500 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Tahir, Harmele b. Yahya ve Harun b. Said el-Eylî –hadisin lafzı Harun ve Harmele'ye aittir- onlara İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Abdurrahman b. Hürmüz el-A'rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her kim cenaze namazına katılırsa, ona bir kırat sevap vardır. Cenaze defnedilinceye kadar kalan kimseye ise iki kırat sevap vardır. 'İki kırat ne kadardır?' diye sorulduğunda, Hz. Peygamber (sav) 'İki büyük dağ kadar' cevabını vermiştir." [Ebu Tahir'in rivayeti burada sona ermektedir. Diğer iki râvi şu bilgiyi de eklemişlerdir: İbn Şihab, Salim b. Abdullah b. Ömer'den naklen 'İbn Ömer cenaze namazını kıldıktan sonra ayrılıp giderdi. Ona Ebu Hureyre'nin bu hadisi ulaşınca 'Demek ki pek çok kırat sevap kaybetmişiz' demiştir.]
Bize Ebu Rabî ez-Zehrânî, ona Hammâd b. Zeyd; (T) Bana Yahya b. Yahya, ona Cafer b. Süleyman, onlara Sâbit, ona da Enes, 'Rasulüllah'ın (sav) yanından bir cenaze geçmişti...' diyerek hadisi nakletmiş ve Abdülaziz'in Enes'ten naklettiği hadisin anlamca benzerini rivayet etmiştir. Ancak Abdulaziz rivayetinin metni daha eksiksizdir.
Bize Ebu Bekir b. Şeybe, ona Abdula'lâ; (T) Bize İbn Râfi ve Abd b. Humeyd, o ikisine Abdürrezzâk, ona Ma'mer, onlara Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre, Nebî'den (sav) hadisi '...iki büyük dağ gibidir' sözüne kadar rivayet etmiş, her ikisi de hadisin bundan sonrasını zikretmemiştir. Abdula'lâ rivayetinde '...defin işini tamamlayıncaya kadar' kaydı geçmekte, Abdürrezzâk rivayetinde ise hadis 'cenaze kabre konuluncaya kadar' şeklinde geçmektedir.
Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys, ona babası, ona dedesi, ona Ukayl b. Halid, ona İbn Şihâb, ona birtakım kimseler, onlara da Ebu Hureyre, Nebî'den (sav), Mamer rivayetinin aynısını nakletmiş, ancak 'Cenazeyi kim defnedilene dek takip ederse...' kaydını zikretmiştir.
Bize Şeybân b. Ferrûh, ona Cerîr b. Hâzim, ona da Nâfi şöyle rivayet etmiştir: "İbn Ömer'e, Ebu Hureyre'nin Hz. Peygamber'den (sav) naklen 'Cenazeyi takip eden kimseye bir kırat sevap vardır' diye bir hadis naklettiği bildirildi. İbn Ömer bunu duyunca 'Ebu Hureyre bize baya bir sevap vadetmiştir' deyip meseleyi sorması için Âişe'ye birini gönderdi. Âişe de Ebu Hureyre'nin söylediğini tasdik etti. Bunun üzerine İbn Ömer 'Demek pek çok kırat sevabı kaçırmışız' dedi."
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona Şu'be, ona Katâde, ona Salim b. Ebu Ca'd, ona Ma'dân b. Ebu Talha el-Ya'merî, ona da Rasulullah'ın (sav) azatlısı Sevbân, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cenaze namazına iştirak eden kimseye, bir kırat sevap vardır. Eğer defninde de hazır bulunursa, iki kırat sevap vardır. Bir kırat sevap, Uhud Dağı kadardır."
Bize İbn Beşşâr, ona Muaâz b. Hişam, ona babası (Hişam ed-Destüvâî), ona İbn Müsennâ, ona İbn Ebu Adî, ona Said; (T) Bana Züheyr b. Harb, ona Affân, ona Ebân, onlara da Katade hadisi bu isnad ile yukarıdaki rivayete benzer şekilde nakletmiştir. Said ve Hişam rivayetinde Hz. Peygamber'e (sav) kırat hakkında sorulduğu, onun da 'Uhud dağı kadardır' buyurduğu (ilavesi) vardır.
Bize Said b. Amr el-Eş'asî, Ebu Rabî el-Atekî ve Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ -hadisin lafızları Ebu Kureyb'e aittir-, onlara İbn Mübarek, ona Ömer b. Said b. Ebu Hüseyin, ona İbn Ebu Muleyke, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Ömer'in cenazesi yatağının üzerine konulmuştu. İnsanlar cenaze kaldırılmadan önce etrafını sarıp ona dua edip, övgüde bulundular ve onu hayırla yad ettiler. Ben de onların arasında idim. O sırada biri omzumdan tuttu, dönüp baktım ki Ali imiş. O da Ömer'e rahmet okudu ve '(Ey Ömer!) Allah'ın karşısına kendisinin ameli gibi bir amelle varmayı arzuladığım senden başka kimse yoktur. Yemin ederim ki Allah seni iki dostunla buluşturacaktır. Çünkü ben Rasulullah'ın (sav) hep 'Ben, Ebu Bekir ve Ömer geldik. Ben, Ebu Bekir ve Ömer girdik. Ben, Ebu Bekir ve Ömer çıktık' dediğini duyardım. Bundan dolayı Allah'ın seni onlarla biraraya getireceğini umuyor ve buna inanıyorum' dedi."
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Muhammed b. Abdullah el-Ensârî, ona babası (Abdullah b. Müsennâ), ona Sumâme, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: "Ümm Süleym, Nebi’ye (sav) deriden yapılmış bir döşek serer, Hz. Peygamber de o döşek üzerinde Ümm Süleym’in yanında kaylûle (öğle vakti) uykusuna yatardı. Nebi (sav) uyuyunca, Ümmü Süleym onun terinden ve saçlarından alır, onları bir şişede toplar, sonra da onu bir sükk (koku veya koku kabı) içinde biriktirirdi. (Sumame) der ki: Enes b. Mâlik, ölümü yaklaştığı zaman, kefenleme esnasında hazırlanacak güzel kokulu karışıma (hanût) bu sükkten bir miktar katılmasını vasiyet etti. Vefatından sonra kefen kokusuna (hanût) ondan biraz katıldı."
Bana Yahya, ona Malik, ona Abdullah b. Abdullah b. Cabir b. Atik, ona Abdullah b. Abdullah b. Cabir'in anne tarafından dedesi olan Atik b. Haris, ona da Cabir b. Atik şöyle rivayet etmiştir: "Peygamber (sav), Abdullah b. Sabit'i ziyarete geldi. O, ruhunu teslim etmek üzereydi. Seslendi fakat cevap vermeyince 'Varlığımız, Allah içindir, sonun da ona dönecek ve hesaba çekileceğiz' [Bakara, 2/156] ayetini okudu ve 'Ebu Rabi'nin ölümü üzerine Allah'a boyun eğdik' buyurdu. Kadınlar, yüksek sesle ağlamaya başladılar. İbn Atik onları susturmaya çalıştı. Rasulullah (sav) 'Bırak onları, vacip olunca kimse ağlamasın' buyurdu. Oradakiler 'Vacip olmak nedir? Ey Allah'ın Rasulü!' dediler. 'Ölümdür' buyurdu. Abdullah b. Sabit'in kızı 'Ey babacığım, senin şehit olduğunu umuyorum, çünkü sen şehitlik için her şeyi hazırlamıştın' dedi. Bunun üzerine Rasulullah da (sav) 'Allah ona niyetine göre ecrini vermiştir. Şehitlikten ne anlıyorsunuz?' buyurdu. Orada bulunanlar da 'Allah yolunda ölmek veya öldürülmektir' dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Allah yolunda öldürülmenin dışında şehitlik yedi çeşittir. Taun hastalığından ölen şehittir. İç hastalıklarından ölen şehittir. Suda boğularak ölen şehittir. Yıkıntı altında kalan şehittir. Zat'ül cenb (akciğer) hastalığından ölen şehittir. Yangında ölen şehittir. Doğum yaparken veya kadın hastalığından dolayı ölen kadın şehittir."