Giriş

Aynı isnad ile (Bize Yezîd, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir): Yahudi'nin biri Medine çarşısında “Hz. Musa'yı bütün insanlardan üstün kılan (Allah)'a yemin olsun” dedi. Ensar'dan bir adam da Yahudi'ye bir tokat attı ve “Rasulullah (sav) aramızda iken sen böyle diyorsun” dedi Bunun üzerine Yahudi gelip Rasulullah'a (sav) durumu anlattı. Hz. Peygamber (sav) de "O gün sûra üflenir; Allah’ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde kim varsa kıyâmetin dehşetinden çarpılıp cansız yere serilir. Sonra sûra bir daha üflenir; bir de bakarsın ki, bütün ölüler dirilip kabirlerinde ayağa kalkmış, merak ve endişe içinde etraflarına bakınıp duruyorlar" (Zümer, 68) ayetini okuyup şöyle buyurdu: "Şüphesiz ilk dirilen ben olurum ve bir de bakarım ki Musa, Arş'ın direklerinden birine tutunmuş duruyor. Artık bilemiyorum, acaba benden önce mi uyandı, yoksa Allah'ın istisna ettiklerinden miydi? Kim, benim, Yunus b. Mettâ'dan daha hayırlı olduğumu söylerse yalan söylemiş olur."


Açıklama: Hadis sahih isnad ise Muhammed b. Amr dolayısıyla hasendir. Hadisin isnadı için bk. HM009806.

    Öneri Formu
60745 HM009820 İbn Hanbel, II, 450

Bize Mahmud b. Ğaylân ve Abd b. Humeyd –anlam bir olmak üzere-, onlara Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Sâbit el-Bunânî, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona da Suhayb şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ikindi namazını kıldıktan sonra ses çıkarmadan dudaklarını kıpırdatıp konuşur gibi yapardı. Ona 'Ey Allah’ın Rasulü, sen ikindi namazını kıldıktan sonra konuşur gibi yapıyorsun' denilince, şöyle buyurdu: Nebilerden birisi ümmetinin durumundan oldukça hoşlanmıştı, bunun için 'Bunlara kim denk olabilir ki' dedi. Allah da ona 'Ümmetini, onlara vereceğim azap ya da düşmanlarını onlara musallat kılmam arasında tercih yapmakta serbest bırak' diye vahyetti. Onlar da azabı tercih ettiler. Bunun üzerine Allah onlara ölümü musallat etti. Bir günde onlardan yetmiş bin kişi öldü." "(Ravi Abdurrahman b. Ebu Leylâ der ki: Suhayb) bu hadisi naklettiği zaman hemen ardından şu hadisi de aktarırdı. (Rasulullah (sav) anlatımına devam ederek şöyle) buyurdu: Krallardan bir kral vardı, bu kralın kendisi için geleceğe dair tahminlerde bulunan bir kâhini vardı. Kâhin 'Bana kavrayışlı, zeki birisini -ya da: Zeki, söyleneni iyi kavrayan bir kişi- bulun, ben de ona bu bildiklerimi öğreteceğim. Çünkü ben öldükten sonra aranızdan bu bilginin kopup gideceğinden ve aranızda bunu bilecek kimsenin kalmayacağından korkarım' dedi. Onun dediği nitelikte birisini arayıp (buldular). Hükümdar ona, kâhinin yanında bulunmasını, ona zaman zaman gidip gelmesini emretti. Çocuk da ona gidip gelmeye başladı. Çocuğun yolu üzerinde bir manastırda bir rahip vardı. [Ma'mer der ki: Sanırım o zamanlar manastırlara ibadete çekilenler o gün müslüman kimselerdi.]" "Hz. Peygamber sözüne şöyle devam etti: Çocuk, o rahibin yanından geçtiği her seferinde, ona sorular sorar ve ona sorularını sormaya devam edince, sonunda rahip ona durumunu haber vererek, 'Ben sadece Allah’a Kulluk ederim' dedi. Bu sefer çocuk rahibin yanında bir süre kalıp kâhinin yanına gitmekte gecikmeye başladı. Kâhin de çocuğun ailesine, 'Bu çocuk benim yanıma hemen hemen hiç gelmiyor' diye haber gönderdi. Çocuk bu durumu rahibe haber verince, rahip de ona 'Kâhin sana 'Neredeydin?' diye sorarsa 'Ailemin yanındaydım' dersin. Ailen sana 'Neredeydin?' derse, kâhinin yanında olduğunu onlara söylersin' dedi." "Çocuk bu halde iken bir vahşi hayvanın alıkoyduğu çok sayıda bir insan topluluğunun bulunduğu bir yerden geçti. [Birileri 'Bu vahşi hayvan bir aslandı' demiştir.] Çocuk bir taş alıp 'Allah’ım, eğer rahibin dediği hak ise senden bu hayvanı öldürmemi dilerim' dedi. Sonra taşı attı ve o hayvanı öldürdü. Herkes 'Onu kim öldürdü?' deyince 'Çocuk' dediler. İnsanlar dehşete kapılarak 'Gerçekten bu çocuk hiç kimsenin bilmediği bir bilgiyi öğrenmiş bulunuyor' dediler. Gözleri görmeyen birisi onun bu durumunu işitince 'Eğer sen benim tekrar görmeme sebep olursan sana şunu şunu vereceğim' dedi. Çocuk 'Ben senden böyle bir şey istemiyorum, fakat eğer tekrar görürsen sana tekrar görme imkânını veren o yüce zata iman edecek misin?' dedi. Kör 'Evet' dedi. Çocuk Allah’a dua edince adam tekrar görmeye başladı. Gözleri görmeyen o kör kişi bunun üzerine iman etti. Durumları hükümdara ulaşınca, o da onlara elçi gönderdi, onları yanına getirtti ve 'Sizlerin her birinizi, diğerinden farklı bir şekilde öldüreceğim' deyip, verdiği emir üzerine testere onlardan birisinin başının tam ortasına yerleştirildi ve onu böylece öldürdü. Diğerini ise başka bir şekilde öldürdü sonra çocuğun getirilmesini emrederek 'Onu şu şu dağa alıp götürün ve onu dağın tepesinden aşağıya atın' dedi. Çocuğu alıp o dediği dağa götürdüler, çocuğu atmak istedikleri o yere geldiklerinde o dağdan aşağı düşüp yuvarlanıverdiler. Sonunda aralarında, o çocuktan başka kalan kimse olmadı. Sonra çocuk geri dönünce, yine hükümdar çocuğun alınıp denize götürülmesini ve onu denize atmalarını emretti. Çocuk alınıp denize götürüldü, Allah onunla beraber olanları suda boğduğu halde onu kurtardı. Bu sefer çocuk hükümdara 'Sen beni asıp, bana ok atmadıkça, ok attığın zaman da 'Bu çocuğun Rabbi Allah’ın adıyla' demedikçe beni öldüremezsin, dedi. Bunun üzerine kralın verdiği emir ile çocuk asıldı sonra 'Bu çocuğun Rabbi Allah’ın adıyla' diyerek ona ok attı. Çocuğa ok atılınca elini şakağına koydu, sonra da öldü. İnsanlardan bazıları 'Bu çocuk kimsenin bilmediği bir bilgiyi biliyordu, bu sebeple bizler de bu çocuğun Rabbine iman ediyoruz' dediler ve Hükümdara 'Sana üç kişi muhalefet etti diye mi sen sabrını yitirdin. İşte bütün âlem şimdi sana muhalefet etmiş bulunuyor' dediler. Bu sefer hükümdar yerde hendekler açtırdı, o hendeklere odun atıldı, ateş atıldı, sonra insanların toplanmasını istedi, sonra 'Dininden dönenlere ilişmeyiz, dönmeyenleri ise bu ateşe atarız' dedi ve dönmeyenleri o hendeklere atmaya başladı. İşte yüce Allah (bunun hakkında) 'Kahrolsun, hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler. Onlardan, sırf, hükmüne karşı konulamayan ve her övgüye layık olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar. [Buruc, 85/4-8] buyurmuştur. Rasulullah (sav) 'Çocuğa gelince, o defnedildi' buyurdu." (Ravi) der ki: Nakledildiğine göre Ömer b. Hattab zamanında, o çocuk mezarından çıkarıldığında, parmağı öldürüldüğü sırada koyduğu şekilde şakağı üzerinde idi. [Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, hasen garib bir hadistir.]


    Öneri Formu
19997 T003340 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 85

Bana Abd b. Humeyd, ona Ravh b. Ubâde, ona Avf, ona Hasan, Muhammed ve Hilâs, onlara da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mû­sâ çok hayâlı, sıkı örtünen bir kimse idi. Kendisi hayâlı olmak istedi­ği için derisinden hiçbir şey görülmezdi. Bu hâlinden dolayı İsrailoğullarından bir kısım kimseler, sözleriyle ona eziyet edip 'Mûsâ cildindeki bir kusurdan dolayı bu kadar sıkı örtünmektedir. Onda ya baras denilen deri hastalığı, yahut (erkeklik organında) yumurtalarının şişmesi, ya da başka bir hastalık var' dediler. Allah da onların Mûsâ için söyledikleri kusurların olmadığını ortaya çıkarmak istedi. Mûsâ bir gün yalnız başına yıkanmak için soyundu, elbiselerini bir taş üzerine koydu, sonra yıkandı. Yı­kanması bitince elbiselerini almaya yöneldi. Bu sıra­da taş, elbiselerle yuvarlanıp gitti. Mûsâ da asasını alıp 'ey taş, elbisem, ey taş, elbisem' diyerek taşın peşinden koşmaya başladı ve İsrâîloğullarından bir topluluğun yanına kadar vardı. Onlar da Mûsâ'yı çıplak olarak ve Allah'ın yarattığı en güzel surette gördüler. Böylece Allah Musa'yı onların ithamlarından korumuş oldu." Ebu Hureyre der ki:Taş orada durdu, Mûsâ elbisesini alıp giydi, ardından asasıyla taşı dövmeye başladı. Vallahi o taşta Musa'nın vurma izinden üç yahut dört ya da beş darp izi kalmıştır. İşte bu olay, Yüce Allah'ın şu buyruğunda ifade edilmiştir: "Ey iman edenler, siz de Musa'yı incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah nazarında itibarlı bir kimse idi." (Ahzâb, 69). Tirmizî der ki: Bu hadis hasen sahihtir. Bir çok tarikle Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir. Bu konuda Enes'in de Hz. Peygamber'den (sav) rivâyeti vardır.


    Öneri Formu
19169 T003221 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 33

Bana Abd b. Humeyd, ona Ravh b. Ubâde, ona Avf, ona Hasan, Muhammed ve Hilâs, onlara da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mû­sâ çok hayâlı, sıkı örtünen bir kimse idi. Kendisi hayâlı olmak istedi­ği için derisinden hiçbir şey görülmezdi. Bu hâlinden dolayı İsrailoğullarından bir kısım kimseler, sözleriyle ona eziyet edip 'Mûsâ cildindeki bir kusurdan dolayı bu kadar sıkı örtünmektedir. Onda ya baras denilen deri hastalığı, yahut (erkeklik organında) yumurtalarının şişmesi, ya da başka bir hastalık var' dediler. Allah da onların Mûsâ için söyledikleri kusurların olmadığını ortaya çıkarmak istedi. Mûsâ bir gün yalnız başına yıkanmak için soyundu, elbiselerini bir taş üzerine koydu, sonra yıkandı. Yı­kanması bitince elbiselerini almaya yöneldi. Bu sıra­da taş, elbiselerle yuvarlanıp gitti. Mûsâ da asasını alıp 'ey taş, elbisem, ey taş, elbisem' diyerek taşın peşinden koşmaya başladı ve İsrâîloğullarından bir topluluğun yanına kadar vardı. Onlar da Mûsâ'yı çıplak olarak ve Allah'ın yarattığı en güzel surette gördüler. Böylece Allah Musa'yı onların ithamlarından korumuş oldu." Ebu Hureyre der ki:Taş orada durdu, Mûsâ elbisesini alıp giydi, ardından asasıyla taşı dövmeye başladı. Vallahi o taşta Musa'nın vurma izinden üç yahut dört ya da beş darp izi kalmıştır. İşte bu olay, Yüce Allah'ın şu buyruğunda ifade edilmiştir: "Ey iman edenler, siz de Musa'yı incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah nazarında itibarlı bir kimse idi." (Ahzâb, 69). Tirmizî der ki: Bu hadis hasen sahihtir. Bir çok tarikle Ebu Hureyre’den rivayet edilmiştir. Bu konuda Enes'in de Hz. Peygamber'den (sav) rivâyeti vardır.


    Öneri Formu
288911 T003221-2 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 33


    Öneri Formu
13457 M007046 Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm, 19


    Öneri Formu
13460 M007048 Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm, 21


    Öneri Formu
13970 M007135 Müslim, Cennet ve Sıfat'u Naimiha ve Ehliha, 5


    Öneri Formu
13971 M007136 Müslim, Cennet ve Sıfat'u Naimiha ve Ehliha, 6


    Öneri Formu
24065 B006536 Buhari, Rikâk, 49


    Öneri Formu
24066 B006537 Buhari, Rikâk, 49