7996 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Ubeyd el-Ğabari, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyûb ve Hişam, onlara Muhammed ona Enes b. Malik “Rasulullah (sav) namaz kıldıktan sonra hutbe verdi ve namazdan önce kurban kesmiş olanlara kurbanlarını yeniden kesmelerini emretti” dedi ve İbn Uleyye’nin hadisinin benzerini rivayet etti.
Açıklama: hadisin tam metni için M005079 numaralı hadise bakınız.
Bize Muhammed b. Ubeyd el-Ğabari, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyûb ve Hişam, onlara Muhammed ona Enes b. Malik “Rasulullah (sav) namaz kıldıktan sonra hutbe verdi ve namazdan önce kurban kesmiş olanlara kurbanlarını yeniden kesmelerini emretti” dedi ve İbn Uleyye’nin hadisinin benzerini rivayet etti.
Açıklama: hadisin tam metni için M005079 numaralı hadise bakınız.
Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Zübeyd el-Yâmî, ona Şa'bî, ona da Bera b. Azib şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Bugünümüzde ilk olarak yapacağımız iş namaz kılmaktır, sonra dönüp kurban keseriz. Kim böyle yaparsa o bizim sünnetimize isabet ettirmiş olur. Kim (namazdan önce) keserse şüphesiz ki o, aile halkına alelacele takdim ettiği bir et olur, onun kurban ile hiçbir alakası olmaz' buyurdu. Bu sırada Ebu Bürde b. Niyar kurbanını kesmiş bulunuyordu. Hz. Peygamber'e 'Yanımda bir yaşını bitirmiş (koyun)dan daha iyi bir oğlak var' dedi. Rasulullah (sav) 'onu kes ama senden sonra hiç kimse için yeterli olmayacaktır' buyurdu."
Bana Yahya b. Eyyûb, Amr en-Nâkıd, Züheyr b. Harb, onların hepsine – lafz Amr’a ait olmak üzere- İbn Uleyye, ona İsmail b. İbrahim, ona Eyyûb, ona Muhammed, ona Enes rivayet edip şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) kurban bayramı birinci günü 'Namazdan önce kurbanını kesmiş olan tekrar etsin' buyurdu. Bir adam ayağa kalkarak 'Ey Allah’ın Rasulü, bugün canın et çektiği bir gündür' dedi ve komşularının ihtiyacını söz konusu etti. Rasulullah (sav) da onu doğrular gibi oldu. Sonra adam 'Bir de yanımda iki et koyunundan daha çok hoşuma giden bir oğlak var onu kesebilir miyim' dedi. Rasulullah (sav) ona ruhsat verdi. Ama o ruhsat, ondan başkasını da kapsadı mı kapsamadı mı bilemiyorum. (Enes): 'Sonra Rasulullah (sav) iki koça yöneldi ve onları kesti. İnsanlar da birkaç koyuna kalkıp (kestiler) ve onları kendi aralarında dağıttılar' ya da 'kendi aralarında parçalayıp pay ettiler' dedi."
Bana Yahya b. Eyyûb, Amr en-Nâkıd, Züheyr b. Harb, onların hepsine – lafz Amr’a ait olmak üzere- İbn Uleyye, ona İsmail b. İbrahim, ona Eyyûb, ona Muhammed, ona Enes rivayet edip şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) kurban bayramı birinci günü 'Namazdan önce kurbanını kesmiş olan tekrar etsin' buyurdu. Bir adam ayağa kalkarak 'Ey Allah’ın Rasulü, bugün canın et çektiği bir gündür' dedi ve komşularının ihtiyacını söz konusu etti. Rasulullah (sav) da onu doğrular gibi oldu. Sonra adam 'Bir de yanımda iki et koyunundan daha çok hoşuma giden bir oğlak var onu kesebilir miyim' dedi. Rasulullah (sav) ona ruhsat verdi. Ama o ruhsat, ondan başkasını da kapsadı mı kapsamadı mı bilemiyorum. (Enes): 'Sonra Rasulullah (sav) iki koça yöneldi ve onları kesti. İnsanlar da birkaç koyuna kalkıp (kestiler) ve onları kendi aralarında dağıttılar' ya da 'kendi aralarında parçalayıp pay ettiler' dedi."
Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Zübeyd el-Yâmî, ona Şa'bî, ona da Bera b. Azib şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Bugünümüzde ilk olarak yapacağımız iş namaz kılmaktır, sonra dönüp kurban keseriz. Kim böyle yaparsa o bizim sünnetimize isabet ettirmiş olur. Kim (namazdan önce) keserse şüphesiz ki o, aile halkına alelacele takdim ettiği bir et olur, onun kurban ile hiçbir alakası olmaz' buyurdu. Bu sırada Ebu Bürde b. Niyar kurbanını kesmiş bulunuyordu. Hz. Peygamber'e 'Yanımda bir yaşını bitirmiş (koyun)dan daha iyi bir oğlak var' dedi. Rasulullah (sav) 'onu kes ama senden sonra hiç kimse için yeterli olmayacaktır' buyurdu."
Bize Asım b. Nadr et-Teymî, ona el-Mu'temir, ona Ubeydullah(T) Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona İbn Aclân, onlara Sumey, ona Ebu Salih, ona Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre (Bu rivayet Kuteybe'ye aittir) fakir muhacirler Rasulullah'a (sav) gelerek 'Malları çok olan kimseler yüksek dereceleri ve kalıcı nimetleri kazınıp gittiler' dediler. Allah Rasulü "Bu Nasıl oldu?" buyurdu. Fakir muhacirler 'Onlar bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyorlar. Diğer taraftan bizler sadaka veremediğimiz halde onlar sadaka verebiliyorlar, köle azat edemediğimiz halde köle azat edebiliyorlar' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Sizden öncekilerin (derecelerine) erişebileceğiniz hatta sizden sonra gelenleri geçebileceğiniz, sizin yaptığınızı yapanların dışında hiç hiç kimsenin sizin kazandığınız gibi sevap kazanamayacağı bir şeyi size öğreteyim mi?" buyurdu. Onlar 'Elbette, ey Allah'ın Rasulü dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Her bir namazdan sonra otuz üçer defa Subhanallah, Allahu Ekber ve Elhamdülilllah deyiniz" buyurdu. Ebu Salih rivayetinde dedi ki: Sonra fakir muhacirlerin Rasulullah'a (sav) gelerek 'Varlıklı kardeşlerimiz bizim yaptığımızı işittiler, onlar da yaptıklarımızın aynısını yaptılar' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İşte bu Allah'ın lütfudur, onu dilediği kimseye verir." Bu hadisi Kuteybe'den başkaları Leys'ten, o İbn Aclân'dan, o da Sümeyy'den şu ziyadeyle nakletmektedir: Ben yakınlarımdan birine bu hadisi zikrettim. O da bana 'Sen yanıldın' dedi. 'O ancak otuz üç defa sübhanallah, otuz üç defa elhamdülillah, otuz üç defa da Allahu ekber. dersin' dedi. Bunun üzerine ben Ebu Salih'e döndüm, ona bunu söyleyince o elimden tutarak: 'Allahu ekber, sübhanallah ve'l-hamdülillah, Allahu ekber subhanallah ve'l-hamdulillah, diye hepsini otuz üçer defa tamamlayıncaya kadar söylersin' dedi. İbn Aclân dedi ki; Ben bu hadisi Recâ b. Hayve'ye rivayet ettim. O da bana aynısını, kendisine Ebu Salih'in, ona Ebu Hüreyre'nin, Rasulullah'dan (sav) naklettiğini söyledi.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona, Ebu Davud et-Tayâlisî, ona Ebân b. Yezid, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Zeyd b. Sellâm, ona Ebu Sellâm, ona da Hâris el-Eş’arî, Nebi’den (sav) şuna yakın ve bu manada şu hadisi rivayet etmiştir: "Şüphesiz Allah (cc), Zekariya oğlu Yahya’ya (as), gereğince amel etmesi, İsrailoğullarına tebliğ edip onların da amel etmeleri için beş şeyi emretmişti: Yahya (as), neredeyse bu emri yerine getirmekte gecikecekken, İsa (as) ona şöyle dedi: 'Allah (cc) senden gereğince amel etmen, İsrailoğullarına da amel etmeleri için beş şeyi onlara emretmeni istemişti. Ya onlara, bu emirleri sen tebliğ edersin ya da ben yaparım.' Bunun üzerine Yahya (as), 'Eğer benden önce onları sen söyleyecek olursan, yerin dibine geçirilmekten yahut da azaba uğratılmaktan korkarım' deyip insanları Beyt’ül-Makdis’te topladı. Mescid ağzına kadar dolup taştı, hatta insanlar balkonlara çıktılar. Yahya dedi ki: 'Allah bana gereğince amel etmem, size de gereğince amel etmenizi bildirmek üzere, şu beş şeyi emretti: 'Onlardan ilki, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın O'na ibadet etmenizdir. Şüphesiz Allah’a ortak koşanın misali, kendi öz malından altın ya da gümüş mukabilinde bir köle satın alıp da ona 'Bu benim evim, bu da benim işimdir. Sen işini yap, bana da (kazandığından) öde' demesi, o kölenin ise çalışıp, ödemesini efendisinden başkasına yapması gibidir. Sizden hanginiz kölesinin böyle davranmasını arzu eder? Allah size namazı da emretti. Namaz kılarken sağa sola dönüp bakmayın. Zira Allah, kulu namazdayken yüzünü başka tarafa çevirmediği sürece, yüzünü kuluna çevirir. Size oruç tutmanızı da emrediyorum. Bunun misali ise, bir topluluk arasında olup, beraberinde herkesin kokusundan çok hoşlandığı içinde misk bulunan küçük bir kese taşıyan bir adama benzer. Şüphesiz oruçlu kimsenin ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Size sadaka vermenizi de emrediyorum. Bunun misali de şuna benzer: Bir adamı düşmanı esir alıp, elini boynuna bağlar ve boynunu da vurmak üzere onu herkesin önüne getirir. O adam onlara 'Ben az çok elimde ne varsa canımın fidyesi olarak verip kurtulmak istiyorum' der ve fidyeyle canını onların ellerinden kurtarır. Sizlere Allah’ı anmanızı da emrediyorum. Bunun misali de, düşmanın peşinden koşarak takip ettiği bir adama benzer. Bu kimse kaçarken, son derece sağlam bir kaleye ulaşır ve onlardan kendisini kurtarır. İşte kul da kendisini şeytandan ancak Allah’ı anmakla koruyabilir.” Nebi (sav) da şöyle buyurmuştur: "Ben de sizlere Allah’ın bana emretmiş olduğu şu beş şeyi emrediyorum: Dinleyip itaat etmek, cihad etmek, hicret etmek ve cemaatle birlikte bulunmak. Zira kim cemaatten bir karış kadar ayrılacak olursa, dönmesi durumu hariç, boynundan İslam’ın (güven) ipini çıkarmış olur. Cahiliyye davası güden kimse ise cehennemde diz üstü çökecektir. Bir adam 'Ey Allah’ın Rasulü! Namaz kılsa da oruç tutsa da mı?' diye sorunca, Rasulullah (sav) 'Namaz kılsa da oruç tutsa da!' buyurdu ve 'O halde ey Allah'ın kulları! Siz, sizleri müslümanlar, müminler olarak isimlendiren Allah’ın davasını güdünüz' buyurdu." [Ebu İsa dedi ki: Bu, hasen-sahih-garip bir hadistir. Ebu Sellâm el-Habeşî’nin adı Mamtûr'dur. Bu hadisi Ali b. el-Mübarek de Yahya b. Ebu Kesir’den rivayet etmiştir.]
Bize Asım b. Nadr et-Teymî, ona el-Mu'temir, ona Ubeydullah(T) Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona İbn Aclân, onlara Sumey, ona Ebu Salih, ona Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre (Bu rivayet Kuteybe'ye aittir) fakir muhacirler Rasulullah'a (sav) gelerek 'Malları çok olan kimseler yüksek dereceleri ve kalıcı nimetleri kazınıp gittiler' dediler. Allah Rasulü "Bu Nasıl oldu?" buyurdu. Fakir muhacirler 'Onlar bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyorlar. Diğer taraftan bizler sadaka veremediğimiz halde onlar sadaka verebiliyorlar, köle azat edemediğimiz halde köle azat edebiliyorlar' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Sizden öncekilerin (derecelerine) erişebileceğiniz hatta sizden sonra gelenleri geçebileceğiniz, sizin yaptığınızı yapanların dışında hiç hiç kimsenin sizin kazandığınız gibi sevap kazanamayacağı bir şeyi size öğreteyim mi?" buyurdu. Onlar 'Elbette, ey Allah'ın Rasulü dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Her bir namazdan sonra otuz üçer defa Subhanallah, Allahu Ekber ve Elhamdülilllah deyiniz" buyurdu. Ebu Salih rivayetinde dedi ki: Sonra fakir muhacirlerin Rasulullah'a (sav) gelerek 'Varlıklı kardeşlerimiz bizim yaptığımızı işittiler, onlar da yaptıklarımızın aynısını yaptılar' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İşte bu Allah'ın lütfudur, onu dilediği kimseye verir." Bu hadisi Kuteybe'den başkaları Leys'ten, o İbn Aclân'dan, o da Sümeyy'den şu ziyadeyle nakletmektedir: Ben yakınlarımdan birine bu hadisi zikrettim. O da bana 'Sen yanıldın' dedi. 'O ancak otuz üç defa sübhanallah, otuz üç defa elhamdülillah, otuz üç defa da Allahu ekber. dersin' dedi. Bunun üzerine ben Ebu Salih'e döndüm, ona bunu söyleyince o elimden tutarak: 'Allahu ekber, sübhanallah ve'l-hamdülillah, Allahu ekber subhanallah ve'l-hamdulillah, diye hepsini otuz üçer defa tamamlayıncaya kadar söylersin' dedi. İbn Aclân dedi ki; Ben bu hadisi Recâ b. Hayve'ye rivayet ettim. O da bana aynısını, kendisine Ebu Salih'in, ona Ebu Hüreyre'nin, Rasulullah'dan (sav) naklettiğini söyledi.
Bize Asım b. Nadr et-Teymî, ona el-Mu'temir, ona Ubeydullah(T) Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona İbn Aclân, onlara Sumey, ona Ebu Salih, ona Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre (Bu rivayet Kuteybe'ye aittir) fakir muhacirler Rasulullah'a (sav) gelerek 'Malları çok olan kimseler yüksek dereceleri ve kalıcı nimetleri kazınıp gittiler' dediler. Allah Rasulü "Bu Nasıl oldu?" buyurdu. Fakir muhacirler 'Onlar bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyorlar. Diğer taraftan bizler sadaka veremediğimiz halde onlar sadaka verebiliyorlar, köle azat edemediğimiz halde köle azat edebiliyorlar' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Sizden öncekilerin (derecelerine) erişebileceğiniz hatta sizden sonra gelenleri geçebileceğiniz, sizin yaptığınızı yapanların dışında hiç hiç kimsenin sizin kazandığınız gibi sevap kazanamayacağı bir şeyi size öğreteyim mi?" buyurdu. Onlar 'Elbette, ey Allah'ın Rasulü dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Her bir namazdan sonra otuz üçer defa Subhanallah, Allahu Ekber ve Elhamdülilllah deyiniz" buyurdu. Ebu Salih rivayetinde dedi ki: Sonra fakir muhacirlerin Rasulullah'a (sav) gelerek 'Varlıklı kardeşlerimiz bizim yaptığımızı işittiler, onlar da yaptıklarımızın aynısını yaptılar' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İşte bu Allah'ın lütfudur, onu dilediği kimseye verir." Bu hadisi Kuteybe'den başkaları Leys'ten, o İbn Aclân'dan, o da Sümeyy'den şu ziyadeyle nakletmektedir: Ben yakınlarımdan birine bu hadisi zikrettim. O da bana 'Sen yanıldın' dedi. 'O ancak otuz üç defa sübhanallah, otuz üç defa elhamdülillah, otuz üç defa da Allahu ekber. dersin' dedi. Bunun üzerine ben Ebu Salih'e döndüm, ona bunu söyleyince o elimden tutarak: 'Allahu ekber, sübhanallah ve'l-hamdülillah, Allahu ekber subhanallah ve'l-hamdulillah, diye hepsini otuz üçer defa tamamlayıncaya kadar söylersin' dedi. İbn Aclân dedi ki 'Ben bu hadisi Recâ b. Hayve'ye rivayet ettim. O da bana aynısını, kendisine Ebu Salih'in, ona Ebu Hüreyre'nin, Rasulullah'dan (sav) naklettiğini söyledi.