784 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Menî', ona Ebu Ahmed ez-Zübeyrî, ona Ebu İsrâîl, ona Hakem, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona da Bilal, Hz. Peygamber'in (sav) kendisine şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ey Bilal, sabah namazı dışındaki namazların hiçbirinde 'tesvîb (ezan lafızlarına 'es-salâtü hayrun mine'n-nevm (Namaz uykudan hayırlıdır)' ifadesini ilave etmek)' yapma!" [Tirmizî şöyle demiştir: Bu konuda Ebû Mahzûre'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bilal'in hadisini sadece Ebu İsrâîl el-Mülâ'î'nin rivayeti ile biliyoruz. Ebu İsrail, bu hadisi Hakem b. Uteybe'den işitmemiştir. Bu hadisi Hasan b. Umâre vasıtasıyla Hakem b. Uteybe'den rivayet etmiştir. Ebu İsrâîl'in ismi, İsmail b. Ebu İshaktır. Hadis âlimleri mezdinde 'leyse hüve bi-zâke'l-kavî (o kadar da kuvvetli bir ravi değildir; biraz zayıftır)' bir kimsedir. Âlimler tesvib hususunda ihtilaf etmiştir. Bazıları: 'Tesvîb, (müezzinin) sabah ezanında 'es-Salâtü hayrun mine'n-nevm (namaz, uykudan daha hayırlıdır)' cümlesini söylemesidir' demiştir. İbn Mübârek ve Ahmed'in (b. Hanbel) görüşü de böyledir. İshak ise tesvîb hakkında bundan başka bir şey söylemiştir: '-Mekruh tesvîb-, insanların Nebî'den (sav) sonra ihdas ettikleri bir şeydir. Müezzinin ezan okuduğu zaman cemaatin henüz tam toplanmadığını grüp (biraz zaman kazanmak amacıyla) ezan ile kamet arasında 'namaz vakti girdi, haydi namaza, hadi kurtuluşa' demesidir.' Tirmizî şöyle demiştir: İshak'ın bahsettiği tesvîb, âlimlerin mekruh saydığı tesvîbdir. (Bazı insanlar) Nebî'den (sav) sonra ihdas ettikleri bir şeydir. İbn Mübârek ve Ahmed'in açıkladığı tesvîb ise, sabah ezanında müezzinin 'es-Salâtü hayrun mine'n-nevm (namaz, uykudan daha hayırlıdır)' demesidir. Doğr olan görüş de budur.Âlimler bu görüşü tercih etmiş ve onu görüş olarak benimsemişlerdir. Abdullah b. Ömer'in sabah namazında (ezanında) 'es-Salâtü hayrun mine'n-nevm (namaz, uykudan daha hayırlıdır)' dediği rivayet edilmiştir. Mücahid'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Abdullah b. Ömer ile mescide girdim. Ezan okunuyordu. Namaz kılmayı düşünüyorduk. Müezzin, (ezanı okurken) tesvîb yaptı. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer (hemen) mescitten çıkıverdi ve: 'Bizi bu bid‘atçinin yanından çıkar.' dedi. Orada namaz kılmadı. Tirmizî şöyle demiştir: Abdullah'ın hoşlanmadığı tesvîb, insanların daha sonraları ihdas ettikleri tesvîbdir.]
Açıklama: Tirmizî'nin hadisin akabinde bulunduğu değerlendirme esnasında kaydettiği ''...وَيُقَالُ لَهُ التَّثْوِيبُ أَيْضًا'' ifadesi tarafımızdan tam olarak anlaşılamamış; bu kısım, tercümeye, ''...buna aynı şekilde tesvîb de denir.'' şeklinde yansıtılmıştır.
Bize Ali b. Hucr, ona Velid b. Müslim, ona Muaviye b. Yahya es-Sadefî, ona ez-Zührî, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sadece abdestli olan ezan okuyabilir."
Açıklama: Rivayet munkatıdır. İbn Şihab ile Ebu Hureyre arasında inkıta' vardır.
Bize Ebu Bekir b. Nadr b. Ebu Nadr, ona Haccâc b. Muhammed, ona İbn Cüreyc, ona da Nâfi', İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Müslümanlar Medine'ye geldiklerinde toplanıyorlar ve (bunun için) namaz vakitlerini tahmin ediyorlardı. Zira onları (namaza) çağıracak kimse yoktu. Bir gün bu hususta konuştular. BazılarıY 'Hristiyanlar'ın çanı gibi bir çan edinin (edinelim)' dedi. Kimisi ise: 'Yahudiler'in borusu gibi bir boru edinelim (kullanalım)' tavsiyesinde bulundu. (Râvi İbn Ömer anlatmaya devam ederek şöyle dedi:) Ömer b. Hattab ise: 'Bir kişiyi görevlendirsek de, namaza çağırmak için seslense (nasıl olur)?' dedi. (Bunun üzerine) Rasulullah (sav): 'Ey Bilal! Kalk da namaza çağır' buyurdu." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadis, İbn Ömer'in hadisi olarak, hasen-sahih-garîb bir hadistir.]
Bize Bişr b. Muaz el-Basrî, ona İbrahim b. Abdülaziz b. Abdülmelik b. Ebu Mahzûre, ona da babası (Abdülaziz b. Abdülmelik) ve dedesi (Abdülmelik b. Ebû Mahzûre) birlikte, Ebu Mahzure'nin şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: "Rasulullah (sav) onu (Ebu Mahzure'yi) oturtmuş ve ezanı ona harf harf öğretmiş." (Hadisi babasından ve dedesinden nakleden) İbrahim, 'Bizim ezanımız gibi' dedi. (Hadisi İbrahim'den alan) Bişr, ona (İbrahim'e): 'Bana tekrar et' dedi. O da ezanı 'tercî (ezanı okuyan kişinin cümleleri önce içinden yahut kısık sesle sonra da yüksek sesle tekrar etmesi)' ile tekrarladı. [Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Mahzûre'nin ezan konusundaki bu hadisi, sahih bir hadistir. Ondan pek çok tarîk ile rivayet edilmiştir. Mekke'de amel (uygulama) buna göredir. Bu, Şâfiî'nin de görüşüdür.]
Bize Mahmud b. Gaylân, ona Abdürrezzak, ona Süfyan es-Sevrî, ona da Avn b. Ebu Cühayfe, babasının (Vehb b. Vehb es-Süvâî) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bilal'i ezan okurken gördüm. (Sağa sola) Dönüyordu ve ağzını bir o tarafa bir bu tarafa çeviriyordu. İki parmağı da kulaklarındaydı. Rasulullah (sav) ise (o esnada) kırmızı bir çadırdaydı. -Râvi hadisin lafzında şüpheye düşerek: '(Hadisi nakleden hocam) Zannedersem, 'deriden' olduğunu söyledi' dedi.- Bilal, (ezanı bitirdikten sonra) kısa bir mızrak ile Rasulullah'ın önüne geldi ve onu (sütre olarak) taşlık zemine dikti. Rasulullah (sav) da, ona doğru namaz kıldı. (Namaz esnasında) Önünden de köpek ve eşek geçiyordu. Üzerinde (Yemen işi) kırmızı bir elbise vardı. sanki Rasulullah'ın (sav) baldırlarının parıltısı sanki hâlâ gözlerimin önünde." (Hadisin ravilerinden) Süfyan, 'O elbisenin, kırmızı çizgileri olan bir elbise olduğunu zannediyoruz' dedi. [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Cuhayfe'nin bu hadisi, hasen-sahihtir. Âlimlerin ameli (görüşü ve uygulaması) buna göredir. Onlar, müezzinin ezan esnasında iki parmağını kulaklarına sokmasını müstehab görmüşlerdir. Bazı âlimler ise, kamet esnasında da iki parmağını kulaklarına sokmanın müstehap olduğunu söylemiştir. Evzâî'nin de görüşü böyledir. Ebu Cuhayfe'nin adı, Vehb b. Abdullah es-Süvâî'dir.]
Bize Kuteybe, ona Abdülvehhab es-Sekafî ve Yezid b. Zürey', ona Halid el-Hazzâ, ona da Ebu Kılâbe, Enes b. Malik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bilal'e ezanı çift, kameti ise tek (okuması) emredildi." [Ebu konuda İbn Ömer'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Enes'in bu hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Nebî'nin (sav) ashabından ve tabiînden bazı âlimerin görüşü bu yöndedir. Mâlik, Şâfi'î, Ahmed (b. Hanbel) ve İshâk da bu görüşü dile getirmiştir.]
Bize Ahmed b. Hasan, ona Mualla b. Esed, ona Abdulmün'im -o, kırba (su kabı) sahibi (su taşıyan, suculuk yapan) bir kişidir-, ona Yahya b. Müslim, ona Hasan ve Atâ, onlara da Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav), Bilal'e hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey Bilal, ezan okuduğun zaman, ezanını yavaş yavaş oku. Kamet getirdiğinde ise hızlı davran. Ezanın ile kametin arasında yemek yiyenin yemeğini, (bir şeyler) içenin de içeceğini bitireceği ve sıkışmış kimsenin tuvalet ihtiyacını gidereceği kadar bir vakit bırak. (Ashabım, sizler de) Beni görene dek (namaza) kalkmayın".
Bize Hennâd, ona Abde ve Ya'lâ b. Ubeyd, onlara Abdurrahman b. En'um el-İfrîkî, ona da Ziyad b. Nuaym el-Hadramî, Ziyâd b. Haris es-Sudâ'î'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) sabah namazında ezan okumamı emretti. Ben de okudum. Bilal kamet getirmek istedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: 'Sudâ'lı kardeş ezan okudu; ezanı okuyan kameti de getirir.' buyurdu." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu konuda İbn Ömer'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ziyad'ın hadisini, sadece el-İfrîkî rivayeti ile biliyoruz. el-İfrîkî ise, hadis âlimleri nazarında zayıftır. Yahya b. Said el-Kattân ve başkaları onu zayıf saymışlardır. Ahmed (b. Hanbel): 'Ben, el-İfrîkî'nin hadisini yazmam' demiştir. Tirmizî şöyle demiştir: Ben Muhammed b. İsmail'i (el-Buhârî), onun durumunu biraz kuvvetli sayarken (ravi olarak durumunu zayıflığın üzerinde değerlendirirken) gördüm. O (el-İfrîkî hakkında): 'Mukâribü'l-hadîs (rivayetleri makbul olmaya yakın, hadisine müsamaha gösterilebilir fakat tam sağlam olmayan bir râvidir)' demiştir. Âlimlerin büyük çoğunluğunun ameli (görüşü ve uygulaması) bu hadise göredir; 'ezan okuyan kameti de getirir' şeklindedir.]
Bize Yahya b. Musa, ona Abdürrezzâk, ona İsrâîl, ona da Simâk b. Harb, Cabir b. Semüre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah'ın (sav) müezzini, (ezandan sonra hemen) kamet getirmeyip (biraz) beklerdi. Nihayet Hz. Peygamber'in (sav) çıktığını görünce namaz (için) kameti getirirdi." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Cabir b. Semüre'nin bu hadisi, hasen-sahih bir hadistir. İsrâîl'in Simâk'tan rivayet ettiği hadisini ise, sadece bu tarikten bilmekteyiz. Bazı âlimler de bu yönde görüş beyan etmiştir; 'Müezzin, ezanda '(zamanı hakkında) tasarruf hakkına sahiptir; imam da, kamette daha yetkilidir.' demişlerdir.]
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Vekî', ona Süfyan, ona Halid el-Hazzâ, ona da Ebû Kılâbe, Malik b. Huveyris'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben ve amcamın oğlu, Rasulullah'ın (sav) geldik. Bize şöyle buyurdu: "Yolculuğa çıktığınızda ezan okuyun, kamet getirin. En büyüğünüz de imam olsun" [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. İlim ehlinin büyük çoğunluğunun ameli (görüşü ve uygulaması) bu hadise göredir. Onlar, yolculukta ezan okumayı (gerekli gören görüşü) tercih etmişlerdir. Bazı âlimler ise: '(Yolculukta) Kamet yeterlidir. Ezan, sadece insanları toplamak isteyenler için gerekli' demişlerdir. İlk görüş daha sahihtir. Ahmed (b. Hanbel) ve İshak da bu görüştedir.]