490 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Meni', ona Abbad b. Abbad; (T) Bize Müsedded, ona Hammad b. Zeyd -mana ile-, ona Vasıl, ona Yahya b. Ukayl, ona Yahya b. Ya'mer, ona Ebu Zer el-Gıfârî (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ademoğlu her bir eklem yeri karşılığında bir sadaka borcuyla sabahlar. Karşısına çıkan kişiye selam vermesi sadakadır. İyiliği emretmesi sadakadır. Kötülükte alıkoyması sadakadır. Yoldan eziyeti gidermesi sadakadır. Eşiyle birlikte olması sadakadır. Kuşluk vakti kılınan iki rekât namaz, bütün bu borçlar için yeterlidir" [Ebû Davud şöyle dedi: Abbad'ın hadisi daha tafsilatlıdır. Müsedded, emir, nehiy ifadelerini zikretmemiştir. Şöyle şöyle dedi diye ilave etmiştir. İbn Meni' ise şu ilavede bulunmuştur: Ey Allah'ın Rasulü! Birisi eşi ile şehvetini giderdiğinde bu sadaka mı olur? diye sordular. "Haram ile birlikte olsaydı günah işlemeyecek miydi?" buyurdu.]
Açıklama: Hz. Peygamber, mükemmel bir varlık ve sisteme sahip olan insanın, kendisine konulan sınırlar dahilinde hareket etmek kaydıyla, Rabbine minnetini ifade edecek, bir başkasına faydası dokunacak ve müslüman olma bilincinin tezahürü olarak görülecek her eylemi sadaka olarak nitelemiştir. Sadakanın maddi tasadduka indirgenmesi ise kavramda bir anlam daralmasına neden olmuştur. İnsanî ilişkilerin başlangıcı olan selam ile, biyolojik bir ihtiyaç olan helalle yani eşle ilişkiyi birlikte sadaka olarak zikretmesi, kurallar çerçevesinde kalındığı sürece hayatın tamamının sadaka olarak kabul edileceğini göstermektedir. Farz namazların dışında kılınacak bir namaz ise özel vakit ayırmayı ifade eden anlamlı bir ibadettir. Bunu Hz. Peygamber (sav)'in işaret ettiği zamanlarda yapmak ise aynı zamanda sünnete de ittiba olacaktır.
Bize Yahya b. Kazaa, ona İbrahim b. Sa'd, ona Zuhrî, ona Âmir b. Sa'd b. Mâlik, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir: Veda haccında, ölümcül ağrılar içinde kıvrandığım bir sırada Hz. Peygamber (sav) ziyaretime geldi. O'na “ey Allah'ın Rasulü, gördüğün gibi ağrılar içinde kıvranıyorum. Ben varlıklı bir insanım. Kızımdan başka da kimim kimsem yok. Servetimin üçte ikisini sadaka olarak versem olur mu?” dedim. Hz. Peygamber (sav) "olmaz" buyurdu. Ben “o zaman yarısını vereyim” dedim. Hz. Peygamber (sav) "hayır, üçte birini ver. Üçte biri de çok ya! Zürriyetini zengin bırakman" -Ahmed b. Yunus'un İbrahim'den yaptığı rivayette Hz. Peygamber (sav) “Zürriyetini (zengin) bırakman” ifadesini kullanmıştır-, "onları, başkalarına el açan yoksullar olarak ardında bırakmandan daha iyidir. Allah rızası için yaptığın tüm harcamaların mükafatını alacaksın. Hatta hanımının ağzına koyduğun bir lokmanın bile" Ben “ey Allah'ın Rasulü, ben arkadaşlarımdan geride (Mekke'de) mi kalacağım?” dedim. Bana "Hayır sen asla geride kalmayacaksın. Allah'ın rızasını kazanacak çok işler yapacak (kadar ömrün uzun olacak), bu sayede derece ve değerini artıracaksın. Belki de, kimileri senden fayda görecek, kimileri de zarar" buyurdu ve "Allah'ım! Ashabımın hicretlerini tamamlamalarını nasip et. Onları hicret ettikleri yurda gerisin geriye döndürme" diye dua etti. Ancak şu bahtsız Sa'd b. Havle dışında (kimse Mekke'de ölmedi). Hz. Peygamber onun (Mekke'de ölmesinden dolayı) hüzünlenirdi. Râvi der ki: Ahmed b. Yunus ile Musa b. İsmail'in, İbrahim b. Sa'd'dan yaptıkları rivayette "Kendi vârislerini (zengin) bırakman" ifadesi kullanılmıştır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ahmed b. Yunus arasında inkıta vardır.