8039 Kayıt Bulundu.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammâd, ona Sabit, ona Ebu Râfi', ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kul, namaz kıldığı yerde namazı beklediği müddetçe (sevap bakımından) namazda gibidir. Melekler, o kula, yerinden ayrılana ya da abdestini bozana kadar Allah'ım onu bağışla, Allah'ım ona merhamet et" diye dua ederler. Ebu Hureyre'ye abdesti bozan nedir diye soruldu. O, sesiz ancak kokulu ya da sesli ve kokulu yellenmektir. dedi.
Açıklama: Abdesti neyin bozduğu sorusuna muhatab olanın Ebu Hureyre olduğuna dair bk. el-Aynî, Şerhu Süneni Ebi Davud, II, 384. ''يَفْسُو'' ve ''يَضْرِطُ'' fiilerinin anlamları için bk. Abdülmuhsin b. Hamd, Şerhu Sünen-i Ebi Davud, LXVI, 20.
Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona İbn Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) Hayber gazasından dönerken geceleyin uykumuz gelene kadar yol aldı. (Nihayet) dinlenmek için konakladı ve Bilal'e "Geceyi bizim için nöbetçi olarak geçir," buyurdu. Bilal ise (dayanamayıp) bineğine yaslanmış bir şekilde uyuya kaldı. Güneş (yüzlerine) vuruncaya kadar ne o, ne Hz. Peygamber (sav), ne de onun ashabından biri uyandı. Onların hepsinden önce uyanan Hz. Peygamber (sav) oldu. (Hemen) kalktı ve "Bilal!" diye seslendi. O, Hz. Peygamber'e Sen nasıl uykuya dayanamadıysan ben de öyle dayanamadım, anam-babam yoluna feda olsun Ya Rasulullah dedi. (Ordu), binekleri ile biraz yol aldılar. Ardından Hz. Peygamber (sav) abdest aldı ve Bilal'e (kamet getirmesini) emretti. Onlara sabah namazını kıldırdı. Namazı kılınca şöyle buyurdu: "Kim bir namazı unutursa hatırladığında kılsın. Zira Allah Teâlâ, hatırladığında namazı kıl," [Tâhâ, 20/14] buyurmuştur. (Hadisin ravilerinden) Yunus, İbn Şihâb'ın yukarıdaki ayeti bu şekilde (li'z-zikra-şeddi olarak) okuduğunu rivayet etti. (Ebu Davud'un hocası) Ahmed, Anbese, Yunus'tan li-zikrî (beni anmak için) şeklinde rivayet etti demiştir. Ayı şekilde Ahmed, kerâ (الْكَرَى) kelimesinin nuâs (uyumak) olduğunu ifade etmiştir.
Bize Musa b. İsmail, ona Ebân, ona Mamer, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Gaflete düşüp (namazı unuttuğunuz) yerden ayrılın." (Ravi devamla şöyle dedi:) Ardından Hz. Peygamber (sav) Bilal'e ezan okumasını emretti, o da ezan okudu (sonra) kamet getirdi. Hz. Peygamber (sav) de (sabah) namazını kıldırdı. [Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Malik, Süfyan b. Uyeyne, Evzaî ve Abdürrezzak, Mamer ile İbn İshak'tan rivayet edip Zührî'nin rivayet ettiği bu hadisteki gibi ezanın okunmasına dair bir şey zikretmediler. (Ayrıca) bu hadisi sadece Evzaî ve Ebân el-Attâr, Mamer'den muttasıl olarak rivayet etmişlerdir. (Diğerleri ise mürsel olarak rivayet etmişlerdir.)]
Bize Ka'neb, ona Malik, ona Ebu Zinad, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Melekler, sizden birine, abdestini bozmadan ya da yerinden kalkmadan namaz kıldığı yerde durduğu müddetçe Allah'ım onu bağışla, Allah'ım ona merhamet et! diye dua ederler."
Bize Yahya b. Habib el-Harisî, ona Halid b. Haris, ona Şu'be, ona Büdeyl, ona Ebu Âliye, ona da Abdullah b. Samit, Ebu Zer'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) uyluğuma vurarak: "Namazı vaktinden sonraya geciktiren bir topluluk arasında kalacağın zaman halin nice olacak? diye buyurdu. (Ravinin anlattığına göre) Ebu Zer Rasulullah'ın bu sözü üzerine : 'Böyle bir durumda ne yapmamı emir buyurursunuz?' diye sordu. Allah Rasulü; (sav): "Bu durumda sen namazı vaktinde kıl. Sonra işine git. Eğer sen hâlâ mescitteyken namaz için kamet getirilirse onlarla birlikte de namaz kıl." buyurdu.
Bize Züheyr b. Harb, ona İsmail b. İbrahim, ona da Eyyüb, Ebu Âliye el-Berrâ'nın şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ziyad namazı geciktirdi. O esnada Abdullah b. Samit yanıma geldi. Ona bir sandalye uzattım, üzerine oturdu. Sonra da ona İbn Ziyad'ın yaptığını anlattım. Dudağını ısırdı ve benim uyluğuma vurarak: Senin bana sorduğun bu soruyu ben de Ebu Zer'e sormuştum. Benim senin uyluğuna vurduğum gibi o da benim uyluğuma vurdu ve: Senin bana sorduğun gibi ben de Rasulullah'a (sav) (bu soruyu) sordum. Senin uyluğuna vurduğum gibi uyluğuma vurdu ve şöyle buyurdu: "Sen namazı vaktinde kıl. Eğer onlarla birlikteyken namaz kılınırsa sen de namaz kıl. ve: 'Ben zaten namaz kılmıştım. Bu sebeple yeniden kılmam' deme." buyurdu.
Bize Asım b. Nadr et-Teymî, ona Halid b. Haris, ona Şu'be, ona Ebu Ne'âme, ona Abdullah b. Samit, ona da Ebu Zer'in şöyle rivayet ettiğine göre, Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur: "Namazı vaktinden sonraya geciktiren bir topluluk arasında kalacağınız zaman haliniz –ya da senin halin- nasıl olacak? Bu durumda sen namazını vaktinde kıl. Sonra namaz için kamet getirilirse (ve sen hala oradaysan) onlarla birlikte de namaz kıl. Bu, sana ilave bir hayır olur."
Bize Ebu Ğassân el-Misma'î, ona Muaz – b. Hişam-, ona babası (Hişam b. Sember), ona da Matar (b. Tahmân), Ebu Âliye el-Berrâ'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Abdullah b. es-Samit'e: 'Cuma günleri bazı emirlerin (yöneticilerin) arkasında namazı kılıyoruz ama onlar namazı geciktiriyorlar.' dedim. Bunun üzerine (Abdullah) acıtacak şekilde uyluğuma vurdu ve: Ben de Ebu Zer'e bu konuyu sormuştum. O da benim uyluğuma vurmuştu ve şöyle demişti: "Ben Rasulullah'a (sav) bu konuyu sordum. 'iz namazı vaktinde kılınız. Onlarla (yöneticilerle) kıldığınız namazı da nafile sayınız' buyurdu." [Hadisin ravisi Abdullah'ın şöyle dediğini söylemiştir: Bana anlatıldığına göre Rasulullah da (sav) Ebu Zer'in uyluğuna vurmuş.]
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Veki', ona Süfyan; (T) Bize Ebu Bekir, ona Muhammed b. Bişr, ona Zekeriyya, o ikisine de Simak, Cabir b. Semure'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Nebi (sav) sabah namazını kıldıktan sonra, güneş iyice doğuncaya kadar namaz kıldığı yerde otururdu."
Bize Harun b. Maruf ve İshak b. Musa el-Ensarî, o ikisine Enes b. İyaz, -Harun'un rivayetinde 'bana İbn Ebu Zübab rivayet etti', el-Ensarî'nin rivayetinde ise 'bana Haris nakletti' şeklinde geçmektedir -, ona Ebu Hureyre'nin azadlısı Abdurrahman b. Mihran, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir beldede Allah'ın en sevdiği mekânlar, oranın mescitleridir, en sevmediği yerler ise pazarlarıdır."