1969 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Salih, ona Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona İbrahim b. Meysere, ona da teyzesi, (herkes tarafından) doğruluğu tasdik edilen doğru bir kadının şöyle dediğini haber vermiş: "Babam cahiliyye çağında bir gazada iken sıcak şiddetlenince adamın biri, bana ayakkabılarını verecek birisi yok mu, ben de dünyaya gelecek ilk kızımı ona vereyim? demiş. Babam da ayakkabılarını çıkarıp ona vermiş. Sonra o adamın bir kızı dünyaya gelmiş, kız bülûğa ermiş... Sonra bunu daha önceki rivayet gibi nakleder. Yalnız burada ihtiyarlık çağına ulaştı anlamına gelen katîr kelimesini zikretmedi."
Açıklama: Bu rivayet, cahiliye âdetlerinden olan henüz dünyaya gelmemiş olan bir kızın, babası tarafından nikâhlanmasının câiz olmadığını ifade etmektedir.
Bize Ubeydullah b. Ömer b. Meysera, ona Yezid b. Zürey', ona Said, ona Katade, ona Salih b. Ebu'l-Halil, ona Ebu Alkame el-Hâşimî, ona da Ebu Said el-Hudrî (ra) rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) Huneyn savaşı günlerinde Evtas mevkiine bir ordu göndermişti. Ordu orada düşmanla karşılaşmış, onlarla savaşmış, galip gelmiş ve pek çok da esir ele geçirmişti. Rasulullah'ın (sav) ashabından bazıları, esir aldıkları kadınların müşrik kocaları bulunması sebebiyle onlarla cinsel ilişkide bulunmanın sanki günah olacağından endişe etmişlerdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu konuda, "sahip olduklarınız dışında bütün evli ve iffetli kadınlar size haram kılınmıştır" (Nisâ, 24) mealindeki ayeti indirdi. Yani iddetleri dolduğunda onlar size helâldir.
Açıklama: Savaşta esir alınan kadınlar cariye hükmünde olduğu için, sahibinin onunla cinsel ilişkide bulunması câizdir. Ancak bu kadınların müşriklerle evli olmaları ve kocalarının da halen hayatta bulunması sebebiyle onlarla ilişkide bulunmanın helâl olup olmadığında kuşkuya düşülmüş ve bunun üzerine yukarıda işaret edilen âyet-i kerîme nazil olmuştur. Buna göre, kadın hâmile ise doğum yapması, değilse ilişkiden önce bir hayız müddetini geçirmesi beklenmelidir.
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona Ebû Hazim b. Dinar, ona da Sehl b. Sa'd es-Sâidi rivayet etmiştir: Bir kadın Rasulullah'a (sav) gelerek geldi ve Ey Allah'ın Rasulü, kendimi sana hibe ettim (mehir almadan seninle evlenmeye razıyım) dedi. Kadın uzun süre ayakta (cevap) bekledi. (Hz. Peygamber cevap vermeyince) bir adam ayağa kalkıp; Ey Allah'ın Rasulü! Eğer senin ona ihtiyacın yoksa, onu bana nikâhla! dedi. Rasulullah (sav) da "ona mehir olarak verebileceğin bir şeyin var mı?" diye sordu. Adam, benim şu hırkamdan başka bir şeyim yok dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "eğer hırkanı mehir olarak ona verirsen, sen hırkasız kalırsın. Dolayısıyla sen başka bir şey ara!" buyurdu. (Adam gidip geldi ve) Bir şey bulamadım" dedi. Hz. Peygamber, "bari demir bir yüzük bulmaya çalış!" dedi. Adam tekrar gitti, ama yine bir şey bulamadı. O zaman Hz. Peygamber, "ezberinde Kur'an'dan bir şeyler var mı?" diye sordu. Adam bazı surelerin ismini zikrederek evet şu sureyi, şu sureyi biliyorum dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "bildiğin bu sureleri (öğretmen) karşılığında bu kadını sana nikahlıyorum" buyurdu.
Bize Kuteybe b. Said, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Süheyl, ona babası, ona da Ebu Hureyre (sav) rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav), yeni evlenen bir insanı tebrik edeceğinde; "Allah mübarek etsin, sana bereketler ihsan etsin, aranızı hayırla birleştirsin," diye dua ederdi.
Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese b. Halid, ona Yunus b. Yezid, ona Muhammed b. Müslim b. Şihab, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Rasulullah'ın (sav) zevcesi Hz. Aişe şöyle haber vermiş: "Cahiliyye döneminde dört çeşit nikâh vardı. Bunlardan biri, insanların bugün kıydıkları normal nikâh idi. Evlenecek kişi, almak istediği kızın velisine gider, kıza layık olduğu mehri öder, sonra onunla evlenirdi. Diğer bir nikâh şekli de şöyle idi: Adam karısına hayızdan temizlendiği zaman, falan adama git de seninle ilişkide bulunmasını iste derdi. Sonra kocası, karısından uzaklaşır, ilişkide bulunduğu erkekten hâmile kaldığı belli oluncaya kadar kadına elini sürmezdi. Kadının gebe kaldığı belli olunca, kocası isterse onunla cinsî münasebette bulunurdu. Bunu da asil bir çocuğa sahip olmak için yaparlardı. Buna nikâhu'l-istibdâ', yani döl alma nikâhı denirdi. Bir başka nikâh şekli de şu idi: On kadar erkek bir araya toplanır ve hepsi de bir kadının yanına girip onunla cinsî münasebette bulunurlardı. Kadın gebe kalıp çocuğunu doğurunca, bir süre geçtikten sonra onlara haber gönderir, hepsini çağırırdı. Onlardan hiçbiri gelmemezlik yapamazdı. Hepsi gelip kadının huzurunda toplanırdı. Kadın onlara, yaptığınızı biliyorsunuz. Ben bir çocuk dünyaya getirdim der ve içlerinden hoşuna giden birine ismen hitap ederek, ey falanca, bu çocuk sendendir diyerek çocuğu ona ilhak ederdi. Dördüncü nikâh şekli de şöyle idi: Pek çok kimse toplanarak bir kadının yanına girerdi. Kadın gelenlerin hiçbirini geri çevirmezdi. Bunlar fahişe kadınlardı. Kendilerine gelmek isteyen kişilere bir alâmet olması için kapılarının üzerlerine bayraklar dikerlerdi. Kadın hamile olup da çocuğunu doğurunca daha önce kendisiyle münâsebette bulunan erkeklerin hepsi onun yanında toplanırdı. Sonra çocuğun şekline bakarak babasının kim olduğunu tespit etmek üzere kâifler çağrılır, onlar da (kadın da) onlar için çocuğun şekil ve şemailine bakarak babasını tespit edebilen mütehassıslar çağırırdı. Onlar da çocuğu uygun gördükleri birine verirlerdi. O kişi de çocuğu alırdı ve artık çocuk, o kişinin oğlu olarak çağrılırdı. Çocuk da bundan imtina edemezdi. Allah Teâlâ, Muhammed (sav) peygamber olarak gönderince, cahiliye dönemine ait olan bütün nikâh çeşitlerini kaldırdı, sadece müslümanların bugün yaptıkları nikâh şeklini bıraktı."
Bana Yahya, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Muhammed b. Ali b. Ebu Talib'in oğulları Abdullah ve Hasan, onlara babaları (Muhammed b. Ali), ona da Ali b. Ebu Talib (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Hayber günü mut'a nikahını ve evcil eşeklerin etini yemeyi yasakladı.
Bize Yahya b. Kazaa, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Muhammed b. Ali'nin iki oğlu Abdullah ve Hasan o ikisine babaları (Muhammed b. Ali), ona da Ali b. Ebu Tâlib şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Hayber günü kadınların mut'a usulü ile nikahlanmasını ve evcil eşeklerin etinin yenmesini yasakladı.