1969 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Ebu Muaviye, ona el-A'meş, ona Salim b. Ebu'l-Ca'd, ona da Cabir b. Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) kendisine sormuş: "Evlendin mi?" Evet diye cevap verdim. "Kız mı aldın yoksa dul mu?" diye sorunca, dul aldım dedim. "Bekâr bir kızla evlenseydin ya! Sen onunla oynaşırdın o da seninle oynaşırdı," buyurdu.
Bize Ukbe b. Mükrem, ona Ebu Kuteybe, ona Abdullah b. Ömer, ona Nafi', ona da İbn Ömer'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Köle efendisinin izni olmadan evlenirse, nikahı batıldır." [Ebû Davud dedi ki: Bu hadis zayıftır, mevkûftur ve İbn Ömer'in (ra) kendi sözüdür.]
Açıklama: Bu hadisin ravilerinden Abdullah b. Ömer el-Ömerî zayıf biridir. Ahmed b. Hanbel de bu rivayetin münker olduğunu söylemiştir. İslâm hukukçuları, kölenin evlenirken efendisinin iznini almasını gerekli görürler. Efendisinin iznini almadan evlenecek olsa; efendisi bundan haberdar olduğunda rıza gösterirse nikâh câiz, razı olmazsa nikâh akdi geçersizdir
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Hüseyin b. Muhammed, ona Cerîr b. Hazım, ona Eyyüb, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle haber verdi: "Bekâr bir kız Hz. Peygamber'e (sav) geldi ve babasının kendisini istemediği biriyle evlendirdiğini söyledi. Rasulullah (sav) onu (bu evliliği kabul edip etmemekte) muhayyer bıraktı."
Açıklama: Bu rivayet, bir babanın kızını, istemediği biriyle zorla evlendirmesinin haram olduğunu gösterir. Bu ve benzeri rivayetleri delil kabul eden Hanefîler, bir babanın, kızını evlenmeye zorlamasının câiz olmadığına hükmederler. İmâm Mâlik ve Şâfiî ise, anne-babanın kızını kendi istedikleri biriyle evlendirmesini câiz görürler. Delilleri de evlilikte velinin iznini şart gören rivayetlerdir.
Bize Ahmed b. Menî', ona Esbat b. Muhammed, ona eş-Şeybanî, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra), -eş-Şeybanî dedi ki; onu Ata Ebu'l-Hasan es-Süvâî zikretti ve bu rivayeti ancak İbn Abbas'tan rivayet ettiğini söylediğini zannediyorum.- İbn Abbas (ra); "Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Verdiğiniz mehrin bir kısmını kurtaracaksınız diye onların evlenmelerine de mâni olmayın" (Nisâ, 19), mealindeki ayet şunları söylemiştir: (Cahiliyye döneminde) bir erkek ölünce, onun karısı üzerinde en çok erkeğin akrabası hak ve söz sahibi olurlardı. Kadın hakkında, kadının bizzat kendisinden daha çok hak sahibi idiler. Onlardan biri isterse, o kadınla evlenir veya başkasıyla evlendirirdi. İstemedikleri takdirde de onu evlendirmezlerdi. İşte bu ayet, bu hususta nazil oldu.
Açıklama: Cahiliyet âdetine göre bir erkek ölünce, erkeğin akrabaları, onun karısı üzerinde söz ve hak sahibi olurlardı. Kocası ölen kadının üzerine bir elbise atılır, böylece kimse ona tâlip olamazdı. Elbiseyi atan da, güzelse onunla evlenir, değilse ölünceye kadar evlenmesine mâni olur, ona âdeta bir hapis hayatı yaşatır ve ölünce de mirasına konardı. Kadın, eğer üzerine elbise atılmadan kaçıp âilesine sığınabilirse kurtulurdu. Bazen de evleneceği erkekten alacağı mehri vermesi mukabilinde kadının evlenmesine izin verilirdi. Rivayete göre bu ayet, Kebşe binti Maan’ın kocası Ebû Kays b. el-Eslet ölünce, kocasının oğlunun kendisiyle evlenmek istemesi ve Kebşe’nin de Rasulullah'a (sav) başvurması üzerine nazil olmuştur. Bu ayet, yukarıda anlatılan cahiliyet âdetlerini kaldırmakta ve kadına da bir insan olarak aslî şahsiyetini kazandırmaktadır
Bize Hennâd b. es-Serî, ona Abser, ona Mutarrif, ona Amir, ona Ebu Burde, ona da Ebu Musa (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Cariyesini hürriyete kavuşturup da onunla evlenen kimseye iki kat ecir vardır."
Bize Müsedded b. Müserhed, ona Abdulvâris, ona İsmail b. Ümeyye, ona da ez-Zührî şöyle demiştir: "Bir gün Ömer b. Abdülazîz'in huzurunda bulunuyorduk. O sırada kadınlara mut'a nikâhı yapmayı konuşmaya başladık. Rabî' b. Sebre denilen bir adam, ben babamın, Rasulullah (sav) Veda Haccında mut'a nikâhını yasakladı, dediğine şâhid oldum dedi."