500 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyân, ona Asım b. Ubeydullah, ona Kasım b. Muhammed, ona da Âişe şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), Osman b. Maz'ûn öldüğünde onu ağlayarak (veya gözlerinden yaşlar döküldüğü halde) öpmüştü." [Bu konuda İbn Abbas, Câbir ve Âişe'den de hadis rivayet edilmiştir. Ashâb, Rasulullah (sav) vefat ettiğinde Ebu Bekir'in de onu öptüğünü söylemiştir. Ebu İsa (Tirmizî), Âişe'nin naklettiği hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir.]
Bize Ahmed b. Menî, ona Huşeym, ona da Halid, Mansur ve Hişam rivayet etmiş, Halid ve Hişam 'Bize Muhammed ve Hafsa rivayet etti ki' derken, Mansur 'Bize sadece Muhammed rivayet etti ki demiştir' ona da Ümmü Atiyye şöyle rivayet etmiştir: "Nebi’nin (sav) kızlarından biri vefat etmişti. Hz. Peygamber 'Onu tek sayı adedince; üç, beş ya da uygun gördüğünüz daha fazla sayıda yıkayınız. Onu su ve sidr otu ile yıkayın ve sonuncuda suyuna kâfur -ya da bir miktar kâfur- koyunuz. İşinizi bitiğinde de bana haber veriniz' buyurdu. İşimizi bitirince ona haber verdik. O da bize, belden aşağısını peştamal gibi örten izârını uzattı ve 'Bunu da iç gömleği yapın' buyurdu." [Râvilerden Huşeym şöyle demiştir: Bunların dışındaki râvilerin hadisinde -bilemiyorum, belki de Hişâm'ın rivayetindedir- Ümmü Atiyye’nin 'Biz, ölünün saçlarını üç bölük halinde ördük' ifadesi de geçmektedir. Hadiste yine 'Biz, ölünün saçlarını da arkasına bıraktık' ifadesinin de yer aldığını zannediyorum. Huşeym ayrıca 'Raviler arasından bize Hâlid, ona Hafsa ve Muhammed, onlara da Ümmü Atiyye’nin şöyle dediğini nakletmiştir: Rasûlullah (sav) bize 'Ölüyü yıkamaya sağ tarafından ve abdest azalarından başlayınız' demiştir. Bu konuda Ümmü Süleym’den de rivayet nakledilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) hadis hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: Ümmü Atiyye’nin rivayet ettiği hadis, hasen-sahih bir rivayettir. İlim ehli nezdinde de uygulama bu hadise göredir. İbrahim en-Nehaî'den 'Ölünün yıkanması, tıpkı cünüplükten yıkanmak gibidir' görüşü nakledilmiştir. Malik b. Enes de 'Bize göre, ölünün yıkanması için sınırları belli bir yıkama şekli ve bilinen bir uygulaması bulunmamaktadır. Yalnız ölü, iyice temizlenir' demiştir. Şâfiî de 'Malik'in 'Ölü yıkanır ve tertemiz edilir' görüşü biraz genel kalmıştır. Ölü saf bir suyla yahut içine başka bir şey katılmış bir su ile yıkanırsa, bu gusül için yeterlidir. Ama bizim için daha doğru olanı, ölünün üç defa veya daha fazla sayıda yıkanmasıdır. Hatta Rasûlullah'ın (sav) 'Onu üç ya da beş defa yıkayınız' buyruğu sebebiyle üç defadan aşağısı ile yetinilmemelidir. Eğer üç defa yıkamaktan daha azı ile ölü temizlenecek olursa, bu da yeterlidir. Biz, Nebi’nin (sav) üç yahut beş defa yıkayın deyip belli bir sayı söylememesini, ölünün mutlaka bu sayı adedince yıkanması manasında anlamıyoruz. Nitekim fakihler de böyle demiştir ve onlar hadisin manasını daha iyi bilirler. Ahmed ve İshak da 'Her bir yıkama, su ve sidr otu ile yapılır. Son yıkamada da bir miktar kâfur kullanılır' demişlerdir.]
Bize Kuteybe, ona Bişr b. Mufaddal, ona Abdullah b. Osman b. Huseym, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Beyaz elbise giyininiz. Çünkü o, en hayırlı elbiselerinizdendir. Ölülerinizi de beyaz kefen ile kefenleyiniz." [Bu konuda Semure, İbn Ömer ve Âişe’den de rivayet gelmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: İbn Abbas'ın naklettiği bu hadis, hasen-sahihtir. İlim ehli de bu rivayetin bildirdiği hususu müstehab görür. İbnü’l-Mübarek, kişinin namaz kılarken giydiği elbiseleri ile kefenlenmesinin kendisine daha uygun geldiğini söylemiştir. Ahmed ve İshak da kişinin beyaz renkli elbise ile kefenlenmesini daha uygun gördüklerini ve kefen olarak güzel elbiselerin seçilmesinin müstehab olduğunu belirtmişlerdir.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ömer b. Yunus, ona İkrime b. Ammâr, ona Hişam b. Hassân, ona Muhammed b. Sîrîn, ona da Ebu Katâde, Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biriniz ölen kardeşini kefenlemeyi üzerine alırsa, kefen bezini güzelinden edinsin." [Bu hususta Câbir’den de rivayet gelmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) bu hadisin hasen-garîb olduğunu söylemiştir. İbnü’l-Mübarek, Sellâm b. Ebu Mutî'in rivayetinde 'Biriniz kardeşinin kefenini güzelinden yapsın' buyruğu hakkında 'Bu, o kefenin pahalı olacağı değil, ince ve temiz olması' anlamındadır demiştir.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona Süfyan (es-Sevrî), ona Zübeyd el-Eyâmî, ona Mesruk (b. Ecda'), ona da Abdullah (b. Mesud), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "(Ölen kişinin ardından) yaka bağır yırtan, yanaklarını tokatlayan ve cahiliye feryatlarıyla figan eden kimse bizden değildir." [Ebu İsa (Tirmizî) bu hadisin hasen-sahih olduğunu belirtmiştir.]
Bize İbn Ebu Ömer, ona Bişr b. Serî, ona Zâide, ona Abdullah b. Muhammed b. Akîl, ona da Câbir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: "Rasûlullah (sav), Hamza b. Abdülmuttalib’i bir tek çizgili elbise ile kefenlemişti." [Tirmizî hadis hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: Bu konuda Ali, İbn Abbas, Abdullah b. Muğaffel ve İbn Ömer'den de hadis nakledilmiştir. Âişe rivayeti hasen-sahih bir hadistir. Nebi’nin (sav) kefenlenmesi hususunda birbiriyle ihtilaflı rivayetler olmakla birlikte, Âişe’nin naklettiği hadis, bu konudaki en sahih rivayettir. Gerek Nebi’nin (sav) ashabı arasında gerek diğer alimler arasında, ilim ehlinin çoğunluğuna göre uygulama Âişe’nin rivayet ettiği hadise göredir. Süfyan es-Sevrî, erkeklerin dilediği takdirde bir kamis (gömlek) ve iki lifâfe (sargı) ile, dilerse de üç lifâfe ile kefenlenebileceğini, eğer iki parça bulunamayacak olursa bir parçanın da yeterli olacağını, iki parçanın zaten yeterli olacağını, ama bulabilenler için kefenin üç parça olmasının ilim ehli tarafından daha uygun görüldüğünü belirtmiştir. Sevrî'nin bu görüşü, Şâfiî, Ahmed ve İshak’ın da görüşüdür. Bu alimler, kadınların ise beş parça bez ile kefenleneceğini söylemişlerdir.]
Bize Ahmed b. Menî, ona Kurrân b. Temmâm, Mervân b. Muâviye ve Yezid b. Harun, onlara Said b. Ubeyd et-Tâî, ona da Ali b. Rabîa el-Esedî şöyle rivayet etmiştir: "Kuraza b. Ka'b isminde Ensar'dan olan bir adam vefat etmiş ve kendisi için ağıt yakılmıştı. Bunun üzerine Muğîre b. Şu'be minbere çıkıp Allah'a hamdü senâda bulundu ve ardında şöyle dedi: İslam'da ölü için ağıt yakmak da nedir? Ben, Rasulullah'ın (sav) 'Kendisi için ardından ağıt yakılıp ağlanan kimseye, o ağıtlar sebebiyle azap edilir' buyurduğunu işittim demiştir." [Bu konuda Ömer, Ali, Ebu Musa, Kays b. Asım, Ebu Hureyre, Cünâde b. Malik, Enes, Ümmü Atiyye, Semüra ve Ebu Malik el-Eş'arî'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî), Muğîre hadisinin garîb-hasen-sahih bir hadis olduğunu söylemiştir.]
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Ebu Davud, ona Şu'be (b. Haccâc) ve (Abdurrahman) el-Mesudî, ona Alkame b. Mersed, ona Ebu Rabî', ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ümmetimde bazı insanların bırakamadığı cahiliye adetlerinden kalma dört özellik vardır: Ölünün arkasından yüksek sesle bağırarak ağlamak. İnsanların soylarına dil uzatmak. Bütün hastalıkların bulaşıcı olduğunu düşünmek ki bir deve uyuz olduğunda yüz deveyi de uyuz yaptıysa, o zaman ilk deveyi kim uyuz yapmıştır? (Sonuncusu da) falan yıldız sebebiyle yağmur yağdı gibi sözler söyleyerek, yıldızlardan hava tahmininde bulunmaktır." [Ebu İsa (Tirmizî), bu hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.]
Bize Ali b. Haşrem, ona İsa b. Yunus, ona İbn Ebu Leyla, ona Atâ (b. Ebu Rabâh), ona da Câbir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), Abdurrahman b. Avf'ın elinden tutarak, onunla (hasta olan) oğlu İbrahim'in yanına gitti. Vardıklarında çocuk son nefesini vermek üzere idi. Rasulullah (sav) çocuğu kucağına aldı ve ağladı. Bunu gören Abdurrahman 'Bize (ölünün ardından) ağlamayı yasakladığın halde, ağlıyor musun?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de 'Ben dengesizce ve günaha girecek şekilde ağlanmasını yasakladım. Bir musibet anındaki dengesiz sözleri, yüzlerin tırmalanmasını, yaka paça yırtılmasını ve şeytanca gürültü çıkarılmasını yasakladım' şeklinde cevap verdi." [Bu hadis, bu rivayetteki şeklinden daha uzundur. Tirmizî, hadisin hasen olduğunu söylemiştir.]
Bize Kuteybe, ona Hafs b. Ğıyâs, ona Hişam b. Urve, ona babası, ona da Âişe şöyle rivayet etmiştir: "Nebi (sav), Yemen işi üç parça beyaz bez ile kefenlendi. Kefeninde gömlek de sarık da yoktu. Âişe’ye bazıları 'İki parça bez ile hibara türü denilen çizgili kumaşın da kefeninde kullanıldığını' sorduklarında, Âişe 'Evet, çizgili bir kumaş getirildi, fakat orada bulunanlar o elbiseyi kullanmayıp geri iade ettiler' diye cevapladı." [Ebu İsa (Tirmizî), bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir.]