8053 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Mansur, ona Süfyan, ona Zührî ona Said, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü oldu mu mescidin her bir kapısında melekler, cumaya gelenleri geliş sırasına göre yazarlar. İmam, (hutbeye) çıkınca defterler kapatılır ve (melekler) hutbeyi dinlerler. Cuma namazına ilk saatlerde gelenler bir deve, sonra gelenler sığır, sonra gelenler koç kurban etmiş sevabı kazanırlar." Ravi der ki: Hz. Peygamber (sav) tavuk ve yumurtaya varıncaya kadar (sırasıyla bir dizi sadaka) saydı.
Bize İbrahim b. Musa, ona İsa, ona Abdurrahman b. Yezid b. Cabir, ona Ata el-Horasanî, ona eşinin azatlısı Ümmü Osman, “Kûfe minberinde Ali'yi şöyle derken işittim” demiştir: "Cuma günü olduğunda şeytanlar bayraklarıyla birlikte pazarlara giderler ve insanlara 'terabis' veya 'rabais' (gönüllerini oyalayan şeyler) atarak onları (cuma namazından) alıkoymaya çalışırlar. Melekler ise sabahleyin cami kapılarında oturur ve (camiye gelen) insanları saatine göre, biri bir saat önce, diğeri iki saat önce gelen şeklinde kaydederler. Bu imam hutbeye çıkana kadar devam eder. Eğer bir kimse hutbeyi dinleme ve hatibi görme imkânı olan bir yere oturur, hutbeyi dinler ve boş söz söylemezse ona iki kat ecir yazılır. Eğer (hutbeyi) duyamayacağı bir yere oturur ve (buna rağmen) dinler ve boş söz söylemezse ona bir kat ecir yazılır. Eğer hutbeyi duyabileceği bir yere oturur ama (dinlemeyip) boş söz söylerse ona bir kat günah yazılır. Kim cuma günü arkadaşına 'Sus' derse, boş söz söylemiş olur. Kim boş söz ederse, onun o cumadan nasibi olmaz." Sonra Hz. Ali der ki: "Bu sözleri, Rasulullah (sav) söylerken işittim." [Ebu Davud der ki: Bu hadisi Velid b. Müslim, İbn Cabir’den rivayet etti ve "rabais" kelimesini kullandı, (senetteki raviyi de) hanımının mevlâsı Ümmü Osman b. Atiyye olarak zikretmiştir.]
Bize Hişam b. Ammar ve Sehl b. Ebu Sehl, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü caminin bütün kapılarında melekler hazır bulunur. Bunlar (camiye gelen) insanları, ilk gelen kişiyi birinci diye, ilk geliş sırasına göre kayıt altına alırlar. İmam (minbere) çıkınca defterlerini toplarlar ve hutbeyi dinlemeye başlarlar. Namaza erken gelen kişi deve kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen ise bir inek kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen ise koyun kurban etmiş gibidir." Hz. Peygamber tavuk ve yumurtayı sayana kadar (sevapları) sıraladı. Sehl rivayetinde şunu ekledi: Ondan sonra gelen ise sadece namaz için gelmiştir ve sadece namazın sevabını alır.
Bize Nasr b. Ali, ona Abdüla'lâ, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Eğar Ebu Abdullah, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü melekler mescidin kapılarına oturur ve Cuma namazına gelenleri kaydeder. İmam (hutbe irad etmek üzere minbere) gittiğinde melekler defterleri kapatır." [Ebu Hureyre der ki: Sonra Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurdu:] "Cumaya ilk giden kimse bir deve, sonra giden bir sığır, sonra giden bir koyun kurban etmiş gibi sevap kazanır. Ondan sonra giden bir kaz, ondan sonra giden bir tavuk, ondan sonra giden kimse de bir yumurta (sadaka vermiş gibi) sevap kazanır."
Bize Nasr b. Ali, ona Abdüla'lâ, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Ebu Hureyre'nin arkadaşı Eğar Ebu Abdullah, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü melekler mescidin kapılarına oturur ve Cuma namazına gelenleri kaydeder. İmam (hutbe irad etmek üzere minbere) gittiğinde melekler defterleri kapatır ve hutbeyi dinlemek üzere mescide girer. Cumaya ilk giden kimse bir deve kurban etmiş gibi, sonra giden kimse bir inek kurban etmiş gibi, ondan sonra giden kimse bir koyun kurban etmiş gibi, ondan sonra giden kimse bir kaz kurban etmiş gibi, ondan sonra giden kimse de bir tavuk kurban etmiş kimse gibi, ondan sonra giden kimse de bir yumurtayı ihtiyaç sahibi birine vermiş gibi (sevap kazanır.)"
Bize Hişam b. Ammar ve Sehl b. Ebu Sehl, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü caminin bütün kapılarında melekler hazır bulunur. Bunlar (camiye gelen) insanları, ilk gelen kişiyi birinci diye, ilk geliş sırasına göre kayıt altına alırlar. İmam (minbere) çıkınca defterlerini toplarlar ve hutbeyi dinlemeye başlarlar. Namaza erken gelen kişi deve kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen ise bir inek kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen ise koyun kurban etmiş gibidir." Hz. Peygamber tavuk ve yumurtayı sayana kadar (sevapları) sıraladı. Sehl rivayetinde şunu ekledi: Ondan sonra gelen ise sadece namaz için gelmiştir ve sadece namazın sevabını alır.
Bize Haccâc, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ebu Cemra, ona da İbn Abbas şöyle söylemiştir: Abdü'l-Kays heyeti Nebinin (sav) huzuruna gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü, bizler Rabia oğullarındanız. Bizlerle senin arana (sana ulaşmamıza) Mudar kafirleri engel olmaktadır. Bundan dolayı bizler sana ancak haram ayda gelebiliyoruz. Bize senden alıp öğreneceğimiz, geride bıraktıklarımızı da davet edeceğimiz bir şeyler söyle' dediler. O şöyle buyurdu: "Size dört şey emrediyor, dört şeyi de yasaklıyorum. Allah'a iman edip, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik etmeyi –eliyle şu şekilde gösterdi-, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi, aldığınız ganimetlerin beşte birini vermeyi emrediyorum. Sizlere dubbâ (kabağın içi oyularak yapılan kadeh), hantem (topraktan yapılmış çömlek), nakîr (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan fıçı), müzeffeti ( içi ziftle sıvanmış kap) yasak ediyorum. (Yani bu kaplara hurma veya üzüm şırası koyarak içki haline getirmeyi yasak ediyorum.)" Süleyman ve Ebu Numan, Hammâd'dan rivayetlerinde: "Allah'a iman demek Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet etmektir." demişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Süleyman b. Harb arasında inkita vardır.
Bize Haccâc, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ebu Cemra, ona da İbn Abbas şöyle söylemiştir: Abdü'l-Kays heyeti Nebinin (sav) huzuruna gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü, bizler Rabia oğullarındanız. Bizlerle sizin aranızda sana ulaşmamıza engel olan Mudar kafirleri var. Bundan dolayı bizler sana ancak haram ayda gelebiliyoruz. Bize senden alıp öğreneceğimiz, geride bıraktıklarımızı da davet edeceğimiz bir şeyler söyle' dediler. O şöyle buyurdu: "Size dört şey emrediyor, dört şeyi de yasaklıyorum. Allah'a iman edip, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik etmeyi –eliyle de şu şekilde gösterdi-, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi, aldığınız ganimetlerin beşte birini vermenizi emrediyorum. Sizlere dubbâ (kabağın içi oyularak yapılan kadeh), hantem (topraktan yapılmış çömlek), nakîr (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan fıçı), müzeffeti ( içi ziftle sıvanmış kap) yasak ediyorum. (Yani bu kaplara hurma veya üzüm şırası koyarak içki haline getirmeyi yasak ediyorum.)" Süleyman ve Ebu Numan, Hammâd'dan rivayetlerinde: "Allah'a iman demek Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet etmektir." demişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Fadl arasında inkita vardır.
Bize Haccâc, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ebu Cemra, ona da İbn Abbas şöyle söylemiştir: Abdü'l-Kays heyeti Nebinin (sav) huzuruna gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü, bizler Rabia oğullarındanız. Bizlerle senin arana (sana ulaşmamıza) Mudar kafirleri engel olmaktadır. Bundan dolayı bizler sana ancak haram ayda gelebiliyoruz. Bize senden alıp öğreneceğimiz, geride bıraktıklarımızı da davet edeceğimiz bir şeyler söyle' dediler. O şöyle buyurdu: "Size dört şey emrediyor, dört şeyi de yasaklıyorum. Allah'a iman edip, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik etmeyi –eliyle şu şekilde gösterdi-, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi, aldığınız ganimetlerin beşte birini vermeyi emrediyorum. Sizlere dubbâ (kabağın içi oyularak yapılan kadeh), hantem (topraktan yapılmış çömlek), nakîr (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan fıçı), müzeffeti ( içi ziftle sıvanmış kap) yasak ediyorum. (Yani bu kaplara hurma veya üzüm şırası koyarak içki haline getirmeyi yasak ediyorum.)" Süleyman ve Ebu Numan, Hammâd'dan rivayetlerinde: "Allah'a iman demek Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet etmektir." demişlerdir.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Abdullah b. Yezid ve Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı Ebu Nadr, onlara Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da müminlerin annesi Aişe'nin (r.anha) söylediğine göre, Rasulullah (sav) oturarak namaz kılar, oturduğu halde de Kur'an okurdu. Okumak istediği miktarı tamamlamaya yaklaşık otuz ya da kırk ayet kaldı mı ayağa kalkar, ayakta olduğu halde o miktarı okur, sonra rükû sonra secde yapardı. İkinci rekatta da böyle yapardı. Namazını bitirince bakar, eğer uyanık isem benimle konuşur uyuyor isem o da yan üstü uzanırdı.