450 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Yezid b. Zürey', ona Yunus (b. Ubeyd), ona da Ziyad b. Cübeyr şöyle demiştir: (Abdullah) b. Ömer ile birlikteydim. Bir adam ona şöyle bir soru sordu: "Ben yaşadığım müddetçe her salı veya çarşamba günü oruç tutmak için adak adadım. Kurban bayramı gününde (oruç adadağım) bu güne denk geldim. (Ne yapmalıyım?)." Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: "Allah adağın yerine getirilmesini emretmiştir. (Hz. Peygamber (sav) tarafından) kurban bayramı gününde oruç tutmaktan nehyedildik" dedi (ve hükmünü söylemedi). Bu sefer o şahıs sorusunu tekrar etti. İbn Ömer de bir şey eklemeksizin aynı sözün bir benzerini söyledi.
Açıklama: Bu rivayetten İbn Ömer'in fetvâ verirken nasların zâhiriyle yetindiği ve kıyasla hüküm vermekten çekindiği anlaşılmaktadır. Ancak böyle bir adakta bulunan kişinin ne yapacağı da sonuçta bir hükme bağlanmalıdır. Fakîhlerden bazıları bayram günü oruç tutmayacağı gibi kazasının da gerekmediğini söylemişlerdir. Zira o güne denk gelen adak Ramazan'a denk gelen gibi geçersiz sayılır. Bir kısmı ise bu adağın geçerli olduğunu, ancak bayram günü oruç tutmak yasaklandığı için kazasını yapacağını söylemişlerdir. (bk. Nevevî, el-Mecmû',8/482) Kanaatimizce Ramazan'a denk gelenin kazası gerekmeyeceği gibi bayram gününe denk gelenin de kazası gerekmez.
Bize Hennâd ve Kuteybe, onlara Ebu Ahvas, ona Ziyâd b. İlâka, ona da Amr b. Meymûn, Âişe'nin şöyle rivayet ettiğini nakletmiştir: "Nebî (sav), ramazan ayında (hanımlarını) öperdi." [Tirmizî bu hadis hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: 'Bu konuda Ömer b. Hattâb, Hafsa, Ebu Said, Ümmü Seleme, İbn Abbas, Enes ve Ebu Hureyre'den de hadis nakledilmiştir. Âişe hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Nebî'nin (sav) ashabından olan ve diğer ilim ehli kimseler, oruçlunun (hanımını) öpmesi konusunda ihtilaf etmiştir. Hz. Peygamber'in (sav) ashabından bir kısmı, yaşlı kimsenin (hanımını) öpmesine ruhsat tanımış, ancak gençler için oruçlarının sakatlanacağı endişesi ve cinsel münasebet şevkinin onlarda daha fazla olması sebebiyle, bu ruhsatı onlara tanımamışlardır. İlim ehlinden bazısı da öpmenin oruçlunun sevabını azaltacağını, ancak orucunu bozmayacağını söylemişler; oruçlu kimsenin kendisine hakim olduğunda (hanımını) öpebileceğini, kendisine güvenemediğinde ise orucunu sakatlamamak için öpmemesi gerektiğini benimsemişlerdir. Bu, Süfyân es-Sevrî ve Şâfiî'nin görüşüdür.']
Bize Muhammed b. Yusuf, ona İbn Uyeyne, ona ez-Zührî, ona Sâlim, ona da babası (İbn Ömer), rivayeti Hz. Peygamber'den (sav) naklen şöyle rivayet etmiştir: "Bilal, (sabah) ezanını geceleyin okur. Sizler İbn Ümmü Mektûm ezan okuyana dek (sahurda) yiyin ve için."
Bize Kuteybe b. Said, ona Bekir b. Mudar, ona Amr b. Hâris, ona Bükeyr (b. Abdullah), ona Seleme'nin mevlâsı olan Yezid (b. Ebu Ubeyd), ona da Seleme b. Ekva şöyle rivayet etmiştir: "(Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakiri doyuracak kadar fidye versin) [Bakara, 2/184] ayeti nazil olunca, bundan sonraki ayet inip de bu ayeti nesh edinceye kadar, içimizden oruç tutmayıp fidye vermek isteyen kimseler öyle yaptılar."
Bize Musa b. İsmail, ona Ebân, ona Katâde, ona İkrime, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "(Ayetin ifade ettiği hüküm), hamile ve emziren kadın için sabit olup (neshedilmemiştir)."
Bize İbn Müsennâ, ona İbn Ebu Adî, ona Said, ona Katâde, ona Azra, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: (Allahu Teâlâ), (Oruca gücü yetmeyenler, bir yoksul doyumu fidye verir) ayeti, yaşlı adam ve kadınlar için bir ruhsat olmuştur. Onlar, oruca güç yetiremediklerinde, oruç tutmaz, her güne karşılık bir fakiri doyururlardı. Hamile ve emzikli kadınlar ise, ancak endişe duydukları zaman -Ebu Davud, 'Evlatları hususunda endişe ederlerse' demiştir- oruç tutmayıp fakirlere fidye verirler."
Bize Ebu Kureyb ve Yusuf b. İsa, onlara Vekî, ona Ebu Hilal, ona da Abdullah b. Sevâde, Abdullah b. Ka‘b oğullarından Enes b. Malik'in (el-Ka'bî) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bize Rasulullah’ın (sav) atlı birlikleri baskın yapmıştı. Bunun üzerine ben Rasulullah’ın (sav) yanına vardım. Onu sabah kahvaltısını yaparken buldum. Hemen 'Gel, sen de ye' buyurdu. Ben oruçlu olduğumu söyledim. 'O halde gel sana oruç hakkında bazı şeyler söyleyeyim' dedi ve 'Şüphesiz Allah teâlâ yolculardan, oruç tutma mükellefiyetiyle namazların yarısını kaldırmıştır. Hamile yahut süt emziren kadınlardan da oruç mükellefiyetini kaldırmıştır' buyurdu. Vallahi Nebi (sav) ya her ikisini de söyledi (hamile ile emzikli kadını) veya onlardan sadece birisini söyledi. O gün Rasulullah’ın (sav) yemeğinden yemediğime çok pişmanım." Tirmizi, bu konuda Ebu Umeyye’den de rivayetin geldiğini belirtmiştir. Ayrıca Tirmizî bu rivayet hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: 'Enes b. Malik el-Ka‘bî rivayeti hasen bir hadistir. Enes b. Mâlik'in Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisi dışında rivayet ettiği başka bir hadisini de bilmiyoruz. İlim ehli nezdinde uygulama (amel) bu hadise göredir. Ancak ilim ehlinden bazısı, hamile ve süt emziren kadınların oruç tutmayıp hem kazasını yapacaklarını hem de fakirlere (fidye olarak) yemek yedireceklerini söylemiştir ki Süfyan, Mâlik, Şâfiî ve Ahmed (b. Hanbel) bu kanaattedir. Bazısı da oruç tutmazlarsa, ya dilerlerse sadece fakirlere yemek yedirir oruçlarını kaza etmezler. Dilerlerse de oruçlarının kazasını tutar ama fakirleri doyurmazlar. İshak (b. Râhûye) da bu görüştedir.
Bize Kuteybe, ona Ebu Ahvas, ona Simâk b. Harb, ona da İbn Ümmü Hânî şöyle rivayet etmiştir: "Nebî'nin (sav) yanında oturuyordum, derken bir içecek getirildi. Hz. Peygamber (sav) ondan içti. Ardından da bana verdi. Ben de içtim ve 'Günaha girdim. Benim için bağışlanma dile' dedim. Rasulullah (sav) 'Niçin?' buyurdu. 'Oruçlu iken orucumu bozdum' dedim. Nebî (sav) 'Kazâ olarak tuttuğun bir oruç muydu?' diye sordu. Ben 'Hayır' deyince, Hz. Peygamber (sav) 'Zararı yok, bir şey olmaz' buyurdu. [Tirmizî, bu konuda Ebu Said ve Âişe'den de hadisin geldiğini söylemiştir.]
Bana Malik (b. Enes) -senedde bulunan diğer ravileri hazfederek- Abdullah b. Ömer'den kendisine şöyle hadisin nakledildiğini rivayet etmiştir: "(İbn Ömer'e) 'Oruçlu ve hamile bir kadın, karnındaki çocuğa zarar gelebileceğinden korkar, oruç da kendisine meşakkatli gelecek olursa ne yapar?' diye soruldu. İbn Ömer de 'Oruç tutmaz, tutamadığı her gün için de bir fakire Peygamber'in (sav) ölçeği gibi bir müd (iki avuç dolusu) buğday verir' cevabını verdi." [Malik (b. Enes) dedi ki: 'Alimler, (Sizden biri hastalanır veya bir yolculuğa çıkarsa tutmadığı günleri kaza eder) (Bakara, 2/184) ayeti kerimesinde geçen Allah'ın (ac) emrini esas alarak ve anne karnındaki çocuk için duyulan korkunun da bir çeşit hastalık olduğunu söyleyerek, hamile kadının tutamadığı oruçları kaza etmesi gerektiği belirtmişlerdir.]
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Ebu Davud, ona Şu'be ona da Simâk b. Harb şöyle rivayet etmiştir: Bu hadisi bana Ümmü Hânî'nin iki oğlundan biri rivayet etmiştir. Ben onların en faziletli olanı ile karşılaştım, ismi Ca'de idi ve Ümmü Hânî de onun ninesi olurdu. Bana ninesinden şöyle rivayette bulunmuştur: "Rasulullah (sav) (evime) gelip bir içecek istedi. Ondan içti ve bana verdi. Ben de içtim ve ardından şöyle dedim: 'Yâ Rasulallah! Ben oruçluydum, (unutmuşum)'. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu 'Nafile oruç tutan kişinin sorumluluğu kendisinin üzerindedir (emînü nefsih). Dilerse oruç tutar, dilerse tuttuğu orucu bozar'." [Şu'be, Ca'de'ye 'Bu rivayeti Ümmü Hânî'den sen mi işittin?' diye sorunca, o 'Hayır, bana bunu Ebu Salih ve aile efradımız, Ümmü Hânî'den aktarmıştır' diye cevap vermiştir. Bu hadisi Hammâd b. Seleme de Simâk b. Harb'den 'Ümmü Hânî'nin kızının oğlu Harun'dan, o da Ümmü Hânî'den' diyerek aktarsa da Şu'be'nin rivayeti, Hammâd'ınkinden daha sağlamdır (ahsen). Bize bu hadisi Mahmud b. Ğaylân da Ebu Dâvud'dan rivayet edip 'sorumluluğu kendisinin üzerindedir (emînü nefsihî)' ifadesini zikretmiştir. Aynı şekilde Ebu Dâvud'dan Muhammed'den başkası da 'Nefsinin hakimiyeti ya da sorumluluğu kendisinin üzerindedir (emîrü nefsihî ev emînü nefsihî)' şeklinde şüpheli bir ifade ile nakletmiştir. Şu'be'den de benzer şekilde pek çok tarik ile bu rivayet 'Nefsinin sorumluluğu ya da hakimiyeti kendisinin üzerindedir (emînü nefsihî ev emîrü nefsihî)' şeklinde şüpheli bir ifade ile nakledilmiştir. Tirmizî bu rivayetle ilgili şu değerlendirmelerde bulunmuştur: Ümmü Hânî hadisinin isnadı hakkında bazı eleştiriler vardır. Nebî'nin (sav) ashabından ve başkalarından bir kısım ilim ehli nezdinde uygulama (amel) şöyledir; nâfile oruç tutan kimse, orucunu bozduğunda kazâ etmeyi istemesi hariç, kendisine kazâ gerekmez. Bu, Süfyân es-Sevrî, Ahmed (b. Hanbel), İshâk (b. Râhûye) ve Şâfiî'nin de görüşüdür.]