Giriş

Bize İshak b. İbrahim, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Adem oğlunun işlediği bir amel için, on katından yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Allah (ac) 'Oruç bunun dışındadır. Zira o, ancak benim için tutulur ve onun karşılığını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Kulum şehvetini ve yemesini benim için terk eder' buyurmuştur. Oruç, oruç tutan kimse için bir kalkandır. Oruçlu kişi için, biri orucunu açtığı, diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman olmak üzere iki sevinç anı vardır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur."


    Öneri Formu
20632 N002217 Nesai, Sıyâm, 42

Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Alâ b. Abdurrahman, ona babası (Abdurrahman b. Yakub9, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah yüz rahmet yarattı, bir rahmeti kulları arasına koydu, onunla birbirlerine merhamet ederler, Allah’ın katında da doksan dokuz rahmet vardır." [Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu hususta Selman ile Cündeb b. Abdullah b. Süfyan el-Becelî’den gelmiş rivayetler de vardır. Bu hadis hasen sahih bir hadistir.]


    Öneri Formu
21140 T003541 Tirmizi, Daavât, 99

Bize Kesir b. Ubeyd, ona Muhammed b. Harb, ona Zübeydî, ona Zührî, ona Ebu Seleme’nin naklettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) namaz için kalktı. Biz de onunla kalktık. Namazda bir bedevi 'Allah’ım, bana ve Muhammed’e rahmet eyle. Bizimle birlikte başka hiç kimseye merhamet etme' dedi. Rasulullah (sav) selam verdikten sonra, Allah Azze ve Celle’nin rahmetini kastederek, bedeviye 'Geniş olanı daralttın' buyurdu."


    Öneri Formu
25794 N001217 Nesai, Sehiv, 20


    Öneri Formu
13508 M007080 Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm, 49


    Öneri Formu
13509 M007081 Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm, 49


    Öneri Formu
13510 M007082 Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm, 50


    Öneri Formu
13539 M007111 Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm, 71


    Öneri Formu
13540 M007112 Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm, 71

Bize Muhammed b. İsmail, ona Hişam b. Ammar, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu İşrin, ona el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. Müseyyeb şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Hureyre ile karşılaştım, bana 'Allah bizi Cennet çarşısında buluştursun' dedi. Saîd 'Cennette çarşı var mı?' diye sordu. Ebu Hureyre 'Evet, Rasulullah (sav) bana şöyle haber verdi: Cennetlikler cennete girdikten sonra amellerinin üstünlüğüne göre orada konaklarına yerleşirler. Dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara verilen izin üzerine Aziz ve Celil Allah’ı ziyaret ederler. Onlara Arşını gösterir ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara tecelli eder. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler kurulur. Onların en alt mertebede olanları –ki aralarında alt mertebede kimse yoktur- misk ve kâfur tepeleri üzerine oturur. Kürsüleri (minberleri) üzerinde oturan kimselerin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün olduğu onlara gösterilmez (hissettirilmez). Ebu Hureyre der ki: Ben 'Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi görecek miyiz' dedim. 'Evet, güneşi ve dolunayı görmek için birbirinizi itip kakar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' dedik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Aynı şekilde Aziz ve Celil Rabbinizi görmekte de birbirinizle itişmezsiniz. O mecliste Aziz ve Celil Allah’ın herkesle tercümansız ve aracısız konuşur. Hatta O sizden birisine 'Ey filan kişi, şu şu işi yaptığın günü hatırlıyor musun' diyecek ve ona dünyada iken yapmış olduğu bazı günahlarını hatırlatacaktır. O kişi 'Rabbim günahlarımı bağışlamamış mıydın?' diyecek. Yüce Allah 'Elbette bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu konumuna ulaşabildin' diyecek. Onlar bu halde iken, üstlerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle benzerini duymadıkları hoş bir koku yağdıracak, sonra da 'Haydi sizin için hazırlamış olduğun ikram ve lütuflara kalkın, canınızın çektiği her ne ise onu alın' buyuracak. Bunun üzerine biz, meleklerin her tarafını kuşattıkları bir pazara geleceğiz. O pazarda gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği ve kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Bu sefer canımızın çektiği ne olursa, bize (konaklarımıza) taşınıp götürülecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey satın alınır. O pazarda cennetlikler birbirleriyle karşılaşırlar, yüksek konumdaki bir adam gelir ve daha aşağı mertebedeki birisiyle karşılaşır –ki aralarında daha aşağı mertebede kimse yoktur- onun üzerindeki elbiselerden (alt mertebedeki kişi) hoşlanınca, daha sözünü tamamlamadan, derhal onun üzerinde ondan daha güzel elbiseler görünür. Çünkü orada hiç kimsenin üzülmemesi gerekir. Sonra evlerimize döneriz, eşlerimiz 'Merhaba hoş safa geldiniz, bizden ayrıldığınız vakitteki hale göre daha da güzel ve daha hoş kokularla geri geldiniz' diyerek bizi karşılar. Biz de 'Biz bugün, Aziz, Celil ve Cebbar Rabbimizle oturduk, Bu yüzden, bu şekilde size dönmek bize layık ve haktır' deriz." [Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu garip bir hadistir. Biz bu rivayeti sadece bu tarikle biliyoruz. Süveyd b. Amr, bu hadisin bir bölümünü Evzâî’den rivayet etmiş bulunmaktadır.]


    Öneri Formu
14817 T002549 Tirmizi, Sıfatü’l-Cenne, 16

Bize Müemmel b. Hişam-, ona İsmail b. İbrahim, ona Avf, ona Ebu Recâ, ona da Semüre b. Cündüb (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bu gece bana iki melek geldi de beni uyku­dan uyandırdılar, ardından binaları altın ve gümüş tuğ­lalarla yapılmış bir şehre götürdüler. Bizi orada bedenlerinin yarısı görebileceğin en güzel surette, diğer yarısı ise görebileceğin en çirkin surette olan birtakım adamlar karşıladı. İki melek onlara 'Gidip şu nehre giriniz' dedi. Onlar da nehre girdiler, sonra bize dönüp geldiler. Bir de gördük ki, onlardan bu çirkinlik gitmiş ve en güzel bir insan suretine değişmişler. O iki melek bana 'İşte burası Adn Cenneti'dir. Şu (muhteşem) bina da Senin makamındır' dediler. Melekler sözlerine şöyle devam ettiler: Bedenlerinin yarısı güzel ve yarısı çirkin olan insanlar topluluğu var ya, işte onlar güzel ve hayır işler ile kötü ve günah işleri birbirine karıştıran kimselerdi. Allah onların kötülüklerini affetti."


    Öneri Formu
32050 B004674 Buhari, Tefsir, (Tevbe) 15