Öneri Formu
Hadis Id, No:
25388, N004467
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ أَخْبَرَنَا جَرِيرٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « ثَلاَثَةٌ لاَ يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ وَلاَ يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ رَجُلٌ عَلَى فَضْلِ مَاءٍ بِالطَّرِيقِ يَمْنَعُ ابْنَ السَّبِيلِ مِنْهُ وَرَجُلٌ بَايَعَ إِمَامًا لِدُنْيَا إِنْ أَعْطَاهُ مَا يُرِيدُ وَفَّى لَهُ وَإِنْ لَمْ يُعْطِهِ لَمْ يَفِ لَهُ وَرَجُلٌ سَاوَمَ رَجُلاً عَلَى سِلْعَةٍ بَعْدَ الْعَصْرِ فَحَلَفَ لَهُ بِاللَّهِ لَقَدْ أُعْطِىَ بِهَا كَذَا وَكَذَا فَصَدَّقَهُ الآخَرُ » .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Cerir, ona el-A‘meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Aziz ve celil Allah Kıyamet gününde üç kişi ile konuşmayacak, onları temize çıkarmayacaktır, hem de onlar için can yakıcı bir azap vardır. Yolda fazla suyun başında olmakla birlikte, yolcuları o sudan yararlanmaktan engelleyen bir kimse, dünyalık bir maksatla bir imama (halifeye, yöneticiye) bey’at ederek istediğini kendisine verirse o bey’atine bağlı kalan, eğer vermezse ona bey’atine bağlı kalmayan kimse, bir diğeri ise ikindi namazından sonra bir başkası ile bir malın pazarlığını yaparken, Allah adına (yalan yere) yemin ederek kendisine şu kadar, şu kadar verildiğine dair yemin edip diğerinin de tasdik ettiği kimse.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Buyû' 6, /2378
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
5. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Allah İnancı, kızması / gazabı/ buğzetmesi ve sebepleri
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا مُغِيرَةُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْقُرَشِىُّ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لَمَّا قَضَى اللَّهُ الْخَلْقَ كَتَبَ فِى كِتَابِهِ ، فَهْوَ عِنْدَهُ فَوْقَ الْعَرْشِ إِنَّ رَحْمَتِى غَلَبَتْ غَضَبِى » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31500, B003194
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا مُغِيرَةُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْقُرَشِىُّ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لَمَّا قَضَى اللَّهُ الْخَلْقَ كَتَبَ فِى كِتَابِهِ ، فَهْوَ عِنْدَهُ فَوْقَ الْعَرْشِ إِنَّ رَحْمَتِى غَلَبَتْ غَضَبِى » .
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Muğire b. Abdurrahman el-Kuraşî, ona Ebu’z-Zinâd, ona el-A‘rec, ona da Ebu Hureyre’nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Allah mahlûkatı yarattıktan sonra kendi nezdinde Arşın üstündeki Kitabı’nda: Şüphesiz rahmetim gazabımı geçmiştir, diye yazdı.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 1, 1/837
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Muğîra b. Abdurrahman el-Hizamî (Muğîra b. Abdurrahman b. Abdullah b. Halid b. Hizam)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Dünya, Alem, Arş
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32041, B004172
Hadis:
حَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه ( إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُبِينًا ) قَالَ الْحُدَيْبِيَةُ . قَالَ أَصْحَابُهُ هَنِيئًا مَرِيئًا فَمَا لَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ ( لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ ) قَالَ شُعْبَةُ فَقَدِمْتُ الْكُوفَةَ فَحَدَّثْتُ بِهَذَا كُلِّهِ عَنْ قَتَادَةَ ثُمَّ رَجَعْتُ فَذَكَرْتُ لَهُ فَقَالَ أَمَّا ( إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ ) فَعَنْ أَنَسٍ ، وَأَمَّا هَنِيئًا مَرِيئًا فَعَنْ عِكْرِمَةَ .
Tercemesi:
Bana Ahmed b. İshak, ona Osman b. Ömer, ona Şu‘be, ona Katâde, ona da Enes b. Mâlik’in (ra): “Gerçekten biz sana apaçık bir fetih nasip ettik” (Feth, 48/1) buyruğundan kasıt Hudeybiye’dir, dediğini rivayet etti. Rasulullah’ın ashabı: Sana ne mutlu, peki bizim için ne var, dediler. Bunun üzerine yüce Allah: “Mümin erkeklerle mümin kadınları… cennetlere soksun…” (Feth, 48/5) buyruğunu indirdi. Şu‘be dedi ki: Kûfe’ye geldim ve ben bütün bunları Katâde’den diye rivayet ettim, sonra geri dönüp, bunu ona zikredince, o: “Gerçekten biz sana apaçık bir fetih nasip ettik” buyruğu (ile ilgili açıklamayı) Enes’ten rivayet ettim, ama ‘Ne mutlu sana!’ sözlerini ise İkrime’den rivayet ettim, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 35, 2/86
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Osman b. Ömer el-Abdî (Osman b. Ömer b. Faris b. Lakît)
5. Ebu İshak Ahmed b. İshak es-Sülemî (Ahmed b. İshak b. Husayn b. Cabir)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Biat, Ridvan Biatı
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Siyer, Hudeybiye Günü
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْحَكَمِ بْنِ أَبِى زِيَادٍ حَدَّثَنَا سَيَّارٌ حَدَّثَنَا جَعْفَرٌ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ : أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم دَخَلَ عَلَى شَابٍّ وَهُوَ فِى الْمَوْتِ فَقَالَ : « كَيْفَ تَجِدُكَ » . قَالَ : أَرْجُو اللَّهَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَأَخَافُ ذُنُوبِى . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « لاَ يَجْتَمِعَانِ فِى قَلْبِ عَبْدٍ فِى مِثْلِ هَذَا الْمَوْطِنِ إِلاَّ أَعْطَاهُ اللَّهُ مَا يَرْجُو وَآمَنَهُ مِمَّا يَخَافُ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32365, İM004261
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْحَكَمِ بْنِ أَبِى زِيَادٍ حَدَّثَنَا سَيَّارٌ حَدَّثَنَا جَعْفَرٌ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ : أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم دَخَلَ عَلَى شَابٍّ وَهُوَ فِى الْمَوْتِ فَقَالَ : « كَيْفَ تَجِدُكَ » . قَالَ : أَرْجُو اللَّهَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَأَخَافُ ذُنُوبِى . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « لاَ يَجْتَمِعَانِ فِى قَلْبِ عَبْدٍ فِى مِثْلِ هَذَا الْمَوْطِنِ إِلاَّ أَعْطَاهُ اللَّهُ مَا يَرْجُو وَآمَنَهُ مِمَّا يَخَافُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. el-Hakem b. Ebu’z-Ziyâd, ona Seyyâr, ona Cafer, ona Sâbit, ona da Enes’in rivayet ettiğine göre Nebi (sav), ölüm halinde genç birisinin yanına girdi ve: “Kendini nasıl hissediyorsun” buyurdu. Genç: Ey Allah’ın Rasulü, Allah’tan beni bağışlayacağını umarım, günahlarımdan da korkuyorum, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav): “Böyle bir durumda bu ikisi, bir kulun kalbinde beraber bulunacak olursa, mutlaka Allah da ona umduğunu verir ve korktuğundan yana onu emniyet altına alır.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 31, /690
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Ebu Süleyman Cafer b. Süleyman ed-Duba'î (Cafer b. Süleyman)
4. Ebu Seleme Seyyar b. Hatim (Seyyar b. Hatim)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Ebu Ziyad el-Katavani (Abdullah b. Hakem b. Süleyman)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
İstiaze, kabir azabından
Kulluk, Allah korkusu ve ondan dolayı ağlamak
Tevbe, Günah, günahsız olmanın imkanı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32098, B004685
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ وَهِشَامٌ قَالاَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنْ صَفْوَانَ بْنِ مُحْرِزٍ قَالَ بَيْنَا ابْنُ عُمَرَ يَطُوفُ إِذْ عَرَضَ رَجُلٌ فَقَالَ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ - أَوْ قَالَ يَا ابْنَ عُمَرَ - سَمِعْتَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فِى النَّجْوَى فَقَالَ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « يُدْنَى الْمُؤْمِنُ مِنْ رَبِّهِ - وَقَالَ هِشَامٌ يَدْنُو الْمُؤْمِنُ - حَتَّى يَضَعَ عَلَيْهِ كَنَفَهُ ، فَيُقَرِّرُهُ بِذُنُوبِهِ تَعْرِفُ ذَنْبَ كَذَا يَقُولُ أَعْرِفُ ، يَقُولُ رَبِّ أَعْرِفُ مَرَّتَيْنِ ، فَيَقُولُ سَتَرْتُهَا فِى الدُّنْيَا وَأَغْفِرُهَا لَكَ الْيَوْمَ ثُمَّ تُطْوَى صَحِيفَةُ حَسَنَاتِهِ ، وَأَمَّا الآخَرُونَ أَوِ الْكُفَّارُ فَيُنَادَى عَلَى رُءُوسِ الأَشْهَادِ هَؤُلاَءِ الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَى رَبِّهِمْ » . وَقَالَ شَيْبَانُ عَنْ قَتَادَةَ حَدَّثَنَا صَفْوَانُ .
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Yezid b. Zurey‘, ona Saîd ve Hişâm, onlara Katâde, ona Safvan b. Muhriz’in şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer tavaf etmekte iken, bir adam karşısına çıktı ve: Ey Abdurrahman’ın babası -ya da: ey İbn Ömer- dedi, sen Nebi’nin (sav) necvâ (denilen Kıyamet gününde, Rabbin kulu ile özel konuşması) hakkında bir şeyler buyurduğunu dinledin mi? dedi. İbn Ömer dedi ki: Nebi’yi (sav) şöyle buyururken dinledim: “Mümin Rabbine yaklaştırılır –Hişam: Mümin yaklaşır, dedi- hatta Allah onun üzerine örtüsünü koyar, ona günahlarını itiraf ettirir, şu günahı işlediğini biliyor musun? der. O biliyorum, der. İki defa Rabbim biliyorum, der. Yüce Allah da: Dünyada iken onu gizlemiş idim, bugün de o günahını sana bağışlıyorum, buyurur. Sonra da hasenatının yazılı olduğu sahife katlanır, diğerlerine ya da kâfirlere gelince, bütün şahitlerin önünde: İşte bunlar Rableri hakkında yalan söyleyenlerdir, diye seslenilecektir.
Şeybân dedi ki: (Bana) Katâde, ona Safvan rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 4, 2/200
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Safvan b. Muhriz el-Mazini (Safvan b. Muhriz b. Ziyad)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Muaviye Yezid b. Zürey' el-Ayşî (Yezid b. Zürey' b. Yezid)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Allah İnancı, Kıyamet günü insanlarla konuşur
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Kafir, müşrik âhirette
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32397, İM004293
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ لِلَّهِ مِائَةَ رَحْمَةٍ قَسَمَ مِنْهَا رَحْمَةً بَيْنَ جَمِيعِ الْخَلاَئِقِ فَبِهَا يَتَرَاحَمُونَ وَبِهَا يَتَعَاطَفُونَ وَبِهَا تَعْطِفُ الْوَحْشُ عَلَى أَوْلاَدِهَا وَأَخَّرَ تِسْعَةً وَتِسْعِينَ رَحْمَةً يَرْحَمُ بِهَا عِبَادَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Yezid b. Hârun, ona Abdülmelik, ona Atâ, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah’ın yüz rahmeti vardır. Bunlardan bir rahmeti bütün yaratılmışlar arasında paylaştırdı. Onun sayesinde birbirlerine merhamet ederler, birbirlerine şefkat ederler. Yabani hayvanlar o sayede yavrularına şefkat gösterir. Doksan dokuz rahmeti ise sonraya bıraktı. Kıyamet gününde onunla kullarına rahmet buyuracaktır.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 35, /695
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Ebu Süleyman Abdülmelik b. Meysera el-Fezârî (Abdülmelik b. Meysera)
4. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32361, İM004257
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ مُوسَى بْنِ الْمُسَيَّبِ الثَّقَفِىِّ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ غَنْمٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « إِنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَقُولُ يَا عِبَادِى كُلُّكُمْ مُذْنِبٌ إِلاَّ مَنْ عَافَيْتُ فَسَلُونِى الْمَغْفِرَةَ فَأَغْفِرَ لَكُمْ وَمَنْ عَلِمَ مِنْكُمْ أَنِّى ذُو قُدْرَةٍ عَلَى الْمَغْفِرَةِ فَاسْتَغْفَرَنِى بِقُدْرَتِى غَفَرْتُ لَهُ ، وَكُلُّكُمْ ضَالٌّ إِلاَّ مَنْ هَدَيْتُ فَسَلُونِى الْهُدَى أَهْدِكُمْ ، وَكُلُّكُمْ فَقِيرٌ إِلاَّ مَنْ أَغْنَيْتُ فَسَلُونِى أَرْزُقْكُمْ ، وَلَوْ أَنَّ حَيَّكُمْ وَمَيِّتَكُمْ وَأَوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَرَطْبَكُمْ وَيَابِسَكُمُ اجْتَمَعُوا فَكَانُوا عَلَى قَلْبِ أَتْقَى عَبْدٍ مِنْ عِبَادِى - لَمْ يَزِدْ فِى مُلْكِى جَنَاحُ بَعُوضَةٍ ، وَلَوِ اجْتَمَعُوا فَكَانُوا عَلَى قَلْبِ أَشْقَى عَبْدٍ مِنْ عِبَادِى لَمْ يَنْقُصْ مِنْ مُلْكِى جَنَاحُ بَعُوضَةٍ وَلَوْ أَنَّ حَيَّكُمْ وَمَيِّتَكُمْ ، وَأَوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَرَطْبَكُمْ وَيَابِسَكُمُ اجْتَمَعُوا ، فَسَأَلَ كُلُّ سَائِلٍ مِنْهُمْ مَا بَلَغَتْ أُمْنِيَّتُهُ - مَا نَقَصَ مِنْ مُلْكِى إِلاَّ كَمَا لَوْ أَنَّ أَحَدَكُمْ مَرَّ بِشَفَةِ الْبَحْرِ فَغَمَسَ فِيهَا إِبْرَةً ثُمَّ نَزَعَهَا ، ذَلِكَ بِأَنِّى جَوَادٌ مَاجِدٌ عَطَائِى كَلاَمٌ إِذَا أَرَدْتُ شَيْئًا فَإِنَّمَا أَقُولُ لَهُ : كُنْ فَيَكُونُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Saîd, ona Abde b. Süleyman, ona Musa b. el-Müseyyeb es-Sakafî, ona Şehr b. Havşeb, ona Abdurrahman b. Ğanm, ona da Ebu Zerr’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şanı mübarek ve yüce Allah şöyle buyuruyor: Kullarım! Kendisine afiyet verdiğim kimseler müstesnâ, hepiniz günahkârsınız. Bu sebeple benden günahlarınızı bağışlamayı (mağfiret) isteyin, ben de size günahlarınızı bağışlayayım. Sizden bir kimse benim günahları bağışlamaya kâdir olduğumu bilerek kudretim sebebi ile benden mağfiret dileyecek olursa, ben de ona mağfiret ederim.
Hidayet verdiklerim müstesnâ, hepiniz dalâlettesiniz. Bu sebeple benden hidayet dileyin, ben de sizi hidayete ileteyim. Kendisini zengin kıldığımı kimseler dışında hepiniz fakirsiniz. O halde benden dileyin, size rızık vereyim. Dirinizle, ölünüzle, ilkinizle, sonuncularınızla, yaşınızla, kurunuzla bir araya gelip, kullarım arasından en takvâlı kişinin kalbi gibi bir kalbe sahip olsalar, bu benim mülkümü bir sivrisinek kanadı kadar dahi arttırmaz. Eğer hepsi toplanıp kullarım arasından en bedbaht kişinin kalbi gibi bir kalbe sahip olsalar bu da benim mülkümden sivrisinek kanadı kadar bir şey eksiltmez. Eğer diriniz, ölünüz, ilkleriniz, sonuncularınız, yaşınız, kurunuz, hep bir araya toplanıp, onların her birisi dileklerinin ulaşabildiği kadar dilekte bulunsa, (hepsine de dileklerini versem) bu bile benim mülkümden bir şey eksiltmez. Ancak sizden birinizin denizin kıyısına varıp, oraya bir iğne daldırıp sonra çekmesi gibi olur. Çünkü ben Cevâd’ım (pek cömerdim), Mâcîd’im (şanı pek yüce olanım), benim bağışım bir sözdür, bir şeyi murad edersem, ona sadece ‘ol!’ derim ve o da oluverir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 30, /690
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Abdurrahman b. Ğanm el-Eşari (Abdurrahman b. Ğanm)
3. Şehr b. Havşeb el-Eşarî (Şehr b. Havşeb)
4. Musa b. Müseyyeb es-Sekafî (Musa b. Müseyyeb)
5. Ebu Muhammed Abde b. Süleyman el-Kufî (Abdurrahman b. Süleyman b. Hacib b. Zürare)
6. Ebu Said Abdullah b. Saîd el-Kindî (Abdullah b. Saîd b. Husayn b. Adî)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın ihsanı ve nimetleri
Allah İnancı, Allah'ın kudreti
Allah İnancı, hidayet ve dalalete sevketmesi
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Allah İnancı, varlığı ve birliği
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32398, İM004294
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ وَأَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « خَلَقَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ مِائَةَ رَحْمَةٍ فَجَعَلَ فِى الأَرْضِ مِنْهَا رَحْمَةً فَبِهَا تَعْطِفُ الْوَالِدَةُ عَلَى وَلَدِهَا وَالْبَهَائِمُ بَعْضُهَا عَلَى بَعْضٍ وَالطَّيْرُ وَأَخَّرَ تِسْعَةً وَتِسْعِينَ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةٍ فَإِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ أَكْمَلَهَا اللَّهُ بِهَذِهِ الرَّحْمَةِ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Kureyb ve Ahmed b. Sinan, onlara Ebu Muâviye, ona el-A‘meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Saîd’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Aziz ve celil Allah gökleri ve yeri yarattığı gün yüz rahmet de yarattı. Bunlardan bir rahmeti yeryüzüne bıraktı, o rahmet sayesinde anne yavrusuna, hayvanlar ve kuşlar birbirlerine merhamet gösterirler. Doksan dokuzunu da kıyamet gününe bıraktı. Kıyamet günü gelince de Allah bu rahmet ile rahmetini (yüze) tamamlayacaktır.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 35, /696
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Cafer Ahmed b. Sinan el-Kattan (Ahmed b. Sinan b. Esed b. Hibban)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Seçki, İlişkiler ağı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32399, İM004295
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ لَمَّا خَلَقَ الْخَلْقَ كَتَبَ بِيَدِهِ عَلَى نَفْسِهِ إِنَّ رَحْمَتِى تَغْلِبُ غَضَبِى » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ve Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, onlara Ebu Hâlid el-Ahmer, ona İbn Aclân, ona babası, ona da Ebu Hureyre’nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz aziz ve celil Allah mahlûkatı yaratınca, kendi eliyle kendi zatı hakkında: Muhakkak rahmetim gazabımı geçer, diye yazdı.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 35, /696
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Aclân Mevla Fatıma bt. Utbe (Aclân)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
4. Ebu Halid Süleyman b. Hayyan el-Caferî (Süleyman b. Hayyan)
5. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14817, T002549
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ حَبِيبِ بْنِ أَبِى الْعِشْرِينَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنَا حَسَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ أَنَّهُ لَقِىَ أَبَا هُرَيْرَةَ فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَسْأَلُ اللَّهَ أَنْ يَجْمَعَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ فِى سُوقِ الْجَنَّةِ . فَقَالَ سَعِيدٌ أَفِيهَا سُوقٌ قَالَ نَعَمْ أَخْبَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ إِذَا دَخَلُوهَا نَزَلُوا فِيهَا بِفَضْلِ أَعْمَالِهِمْ ثُمَّ يُؤْذَنُ فِى مِقْدَارِ يَوْمِ الْجُمُعَةِ مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا فَيَزُورُونَ رَبَّهُمْ وَيُبْرِزُ لَهُمْ عَرْشَهُ وَيَتَبَدَّى لَهُمْ فِى رَوْضَةٍ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ فَتُوضَعُ لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ وَمَنَابِرُ مِنْ لُؤْلُؤٍ وَمَنَابِرُ مِنْ يَاقُوتٍ وَمَنَابِرُ مِنْ زَبَرْجَدٍ وَمَنَابِرُ مِنْ ذَهَبٍ وَمَنَابِرُ مِنْ فِضَّةٍ وَيَجْلِسُ أَدْنَاهُمْ وَمَا فِيهِمْ مِنْ دَنِىٍّ عَلَى كُثْبَانِ الْمِسْكِ وَالْكَافُورِ وَمَا يُرَوْنَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَرَاسِىِّ بِأَفْضَلَ مِنْهُمْ مَجْلِسًا » . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَهَلْ نَرَى رَبَّنَا قَالَ « نَعَمْ قَالَ هَلْ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ الشَّمْسِ وَالْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ » . قُلْنَا لاَ . قَالَ « كَذَلِكَ لاَ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ رَبِّكُمْ وَلاَ يَبْقَى فِى ذَلِكَ الْمَجْلِسِ رَجُلٌ إِلاَّ حَاصرَهُ اللَّهُ مُحَاصرَةً حَتَّى يَقُولَ لِلرَّجُلِ مِنْهُمْ يَا فُلاَنُ ابْنَ فُلاَنٍ أَتَذْكُرُ يَوْمَ قُلْتَ كَذَا وَكَذَا؟ فَيُذَكِّرُهُ بِبَعْضِ غَدَرَاتِهِ فِى الدُّنْيَا فَيَقُولُ :يَا رَبِّ أَفَلَمْ تَغْفِرْ لِى ؟ فَيَقُولُ : بَلَى فَبِسِعَةِ مَغْفِرَتِى بَلَغْتَ مَنْزِلَتَكَ هَذِهِ . فَبَيْنَمَا هُمْ عَلَى ذَلِكَ غَشِيَتْهُمْ سَحَابَةٌ مِنْ فَوْقِهِمْ فَأَمْطَرَتْ عَلَيْهِمْ طِيبًا لَمْ يَجِدُوا مِثْلَ رِيحِهِ شَيْئًا قَطُّ وَيَقُولُ رَبُّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالَى: قُومُوا إِلَى مَا أَعْدَدْتُ لَكُمْ مِنَ الْكَرَامَةِ فَخُذُوا مَا اشْتَهَيْتُمْ . قَالَ فَنَأْتِى سُوقًا قَدْ حَفَّتْ بِهِ الْمَلاَئِكَةُ فِيهِ مَا لَمْ تَنْظُرِ الْعُيُونُ إِلَى مِثْلِهِ وَلَمْ تَسْمَعِ الآذَانُ وَلَمْ يَخْطُرْ عَلَى الْقُلُوبِ فَيُحْمَلُ لَنَا مَا اشْتَهَيْنَا لَيْسَ يُبَاعُ فِيهَا وَلاَ يُشْتَرَى وَفِى ذَلِكَ السُّوقِ يَلْقَى أَهْلُ الْجَنَّةِ بَعْضُهُمْ بَعْضًا قَالَ: فَيُقْبِلُ الرَّجُلُ ذُو الْمَنْزِلَةِ الْمُرْتَفِعَةِ فَيَلْقَى مَنْ هُوَ دُونَهُ وَمَا فِيهِمْ دَنِىٌّ فَيَرُوعُهُ مَا يَرَى عَلَيْهِ مِنَ اللِّبَاسِ فَمَا يَنْقَضِى آخِرُ حَدِيثِهِ حَتَّى يَتَخَيَّلَ إِلَيْهِ مَا هُوَ أَحْسَنُ مِنْهُ وَذَلِكَ أَنَّهُ لاَ يَنْبَغِى لأَحَدٍ أَنْ يَحْزَنَ فِيهَا ثُمَّ نَنْصَرِفُ إِلَى مَنَازِلِنَا فَتَتَلَقَّانَا أَزْوَاجُنَا فَيَقُلْنَ مَرْحَبًا وَأَهْلاً لَقَدْ جِئْتَ وَإِنَّ بِكَ مِنَ الْجَمَالِ أَفْضَلَ مِمَّا فَارَقْتَنَا عَلَيْهِ . فَنَقُولُ : إِنَّا جَالَسْنَا الْيَوْمَ رَبَّنَا الْجَبَّارَ وَيَحِقُّنَا أَنْ نَنْقَلِبَ بِمِثْلِ مَا انْقَلَبْنَا » . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ وَقَدْ رَوَى سُوَيْدُ بْنُ عَمْرٍو عَنِ الأَوْزَاعِىِّ شَيْئًا مِنْ هَذَا الْحَدِيثِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. İsmail, ona Hişam b. Ammar, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu’l-İşrin, ona el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. el-Müseyyeb’in rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre ile karşılaştığı bir sırada Ebu Hureyre: Allah’tan cennetin pazarında beni ve seni bir araya getirmesini dilerim, dedi. Saîd: Orada çarşı (pazar) var mı? dedi. Ebu Hureyre: Evet dedi. Rasulullah (sav) bana şunu haber verdi: “Şüphesiz cennetlikler cennete gireceklerinde, amellerinin üstünlüğü sebebiyle orada konaklayacaklar. Sonra dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre kendilerine verilen izin ile Rablerini ziyaret edecekler, O’nun Arşı onlara görünecek ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara zuhur edecektir. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler yerleştirilecektir. Onların en alt mertebede olanları –ki onlar arasında alt mertebede kimse olmaz- misk ve kâfur tepeleri üzerinde oturacaklardır. Kürsü (minber) sahiplerinin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün oldukları izlenimi onlara verilmez.”
Ebu Hureyre dedi ki: Ben: Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi de görecek miyiz, dedim. O: “Evet, siz güneşi ve on dördünde ayı görmekte hiç şüphe ve tereddüde düşer misiniz,” buyurdu. Biz: Hayır deyince, O: “İşte Rabbinizi görmek hususunda da böylece şüpheye düşmeyeceksiniz. O meclis(ler)de bulunup da Allah’ın kendisi ile birebir ve açık seçik bir şekilde, aracısız ve hicapsız olarak konuşmayacağı hiçbir kimse kalmayacaktır. Hatta onlardan birisine, ey filan oğlu filan şu şu sözleri söylediğin günü hatırlıyor musun, diyecek. Ona dünyada yapmış olduğu mâsiyetlerinden birisini hatırlatacak. O adam: Rabbim, sen bana (onu) bağışlamamış mıydın, diyecek. Rabbi: Bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu makamına erişebildin, buyuracak. Onlar bu halde iken, üstelerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle o kokunun bir benzerini hiç duymadıkları hoş bir koku yağdıracak. Şanı mübarek ve yüce Rabbimiz de: Haydi sizin için hazırladığım lütuf ve ikramlara kalkın da canınızın çektiği ne varsa alın, buyuracak. (Devamla) dedi ki: Bunun üzerine meleklerin çepeçevre kuşattığı bir pazara gideceğiz, orada gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği, kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Canımızın çektiği ne varsa bizim için (saraylarımıza) taşın(arak götürül)ecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey alınır. O pazarda cennet ehli birbirleriyle karşılaşırlar. Yüksek mertebe sahibi bir adam, mertebesi kendisinden daha aşağı birisiyle karşılaşacak –ki esasında aralarında aşağı mertebede hiç kimse yoktur- onun üzerindeki güzel elbiseler pek hoşuna gidecek. Fakat henüz daha sözlerini tamamlamadan, kendisinin (üzerindeki elbisesinin) onunkinden daha güzel olduğu kanaatine sahip olacak. Çünkü orada kimsenin üzülmemesi gerekir. Sonra her birimiz kendi konaklarımıza geri döneriz. Eşlerimiz bizi karşılar, merhaba hoş geldin der, gerçekten bizden ayrıldığın vakte göre çok daha güzel bir vaziyette gelmiş bulunuyorsun, diyecekler. Biz de: Bugün Cebbâr Rabbimiz bizimle aynı mecliste oturdu. Bu şekilde size dönmemiz de uygun olan bir haldir, diyeceğiz.”
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu garip bir hadistir. Biz bunu ancak bu yoldan gelmiş bir hadis olarak biliyoruz. Süveyd b. Amr, el-Evzâî’den bu hadisin bir bölümünü rivayet etmiş bulunmaktadır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 16, 4/685
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Hassan b. Atiyye el-Muharibî (Hassan b. Atiyye)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Abdülhamid b. Habib eş-Şami (Abdülhamid b. Habib b. Ebu'l İşrin)
6. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
7. Muhammed b. İsmail el-Buharî (Muhammed b. İsmail el-Buharî)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Dereceleri
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, Nimetleri