Giriş

Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Eyyüb, ona Ebû Kilabe, ona da Benî Âmir'den bir adam şöyle demiştir: İslama girmiştim. Dinimi öğrenmeyi kendime dert edindim. Ebu Zer'e geldim ve o şöyle dedi: Medine'nin havası bana kötü geldi (veya karın hastalığına yakalandım). Hz. Peygamber bana deve ve koyun verilmesini emretti ve "Al bunları götür sütlerinden iç" dedi. Hammad, "İdrarlarından da" deyip demediği konusunda şüphe ediyorum dedi. bu Hammad'ın sözüdür. Ebu Zer devam ederek şöyle dedi: Sudan uzak bir yerdeydim ve hanımım da benimle beraberdi. Cünüp oluyordum ve abdest almadan namaz kılıyordum. Bir gün mescide geldim. Hz. Peygamber, ashabından bazı kişilerle beraber mescidin gölgelik bir kısmında oturuyordu ve (bana) "Ey Ebu Zer! (bu sen misin?)" dedi. Ben de evet ya Rasulullah. Helak oldum dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Seni helak eden nedir?" diye sordu. Ben, sudan uzaktaydım ve ailem yanımdadır. Cünüp oluyor ve abdestsiz namaz kılıyorum dedim. Daha sonra Hz. Peygamber su getirilmesini emretti. Siyah bir cariye, içerisinde suyun çalkalandığı ve dolu olmayan bir kapla çıkageldi. O suyu alıp devemin arkasında geçip yıkandım ve Hz. Peygamber'in yanına geldim. Hz. Peygamber, "Ey Ebu Zer! Şayet on sene boyunca su bulamazsan da temiz ve güzel olan toprak temizleyicidir. Suyu bulduğun zaman da vücudunu yıkarsın." [Ebu Davud şöyle demiştir: Bu hadisi Hammad b. Zeyd, Eyyüb'den idrarları ifadesi olmadan rivayet etmiştir. Bu hadis sahih değildir. İdrarları lafzı sadece Enes hadisinde yer almaktadır. Basralılar da o hadiste teferrüd etmişlerdir.]


    Öneri Formu
3505 D000333 Ebu Davud, Taharet, 123

Bize Ebu Tevbe Rabî' b. Nâfi', ona Muaviye, ona Yahya, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: Ömer b. Hattab, bir cuma günü hutbe okurken bir adam mescide girdi. Hz. Ömer namaza neden vaktinde gelmiyorsunuz? dedi. Adam, ezanı duyunca abdest alıp geldim dedi. Hz. Ömer sadece abdest, öyle mi? Siz Hz. Peygamber'in "Sizden biri cumaya geldiğinde gusül alsın" dediğini işitmediniz mi dedi.


    Öneri Formu
3534 D000340 Ebu Davud, Taharet, 127

Bize Muhammed b. Süleyman el-Enbari, ona Ebu Muaviye ed-Darîr, ona da Ameş, Şakik'ten şöyle rivayet etmiştir: Abdullah ve Ebu Musa'nın arasında oturuyordum. Ebu Musa dedi ki: 'Ey Ebu Abdurrahman (yani İbn Mesud), bir adam cünüp olur ve bir ay boyunca su bulamazsa teyemmüm yapabilir mi? ne dersin?'. Abdullah 'Hayır. Bir ay boyunca su bulamazsa da teyemmüm yapamaz' dedi. Bunun üzerine Ebu Musa 'Peki Maide suresinde yer alan "Su bulamazsanız temiz bir toprak ile teyemmüm alın," [Mâide: 6] ayetini nasıl yorumlayacaksın?' dedi. Abdullah 'insanlara bu konuda ruhsat verilse suyu soğuk gördükleri anda hemen toprakla teyemmüme yönelirler' dedi. Ebu Musa 'demek bundan dolayı mı teyemmümü kerih gördünüz?' dedi. Abdullah da 'evet' diyerek karşılık verdi. Ebu Musa, 'Peki Ammar'ın Hz. Ömer'e söylediğini de mi duymadın? Ammar demiş ki: 'Hz. Peygamber beni bir yere görevli göndermişti. Cünüp oldum ve su bulamadım. Bunun üzerine hayvanın yerde yuvarlandığı gibi yuvarlandım. Sonra Hz. Peygamber'e gelip durumu anlattım. Hz. Peygamber "Şöyle yapman yeterliydi" diyerek ellerini yere vurup silkeledi, sonra sol eliyle sağ elini, sağ eliyle de sol elini, en son da yüzünü meshetti'. Abdullah, 'peki sen Hz. Ömer'in Ammar'ın sözüyle ikna olmadığını bilmiyor musun?' diyerek karşılık verdi.


    Öneri Formu
3406 D000321 Ebu Davud, Taharet, 121

Bize Muhammed b. Kesîr el-Abdî, ona Süfyan, ona Seleme b. Küheyl, ona Ebu Malik, ona da Abdurrahman b. Ebza şöyle haber vermiştir: Ben Ömer b. Hattab'ın yanındaydım. Bir adam geldi ve 'Ey Müminlerin Emiri! Biz bir iki ay bir yerde kalıyoruz. (Cünup olup su bulamıyoruz, ne yapalım?)' dedi. Hz. Ömer, 'ben olsam su buluncaya kadar namaz kılmam' cevabını verdi. Orada bulunan Ammâr, 'Ey Müminlerin Emiri! Hatırlıyor musun? Hani seninle deve güdüyorduk ve cünüp olmuştuk da ben toprakta yuvarlanarak (teyemmüm almıştım). Sonra beraberce Hz. Peygamber'e gidip durumu ona anlatmıştım. Hz. Peygamber "Şöyle yapman sana yeterdi" buyurarak ellerini yere vurmuş, sonra onlara üflemiş, nihayet elleriyle yüzünü ve kolunun yarısını mesh etmişti.' Hz. Ömer 'Ey Ammâr! Allah'tan kork!' dedi. Ammâr da 'Ey Müminlerin Emiri! İstersen, -Vallahi- bir daha bunu asla anlatmam' dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, 'hayır, (teyemmümle) ilgili anlattıklarının sorumluluğunu sen üstlendiğin sürece biz de seni bundan sorumlu tutarız' karşılığını verdi.


    Öneri Formu
3407 D000322 Ebu Davud, Taharet, 121

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Seleme, ona Zer, ona İbn Abdurrahman b. Ebza, ona babası, ona da Ammar b. Yasir bu olayı anlattı ve şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav), "Sana şu yeterdi" dedi. Sonrasında Hz. Peygamber, elini yere vurup ona üfledi ve yüzünü ve ellerini onunla meshetti. Seleme şüphe etti ve 'dirseklere kadar' mı yoksa 'bileklere kadar' mı dediğini hatırlamıyorum dedi.


    Öneri Formu
3409 D000324 Ebu Davud, Taharet, 121

Bize Muhammed b. Alâ, ona Hafs, ona A'meş, ona Seleme b. Küheyl, ona İbn Ebza, ona da Ammar b. Yasir bu (önceki) hadis hakkında şöyle demiştir: "(Hz. Peygamber) Ey Ammar, şöyle yapman yeterliydi," buyurdu. Sonra ellerini bir kere yere vurdu, sonra da bir elini diğerine vurdu. Sonra yüzünü ve dirseklere ulaşmayacak şekilde kollarını elleriyle tek vuruşla meshetti." [Ebu Davud şöyle dedi: Bu hadisi Veki', Ameş'ten, o da Seleme b. Küheyl'den, o da Abdurrahman b. Ebza'dan rivayet etti. Ayrıca Cerir, Ameş'ten, o Seleme b. Küheyl'den, o da Said b. Abdurrahman b. Ebza'dan yani babasından rivayet etti.]


    Öneri Formu
3408 D000323 Ebu Davud, Taharet, 121

Bize Musa b. İsmail, ona da Eban şöyle rivayet etmiştir: Katade'ye, seferde teyemmümün hükmü ile ilgili soru soruldu. Katade şöyle dedi: Bana bir hoca, ona Şa'bî, ona Abdurrahman b. Ebza, ona da Ammar b. Yasir, Hz. Peygamber'in şöyle dediğini nakletti: "Dirseklere kadar (meshedilir)".


    Öneri Formu
3413 D000328 Ebu Davud, Taharet, 121

Bize Muhammed b. Müsenna, ona Vehb b. Cerir, ona babası, ona Yahya b. Eyyüb, ona Yezid b. Ebu Habib, ona İmran b. Ebu Enes ona Abdurrahman b. Cübeyr ona da Amr b. As şöyle rivayet etmiştir: Zâtü's-selâsil Gazvesi sırasında soğuk bir gecede ihtilâm oldum. Gusledersem hasta olacağımdan korkup teyemmüm ettim ve sonra arkadaşlarıma sabah namazını kıldırdım. Bu olayı Rasulullah'a haber verdiler. Rasulullah (sav) bunun üzerine şöyle dedi: "Ey Amr! Ashabına cünüp olarak namaz mı kıldırdın?" Beni gusletmekten alıkoyan şeyi haber vererek şöyle dedim: Ben Allahu Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu işittim: "Kendi kendinizi öldürmeyiniz. Muhakkak Allah size karşı merhametlidir." [Nisa, 4/29] Bunun üzerine Peygamber (sav) güldü ve hiçbir şey demedi. [Ebu Davud şöyle demirtir: Abdurrahman b. Cübeyr, Harice b. Huzafe'nin azatlısı olup Mısırlı'dır. O, İbn Cibeyr b. Nüfeyr değildir.


    Öneri Formu
3513 D000334 Ebu Davud, Taharet, 124

Bize Musa b. Abdurrahman el-Antakî, ona Muhammed b. Seleme, ona Zübeyr b. Hureyk, ona Ata, ona da Cabir şöyle rivayet etmiştir: Bir sefere çıkmıştık. Bir adama taş isabet etti ve başını yardı. Sonra bu kişi ihtilam oldu. Arkadaşlarına benim teyemmüm etmeme ruhsat veriyor musunuz? diye sordu. Suyu kullanabilecekken, teyemmüm etmeni uygun bulmuyoruz dediler. Bunun üzerine adam yıkandı ve bu sebepten dolayı öldü. Hz. Peygamber'in huzuruna geldiğimizde bu olay kendisine haber verildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Onu öldürdüler, Allah da onları öldürsün. Bilmediklerini sorsalardı ya! Cehaletin ilacı sormaktır. Onun teyemmüm etmesi, yarasının üzerine bir bez bağlayıp sonra üzerine meshetmesi ve vücudunun geri kalan kısmını da yıkaması yeterliydi."


    Öneri Formu
3520 D000336 Ebu Davud, Taharet, 125

Bize Nasr b. Asım el-Antakî, ona Muhammed b. Şuayb, ona Evzâi, ona da Ata b. Ebu Rabah, Abdullah b. Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hz. Peygamber zamanında bir adam yaralandı sonra da ihtilam oldu. Kendisinden yıkanması istendi ve o da yıkandı. Ancak daha sonra adam öldü. Bu olay Hz. Peygamber'e aktarıldığında şöyle buyurdu: "Onu öldürdüler. Allah da onları öldürsün. Cehaletin şifası sormak değil midir?"


    Öneri Formu
3521 D000337 Ebu Davud, Taharet, 125