Bize İshak b. İbrahim, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Adem oğlunun işlediği bir amel için, on katından yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Allah (ac) 'Oruç bunun dışındadır. Zira o, ancak benim için tutulur ve onun karşılığını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Kulum şehvetini ve yemesini benim için terk eder' buyurmuştur. Oruç, oruç tutan kimse için bir kalkandır. Oruçlu kişi için, biri orucunu açtığı, diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman olmak üzere iki sevinç anı vardır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20632, N002217
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ أَخْبَرَنَا جَرِيرٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"مَا مِنْ حَسَنَةٍ عَمِلَهَا ابْنُ آدَمَ إِلاَّ كُتِبَ لَهُ عَشْرُ حَسَنَاتٍ إِلَى سَبْعِمِائَةِ ضِعْفٍ. قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلاَّ الصِّيَامَ، فَإِنَّهُ لِى وَأَنَا أَجْزِى بِهِ، يَدَعُ شَهْوَتَهُ وَطَعَامَهُ مِنْ أَجْلِى. الصِّيَامُ جُنَّةٌ. لِلصَّائِمِ فَرْحَتَانِ؛ فَرْحَةٌ عِنْدَ فِطْرِهِ وَفَرْحَةٌ عِنْدَ لِقَاءِ رَبِّهِ. وَلَخُلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ."
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Adem oğlunun işlediği bir amel için, on katından yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Allah (ac) 'Oruç bunun dışındadır. Zira o, ancak benim için tutulur ve onun karşılığını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Kulum şehvetini ve yemesini benim için terk eder' buyurmuştur. Oruç, oruç tutan kimse için bir kalkandır. Oruçlu kişi için, biri orucunu açtığı, diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman olmak üzere iki sevinç anı vardır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Sıyâm 42, /2232
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
5. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
KTB, ORUÇ
Oruç Olgusu
Oruç, ahiretteki karşılığı
Oruç, önemi
Oruç, oruçlunun ağız kokusu
Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Alâ b. Abdurrahman, ona babası (Abdurrahman b. Yakub9, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Allah yüz rahmet yarattı, bir rahmeti kulları arasına koydu, onunla birbirlerine merhamet ederler, Allah’ın katında da doksan dokuz rahmet vardır."
[Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu hususta Selman ile Cündeb b. Abdullah b. Süfyan el-Becelî’den gelmiş rivayetler de vardır. Bu hadis hasen sahih bir hadistir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21140, T003541
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « خَلَقَ اللَّهُ مِائَةَ رَحْمَةٍ فَوَضَعَ رَحْمَةً وَاحِدَةً بَيْنَ خَلْقِهِ يَتَرَاحَمُونَ بِهَا وَعِنْدَ اللَّهِ تِسْعَ وَتِسْعُونَ رَحْمَةً » . قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِى الْبَابِ عَنْ سَلْمَانَ وَجُنْدَبِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سُفْيَانَ الْبَجَلِىِّ وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Alâ b. Abdurrahman, ona babası (Abdurrahman b. Yakub9, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Allah yüz rahmet yarattı, bir rahmeti kulları arasına koydu, onunla birbirlerine merhamet ederler, Allah’ın katında da doksan dokuz rahmet vardır."
[Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu hususta Selman ile Cündeb b. Abdullah b. Süfyan el-Becelî’den gelmiş rivayetler de vardır. Bu hadis hasen sahih bir hadistir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Da'vât 99, 5/549
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Alâ Abdurrahman b. Yakub el-Cühenî (Abdurrahman b. Yakub)
3. Alâ b. Abdurrahman el-Hırakî (Alâ b. Abdurrahman b. Yakub)
4. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî (Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyd)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Merhamet, hayvanlara
Merhamet, insanlara
أَخْبَرَنَا كَثِيرُ بْنُ عُبَيْدٍ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ عَنِ الزُّبَيْدِىِّ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى الصَّلاَةِ وَقُمْنَا مَعَهُ فَقَالَ أَعْرَابِىٌّ وَهُوَ فِى الصَّلاَةِ اللَّهُمَّ ارْحَمْنِى وَمُحَمَّدًا وَلاَ تَرْحَمْ مَعَنَا أَحَدًا . فَلَمَّا سَلَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لِلأَعْرَابِىِّ « لَقَدْ تَحَجَّرْتَ وَاسِعًا » . يُرِيدُ رَحْمَةَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ .
Bize Kesir b. Ubeyd, ona Muhammed b. Harb, ona Zübeydî, ona Zührî, ona Ebu Seleme’nin naklettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) namaz için kalktı. Biz de onunla kalktık. Namazda bir bedevi 'Allah’ım, bana ve Muhammed’e rahmet eyle. Bizimle birlikte başka hiç kimseye merhamet etme' dedi. Rasulullah (sav) selam verdikten sonra, Allah Azze ve Celle’nin rahmetini kastederek, bedeviye 'Geniş olanı daralttın' buyurdu."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
25794, N001217
Hadis:
أَخْبَرَنَا كَثِيرُ بْنُ عُبَيْدٍ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ عَنِ الزُّبَيْدِىِّ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى الصَّلاَةِ وَقُمْنَا مَعَهُ فَقَالَ أَعْرَابِىٌّ وَهُوَ فِى الصَّلاَةِ اللَّهُمَّ ارْحَمْنِى وَمُحَمَّدًا وَلاَ تَرْحَمْ مَعَنَا أَحَدًا . فَلَمَّا سَلَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لِلأَعْرَابِىِّ « لَقَدْ تَحَجَّرْتَ وَاسِعًا » . يُرِيدُ رَحْمَةَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ .
Tercemesi:
Bize Kesir b. Ubeyd, ona Muhammed b. Harb, ona Zübeydî, ona Zührî, ona Ebu Seleme’nin naklettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) namaz için kalktı. Biz de onunla kalktık. Namazda bir bedevi 'Allah’ım, bana ve Muhammed’e rahmet eyle. Bizimle birlikte başka hiç kimseye merhamet etme' dedi. Rasulullah (sav) selam verdikten sonra, Allah Azze ve Celle’nin rahmetini kastederek, bedeviye 'Geniş olanı daralttın' buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Sehv 20, /2166
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Hüzeyl Muhammed b. Velid ez-Zübeydi (Muhammed b. Velid b. Amir)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Harb el-Havlani (Muhammed b. Harb b. Ebreş)
6. Ebu Hasan Kesir b. Ubeyd el-Mezhicî (Kesir b. Ubeyd b. Nümeyr)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Dua, başkası için dua etmek
Dua, dua etme adabı
KTB, DUA
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13508, M007080
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَأَبُو أُسَامَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ أَبِى مُوسَى قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لاَ أَحَدَ أَصْبَرُ عَلَى أَذًى يَسْمَعُهُ مِنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ إِنَّهُ يُشْرَكُ بِهِ وَيُجْعَلُ لَهُ الْوَلَدُ ثُمَّ هُوَ يُعَافِيهِمْ وَيَرْزُقُهُمْ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Muaviye ve Ebu Üsame, onlara el-A'meş, ona Said b. Cübeyr, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ebu Musa'nın şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"İşittiği eziyete aziz ve celil Allah’tan daha çok sabreden hiçbir kimse yoktur. Ona ortak koşulduğu, evladı olduğu söylendiği halde sonra da bunu söyleyenlere afiyet ve rızık vermeyi sürdürmektedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7080, /1154
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
4. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ وَأَبُو سَعِيدٍ الأَشَجُّ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ جُبَيْرٍ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ أَبِى مُوسَى عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم. بِمِثْلِهِ
[قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لاَ أَحَدَ أَصْبَرُ عَلَى أَذًى يَسْمَعُهُ مِنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ إِنَّهُ يُشْرَكُ بِهِ وَيُجْعَلُ لَهُ الْوَلَدُ ثُمَّ هُوَ يُعَافِيهِمْ وَيَرْزُقُهُمْ."]
إِلاَّ قَوْلَهُ "وَيُجْعَلُ لَهُ الْوَلَدُ." فَإِنَّهُ لَمْ يَذْكُرْهُ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13509, M007081
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ وَأَبُو سَعِيدٍ الأَشَجُّ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ جُبَيْرٍ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ أَبِى مُوسَى عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم. بِمِثْلِهِ
[قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لاَ أَحَدَ أَصْبَرُ عَلَى أَذًى يَسْمَعُهُ مِنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ إِنَّهُ يُشْرَكُ بِهِ وَيُجْعَلُ لَهُ الْوَلَدُ ثُمَّ هُوَ يُعَافِيهِمْ وَيَرْزُقُهُمْ."]
إِلاَّ قَوْلَهُ "وَيُجْعَلُ لَهُ الْوَلَدُ." فَإِنَّهُ لَمْ يَذْكُرْهُ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr ve Ebu Said el-Eşec, onlara Veki', ona el-A'meş, ona Said b. Cübeyr, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ebu Musa, o, Nebi'den (sav) aynısını rivayet etti.
[Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "İşittiği eziyet verici sözlere aziz ve celil Allah’tan daha çok sabreden hiç kimse yoktur. Çünkü ona ortak koşulmakta, onun evladı olduğu ileri sürülmekte, sonra da O, bunlara afiyet ve rızık vermeye devam etmektedir."]
Ancak o; "onun evladı olduğu ileri sürülmekte" ibaresini zikretmedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7081, /1154
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
6. Ebu Said Abdullah b. Saîd el-Kindî (Abdullah b. Saîd b. Husayn b. Adî)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13510, M007082
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنِ الأَعْمَشِ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ جُبَيْرٍ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ قَيْسٍ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَا أَحَدٌ أَصْبَرَ عَلَى أَذًى يَسْمَعُهُ مِنَ اللَّهِ تَعَالَى إِنَّهُمْ يَجْعَلُونَ لَهُ نِدًّا وَيَجْعَلُونَ لَهُ وَلَدًا وَهُوَ مَعَ ذَلِكَ يَرْزُقُهُمْ وَيُعَافِيهِمْ وَيُعْطِيهِمْ."
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Said, ona Ebu Üsame, ona el-A'meş, ona Said b. Cübeyr, ona da Ebu Abdurrahman es-Sülemî'nin şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Kays dedi ki: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"İşittiği eziyet verici sözlere yüce Allah’tan daha çok sabreden hiçbir kimse yoktur. Onlar O'nun eşi olduğunu, O'nun evladı olduğunu söylerler de bununla birlikte O, kendilerini rızıklandırmakta, afiyet vermekte, onlara bağışlarını sürdürmektedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7082, /1154
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
6. Ebu Kudame Ubeydullah b. Saîd el-Yeşkurî (Ubeydullah b. Saîd b. Yahya)
Konular:
Allah İnancı, Allah sabırlıdır
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13539, M007111
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا لَيْثٌ عَنْ بُكَيْرٍ عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ:
"لَنْ يُنْجِىَ أَحَدًا مِنْكُمْ عَمَلُهُ." قَالَ رَجُلٌ وَلاَ إِيَّاكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ:
"وَلاَ إِيَّاىَ إِلاَّ أَنْ يَتَغَمَّدَنِىَ اللَّهُ مِنْهُ بِرَحْمَةٍ وَلَكِنْ سَدِّدُوا."
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Leys, ona Bükeyr, ona Büsr b. Said, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav); "hiçbirinizin ameli kendi kendisini asla kurtaramayacaktır" buyurdu. Bir adam; seni de mi ey Allah'ın Rasulü dedi. O; "evet, beni de. Allah'ın kendi lütfundan bir rahmet ile beni kuşatması hali müstesna fakat siz yine de aşırıya gitmeden, haktan da geri kalmadan dosdoğru yol üzerinde yürümeye bakın" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7111, /1158
Senetler:
()
Konular:
Ahirete İman, şeytanın tuzağına düşmemek için amellere güvenmemek gerekir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13540, M007112
Hadis:
وَحَدَّثَنِيهِ يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى الصَّدَفِىُّ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ الأَشَجِّ بِهَذَا الإِسْنَادِ
[عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ: "لَنْ يُنْجِىَ أَحَدًا مِنْكُمْ عَمَلُهُ." قَالَ رَجُلٌ وَلاَ إِيَّاكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "وَلاَ إِيَّاىَ إِلاَّ أَنْ يَتَغَمَّدَنِىَ اللَّهُ مِنْهُ بِرَحْمَةٍ وَلَكِنْ سَدِّدُوا."]
غَيْرَ أَنَّهُ قَالَ: "بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍ." وَلَمْ يَذْكُرْ "وَلَكِنْ سَدِّدُوا."
Tercemesi:
Bize Yunus b. Abdula'la es-Sakafî, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr b. el-Haris, ona Bükeyr b. el-Eşec de bu isnad ile rivayet etmiştir, [ona Busr b. Said'in Ebu Hureyre'den rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Hiçbirinizi ameli asla kurtaramayacaktır." Bir adam; seni de mi ey Allah'ın Rasulü dedi. Rasulullah (sav); "beni de, Allah'ın beni kendinden bir rahmet ile kuşatması hali müstesna, yine de aşırıya gitmeden, haktan da geri kalmadan dosdoğru yol üzerinde yürümeye bakın" buyurdu.]
Şu kadar var ki o rivayetinde; "kendinden bir rahmet ile" buyurmakla birlikte "dosdoğru yolda itidalli hareket edin" ibaresini zikretmedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7112, /1159
Senetler:
()
Konular:
Ahirete İman, şeytanın tuzağına düşmemek için amellere güvenmemek gerekir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Bize Muhammed b. İsmail, ona Hişam b. Ammar, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu İşrin, ona el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. Müseyyeb şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Hureyre ile karşılaştım, bana 'Allah bizi Cennet çarşısında buluştursun' dedi. Saîd 'Cennette çarşı var mı?' diye sordu. Ebu Hureyre 'Evet, Rasulullah (sav) bana şöyle haber verdi: Cennetlikler cennete girdikten sonra amellerinin üstünlüğüne göre orada konaklarına yerleşirler. Dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara verilen izin üzerine Aziz ve Celil Allah’ı ziyaret ederler. Onlara Arşını gösterir ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara tecelli eder. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler kurulur. Onların en alt mertebede olanları –ki aralarında alt mertebede kimse yoktur- misk ve kâfur tepeleri üzerine oturur. Kürsüleri (minberleri) üzerinde oturan kimselerin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün olduğu onlara gösterilmez (hissettirilmez). Ebu Hureyre der ki: Ben 'Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi görecek miyiz' dedim. 'Evet, güneşi ve dolunayı görmek için birbirinizi itip kakar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' dedik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Aynı şekilde Aziz ve Celil Rabbinizi görmekte de birbirinizle itişmezsiniz. O mecliste Aziz ve Celil Allah’ın herkesle tercümansız ve aracısız konuşur. Hatta O sizden birisine 'Ey filan kişi, şu şu işi yaptığın günü hatırlıyor musun' diyecek ve ona dünyada iken yapmış olduğu bazı günahlarını hatırlatacaktır. O kişi 'Rabbim günahlarımı bağışlamamış mıydın?' diyecek. Yüce Allah 'Elbette bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu konumuna ulaşabildin' diyecek. Onlar bu halde iken, üstlerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle benzerini duymadıkları hoş bir koku yağdıracak, sonra da 'Haydi sizin için hazırlamış olduğun ikram ve lütuflara kalkın, canınızın çektiği her ne ise onu alın' buyuracak. Bunun üzerine biz, meleklerin her tarafını kuşattıkları bir pazara geleceğiz. O pazarda gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği ve kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Bu sefer canımızın çektiği ne olursa, bize (konaklarımıza) taşınıp götürülecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey satın alınır. O pazarda cennetlikler birbirleriyle karşılaşırlar, yüksek konumdaki bir adam gelir ve daha aşağı mertebedeki birisiyle karşılaşır –ki aralarında daha aşağı mertebede kimse yoktur- onun üzerindeki elbiselerden (alt mertebedeki kişi) hoşlanınca, daha sözünü tamamlamadan, derhal onun üzerinde ondan daha güzel elbiseler görünür. Çünkü orada hiç kimsenin üzülmemesi gerekir. Sonra evlerimize döneriz, eşlerimiz 'Merhaba hoş safa geldiniz, bizden ayrıldığınız vakitteki hale göre daha da güzel ve daha hoş kokularla geri geldiniz' diyerek bizi karşılar. Biz de 'Biz bugün, Aziz, Celil ve Cebbar Rabbimizle oturduk, Bu yüzden, bu şekilde size dönmek bize layık ve haktır' deriz."
[Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu garip bir hadistir. Biz bu rivayeti sadece bu tarikle biliyoruz. Süveyd b. Amr, bu hadisin bir bölümünü Evzâî’den rivayet etmiş bulunmaktadır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14817, T002549
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ حَبِيبِ بْنِ أَبِى الْعِشْرِينَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنَا حَسَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ أَنَّهُ لَقِىَ أَبَا هُرَيْرَةَ فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَسْأَلُ اللَّهَ أَنْ يَجْمَعَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ فِى سُوقِ الْجَنَّةِ . فَقَالَ سَعِيدٌ أَفِيهَا سُوقٌ قَالَ نَعَمْ أَخْبَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ إِذَا دَخَلُوهَا نَزَلُوا فِيهَا بِفَضْلِ أَعْمَالِهِمْ ثُمَّ يُؤْذَنُ فِى مِقْدَارِ يَوْمِ الْجُمُعَةِ مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا فَيَزُورُونَ رَبَّهُمْ وَيُبْرِزُ لَهُمْ عَرْشَهُ وَيَتَبَدَّى لَهُمْ فِى رَوْضَةٍ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ فَتُوضَعُ لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ وَمَنَابِرُ مِنْ لُؤْلُؤٍ وَمَنَابِرُ مِنْ يَاقُوتٍ وَمَنَابِرُ مِنْ زَبَرْجَدٍ وَمَنَابِرُ مِنْ ذَهَبٍ وَمَنَابِرُ مِنْ فِضَّةٍ وَيَجْلِسُ أَدْنَاهُمْ وَمَا فِيهِمْ مِنْ دَنِىٍّ عَلَى كُثْبَانِ الْمِسْكِ وَالْكَافُورِ وَمَا يُرَوْنَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَرَاسِىِّ بِأَفْضَلَ مِنْهُمْ مَجْلِسًا » . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَهَلْ نَرَى رَبَّنَا قَالَ « نَعَمْ قَالَ هَلْ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ الشَّمْسِ وَالْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ » . قُلْنَا لاَ . قَالَ « كَذَلِكَ لاَ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ رَبِّكُمْ وَلاَ يَبْقَى فِى ذَلِكَ الْمَجْلِسِ رَجُلٌ إِلاَّ حَاصرَهُ اللَّهُ مُحَاصرَةً حَتَّى يَقُولَ لِلرَّجُلِ مِنْهُمْ يَا فُلاَنُ ابْنَ فُلاَنٍ أَتَذْكُرُ يَوْمَ قُلْتَ كَذَا وَكَذَا؟ فَيُذَكِّرُهُ بِبَعْضِ غَدَرَاتِهِ فِى الدُّنْيَا فَيَقُولُ :يَا رَبِّ أَفَلَمْ تَغْفِرْ لِى ؟ فَيَقُولُ : بَلَى فَبِسِعَةِ مَغْفِرَتِى بَلَغْتَ مَنْزِلَتَكَ هَذِهِ . فَبَيْنَمَا هُمْ عَلَى ذَلِكَ غَشِيَتْهُمْ سَحَابَةٌ مِنْ فَوْقِهِمْ فَأَمْطَرَتْ عَلَيْهِمْ طِيبًا لَمْ يَجِدُوا مِثْلَ رِيحِهِ شَيْئًا قَطُّ وَيَقُولُ رَبُّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالَى: قُومُوا إِلَى مَا أَعْدَدْتُ لَكُمْ مِنَ الْكَرَامَةِ فَخُذُوا مَا اشْتَهَيْتُمْ . قَالَ فَنَأْتِى سُوقًا قَدْ حَفَّتْ بِهِ الْمَلاَئِكَةُ فِيهِ مَا لَمْ تَنْظُرِ الْعُيُونُ إِلَى مِثْلِهِ وَلَمْ تَسْمَعِ الآذَانُ وَلَمْ يَخْطُرْ عَلَى الْقُلُوبِ فَيُحْمَلُ لَنَا مَا اشْتَهَيْنَا لَيْسَ يُبَاعُ فِيهَا وَلاَ يُشْتَرَى وَفِى ذَلِكَ السُّوقِ يَلْقَى أَهْلُ الْجَنَّةِ بَعْضُهُمْ بَعْضًا قَالَ: فَيُقْبِلُ الرَّجُلُ ذُو الْمَنْزِلَةِ الْمُرْتَفِعَةِ فَيَلْقَى مَنْ هُوَ دُونَهُ وَمَا فِيهِمْ دَنِىٌّ فَيَرُوعُهُ مَا يَرَى عَلَيْهِ مِنَ اللِّبَاسِ فَمَا يَنْقَضِى آخِرُ حَدِيثِهِ حَتَّى يَتَخَيَّلَ إِلَيْهِ مَا هُوَ أَحْسَنُ مِنْهُ وَذَلِكَ أَنَّهُ لاَ يَنْبَغِى لأَحَدٍ أَنْ يَحْزَنَ فِيهَا ثُمَّ نَنْصَرِفُ إِلَى مَنَازِلِنَا فَتَتَلَقَّانَا أَزْوَاجُنَا فَيَقُلْنَ مَرْحَبًا وَأَهْلاً لَقَدْ جِئْتَ وَإِنَّ بِكَ مِنَ الْجَمَالِ أَفْضَلَ مِمَّا فَارَقْتَنَا عَلَيْهِ . فَنَقُولُ : إِنَّا جَالَسْنَا الْيَوْمَ رَبَّنَا الْجَبَّارَ وَيَحِقُّنَا أَنْ نَنْقَلِبَ بِمِثْلِ مَا انْقَلَبْنَا » . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ وَقَدْ رَوَى سُوَيْدُ بْنُ عَمْرٍو عَنِ الأَوْزَاعِىِّ شَيْئًا مِنْ هَذَا الْحَدِيثِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. İsmail, ona Hişam b. Ammar, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu İşrin, ona el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. Müseyyeb şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Hureyre ile karşılaştım, bana 'Allah bizi Cennet çarşısında buluştursun' dedi. Saîd 'Cennette çarşı var mı?' diye sordu. Ebu Hureyre 'Evet, Rasulullah (sav) bana şöyle haber verdi: Cennetlikler cennete girdikten sonra amellerinin üstünlüğüne göre orada konaklarına yerleşirler. Dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara verilen izin üzerine Aziz ve Celil Allah’ı ziyaret ederler. Onlara Arşını gösterir ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara tecelli eder. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler kurulur. Onların en alt mertebede olanları –ki aralarında alt mertebede kimse yoktur- misk ve kâfur tepeleri üzerine oturur. Kürsüleri (minberleri) üzerinde oturan kimselerin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün olduğu onlara gösterilmez (hissettirilmez). Ebu Hureyre der ki: Ben 'Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi görecek miyiz' dedim. 'Evet, güneşi ve dolunayı görmek için birbirinizi itip kakar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' dedik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Aynı şekilde Aziz ve Celil Rabbinizi görmekte de birbirinizle itişmezsiniz. O mecliste Aziz ve Celil Allah’ın herkesle tercümansız ve aracısız konuşur. Hatta O sizden birisine 'Ey filan kişi, şu şu işi yaptığın günü hatırlıyor musun' diyecek ve ona dünyada iken yapmış olduğu bazı günahlarını hatırlatacaktır. O kişi 'Rabbim günahlarımı bağışlamamış mıydın?' diyecek. Yüce Allah 'Elbette bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu konumuna ulaşabildin' diyecek. Onlar bu halde iken, üstlerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle benzerini duymadıkları hoş bir koku yağdıracak, sonra da 'Haydi sizin için hazırlamış olduğun ikram ve lütuflara kalkın, canınızın çektiği her ne ise onu alın' buyuracak. Bunun üzerine biz, meleklerin her tarafını kuşattıkları bir pazara geleceğiz. O pazarda gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği ve kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Bu sefer canımızın çektiği ne olursa, bize (konaklarımıza) taşınıp götürülecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey satın alınır. O pazarda cennetlikler birbirleriyle karşılaşırlar, yüksek konumdaki bir adam gelir ve daha aşağı mertebedeki birisiyle karşılaşır –ki aralarında daha aşağı mertebede kimse yoktur- onun üzerindeki elbiselerden (alt mertebedeki kişi) hoşlanınca, daha sözünü tamamlamadan, derhal onun üzerinde ondan daha güzel elbiseler görünür. Çünkü orada hiç kimsenin üzülmemesi gerekir. Sonra evlerimize döneriz, eşlerimiz 'Merhaba hoş safa geldiniz, bizden ayrıldığınız vakitteki hale göre daha da güzel ve daha hoş kokularla geri geldiniz' diyerek bizi karşılar. Biz de 'Biz bugün, Aziz, Celil ve Cebbar Rabbimizle oturduk, Bu yüzden, bu şekilde size dönmek bize layık ve haktır' deriz."
[Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu garip bir hadistir. Biz bu rivayeti sadece bu tarikle biliyoruz. Süveyd b. Amr, bu hadisin bir bölümünü Evzâî’den rivayet etmiş bulunmaktadır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 16, 4/685
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Hassan b. Atiyye el-Muharibî (Hassan b. Atiyye)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Abdülhamid b. Habib eş-Şami (Abdülhamid b. Habib b. Ebu'l İşrin)
6. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
7. Muhammed b. İsmail el-Buharî (Muhammed b. İsmail el-Buharî)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Dereceleri
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, Nimetleri
Bize Müemmel b. Hişam-, ona İsmail b. İbrahim, ona Avf, ona Ebu Recâ, ona da Semüre b. Cündüb (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Bu gece bana iki melek geldi de beni uykudan uyandırdılar, ardından binaları altın ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre götürdüler. Bizi orada bedenlerinin yarısı görebileceğin en güzel surette, diğer yarısı ise görebileceğin en çirkin surette olan birtakım adamlar karşıladı. İki melek onlara 'Gidip şu nehre giriniz' dedi. Onlar da nehre girdiler, sonra bize dönüp geldiler. Bir de gördük ki, onlardan bu çirkinlik gitmiş ve en güzel bir insan suretine değişmişler. O iki melek bana 'İşte burası Adn Cenneti'dir. Şu (muhteşem) bina da Senin makamındır' dediler. Melekler sözlerine şöyle devam ettiler: Bedenlerinin yarısı güzel ve yarısı çirkin olan insanlar topluluğu var ya, işte onlar güzel ve hayır işler ile kötü ve günah işleri birbirine karıştıran kimselerdi. Allah onların kötülüklerini affetti."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32050, B004674
Hadis:
حَدَّثَنَا مُؤَمَّلٌ - هُوَ ابْنُ هِشَامٍ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ وَحَدَّثَنَا عَوْفٌ حَدَّثَنَا أَبُو رَجَاءٍ حَدَّثَنَا سَمُرَةُ بْنُ جُنْدُبٍ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَنَا « أَتَانِى اللَّيْلَةَ آتِيَانِ فَابْتَعَثَانِى ، فَانْتَهَيْنَا إِلَى مَدِينَةٍ مَبْنِيَّةٍ بِلَبِنِ ذَهَبٍ وَلَبِنِ فِضَّةٍ ، فَتَلَقَّانَا رِجَالٌ شَطْرٌ مِنْ خَلْقِهِمْ كَأَحْسَنِ مَا أَنْتَ رَاءٍ ، وَشَطْرٌ كَأَقْبَحِ مَا أَنْتَ رَاءٍ قَالاَ لَهُمُ اذْهَبُوا فَقَعُوا فِى ذَلِكَ النَّهْرِ . فَوَقَعُوا فِيهِ ثُمَّ رَجَعُوا إِلَيْنَا قَدْ ذَهَبَ ذَلِكَ السُّوءُ عَنْهُمْ ، فَصَارُوا فِى أَحْسَنِ صُورَةٍ قَالاَ لِى هَذِهِ جَنَّةُ عَدْنٍ ، وَهَذَاكَ مَنْزِلُكَ قَالاَ أَمَّا الْقَوْمُ الَّذِينَ كَانُوا شَطْرٌ مِنْهُمْ حَسَنٌ وَشَطْرٌ مِنْهُمْ قَبِيحٌ فَإِنَّهُمْ خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا تَجَاوَزَ اللَّهُ عَنْهُمْ » .
Tercemesi:
Bize Müemmel b. Hişam-, ona İsmail b. İbrahim, ona Avf, ona Ebu Recâ, ona da Semüre b. Cündüb (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Bu gece bana iki melek geldi de beni uykudan uyandırdılar, ardından binaları altın ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre götürdüler. Bizi orada bedenlerinin yarısı görebileceğin en güzel surette, diğer yarısı ise görebileceğin en çirkin surette olan birtakım adamlar karşıladı. İki melek onlara 'Gidip şu nehre giriniz' dedi. Onlar da nehre girdiler, sonra bize dönüp geldiler. Bir de gördük ki, onlardan bu çirkinlik gitmiş ve en güzel bir insan suretine değişmişler. O iki melek bana 'İşte burası Adn Cenneti'dir. Şu (muhteşem) bina da Senin makamındır' dediler. Melekler sözlerine şöyle devam ettiler: Bedenlerinin yarısı güzel ve yarısı çirkin olan insanlar topluluğu var ya, işte onlar güzel ve hayır işler ile kötü ve günah işleri birbirine karıştıran kimselerdi. Allah onların kötülüklerini affetti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 15, 2/195
Senetler:
1. Ebu Saîd Semüra b. Cündüb el-Fezârî (Semüra b. Cündüb b. Hilal b. Haric b. Mürre b. Hazn)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Sehl Avf b. Ebu Cemîle el-A'râbî (Avf b. Bendûye)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
5. Ebu Hişam Müemmel b. Hişam el-Yeşküri (Müemmel b. Hişam)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
CENNET TASVİRLERİ
Cennet,
Cennet, Adn Cenneti
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik