıklama: İbn Abbas bu rivayetinde muhtemelen, müslümanın kafir de olsa hasta ziyaretinin hakkını yerine getirmesi gerektiğini, o kişiye buğzetse de ziyaretine gittiğinde onu teselli etmesinin uygun olduğunu bildirmek istemiştir.
Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu’be, ona Süleyman, ona Ebu'd-Duhâ, ona da Mesrûk, Âişe’nin şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) bir hastayı ziyaret ettiğinde, eliyle hastayı mesheder ve 'Ey insanların Rabbi! Bu rahatsızlığı gider ve şifa ver. Şifa verici ancak sensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hasta üzerinde hiçbir hastalık izi bırakmasın' diye dua ederdi. Hz. Peygamber'in (sav) ölümü ile sonuçlanan hastalığı sırasında, hastalara yaptığı o duayı yapmak için elini tuttum. Hz. Peygamber (sav) elini elimden çekti ve 'Ya Rab! Beni bağışla! Beni refîk-i a'lâ ehlinden (Allah’a, cennete, peygamberlere, meleklerle birlikte) kıl' diye dua etti."
Bize Ebu Muaviye, ona A’meş, ona Müslim, ona da Mesruk, Âişe’nin şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) hasta ziyaretinde şu cümlelerle dua ederdi: 'Ey İnsanların Rabbi! Bu rahatsızlığı gider! Şifa ver. Şifa verici ancak sensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hasta üzerinde hiçbir hastalık izi bırakmasın.' Hz. Âişe sözlerine şöyle devam etti: Rasulullah'ın ölümü ile sonuçlanan hastalığında elini tutup meshetmeye ve o okuduğu duayı okumaya başladım. Hz. Peygamber elini elimden çekti ve 'Ya Rab! Beni bağışla. Beni refîka (Allah’a, cennete, peygamberlere ve meleklere) kavuştur' dedi." [Ravi Ebu Muaviye, Hz. Âişe’nin şu sözünü de nakletti: 'Bu, Rasulullah'tan duyduğum en son söz oldu.' İbn Cafer de hadisi şöyle nakletmiştir: Hz. Peygamber bir hastayı ziyaret edince ona eliyle mesheder ve 'Bu hastalığı gider...' diye dua ederdi.]
Bize İbn Nümeyr, ona Hişam, ona da babası Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Sa’d b. Ebu Vakkâs, Hendek savaşında Hibban b. el-Arika denen biri tarafından atılan okla koltukaltından yaralanmıştı. Hz. Peygamber (sav), yakından ziyaret edebilmek amacıyla onun için mescitte bir çadır kurdurdu."
Bize İbn Cafer, ona Şu’be, ona Süleyman, ona Ebu'd-Duhâ, ona da Mesrûk, Âişe’nin şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) hastayı ziyaret ettiğinde şu cümlelerle dua ederdi: 'Ey İnsanların Rabbi! Bu sıkıntıyı gider. Şifa ver. Şifa verici ancak sensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hasta üzerinde başka hiçbir hastalık izi bırakmasın.' Hz. Âişe sözlerine şöyle devam etmiştir: Rasulullah'ın (sav) ölümü ile sonuçlanan hastalığı ağırlaşınca, elini tutup meshetmeye ve o duayı okumaya başladım. Hz. Peygamber (sav) elini elimden çekti ve 'Ya Rab! Beni bağışla. Beni refika (Allah’a, cennete, peygamberlere ve meleklere) ulaştır' dedi." [Ravi Ebu Muaviye, Hz. Âişe’nin şu sözünü de nakletmiştir: 'Bu, Rasulullah'tan duyduğum en son söz oldu.' İbn Cafer ise rivayetinde şöyle demiştir: 'Hz. Peygamber bir hastayı ziyaret edince ona eliyle mesheder ve 'Bu hastalığı gider...' diye dua ederdi.']
Bize Hüseyin, ona Şeybân, ona Mansur, ona İbrahim, ona da Mesrûk, Âişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'e (sav) bir hasta getirildiğinde, şöyle dua ederdi: 'İnsanların Rabbi! Bu rahatsızlığı gider, şifa ver. Şifa verici ancak sensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hasta üzerinde hiçbir hastalık izi bırakmasın'."
Bize İbn Cüreyc, Süleyman b. Musa’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Aramızda herhangi bir akrabalık bağı olmamasına rağmen, Hristiyan çocuklarını hastalandıklarında ziyaret ederdik."
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyan, ona Ömer b. Muhammed, ona Gufre'nin azadlısı Ömer, o ensardan birinden, o da Huzeyfe (b. el-Yemân)'dan Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her ümmetin Mecusileri vardır. Ümmetimin Mecusileri de 'Kader diye bir şey yoktur' diyenlerdir. Hastalandıklarında onların ziyaretine gitmeyiniz. Öldüklerinde de cenazelerine iştirak etmeyiniz. Onlar deccalin taraftarlarıdır ve Allah bu kişileri deccal ordusuna dahil etse yeridir."
Bize Esved, ona Hammâd b. Zeyd, ona Hişâm, ona da babası, Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) hastalanınca, ashabı kendisini ziyaret etmek için huzuruna girdiler ve (namazda olduğunu görünce) ona ayakta dikilerek uydular. Hz. Peygamber (sav) onlara oturun diye işaret etti. Namazını bitirince de 'İmam kendisine uyulan kişi demektir. O tekbir aldığında siz de alınız, rükua eğildiğinde sizde eğiliniz. Namazını oturarak kıldığında sizler de oturarak kılınız. Ayakta namaz kıldığı zaman siz de ayakta kılınız' buyurdu."