249 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Abide b. Humeyd et-Teymî, ona Ebu Za'ra, ona Ebul-Ahves, ona babası, ona da Malik b. Nadle (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Eller üç sınıftır: Allah'ın eli en üsttedir. Ondan sonra veren insanın eli gelir. En altta da dilenen insanın eli vardır. Dolayısıyla malının fazlasını ver, nefsine karşı âciz olma!"
Açıklama: Yüce Allah her şeyin mâlikidir. Bu bakımdan asıl veren O’dur. Hayırsever insan da Allah’ın ikram edici vasfına uygun bir yol takip ettiği için kıymet ifade etmektedir. Dilenen insan ise, kişiliğini düşünmeyen, şahsiyetini alçaltmakta sakınca görmeyen biridir, bu itibarla değer hükmü açısından en altta olmaya lâyıktır. “Malının fazlasını ver” cümlesinden maksat, ihtiyacından fazla olan miktardır. “Nefsine karşı âciz olma!” cümlesi de nefsine yenilme anlamındadır. Bilindiği üzere nefis aç gözlüdür, muhteristir, insana cömertliği değil cimriliği emreder. Kâmil insan da nefsin bu isteklerine boyun eğmeyip onunla mücadele edebilendir.
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, ona Musab b. Muhammed b. Şurahbil, ona Ya'lâ b. Ebu Yahya, ona Fatıma bt. Hüseyin, ona da Hüseyin b. Ali'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "At üzerinde gelse bile, dilenenin hakkı vardır."
Açıklama: “At üzerinde gelse bile” ifadesi, zengin görünse bile anlamındadır. Kendisini zillete düşürüp el açan insanın geri çevrilmemesi tavsiye edilmektedir. Şüphesiz bu tavsiye normal insanlar için yapılmıştır. Hz. Peygamber döneminde Müslümanlar, ihtiyaçları olmadıkça kimseden bir şey istemezlerdi, hatta ihtiyaç hâlinde bile istemekten kaçınırlardı. Ama zaman içerisinde insanlar dilenmeyi meslek edinir ve insanların merhamet duygularını istismar etmeyi itiyat hâline getirirlerse, şüphesiz böyle bir istismara da âlet olmamak gerekir. Böyle bir zilleti kişiliğinin bariz vasfı hâline getiren insanları da eğitim yoluyla bu zilletten kurtarmak için onlara yardımcı olmak gerekir.
Bize Kuteybe b. Said, ona el-Leys b. Sa'd, ona Cafer b. Rabi'a, ona Bekir b. Sevade, ona Müslim b. Mahşi, ona da İbn Firasî rivayet etmiştir: Rasulullah'a (sav) sordum: Dilenebilir miyim ey Allah'ın Rasulü? "Hayır! Eğer mutlaka bir şey istemek zorunda kalırsan, salih kişilerden iste!" buyurdu.
Bize Muhammed b. Râfi', ona Yahya b. Adem, ona Züheyr, ona yanında Süfyan'ın bulunduğu bir şeyh, ona Fatıma bt. Hüseyin, ona babası, ona da Hz. Ali (ra), Rasulullah'tan (sav) bir önceki hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Bize Kuteybe b. Said, ona Saîd b. Ebu Said, ona Abdurrahman b. Büceyd, ona da Rasulullah'a (sav) biat edenlerden biri olan babaannesi Ümmü Büceyd, Rasulullah'a (sav) Ey Allah'ın Rasulü (sav), yoksul biri gelip kapımın önünde duruyor, ama ona verecek bir şey bulamıyorum demiş. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ona şöyle dedi: "Bir koyunun yanmış tırnağından başka ona verecek bir şey bulamasan bile, (hiç olmazsa) onu eline ver."
Bize Abdullah b. Mesleme, bona Mâlik, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer'in (ra) rivayet ettiğine göre; Rasulullah (sav) minberde zekâttan, haya edip sadakadan, iffetli davranmaktan ve dilencilikten söz ederken şöyle buyurdu: "Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır. Üstteki el, verenin elidir. Alttaki el de dilenenin elidir." [Ebû Davud dedi ki: Bu hadisteki Eyyüb'ün Nafi'den rivayeti konusunda ihtilâf edilmiştir. Abdulvaris: Üstteki el, iffetli davrananın (dilenciliğe tenezzül etmeyenin) elidir" diye rivayet etti. Ancak ravilerin ekserisi, Hammâd b. Zeyd'in Eyyüb'den rivayetindeki, "üstteki el veren eldir" ifadesini benimsemişlerdir. Hammâd'dan rivayet edenlerden biri de "iffetli davranıp almayandır" diye rivayet etmiştir.]
Bize Ebu Abbas el-Kallevrî, ona Yakub b. İshak el-Hadrami, ona Süleyman b. Muaz et-Teymî, ona İbnu'l-Münkedir, ona da Cabir'in (ra) rivâyet ettiğine göre Rasulullah (sav); "Allah rızası için sadece cennet istenir" buyurdu.