Giriş

Bize Müsedded, ona Yahya; (T) Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona (aynı mana ile) İsmail b. İbrahim, onlara (Yahya ve İsmail'e) Haccac es-Savvâf, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Hilal b. Ebu Meymune, ona Ata b. Yesar, ona da Muaviye b. el-Hakem es-Sülemi şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile namaz kılarken cemaatten bir adam aksırdı ben de 'Yerhamükallah' deyiverdim. Bunun üzerine cemaat gözlerini bana dikti. Ben 'Vay başıma gelenler! Nedir bu haliniz bana niye öyle bakıyorsunuz' deyince, bu sefer ellerini baldırlarına vurmaya başladılar. Anladım ki beni susturmaya çalışıyorlar. Ravilerden Osman der ki: Onların beni susturmaya çalıştığını görünce sustum. Rasulullah (sav) namazını bitirince, anam babam O'na feda olsun, bana ne vurdu ne beni azarladı ne de bana kötü söz söyledi. Bana 'Namazda insan kelamı etmek helal değildir. Namaz tesbih, tekbir ve Kur'an kıraatidir' buyrdu. Yahut da Rasulullah (sav) buna benzer bir şeyler söyledi. Bunun üzerine ben 'Ey Allah'ın Rasulü biz çok az bir zaman öncesine kadar cahiliyeyi yaşayan insanlardık. Allah bize İslam'ı getirdi. Ama bizden birçoğu hala kâhinlere gidiyor' dedim. Rasulullah (sav) 'Sen sakın onlara gitme' buyurdu. Ben 'İçimizde uğursuzluğa inananlar var' dedim. Rasulullah (sav) 'Bu onların içinde buldukları kuruntudur. Onları işlerinden alıkoymasın' buyurdu. Ben 'İçimizden bazıları çizgiler çiziyorlar' dedim. Rasulullah (sav) 'Nebilerden birisi de çizerdi. Kimin çizdiği, ona denk düşerse isabet etmiştir' buyurdu. Ben yine 'Benim bir cariyem Uhut ve Cevâniye taraflarında kuzularımı güderdi. Bir gün onun yanına gittim. Bir de ne göreyim? Bir kurt sürüden bir koyunu götürmüş. Neticede ben de bir insanım ve herkes gibi üzülürüm. Lakin ben (üzülmekle kalmadım) cariyeme bir de tokat attım' dedim. Rasulullah (sav) (bunu diğerleri gibi sakin karşılamadı) bundan dolayı bana tepki gösterdi. Bunun üzerine ben o cariyeyi azat edivereyim mi?' diye sordum. Rasulullah (sav) 'Onu bana getir' buyurdu. Ben de onu getirdim. Rasulullah (sav) ona 'Allah nerede' diye sordu. O 'Gökte' dedi. Rasulullah (sav) 'Ben kimim' dedi. Cariye 'Sen Allah'ın Rasulüsün' deyince Rasulullah (sav) 'Onu azad et. Çünkü o mümin bir kadındır' buyurdu."


    Öneri Formu
7628 D000930 Ebu Davud, Salat, 166, 167

Bize Müsedded, ona Yahya; (T) Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona (aynı mana ile) İsmail b. İbrahim, onlara (Yahya ve İsmail'e) Haccac es-Savvâf, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Hilal b. Ebu Meymune, ona Ata b. Yesar, ona da Muaviye b. el-Hakem es-Sülemi şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile namaz kılarken cemaatten bir adam aksırdı ben de 'Yerhamükallah' deyiverdim. Bunun üzerine cemaat gözlerini bana dikti. Ben 'Vay başıma gelenler! Nedir bu haliniz bana niye öyle bakıyorsunuz' deyince, bu sefer ellerini baldırlarına vurmaya başladılar. Anladım ki beni susturmaya çalışıyorlar. Ravilerden Osman der ki: Onların beni susturmaya çalıştığını görünce sustum. Rasulullah (sav) namazını bitirince, anam babam O'na feda olsun, bana ne vurdu ne beni azarladı ne de bana kötü söz söyledi. Bana 'Namazda insan kelamı etmek helal değildir. Namaz tesbih, tekbir ve Kur'an kıraatidir' buyrdu. Yahut da Rasulullah (sav) buna benzer bir şeyler söyledi. Bunun üzerine ben 'Ey Allah'ın Rasulü biz çok az bir zaman öncesine kadar cahiliyeyi yaşayan insanlardık. Allah bize İslam'ı getirdi. Ama bizden birçoğu hala kâhinlere gidiyor' dedim. Rasulullah (sav) 'Sen sakın onlara gitme' buyurdu. Ben 'İçimizde uğursuzluğa inananlar var' dedim. Rasulullah (sav) 'Bu onların içinde buldukları kuruntudur. Onları işlerinden alıkoymasın' buyurdu. Ben 'İçimizden bazıları çizgiler çiziyorlar' dedim. Rasulullah (sav) 'Nebilerden birisi de çizerdi. Kimin çizdiği, ona denk düşerse isabet etmiştir' buyurdu. Ben yine 'Benim bir cariyem Uhut ve Cevâniye taraflarında kuzularımı güderdi. Bir gün onun yanına gittim. Bir de ne göreyim? Bir kurt sürüden bir koyunu götürmüş. Neticede ben de bir insanım ve herkes gibi üzülürüm. Lakin ben (üzülmekle kalmadım) cariyeme bir de tokat attım' dedim. Rasulullah (sav) (bunu diğerleri gibi sakin karşılamadı) bundan dolayı bana tepki gösterdi. Bunun üzerine ben o cariyeyi azat edivereyim mi?' diye sordum. Rasulullah (sav) 'Onu bana getir' buyurdu. Ben de onu getirdim. Rasulullah (sav) ona 'Allah nerede' diye sordu. O 'Gökte' dedi. Rasulullah (sav) 'Ben kimim' dedi. Cariye 'Sen Allah'ın Rasulüsün' deyince Rasulullah (sav) 'Onu azad et. Çünkü o mümin bir kadındır' buyurdu."


    Öneri Formu
271876 D000930-2 Ebu Davud, Salat, 166, 167


    Öneri Formu
17887 B005762 Buhari, Tıp, 46

Bize Züheyr b. Harb, ona Velid b. Müslim, ona Ebu Amr el-Evzâî; (T) Bize Ebu Tahir ve Harmele, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus; (T) Bize Seleme b. Şebib, ona Hasan b. A'yen, ona Makıl b. Ubeydullah, onlara Zührî bu isnad ile hadisi rivayet etmiş, ancak Yunus, Abdullah b. Abbas’tan rivayetinde “Ensarlı sahabeden bazı adamlar bana haber verdi” demiştir. Evzâî’nin rivayetinde "fakat onlar o söze yalan karıştırırlar ve ilaveler yaparlar" ifadesi yer almış, Yunus'tan gelen rivayette ise "fakat onlar ona yalan katar ve arttırırlar" denilmiştir. Yine hadisin Yunus'un rivayetinde "Allah da 'Nihayet kalplerinden korku giderilince onlara 'Rabbiniz ne buyurdu' derler. Onlar 'Hak' diye cevap verirler" (Sebe, 34/23) ziyadesi vardır. Makıl de rivayetinde Evzâî'nin de dediği gibi "fakat onlar, o söze yalan katarlar ve arttırırlar" demiştir.


Açıklama: Hadisin metni için M005819 numaralı rivayete bakınız.

    Öneri Formu
6380 M005820 Müslim, Selam, 124

Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Zührî, ona Yahya b. Urve b. Zübeyir, ona babası (Zübeyir b. Avvâm), ona da Aişe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü, kâhinler bizlere bir şeyler söylüyor, sonra da söyledikleri doğru çıkıyor' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Bu doğru sözü, cin (göklerden kulak hırsızlığı yapıp) kapar, sonra da dostunun kulağına fısıldar, o da buna yüz yalan daha ekler' buyurdu."


    Öneri Formu
6376 M005816 Müslim, Selam, 122

Bize Mahmud b. Ğaylân ve Abd b. Humeyd –anlam bir olmak üzere-, onlara Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Sâbit el-Bunânî, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona da Suhayb şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ikindi namazını kıldıktan sonra ses çıkarmadan dudaklarını kıpırdatıp konuşur gibi yapardı. Ona 'Ey Allah’ın Rasulü, sen ikindi namazını kıldıktan sonra konuşur gibi yapıyorsun' denilince, şöyle buyurdu: Nebilerden birisi ümmetinin durumundan oldukça hoşlanmıştı, bunun için 'Bunlara kim denk olabilir ki' dedi. Allah da ona 'Ümmetini, onlara vereceğim azap ya da düşmanlarını onlara musallat kılmam arasında tercih yapmakta serbest bırak' diye vahyetti. Onlar da azabı tercih ettiler. Bunun üzerine Allah onlara ölümü musallat etti. Bir günde onlardan yetmiş bin kişi öldü." "(Ravi Abdurrahman b. Ebu Leylâ der ki: Suhayb) bu hadisi naklettiği zaman hemen ardından şu hadisi de aktarırdı. (Rasulullah (sav) anlatımına devam ederek şöyle) buyurdu: Krallardan bir kral vardı, bu kralın kendisi için geleceğe dair tahminlerde bulunan bir kâhini vardı. Kâhin 'Bana kavrayışlı, zeki birisini -ya da: Zeki, söyleneni iyi kavrayan bir kişi- bulun, ben de ona bu bildiklerimi öğreteceğim. Çünkü ben öldükten sonra aranızdan bu bilginin kopup gideceğinden ve aranızda bunu bilecek kimsenin kalmayacağından korkarım' dedi. Onun dediği nitelikte birisini arayıp (buldular). Hükümdar ona, kâhinin yanında bulunmasını, ona zaman zaman gidip gelmesini emretti. Çocuk da ona gidip gelmeye başladı. Çocuğun yolu üzerinde bir manastırda bir rahip vardı. [Ma'mer der ki: Sanırım o zamanlar manastırlara ibadete çekilenler o gün müslüman kimselerdi.]" "Hz. Peygamber sözüne şöyle devam etti: Çocuk, o rahibin yanından geçtiği her seferinde, ona sorular sorar ve ona sorularını sormaya devam edince, sonunda rahip ona durumunu haber vererek, 'Ben sadece Allah’a Kulluk ederim' dedi. Bu sefer çocuk rahibin yanında bir süre kalıp kâhinin yanına gitmekte gecikmeye başladı. Kâhin de çocuğun ailesine, 'Bu çocuk benim yanıma hemen hemen hiç gelmiyor' diye haber gönderdi. Çocuk bu durumu rahibe haber verince, rahip de ona 'Kâhin sana 'Neredeydin?' diye sorarsa 'Ailemin yanındaydım' dersin. Ailen sana 'Neredeydin?' derse, kâhinin yanında olduğunu onlara söylersin' dedi." "Çocuk bu halde iken bir vahşi hayvanın alıkoyduğu çok sayıda bir insan topluluğunun bulunduğu bir yerden geçti. [Birileri 'Bu vahşi hayvan bir aslandı' demiştir.] Çocuk bir taş alıp 'Allah’ım, eğer rahibin dediği hak ise senden bu hayvanı öldürmemi dilerim' dedi. Sonra taşı attı ve o hayvanı öldürdü. Herkes 'Onu kim öldürdü?' deyince 'Çocuk' dediler. İnsanlar dehşete kapılarak 'Gerçekten bu çocuk hiç kimsenin bilmediği bir bilgiyi öğrenmiş bulunuyor' dediler. Gözleri görmeyen birisi onun bu durumunu işitince 'Eğer sen benim tekrar görmeme sebep olursan sana şunu şunu vereceğim' dedi. Çocuk 'Ben senden böyle bir şey istemiyorum, fakat eğer tekrar görürsen sana tekrar görme imkânını veren o yüce zata iman edecek misin?' dedi. Kör 'Evet' dedi. Çocuk Allah’a dua edince adam tekrar görmeye başladı. Gözleri görmeyen o kör kişi bunun üzerine iman etti. Durumları hükümdara ulaşınca, o da onlara elçi gönderdi, onları yanına getirtti ve 'Sizlerin her birinizi, diğerinden farklı bir şekilde öldüreceğim' deyip, verdiği emir üzerine testere onlardan birisinin başının tam ortasına yerleştirildi ve onu böylece öldürdü. Diğerini ise başka bir şekilde öldürdü sonra çocuğun getirilmesini emrederek 'Onu şu şu dağa alıp götürün ve onu dağın tepesinden aşağıya atın' dedi. Çocuğu alıp o dediği dağa götürdüler, çocuğu atmak istedikleri o yere geldiklerinde o dağdan aşağı düşüp yuvarlanıverdiler. Sonunda aralarında, o çocuktan başka kalan kimse olmadı. Sonra çocuk geri dönünce, yine hükümdar çocuğun alınıp denize götürülmesini ve onu denize atmalarını emretti. Çocuk alınıp denize götürüldü, Allah onunla beraber olanları suda boğduğu halde onu kurtardı. Bu sefer çocuk hükümdara 'Sen beni asıp, bana ok atmadıkça, ok attığın zaman da 'Bu çocuğun Rabbi Allah’ın adıyla' demedikçe beni öldüremezsin, dedi. Bunun üzerine kralın verdiği emir ile çocuk asıldı sonra 'Bu çocuğun Rabbi Allah’ın adıyla' diyerek ona ok attı. Çocuğa ok atılınca elini şakağına koydu, sonra da öldü. İnsanlardan bazıları 'Bu çocuk kimsenin bilmediği bir bilgiyi biliyordu, bu sebeple bizler de bu çocuğun Rabbine iman ediyoruz' dediler ve Hükümdara 'Sana üç kişi muhalefet etti diye mi sen sabrını yitirdin. İşte bütün âlem şimdi sana muhalefet etmiş bulunuyor' dediler. Bu sefer hükümdar yerde hendekler açtırdı, o hendeklere odun atıldı, ateş atıldı, sonra insanların toplanmasını istedi, sonra 'Dininden dönenlere ilişmeyiz, dönmeyenleri ise bu ateşe atarız' dedi ve dönmeyenleri o hendeklere atmaya başladı. İşte yüce Allah (bunun hakkında) 'Kahrolsun, hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler. Onlardan, sırf, hükmüne karşı konulamayan ve her övgüye layık olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar. [Buruc, 85/4-8] buyurmuştur. Rasulullah (sav) 'Çocuğa gelince, o defnedildi' buyurdu." (Ravi) der ki: Nakledildiğine göre Ömer b. Hattab zamanında, o çocuk mezarından çıkarıldığında, parmağı öldürüldüğü sırada koyduğu şekilde şakağı üzerinde idi. [Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, hasen garib bir hadistir.]


    Öneri Formu
19997 T003340 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 85

Bize Affân, ona Hemmâm, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Hilal b. Ebu Meymune, ona Ata b. Yesar, ona da Muaviye b. Hakem Hz. Peygamber'den (sav) alıp ezberlediği üç hadisi şöyle rivayet etmiştir: "Ben Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü! Bizler yakın zamana kadar cahiliyye döneminde yaşamaktaydık. Sonunda Allah, İslâm'ı getirdi. Bizden bazı kimseler var, çizgiler çizerek (falcılık) yapıyorlar' dedim, bana 'Peygamberlerden biri de çizgiler çizerdi. Kimin çizgi ve falları peygamberin çizgisine denk gelirse, işte doğru olan odur' buyurdu. Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Bizden bir kısmı uğursuzluk ve uğur işine inanıyorlar' dedim. Bunun üzerine Peygamber (sav) 'Bu (uğur ve uğursuzluk) insanların içlerinde bulunan bir kuruntudur. Dolayısıyla bu, onları bazı şeyleri yapmaktan alıkoymasın' buyurdu. Ben 'Bizden bazıları kahinlere giderek onların söylediklerine inanıyorlar' dedim. Rasulullah (sav) 'Onlara gitmeyin' buyurdu. " Bir başka hadiste Ravi der ki: "Benim Uhud taraflarında Cevvaniye denilen yerde, cariyemin güttüğü koyunlarım vardı. Bir gün gittiğimde bir de ne göreyim, kurt sürüden bir koyun götürmüş. İnsan olmamız dolayısıyla herkes gibi ben de üzüldüm ve cariyeyi tokatladım. Sonra Rasulullah'ın (sav) yanına gelerek durumu ona haber verdim. Peygamber (sav), bu yaptığımın çok ağır bir şey olduğunu söyledi. Bunun üzerine 'Ey Allah'ın Rasulü! Onu hürriyetine kavuşturayım mı?' dedim Rasulullah da (sav) 'Onu bana çağır' buyurdu. Ben de çağırdım cariye gelince, Rasulullah (sav), Ona 'Aziz ve Celil olan Allah nerededir?' dedi. Cariye de 'Göktedir' dedi. 'Ben kimim' diye sordu, cariye 'Sen, Allah'ın gönderdiği peygambersin' dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) bana 'O mü'min bir cariyedir onu hürriyetine kavuştur' buyurdu." "İşte iki hadis budur. (Üçüncü hadis de şudur:) Rasulullah'ın (sav) arkasında namaz kılıyordum, cemaatten biri hapşırdı. Ben de 'Yerhamükallah' dedim. Bunun üzerine cemaat bana sert bir şekilde baktı. Ben de 'Analarınız yokluğunuza yansın, ne oldu da bakıyorsunuz' dedim. Bu sefer hepsi ellerini uyluklarına vurdular. Beni susturmak istediklerini anladım ve ben de sustum. Rasulullah (sav), namazını bitirince beni çağırdı. Anam, babam onun yoluna feda olsun, Ben hayatım boyunca onun gibi bir öğretici görmedim. Bana ne vurdu ne azarladı ne de kızdı. Bana 'Bizim bu kıldığımız namazda dünyalık sözler söylenmez. O namaz; tesbih, tekbir ve Kur'an okumaktan ibarettir' buyurdu. Yahut Hz. Peygamber'in buyurduğu ifadeyle bu üç hadisi bana rivayet etti."


    Öneri Formu
72554 HM024168 İbn Hanbel, V, 448

Bize Hasan b. Ali el-Hulvânî ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih, ona İbn Şihab, ona Ali b. Hüseyin, ona Abdullah b. Abbas, ona da Hz. Peygamber'in ashabından ensarlı bir zatşöyle haber vermiştir: "Sahabe bir gece Rasulullah (sav) ile birlikte otururlarken bir yıldız kaydı ve ortalık aydınlandı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara 'böyle yıldız kaydığında cahiliye döneminde derdiniz' diye sordu. 'Allah ve Rasulü bilir. Biz bu gece büyük bir adam doğdu ve bu gece büyük bir adam öldü derdik' dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:" "Yıldızlar, birisinin ölümünden veya doğumundan dolayı kaymaz. Fakat ismi yüce olan Rabbimiz bir işe karar verdiğinde arşı taşıyan melekler tesbih ederler. Daha sonra sırasıyla sema ehli tesbih çekerler. Ta ki bu tesbih dünya semasına ulaşır. Sonra Arşı taşıyan meleklerin peşinden gelenler, arşı taşıyan meleklere 'Rabbiniz ne buyuruyor' diye sorarlar. Sema ehli de haberi birbirlerine iletirler. Ta ki haber bizim şu semamıza kadar gelir. Cinler de işitilen bu haberi kaparak onu dostlarına aktarırlar ve bu yıldızla taşlanırlar. Onların getirdiği haber haktır. Lakin onlar ona yalan karıştırırlar ve eklemede bulunurlar."


    Öneri Formu
6379 M005819 Müslim, Selam, 124

Bize Ebu Cafer b. Muhammed b. Sabbah ve Ebu Bekir b. Ebu Şeybe –birbirine yakınlafızlarla-, ikisine İsmail b. İbrahim, ona Haccac es-Savvâf, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Hilal b. Ebu Meymune, ona Ata b. Yesar, ona da Muaviye b. el-Hakem es Sülemi şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile namaz kılmakta iken, cemaatten birisi hapşırdı. Ben de 'Yerhamukellah' dedim. Herkes gözlerini dikip bana bakınca ben 'Hay anam beni kaybedesice, bu haliniz ne? Bana böyle niye bakıyorsunuz?' dedim. Bu sefer elleriyle uyluklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmak istediklerini gördüm, ben de sustum. Rasulullah (sav) namazını bitirince, babam, anam ona feda olsun, ne ondan önce ne ondan sonra, öğreticiliği ondan daha güzel olan bir öğretmen görmedim. Vallahi ne beni azarladı, ne dövdü, ne de ağır sözler söyledi. Sadece 'Hiç şüphesiz, bu namaz esnasında, dünyevi bir şeyin söylenmesi uygun değildir. Onda söylenecekler ancak tesbih etmek, tekbir getirmek ve Kur'an okumaktan ibarettir' buyurdu. Yahut da Rasulullah (sav) nasıl buyurduysa öyle dedi. Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Ben cahiliye döneminden henüz yeni kurtuldum. Allah İslam'ı gönderdi, bizden kâhinlere giden kimseler de var' dedim, bana 'Sen onlara gitme' buyurdu. 'Bizden birtakım şeyleri uğursuz sayanlar da var' dedim, bana 'Bu, onların içlerinde hissettikleri bir kuruntudur. Sakın bu, onları yapmak istediklerinden alıkoymasın' buyurdu. [İbnu’s Sabbah ise rivayetinde; 'sakın sizi alıkoymasın' dedi.] Ben 'Bizden çizgi çizen birtakım kimseler var' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Nebilerden birisi de çizgi çizerdi. Kimin çizgisi, onun çizgisyle uyuşursa, o isabet etmiş olur' buyurdu. Râvi der ki: Benim Uhud ve Cevâniyye taraflarında koyunlarımı otlatan bir cariyem vardı. Bir gün, kurt onun koyunlarından birisini alıp götürmüş, ben de Adem oğullarından bir adamım. Onların üzüldükleri gibi ben de üzülürüm, bu sebeple, ona bir tokat attım. Arkasından Rasulullah'ın (sav) huzuruna vardım. Yaptığım bu işin pek büyük bir iş olduğunu bana anlattı. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü, onu azat edeyim mi?' dedim. Allah Rasulü 'Onu yanıma getir' buyurdu. Cariyeyi onun yanına götürdüm. Ona 'Allah nerede?' dedi. Cariye 'Semada' dedi. 'Ben kimim?' dedi. Cariye 'Sen Allah'ın Rasulüsün' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Sen bunu azat et, çünkü o mümine bir cariyedir' buyurdu."


    Öneri Formu
4347 M001199 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 33