249 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. İsmail ve İbn Ebu Halef, ona Yahya b. Yeman, ona Süfyan, ona Habib b. Ebu Sabit, ona Meymun b. Ebu Şebib şöyle anlatmıştır: Hz. Aişe'ye (r.anha) bir dilenci uğradı. Ancak Hz. Aişe ona küçük bir şey verdi. (Daha sonra) Hz. Aişe'nin yanına üzerinde bir elbise ve durumu güzel olan bir adam uğradı. Hz. Aişe onu oturttu; adam da kendisine ikram edilenleri yedi. Bu durum kendisine sorulduğunda; Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu söyledi: "İnsanlara hak ettikleri gibi davranın." [Ebû Davud, Yahya'nın rivayetinde ihtisar olduğunu; Meymun'un da Hz. Aişe'yi görmediğini söylemiştir.]
Açıklama: İsteyeni boş çevirmemek için, küçük de olsa, bir şeyin verilmesi uygun görülmektedir. Dilenciliğin cazip bir meslek haline getirilmemesi için, basit bir infakla karşılık verilmiştir. Ancak üstü başı düzgün, yani dilenciliği geçim kaynağı olarak kullanmayan insanlar içine düştükleri sıkıntı halinde bile istemekte zorlanmaktadırlar. Zira el açmak zordur, nefse ağır gelir. Bu nedenle onurunu zedelememek için Hz. Aişe validemiz, onu misafir olarak ağırlamış, hadisi şerifi de bu davranışın referansı olarak zikretmiştir.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ve Urve b. Zübeyir, onlara da Hakîm b. Hizâm (ra) şöyle demiştir: Ben Rasulullah'tan (dünyalık mal) istedim, verdi, sonra yine istedim, yine verdi. Ardından şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Şu dünya malı, yeşil, tatlıdır. Her kim bu malı gönül tokluğu ile elde ederse ona bereketli kılınır. Her kim de açgözlülük ile elde ederse ondan bereket kaldırılır ve o kimse yedikçe doymayan kimse gibi olur. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “ey Allah'ın Rasulü, Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar Senden sonra hiçbir kimsenin malına elimi uzatmayacağım” dedim. Daha Ebu Bekir, Beytu'l-mâl'daki payını vermek üzere Hakim'i çağırmış, fakat Hakim, Ebu Bekir'in ihsanından hiçbir şey kabul etmemiştir. Sonra Ömer de onu, hakkını vermek için çağırmış, ondan da hiçbir şey kabul etmemiştir. Bunun üzerine Ömer “ey Müslümanlar topluluğu! Ben , Allah'ın kendisine ayırdığı bu ganimet payını, Hakim'e sundum ama o almayı reddediyor” demiştir. Hakîm, Peygamber'den (sav) vefat edinceye kadar hiçbir kimseden bir şey almamıştır.
Bize Yahya b. İsmail ve İbn Ebu Halef, ona Yahya b. Yeman, ona Süfyan, ona Habib b. Ebu Sabit, ona Meymun b. Ebu Şebib şöyle anlatmıştır: Hz. Aişe'ye (r.anha) bir dilenci uğradı. Ancak Hz. Aişe ona küçük bir şey verdi. (Daha sonra) Hz. Aişe'nin yanına üzerinde bir elbise ve durumu güzel olan bir adam uğradı. Hz. Aişe onu oturttu; adam da kendisine ikram edilenleri yedi. Bu durum kendisine sorulduğunda; Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu söyledi: "İnsanlara hak ettikleri gibi davranın." [Ebû Davud, Yahya'nın rivayetinde ihtisar olduğunu; Meymun'un da Hz. Aişe'yi görmediğini söylemiştir.]
Bize Rabî b. Süleyman b. Davud, ona İshak b. Bekir, ona babası (Bekir b. Mudar), ona Amr b. Haris, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir ve Said b. Müseyyeb, onlara da Hakem b. Hizam (ra) şöyle demiştir: Peygamber'den (dünyalık mal) istedim, o verdi, sonra yine istedim, yine verdi ve ardından şöyle buyurdu: "Ey Hakim! Şüphesiz bu dünya malı, yeşil, yemesi tatlıdır. Her kim bu malı gönül tokluğu ile alırsa, o mal kendisi için bereketli ve hayırlı kılınır. Her kim de bunu açgözlülükle ile alırsa bu mal, alan kimse için bereketli ve şerefli olmaz. O ihtiraslı kimse bir obur gibidir ki, daima yer, bir türlü doymaz. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben: “ey Allah'ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar senden sonra hiçbir kimsenin malından bir şey almayacağım” dedim.
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübey ve Said b. Müseyyeb, onlara Hakem b. Hizam (ra) şöyle demiştir: Peygamber'den (dünyalık mal) istedim, o verdi, sonra yine istedim, yine verdi. Sonra üçüncü defa yine istedim, yine verdi. Bundan sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakim! Şüphesiz bu dünya malı, yeşil, yemesi tatlı bir meyvedir. Her kim bu malı gönül tokluğu ile alırsa, o mal kendisi için bereketli ve hayırlı kılınır. Her kim de bunu açgözlülükle ile alırsa bu mal, alan kimse için bereketli ve şerefli olmaz. O ihtiraslı kimse bir obur gibidir ki, daima yer, bir türlü doymaz. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der k: Ben: “ey Allah'ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar senden sonra hiçbir kimsenin malından bir şey almayacağım' dedim. Ebu Bekir (ra), Beytü'l-mâl'deki hakkını vermek için Hakîm'i çağırırdı. Fakat Hakîm, Ebu Bekir'in bu ihsanını kabul etmezdi. Sonra Ömer (ra) de hakkını vermek için onu çağırmış, fakat Hakîm ondan da bir şey kabul etmemişti. Bundan sonra Ömer “Ey Müslüman topluluğu! Ben sizleri Hakîm üzerine şahit tutuyorum. Ben ganimet malından onun hakkını kendisine veriyorum fakat o bu hakkını kabul etmiyor” dedi. Hakîm, Peygamber'den (sav) sonra vefat edinceye kadar hiçbir insanın malından almamıştır.
Bize Süveyd, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona da Urve b. Zübeyr ve İbn Müseyyeb, Hakîm b. Hizam’ın şöyle anlattığını rivayet etmiştir: Rasulullah'tan (sav) dünyalık istedim bana verdi, sonra yine istedim, yine verdi, sonra yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Dünya malı tatlı ve yeşildir. Her kim bu dünyalığı tok gözlü olarak elde ederse kendisi için hayırlı ve bereketli kılınır. Kim de aç gözlü olarak alırsa kendisi için bereketli kılınmaz ve o kişi yiyip de doymayan kimse gibi olur. Veren el, alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “Ey Allah’ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki dünyadan ayrılıncaya kadar kimseden bir şey istemeyeceğim.” Sonra Ebu Bekir Halife olduğunda ganimetten payını (atâ) vermek üzere Hakîm'i çağırdı, fakat Hakîm kabul etmedi. Sonra Ömer payını vermek üzere onu çağırdı, onu da kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Ey Müslümanlar topluluğu! Ben sizleri şahit tutarım ki ganimetten payını kendisine sundum, fakat o bunu almaya yanaşmıyor.” Hakîm, Rasulullah’tan (sav) sonra ve kendisi vefat edinceye kadar halktan kimsenin malından bir şey istemedi. Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ve Urve b. Zübeyir, onlara da Hakîm b. Hizâm (ra) şöyle demiştir: Ben Rasulullah'tan (dünyalık mal) istedim, verdi, sonra yine istedim, yine verdi. Ardından şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Şu dünya malı, yeşil, tatlıdır. Her kim bu malı gönül tokluğu ile elde ederse ona bereketli kılınır. Her kim de açgözlülük ile elde ederse ondan bereket kaldırılır ve o kimse yedikçe doymayan kimse gibi olur. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “ey Allah'ın Rasulü, Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar Senden sonra hiçbir kimsenin malına elimi uzatmayacağım” dedim. Daha Ebu Bekir, Beytu'l-mâl'daki payını vermek üzere Hakim'i çağırmış, fakat Hakim, Ebu Bekir'in ihsanından hiçbir şey kabul etmemiştir. Sonra Ömer de onu, hakkını vermek için çağırmış, ondan da hiçbir şey kabul etmemiştir. Bunun üzerine Ömer “ey Müslümanlar topluluğu! Ben , Allah'ın kendisine ayırdığı bu ganimet payını, Hakim'e sundum ama o almayı reddediyor” demiştir. Hakîm, Peygamber'den (sav) vefat edinceye kadar hiçbir kimseden bir şey almamıştır.