Öneri Formu
Hadis Id, No:
12325, T002136
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ الْحُلْوَانِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ وَوَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ سَعْدِ بْنِ عُبَيْدَةَ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ عَلِىٍّ قَالَ بَيْنَمَا نَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ يَنْكُتُ فِى الأَرْضِ إِذْ رَفَعَ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ قَالَ « مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ قَدْ عُلِمَ . وَقَالَ وَكِيعٌ : إِلاَّ قَدْ كُتِبَ مَقْعَدُهُ مِنَ النَّارِ وَمَقْعَدُهُ مِنَ الْجَنَّةِ » . قَالُوا أَفَلاَ نَتَّكِلُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ « لاَ اعْمَلُوا فَكُلٌّ مُيَسَّرٌ لِمَا خُلِقَ لَهُ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Hasan b. Ali el-Hulvânî, ona Abdullah b. Nümeyr ve Vekî', onlara A'meş, ona Said b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ali şöyle rivayet etmiştir:
Bizler Rasulullah (sav) ile beraberken o, (düşünceli bir halde) yere (bir şeyler) çiziyordu. (Derken) başını göğe kaldırdı, ardından ''Sizden biri yok ki (yeri) bilinmesin'' buyurdu -Vekî ise, ''Cennet ya da cehennemdeki yeri yazılmış olmasın'' dedi-. (Etrafındakiler), ''(buna güvenip) ameli bırakmayalım mı ya Rasulullah'' dediler. O ise, ''hayır, amele devam edin. Herkes yaratıldığı şeye müyesser kılınır'' buyurdu.
Ebu İsa şöyle demiştir: Bu hasen-sahih bir hadistir.
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
فَكُلٌّ مُيَسَّرٌ لِمَا خُلِقَ لَهُ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Kader 3, 4/445
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Sa'd b. Ubeyde es-Sülemi (Sa'd b. Ubeyde)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Hasan b. Ali el-Hüzeli (Hasan b. Ali b. Muhammed)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları: Kader, Allah'ın dilemesi/meşîet
Kader, amel, ilm-i ezelîye rağmen amel
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, İMAN
KTB, KADER
Müslüman, Tevekkül ve İsyan
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33455, B004948
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ عُبَيْدَةَ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ عَلِىٍّ - رضى الله عنه - قَالَ كُنَّا فِى جَنَازَةٍ فِى بَقِيعِ الْغَرْقَدِ ، فَأَتَانَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَعَدَ وَقَعَدْنَا حَوْلَهُ ، وَمَعَهُ مِخْصَرَةٌ فَنَكَّسَ ، فَجَعَلَ يَنْكُتُ بِمِخْصَرَتِهِ ثُمَّ قَالَ « مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ وَمَا مِنْ نَفْسٍ مَنْفُوسَةٍ إِلاَّ كُتِبَ مَكَانُهَا مِنَ الْجَنَّةِ وَالنَّارِ ، وَإِلاَّ قَدْ كُتِبَتْ شَقِيَّةً أَوْ سَعِيدَةً » . قَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَلاَ نَتَّكِلُ عَلَى كِتَابِنَا وَنَدَعُ الْعَمَلَ فَمَنْ كَانَ مِنَّا مِنْ أَهْلِ السَّعَادَةِ فَسَيَصِيرُ إِلَى أَهْلِ السَّعَادَةِ ، وَمَنْ كَانَ مِنَّا مِنْ أَهْلِ الشَّقَاءِ فَسَيَصِيرُ إِلَى عَمَلِ أَهْلِ الشَّقَاوَةِ . قَالَ « أَمَّا أَهْلُ السَّعَادَةِ فَيُيَسَّرُونَ لِعَمَلِ أَهْلِ السَّعَادَةِ وَأَمَّا أَهْلُ الشَّقَاوَةِ فَيُيَسَّرُونَ لِعَمَلِ أَهْلِ الشَّقَاءِ » . ثُمَّ قَرَأَ ( فَأَمَّا مَنْ أَعْطَى وَاتَّقَى * وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى ) الآيَةَ .
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir (b. Abdülhamid), ona Mansur (b. Mu'temir), ona Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî (Abdullah b. Habib), ona da Ali (b. Ebu Talib) (ra) şöyle demiştir: Bakîü'l-Garkad mezarlığında bir cenazedeydik. Rasulullah (sav) yanımıza geldi ve oturdu. Biz de etrafına oturduk. Elinde bir asa vardı. Onunla yere izler çizmeye başladı. Sonra da: "Sizden hiçbir kişi ve yaratılmış hiçbir nefis hariç olmamak üzere, Allah o kimsenin cennetteki ve cehennemdeki yerini yazmıştır. Herkesin kötü veya iyi olduğu da yazılmıştır." buyurdu. Bunun üzerine bir sahabi şöyle sordu: "Ey Allah'ın Rasulü! Öyleyse biz amel etmeyip, bu yazımıza mı dayanalım?" Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Bizden iyi olan kimse, iyi kimselerin ameline ulaşacaktır. Bizden kötü olan kimse de, kötü olanların ameline ulaşacaktır." Sonra şöyle devam etti: "İyi olanlara iyilerin amelleri kolaylaştırılır, kötü olanlara da kötü kimselerin amelleri kolaylaştırılır." Ardından da şu ayetleri okudu: "Kim verir ve korunursa, en güzelini tasdik ederse, böylece ona en kolayı kolaylaştırırız. Ama kim de cimrilik eder ve müstağni olursa en güzelini yalanlarsa; ona en zoru kolaylaştırırız." (Leyl/92, 5-10)
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 6, 2/301
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Sa'd b. Ubeyde es-Sülemi (Sa'd b. Ubeyde)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
6. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
İman, Esasları: Kader, Allah'ın dilemesi/meşîet
Kader, amel, ilm-i ezelîye rağmen amel
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279308, T002136-2
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ الْحُلْوَانِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ وَوَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ سَعْدِ بْنِ عُبَيْدَةَ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ عَلِىٍّ قَالَ بَيْنَمَا نَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ يَنْكُتُ فِى الأَرْضِ إِذْ رَفَعَ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ قَالَ « مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ قَدْ عُلِمَ . وَقَالَ وَكِيعٌ : إِلاَّ قَدْ كُتِبَ مَقْعَدُهُ مِنَ النَّارِ وَمَقْعَدُهُ مِنَ الْجَنَّةِ » . قَالُوا أَفَلاَ نَتَّكِلُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ « لاَ اعْمَلُوا فَكُلٌّ مُيَسَّرٌ لِمَا خُلِقَ لَهُ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Hasan b. Ali el-Hulvânî, ona Abdullah b. Nümeyr ve Vekî', onlara A'meş, ona Said b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ali şöyle rivayet etmiştir:
Bizler Rasulullah (sav) ile beraberken o, (düşünceli bir halde) yere (bir şeyler) çiziyordu. (Derken) başını göğe kaldırdı, ardından ''Sizden biri yok ki (yeri) bilinmesin'' buyurdu -Vekî ise, ''Cennet ya da cehennemdeki yeri yazılmış olmasın'' dedi-. (Etrafındakiler), ''(buna güvenip) ameli bırakmayalım mı ya Rasulullah'' dediler. O ise, ''hayır, amele devam edin. Herkes yaratıldığı şeye müyesser kılınır'' buyurdu.
Ebu İsa şöyle demiştir: Bu hasen-sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Kader 3, 4/445
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Sa'd b. Ubeyde es-Sülemi (Sa'd b. Ubeyde)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Hişam Abdullah b. Nümeyr el-Hemdânî (Abdullah b. Nümeyr b. Abdullah b. Ebu Hayye)
6. Hasan b. Ali el-Hüzeli (Hasan b. Ali b. Muhammed)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları: Kader, Allah'ın dilemesi/meşîet
Kader, amel, ilm-i ezelîye rağmen amel
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, İMAN
KTB, KADER
Müslüman, Tevekkül ve İsyan
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
أخبرنا عبد الرزاق عن معمر عن عمن سمع الحسن يقول : لما رمي طلحة بن عبيد الله يوم الجمل جعل يمسح الدم عن صدره وهو يقول : (وكان أمر الله قدرا مقدورا).
Öneri Formu
Hadis Id, No:
88274, MA020084
Hadis:
أخبرنا عبد الرزاق عن معمر عن عمن سمع الحسن يقول : لما رمي طلحة بن عبيد الله يوم الجمل جعل يمسح الدم عن صدره وهو يقول : (وكان أمر الله قدرا مقدورا).
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Câmi' 20084, 11/119
Senetler:
()
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
KTB, İMAN
KTB, KADER
Kur'an, Ayet Yorumu
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Siyer, Cemel vakası
ذكر الخبر عن خروجه إليها
حدثنا ابن حميد قال حدثنا سلمة عن محمد بن إسحاق قال خرج عمر إلى الشأم غازيا في سنة سبع عشرة حتى إذا كان بسرغ لقيه أمراء الأجناد فأخبروه أن الأرض سقيمة فرجع بالناس إلى المدينة وقد كان عمر كما حدثنا ابن حميد قال حدثنا سلمة عن محمد بن إسحاق عن ابن شهاب الزهري عن عبد الحميد بن عبدالرحمن بن زيد بن الخطاب عن عبدالله بن الحارث بن نوفل عن عبدالله بن عباس خرج غازيا وخرج معه المهاجرون والأنصار وأوعب الناس معه حتى إذا نزل بسرغ لقيه أمراء الأجناد أبو عبيدة بن الجراح ويزيد بن أبي سفيان وشرحبيل بن حسنة فأخبروه أن الأرض سقيمة فقال عمر اجمع إلي المهاجرين الأولين قال فجمعتهم له فاستشارهم فاختلفوا عليه فمنهم القائل خرجت لوجه تريد فيه الله وما عنده ولا نرى أن يصدك عنه بلاء عرض لك ومنهم القائل إنه لبلاء وفناء ما نرى أن تقدم عليه فلما اختلفوا عليه قال قوموا عني ثم قال اجمع لي مهاجرة الأنصار فجمعتهم له فاستشارهم فسلكوا طريق المهاجرين فكأنما سمعوا ما قالوا فقالوا مثله فلما اختلفوا عليه قال قوموا عني ثم قال اجمع لي مهاجرة الفتح من قريش فجمعتهم له فاستشارهم فلم يختلف عليهم منهن اثنان وقالوا ارجع بالناس فإنه بلاء وفناء قال فقال لي عمر يابن عباس اصرخ في الناس فقل إن أمير المؤمنين يقول لكم إني مصبح على ظهر فأصبحوا عليه قال فأصبح عمر على ظهر وأصبح الناس عليه فلما اجتمعوا عليه قال أيها الناس إني راجع فارجعوا فقال له أبو عبيدة بن الجراح أفرارا من قدر الله قال نعم فرارا من قدر الله إلى قدر الله أرأيت لو أن رجلا هبط واديا له عدوتان إحداهما خصبة والأخرى جدبة أليس يرعى من رعى الجدبة بقدر الله ويرعى من رعى الخصبة بقدر الله ثم قال لو غيرك يقول هذا يا أبا عبيدة ثم خلا به بناحية دون الناس فبينا الناس على ذلك إذ أتى عبد الرحمن بن عوف وكان متخلفا عن الناس لم يشهدهم بالأمس فقال ما شأن الناس فأخبر الخبر فقال عندي من هذا علم فقال عمر فأنت عندنا الأمين المصدق فماذا عندك قال سمعت رسول الله صلى الله عليه و سلم يقول إذا سمعتم بهذا الوباء ببلد فلا تقدموا عليه وإذا وقع وأنتم به فلا تخرجوا فرارا منه ولا يخرجنكم إلا ذلك فقال عمر فلله الحمد انصرفوا أيها الناس فانصرف بهم حدثنا ابن حميد قال حدثنا سلمة عن محمد بن إسحاق عن ابن شهاب الزهري عن عبد الله بن عامر بن ربيعة وسالم بن عبد الله بن عمر أنهما حدثاه عن عمر إنما رجع بالناس عن حديث عبد الرحمن بن عوف فلما رجع عمر رجع عمال الأجناد الى أعمالهم وأما سيف فإنه روى في ذلك ما كتب به إلي السري عن شعيب عن سيف عن أبي حارثة وأبي عثمان والربيع قالوا وقع الطاعون بالشام ومصر والعراق واستقر بالشام ومات فيه الناس الذين هم في كل الأمصار في المحرم وصفر وارتفع عن الناس وكتبوا بذلك إلى عمر ما خلا الشام فخرج حتى إذا كان منها قريبا بلغه أنه أشد ما كان فقال وقال الصحابة قال رسول الله صلى الله عليه و سلم إذا كان بأرض وباء فلا تدخلوها وإذا وقع بأرض وأنتم بها فلا تخرجوا منها فرجع حتى ارتفع عنها وكتبوا بذلك إليه وبما في أيديهم من المواريث فجمع الناس في جمادى الأولى سنة سبع عشرة فاستشارهم في البلدان فقال إني قد بدا لي أن أطرف على
Öneri Formu
Hadis Id, No:
204640, TB2/486
Hadis:
ذكر الخبر عن خروجه إليها
حدثنا ابن حميد قال حدثنا سلمة عن محمد بن إسحاق قال خرج عمر إلى الشأم غازيا في سنة سبع عشرة حتى إذا كان بسرغ لقيه أمراء الأجناد فأخبروه أن الأرض سقيمة فرجع بالناس إلى المدينة وقد كان عمر كما حدثنا ابن حميد قال حدثنا سلمة عن محمد بن إسحاق عن ابن شهاب الزهري عن عبد الحميد بن عبدالرحمن بن زيد بن الخطاب عن عبدالله بن الحارث بن نوفل عن عبدالله بن عباس خرج غازيا وخرج معه المهاجرون والأنصار وأوعب الناس معه حتى إذا نزل بسرغ لقيه أمراء الأجناد أبو عبيدة بن الجراح ويزيد بن أبي سفيان وشرحبيل بن حسنة فأخبروه أن الأرض سقيمة فقال عمر اجمع إلي المهاجرين الأولين قال فجمعتهم له فاستشارهم فاختلفوا عليه فمنهم القائل خرجت لوجه تريد فيه الله وما عنده ولا نرى أن يصدك عنه بلاء عرض لك ومنهم القائل إنه لبلاء وفناء ما نرى أن تقدم عليه فلما اختلفوا عليه قال قوموا عني ثم قال اجمع لي مهاجرة الأنصار فجمعتهم له فاستشارهم فسلكوا طريق المهاجرين فكأنما سمعوا ما قالوا فقالوا مثله فلما اختلفوا عليه قال قوموا عني ثم قال اجمع لي مهاجرة الفتح من قريش فجمعتهم له فاستشارهم فلم يختلف عليهم منهن اثنان وقالوا ارجع بالناس فإنه بلاء وفناء قال فقال لي عمر يابن عباس اصرخ في الناس فقل إن أمير المؤمنين يقول لكم إني مصبح على ظهر فأصبحوا عليه قال فأصبح عمر على ظهر وأصبح الناس عليه فلما اجتمعوا عليه قال أيها الناس إني راجع فارجعوا فقال له أبو عبيدة بن الجراح أفرارا من قدر الله قال نعم فرارا من قدر الله إلى قدر الله أرأيت لو أن رجلا هبط واديا له عدوتان إحداهما خصبة والأخرى جدبة أليس يرعى من رعى الجدبة بقدر الله ويرعى من رعى الخصبة بقدر الله ثم قال لو غيرك يقول هذا يا أبا عبيدة ثم خلا به بناحية دون الناس فبينا الناس على ذلك إذ أتى عبد الرحمن بن عوف وكان متخلفا عن الناس لم يشهدهم بالأمس فقال ما شأن الناس فأخبر الخبر فقال عندي من هذا علم فقال عمر فأنت عندنا الأمين المصدق فماذا عندك قال سمعت رسول الله صلى الله عليه و سلم يقول إذا سمعتم بهذا الوباء ببلد فلا تقدموا عليه وإذا وقع وأنتم به فلا تخرجوا فرارا منه ولا يخرجنكم إلا ذلك فقال عمر فلله الحمد انصرفوا أيها الناس فانصرف بهم حدثنا ابن حميد قال حدثنا سلمة عن محمد بن إسحاق عن ابن شهاب الزهري عن عبد الله بن عامر بن ربيعة وسالم بن عبد الله بن عمر أنهما حدثاه عن عمر إنما رجع بالناس عن حديث عبد الرحمن بن عوف فلما رجع عمر رجع عمال الأجناد الى أعمالهم وأما سيف فإنه روى في ذلك ما كتب به إلي السري عن شعيب عن سيف عن أبي حارثة وأبي عثمان والربيع قالوا وقع الطاعون بالشام ومصر والعراق واستقر بالشام ومات فيه الناس الذين هم في كل الأمصار في المحرم وصفر وارتفع عن الناس وكتبوا بذلك إلى عمر ما خلا الشام فخرج حتى إذا كان منها قريبا بلغه أنه أشد ما كان فقال وقال الصحابة قال رسول الله صلى الله عليه و سلم إذا كان بأرض وباء فلا تدخلوها وإذا وقع بأرض وأنتم بها فلا تخرجوا منها فرجع حتى ارتفع عنها وكتبوا بذلك إليه وبما في أيديهم من المواريث فجمع الناس في جمادى الأولى سنة سبع عشرة فاستشارهم في البلدان فقال إني قد بدا لي أن أطرف على
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18943, T003111
Hadis:
حَدَّثَنَا بُنْدَارٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِىُّ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ سُفْيَانَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ قَالَ: لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ ( فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَسَعِيدٌ ) سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ فَعَلَى مَا نَعْمَلُ عَلَى شَىْءٍ قَدْ فُرِغَ مِنْهُ أَوْ عَلَى شَىْءٍ لَمْ يُفْرَغْ مِنْهُ ؟ قَالَ « بَلْ عَلَى شَىْءٍ قَدْ فُرِغَ مِنْهُ وَجَرَتْ بِهِ الأَقْلاَمُ يَا عُمَرُ وَلَكِنْ كُلٌّ مُيَسَّرٌ لِمَا خُلِقَ لَهُ » . هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عَمْرٍو .
Tercemesi:
Bize Bündar (Muhammed b. Beşşar), ona Ebu Amir (Abdülmelik b. Amr) el-Akadi, ona Süleyman b. Süfyan, ona Abdullah b. Dinar, ona (Abdullah) b. Ömer, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir: “... Onlardan kimi bedbahttır, kimi mutlu. (Hûd, 11/105)” ayeti indiği zaman Peygamber’e (sav) sordum: Ey Allah’ın Peygamberi! Kesinleşmiş bir şey için mi amel etmekteyiz yoksa Allah tarafından takdir edilmemiş bir şey için mi amel ediyoruz? Bunun üzerine Rasulullah (sav): "Bilakis kesinleşmiş ve kalemlerin yazmış olduğu şey üzerine. Fakat Ey Ömer! Herkes ne için yaratılmış ise o kendisine kolaylaştırılmıştır."
Tirmizî dedi ki: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadisi sadece Abdullah b. Ömer rivayetiyle bilmekteyiz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 11, 5/289
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Dinar el-Kuraşî (Abdullah b. Dinar)
4. Ebu Süfyan Süleyman b. Süfyan el-Kuraşi (Süleyman b. Süfyan)
5. Ebu Âmir Abdülmelik b. Amr el-Kaysî (Abdülmelik b. Amr)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
İman, Esasları, Kaza ve Kader
Kader, amel, ilm-i ezelîye rağmen amel
Kader, kader-amel ilişkisi
Kıyamet, ahvali
Kıyamet, sıkıntıları
KTB, KADER
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
281959, M005785-2
Hadis:
وَحَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ وَمُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ ابْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَ حَدِيثِ مَالِكٍ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ خَرَجَ إِلَى الشَّامِ حَتَّى إِذَا كَانَ بِسَرْغَ لَقِيَهُ أَهْلُ الأَجْنَادِ أَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ وَأَصْحَابُهُ فَأَخْبَرُوهُ أَنَّ الْوَبَاءَ قَدْ وَقَعَ بِالشَّامِ . قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَقَالَ عُمَرُ ادْعُ لِىَ الْمُهَاجِرِينَ الأَوَّلِينَ . فَدَعَوْتُهُمْ فَاسْتَشَارَهُمْ وَأَخْبَرَهُمْ أَنَّ الْوَبَاءَ قَدْ وَقَعَ بِالشَّامِ فَاخْتَلَفُوا فَقَالَ بَعْضُهُمْ قَدْ خَرَجْتَ لأَمْرٍ وَلاَ نَرَى أَنْ تَرْجِعَ عَنْهُ . وَقَالَ بَعْضُهُمْ مَعَكَ بَقِيَّةُ النَّاسِ وَأَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ نَرَى أَنْ تُقْدِمَهُمْ عَلَى هَذَا الْوَبَاءِ . فَقَالَ ارْتَفِعُوا عَنِّى . ثُمَّ قَالَ ادْعُ لِىَ الأَنْصَارَ فَدَعَوْتُهُمْ لَهُ فَاسْتَشَارَهُمْ فَسَلَكُوا سَبِيلَ الْمُهَاجِرِينَ وَاخْتَلَفُوا كَاخْتِلاَفِهِمْ . فَقَالَ ارْتَفِعُوا عَنِّى . ثُمَّ قَالَ ادْعُ لِى مَنْ كَانَ هَا هُنَا مِنْ مَشْيَخَةِ قُرَيْشٍ مِنْ مُهَاجِرَةِ الْفَتْحِ . فَدَعَوْتُهُمْ فَلَمْ يَخْتَلِفْ عَلَيْهِ رَجُلاَنِ فَقَالُوا نَرَى أَنْ تَرْجِعَ بِالنَّاسِ وَلاَ تُقْدِمْهُمْ عَلَى هَذَا الْوَبَاءِ . فَنَادَى عُمَرُ فِى النَّاسِ إِنِّى مُصْبِحٌ عَلَى ظَهْرٍ فَأَصْبِحُوا عَلَيْهِ . فَقَالَ أَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ أَفِرَارًا مِنْ قَدَرِ اللَّهِ فَقَالَ عُمَرُ لَوْ غَيْرُكَ قَالَهَا يَا أَبَا عُبَيْدَةَ - وَكَانَ عُمَرُ يَكْرَهُ خِلاَفَهُ - نَعَمْ نَفِرُّ مِنْ قَدَرِ اللَّهِ إِلَى قَدَرِ اللَّهِ أَرَأَيْتَ لَوْ كَانَتْ لَكَ إِبِلٌ فَهَبَطْتَ وَادِيًا لَهُ عِدْوَتَانِ إِحْدَاهُمَا خَصْبَةٌ وَالأُخْرَى جَدْبَةٌ أَلَيْسَ إِنْ رَعَيْتَ الْخَصْبَةَ رَعَيْتَهَا بِقَدَرِ اللَّهِ وَإِنْ رَعَيْتَ الْجَدْبَةَ رَعَيْتَهَا بِقَدَرِ اللَّهِ قَالَ فَجَاءَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَوْفٍ وَكَانَ مُتَغَيِّبًا فِى بَعْضِ حَاجَتِهِ فَقَالَ إِنَّ عِنْدِى مِنْ هَذَا عِلْمًا سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ : "إِذَا سَمِعْتُمْ بِهِ بِأَرْضٍ فَلاَ تَقْدَمُوا عَلَيْهِ وَإِذَا وَقَعَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ بِهَا فَلاَ تَخْرُجُوا فِرَارًا مِنْهُ " قَالَ فَحَمِدَ اللَّهَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ ثُمَّ انْصَرَفَ وَزَادَ فِى حَدِيثِ مَعْمَرٍ قَالَ وَقَالَ لَهُ أَيْضًا أَرَأَيْتَ أَنَّهُ لَوْ رَعَى الْجَدْبَةَ وَتَرَكَ الْخَصْبَةَ أَكُنْتَ مُعَجِّزَهُ قَالَ نَعَمْ . قَالَ فَسِرْ إِذًا . قَالَ فَسَارَ حَتَّى أَتَى الْمَدِينَةَ فَقَالَ هَذَا الْمَحِلُّ . أَوْ قَالَ هَذَا الْمَنْزِلُ إِنْ شَاءَ اللَّهُ .
Tercemesi:
Ma'mer bu isnadla Malik'in naklettiği hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Söz konusu hadis şöyledir:
Ömer b. Hattab (ra), Şam'a doğru yola çıktı. Nihayet Serğ denilen yere gelince kendisini Ecnadlılar yani Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra) ve arkadaşları karşıladı ve ona Şam'da veba çıktığını haber verdiler. Bunun üzerine Ömer (ra); 'Bana ilk muhacirleri çağır.' dedi. Ben de hemen onları çağırdım. Ömer (ra), onlarla istişare etti. Onlara Şam'da veba çıktığını söyledi. Onlar da bu konuda (Şam'a girip girmeme konusunda) ihtilafa düştüler. Bazıları; 'Önemli bir iş için yola çıktın. Bundan vaz geçmeni uygun görmüyoruz.' dediler. Bazıları da; 'Beraberinde diğer insanlar ve Rasulullah'ın (sav) ashabı var. Onları bu vebaya götürmeni uygun bulmuyoruz.' dediler. Ardından; 'Bana ensarı çağır.' dedi. Ben de kendisine onları çağırdım. Ömer (ra) onlarla istişare etti. Onlar da muhacirler gibi davrandılar; onların ihtilafa düştükleri gibi ihtilafa düştüler. Ömer 'Gidebilirsiniz.' dedi. Sonra; 'Bana burada bulunan fetih yılında hicret etmiş olan Kureyşli ihtiyarları çağır.' dedi. Ben de onları çağırdım. Onlardan hiç kimse ihtilaf etmedi. Dediler ki; 'İnsanları geri döndürmenin ve bu vebaya götürmemenin uygun olacağını düşünüyoruz.' Bunun ardından Ömer (ra) insanlar arasında; 'Ben sabaha bir bineğin sırtına binmiş olacağım. Siz de sabaha bir bineğin sırtında olun.' diye seslendi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra); 'Allah'ın kaderinden kaçmak için mi?!' dedi. Ömer (ra); 'Eğer senden başkası bu sözü söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Ona tavrım çok daha farklı olurdu!' dedi. Nitekim Ömer (ra) kendisine muhalefet edilmesinden hoşlanmazdı. Ömer (ra) sözlerini şöyle sürdürdü: 'Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin? Senin bir takım develerin olsaydı da biri verimli diğeri kurak iki yakası olan bir vadiye inseydin, verimli olanda develerini otlattığında Allah’ın takdiriyle otlatmış, kurak olanda otlattığında da yine Allah'ın takdiriyle otlatmış olmaz mıydın?' Derken Abdurrahman b. Avf (ra) geldi. Bazı ihtiyaçları için ortadan kaybolmuştu. Dedi ki: ‘Bu konuda bende bir bilgi var. Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum:
"Bir yerde veba olduğunu duyduğunuz zaman oraya gitmeyin. Sizin de içerisinde bulunduğunuz bir yerde veba çıktığı zaman da vebadan kaçmak için oradan çıkmayın."
Bunun üzerine Ömer (ra), Allah'a hamd etti ve oradan ayrıldı.
Mamer'in rivayet ettiği hadiste ravi şu ilavede bulunmuştur: Ömer (ra), Ebu Ubeyde'ye (ra) şunları da söyledi: 'Ne dersin? Kişi develerini kurak olan yerde otlatıp verimli olan yerleri bıraksaydı onu acizlikle/beceriksizlikle itham eder miydin?' Ebu Ubeyde; 'Evet.' şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine Ömer (ra); 'Yürü, o halde.' dedi. Ardından yola koyuldular. Nihayet Medine'ye gelince Ömer; 'Allah'ın izniyle işte burası, varılacak mahaldir' ya da 'İşte burası varılacak menzildir.' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Tıb 5785, /939
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Avf ez-Zührî (Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd b. el-Haris)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Yahya Abdullah b. Haris el-Haşimi (Abdullah b. Abdullah b. Haris b. Nevfel b. Haris b. Abdulmuttalib)
4. Ebu Ömer Abdülhamid b. Abdurrahman el-Adevi (Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab)
5. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
6. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
7. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
8. Muhammed b. Râfi' el-Kuşeyrî (Muhammed b. Râfi' b. Sabur)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
281960, M005785-3
Hadis:
وَحَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ وَمُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ ابْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ بِهَذَا الإِسْنَادِ . نَحْوَ حَدِيثِ مَالِكٍ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ خَرَجَ إِلَى الشَّامِ حَتَّى إِذَا كَانَ بِسَرْغَ لَقِيَهُ أَهْلُ الأَجْنَادِ أَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ وَأَصْحَابُهُ فَأَخْبَرُوهُ أَنَّ الْوَبَاءَ قَدْ وَقَعَ بِالشَّامِ . قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَقَالَ عُمَرُ ادْعُ لِىَ الْمُهَاجِرِينَ الأَوَّلِينَ . فَدَعَوْتُهُمْ فَاسْتَشَارَهُمْ وَأَخْبَرَهُمْ أَنَّ الْوَبَاءَ قَدْ وَقَعَ بِالشَّامِ فَاخْتَلَفُوا فَقَالَ بَعْضُهُمْ قَدْ خَرَجْتَ لأَمْرٍ وَلاَ نَرَى أَنْ تَرْجِعَ عَنْهُ . وَقَالَ بَعْضُهُمْ مَعَكَ بَقِيَّةُ النَّاسِ وَأَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ نَرَى أَنْ تُقْدِمَهُمْ عَلَى هَذَا الْوَبَاءِ . فَقَالَ ارْتَفِعُوا عَنِّى . ثُمَّ قَالَ ادْعُ لِىَ الأَنْصَارَ فَدَعَوْتُهُمْ لَهُ فَاسْتَشَارَهُمْ فَسَلَكُوا سَبِيلَ الْمُهَاجِرِينَ وَاخْتَلَفُوا كَاخْتِلاَفِهِمْ . فَقَالَ ارْتَفِعُوا عَنِّى . ثُمَّ قَالَ ادْعُ لِى مَنْ كَانَ هَا هُنَا مِنْ مَشْيَخَةِ قُرَيْشٍ مِنْ مُهَاجِرَةِ الْفَتْحِ . فَدَعَوْتُهُمْ فَلَمْ يَخْتَلِفْ عَلَيْهِ رَجُلاَنِ فَقَالُوا نَرَى أَنْ تَرْجِعَ بِالنَّاسِ وَلاَ تُقْدِمْهُمْ عَلَى هَذَا الْوَبَاءِ . فَنَادَى عُمَرُ فِى النَّاسِ إِنِّى مُصْبِحٌ عَلَى ظَهْرٍ فَأَصْبِحُوا عَلَيْهِ . فَقَالَ أَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ أَفِرَارًا مِنْ قَدَرِ اللَّهِ فَقَالَ عُمَرُ لَوْ غَيْرُكَ قَالَهَا يَا أَبَا عُبَيْدَةَ - وَكَانَ عُمَرُ يَكْرَهُ خِلاَفَهُ - نَعَمْ نَفِرُّ مِنْ قَدَرِ اللَّهِ إِلَى قَدَرِ اللَّهِ أَرَأَيْتَ لَوْ كَانَتْ لَكَ إِبِلٌ فَهَبَطْتَ وَادِيًا لَهُ عِدْوَتَانِ إِحْدَاهُمَا خَصْبَةٌ وَالأُخْرَى جَدْبَةٌ أَلَيْسَ إِنْ رَعَيْتَ الْخَصْبَةَ رَعَيْتَهَا بِقَدَرِ اللَّهِ وَإِنْ رَعَيْتَ الْجَدْبَةَ رَعَيْتَهَا بِقَدَرِ اللَّهِ قَالَ فَجَاءَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَوْفٍ وَكَانَ مُتَغَيِّبًا فِى بَعْضِ حَاجَتِهِ فَقَالَ إِنَّ عِنْدِى مِنْ هَذَا عِلْمًا سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: " إِذَا سَمِعْتُمْ بِهِ بِأَرْضٍ فَلاَ تَقْدَمُوا عَلَيْهِ وَإِذَا وَقَعَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ بِهَا فَلاَ تَخْرُجُوا فِرَارًا مِنْهُ " قَالَ فَحَمِدَ اللَّهَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ ثُمَّ انْصَرَفَ وَزَادَ فِى حَدِيثِ مَعْمَرٍ قَالَ وَقَالَ لَهُ أَيْضًا أَرَأَيْتَ أَنَّهُ لَوْ رَعَى الْجَدْبَةَ وَتَرَكَ الْخَصْبَةَ أَكُنْتَ مُعَجِّزَهُ قَالَ نَعَمْ . قَالَ فَسِرْ إِذًا . قَالَ فَسَارَ حَتَّى أَتَى الْمَدِينَةَ فَقَالَ هَذَا الْمَحِلُّ . أَوْ قَالَ هَذَا الْمَنْزِلُ إِنْ شَاءَ اللَّهُ .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim ve Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Humeyd, onlara Abdürrezzak b. Hemmâm, ona Ma'mer bu isnadla Malik'in rivayet ettiği hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Söz konusu hadis şöyledir:
Ömer b. Hattab (ra), Şam'a doğru yola çıktı. Nihayet Serğ denilen yere gelince kendisini Ecnadlılar yani Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra) ve arkadaşları karşıladı ve ona Şam'da veba çıktığını haber verdiler. Bunun üzerine Ömer (ra); 'Bana ilk muhacirleri çağır.' dedi. Ben de hemen onları çağırdım. Ömer (ra), onlarla istişare etti. Onlara Şam'da veba çıktığını söyledi. Onlar da bu konuda (Şam'a girip girmeme konusunda) ihtilafa düştüler. Bazıları; 'Önemli bir iş için yola çıktın. Bundan vaz geçmeni uygun görmüyoruz.' dediler. Bazıları da; 'Beraberinde diğer insanlar ve Rasulullah'ın (sav) ashabı var. Onları bu vebaya götürmeni uygun bulmuyoruz.' dediler. Ardından; 'Bana ensarı çağır.' dedi. Ben de kendisine onları çağırdım. Ömer (ra) onlarla istişare etti. Onlar da muhacirler gibi davrandılar; onların ihtilafa düştükleri gibi ihtilafa düştüler. Ömer ‘Gidebilirsiniz.' dedi. Sonra; 'Bana burada bulunan fetih yılında hicret etmiş olan Kureyşli ihtiyarları çağır.' dedi. Ben de onları çağırdım. Onlardan hiç kimse ihtilaf etmedi. Dediler ki; 'İnsanları geri döndürmenin ve bu vebaya götürmemenin uygun olacağını düşünüyoruz.' Bunun ardından Ömer (ra) insanlar arasında; 'Ben sabaha bir bineğin sırtına binmiş olacağım. Siz de sabaha bir bineğin sırtında olun.’ diye seslendi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra); 'Allah'ın kaderinden kaçmak için mi?!' dedi. Ömer (ra); 'Eğer senden başkası bu sözü söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Ona tavrım çok daha farklı olurdu!' dedi. Nitekim Ömer (ra) kendisine muhalefet edilmesinden hoşlanmazdı. Ömer (ra) sözlerini şöyle sürdürdü: 'Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin? Senin bir takım develerin olsaydı da biri verimli diğeri kurak iki yakası olan bir vadiye inseydin, verimli olanda develerini otlattığında Allah’ın takdiriyle otlatmış, kurak olanda otlattığında da yine Allah’ın takdiriyle otlatmış olmaz mıydın?’ Derken Abdurrahman b. Avf (ra) geldi. Bazı ihtiyaçları için ortadan kaybolmuştu. Dedi ki: ‘Bu konuda bende bir bilgi var. Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum:
"Bir yerde veba olduğunu duyduğunuz zaman oraya gitmeyin. Sizin de içerisinde bulunduğunuz bir yerde veba çıktığı zaman da vebadan kaçmak için oradan çıkmayın." Bunun üzerine Ömer (ra), Allah'a hamd etti ve oradan ayrıldı.
Mamer'in rivayet ettiği hadiste ravi şu ilavede bulunmuştur: 'Ömer (ra), Ebu Ubeyde'ye (ra) şunları da söyledi: ‘Ne dersin? Kişi develerini kurak olan yerde otlatıp verimli olan yerleri bıraksaydı onu acizlikle/beceriksizlikle itham eder miydin?’ Ebu Ubeyde; 'Evet.' şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine Ömer (ra); 'Yürü, o halde.' dedi. Ardından yola koyuldular. Nihayet Medine’ye gelince Ömer; ‘Allah'ın izniyle işte burası, varılacak mahaldir' ya da 'İşte burası varılacak menzildir.' dedi.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Tıb 5785, /939
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Avf ez-Zührî (Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd b. el-Haris)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Yahya Abdullah b. Haris el-Haşimi (Abdullah b. Abdullah b. Haris b. Nevfel b. Haris b. Abdulmuttalib)
4. Ebu Ömer Abdülhamid b. Abdurrahman el-Adevi (Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab)
5. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
6. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
7. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
8. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
Sahabe, kader ve kaza anlayışları