Giriş

Bize Züheyr b. Harb, ona İs­mail b. Uleyye, ona Eyyüb; (T) Bize Ebu Tahir, ona Abdullah b. Vehb, ona içlerinde Malik b. Enes'in de bulunduğu ehli ilimden bazıları, onlara Nafi', ona da İbn Ömer, "Rasulullah (sav) Yahudilerin getirdiği, zina eden bir erkek ve kadını, zina yapmalarından dolayı recmetmiştir" diyerek hadisi benzer şekilde rivayet etmiştir.


Açıklama: hadisin tam metni için M004437 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
1961 M004438 Müslim, Hudud, 27

Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr, ona Musa b. Ukbe, ona Nafi', ona da İbn Ömer; "yahudiler, içlerinden zina eden bir erkekle bir kadını Rasulullah'a (sav) getirdiler" diyerek hadisin devamını, Ubeydullah'ın Nafi'den yaptığı rivayete benzer şekilde rivayet etmiştir.


Açıklama: hadisin tam metni için M004437 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
1964 M004439 Müslim, Hudud, 27

Bize Ebu Salih Hakem b. Musa, ona Şuayb b. İshak, ona Ubeydullah, ona Nafi', ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'a (sav) zina etmiş yahudi bir erkekle yahudi bir ka­dın getirildi. Rasulullah (sav) yahudilere gelerek; "zina eden bir kimse hakkında Tevrat'ta ne buluyorsunuz" diye sordu. Yahudiler; onların yüzüne karaya boyayıp bir hayvana bindirir, yüzle­rini birbirlerine ters döndürürüz. Bu şekilde sokakta dolaştırılırlar dediler. Hz. Peygamber (sav); "eğer söylediklerinizde samimi iseniz Tevrat’ı getirin de onu okuyun" buyurdu. Yahudiler hemen Tevrat'ı getirerek okudular. Recim ayetine gelince, okuyan genç elini recim ayetinin üzerine koyarak sadece başını ve sonunu okudu. Hz. Peygamber (sav) ile birlikte olan Abdullah b. Selam; emir buyurun da elini kaldırsın dedi. Yahudi elini kaldı­rınca baktılar ki elinin altında recim ayeti var. Bunun üzerine Rasulullah (sav) emir buyurdu, her ikisi de recmedildi. [Abdullah b. Ömer der ki: Recmedenler arasında ben de vardım. Yahudi erkeğin, kendini siper ederek kadını koruduğunu gördüm.]


    Öneri Formu
1957 M004437 Müslim, Hudud, 26

Bize yusuf b. Musa, ona Übeydullah b. Musa, ona İsrail, ona Ebu Ishâk, ona da Berâ şöyle demiştir: Rasulullah (sav), Ensar'dan bazı adamları, başlarına Abdullah b. Atîk'i emir tayin ederek Yahudi Ebu Râfi üzerine gönderdi. Ebu Râfi Hz. Peygamber'e eziyet eden, Onun aleyhinde çalışan birisiydi. Hicâz'da kendisine ait bir kalede idi. Birlik kaleye yaklaştığında güneş batmış ve insanlar hayvanlarıyla birlikte meradan dönmüşlerdi. Abdullah arkadaşla­rına 'yerinizde oturun, ben gideyim, belki kale bekçilerine görünmeden kaleye girerim' dedi. Kale kapısına doğru yürüdü. Kapıya yaklaştığında, sanki bir ihtiyacını gideriyormuş gibi, elbisesine bürünüp kendisini gizledi. İnsanlar tamamıyla kaleye girmişti. Bu sırada kale bekçisi 'ey Allah'ın kulu, kaleye girmek istersen hemen gir, çünkü kapıyı kapatacağım' dedi. Ben de hemen girip gizlendim. İnsanla­rın kaleye girmesi üzerine kapıcı kapıyı kilitledi ve anahtarları bir di­reğe astı. Abdullah der ki: Ben hemen anahtarlara doğru yöneldim ve onla­rı alıp kapıyı açtım. Ebu Râfi'in yanında akşamdan sonra gece soh­beti yapılırdı ve bu sohbet kalenin üst katlarında olurdu. Bu gece sohbeti sona erip, dostları Ebu Râfi'in yanından dağılınca, ben he­men yanına çıktım. Açtığım her kapıyı içeriden sürgüleyerek kapatıyordum. Düşündüm ki, eğer Ebu Râfi'in adamları beni sezerlerse onu öldürünceye kadar bana fırsat bırakmazlar. Bu şekilde Ebu Râfi'in yattığı odaya kadar vardım. O, karanlık bir oda içinde, aile­sinin arasındaydı. Odanın neresinde olduğunu kestiremedim. Anlamak için 'ey Ebu Râfi' diye seslendim. 'kim o?' diye karşılık verdi. Ben hemen sesin geldiği tarafa yönelip kılıcımla ilk darbeyi vur­dum. Fakat dehşet içinde idim, bir iş göremedim. Ebu Râfi feryat etti. Ben hemen odadan dışarı çıktım ve kısa bir zaman bekleyip tekrar odaya daldım ve 'bu feryat nedir ey Ebu Râfi?' dedim. 'Ananın canı cehenneme, sen seslenmeden önce birisi bana oda için­de kılıçla vurdu' dedi. Abdullah der ki: Ben ona bir darbe daha vurdum, iyice yaraladım. Fakat yine öldüremedim. Sonra kılıcın keskin ucu­nu onun karnına bastım. Nihayet Ebu Râfi arkasına devrildi. Bu defa onu öldürdüğümü anladım ve hemen kapıları birer birer açmağa baş­ladım. Ardından kale merdiveninin son basamağında, yere var­dığımı sanarak ayağımı yere attım, ama mehtaplı bir gecede merdivenden aşağıya düştüm. Bacağım kırıldı. Hemen bir sargı ile bu kırığı sar­dım, sonra kapının önüne oturdum ve kendi kendime 'onu öldürüp öldürmediğimi öğreninceye kadar bu gece kaleden çıkmam' dedim. Horoz Ötmeye başlayınca ölümü ilan eden kimse kale surlarının üstünde ayakta 'hicaz ahalisinin tüccarı Ebu Râfi'nin ölümünü bildiririm' di­ye ilân etti. Bunun üzerine ben artık arkadaşlarımın yanına gittim. Onlara 'Ebu Râfi'den kurtulduk. Allah onu öldürmeyi nasip etti' dedim. Nihayet Peygamber'in (sav) huzuruna vardım ve O'na olanları anlattım. (Aya­ğımın kırıldığını duyunca) bana "ayağını uzat" buyurdu. Ben de ayağımı uzattım. Rasulullah (sav) ayağımı eliyle sıvazladı. Sanki ayağımdan hiç ağrı duymamış gibi oldum.


    Öneri Formu
31216 B004039 Buhari, Megâzî, 16

Bize Ebu’l-Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyir’in rivayet ettiğine göre Usame b. Zeyd (r.anhumâ) kendisine şunu haber vermiştir: Rasulullah (sav) Bedir vakasından önce Hâris b. Hazrec oğulları yurdunda hasta bulunan Sa‘d b. Ubâde’yi ziyaret etmek üzere Fedek işi kadife kaplı bir palan vurulmuş bir eşeğin üzerine binmiş, terkisine de Usame b. Zeyd’i bindirmişti. (Usame) der ki: Hz. Peygamber (sav) yolda Abdullah b. Ubeyy b. Selûl’un da bulunduğu bir meclise uğradı. Bu sırada Abdullah b. Ubeyy henüz Müslüman olmamıştı. Bir de gördü ki Mecliste Müslümanlar, puta tapan müşrikler ve Yahudiler karışık oturuyorlar. Mecliste Abdullah b. Revâha da vardı. Bindikleri hayvanın çıkardığı toz, mecliste oturanların üzerine kalkınca, Abdullah b. Ubeyy ridâsıyla burnunu kapattı, sonra da “Üzerimizi toza bulamayın”, dedi. Rasulullah (sav) onlara selam verdikten sonra durdu, bineğinden indi, onları Allah’a davet etti, onlara Kur’ân okudu. Abdullah b. Ubeyy b. Selûl “Ey kişi! Gerçek şu ki, senin bu söylediklerin eğer bir hakikat ise ondan daha güzeli yoktur. Ona sebep meclislerimizde bizi rahatsız etme. Sen kaldığın yere geri dön. Yanına gelen olursa ona anlatacaklarını anlat” dedi. Bu sefer Abdullah b. Revaha “Hayır, ey Allah’ın Rasulü, o Kur'an ile meclislerimizi kuşat, biz bunu seviyoruz” deyince, Müslümanlar, müşrikler ve Yahudiler birbirlerine ağır sözler söylemeye başladılar. Hatta neredeyse birbirleriyle kavga dahi edeceklerdi. Nebi (sav) ise onları sakinleştirmeye çalışıyordu. Sonra Nebi (sav) eşeğine bindi ve yoluna devam etti. Nihayet Sa‘d b. Ubâde’nin yanına girdi. Nebi (sav) ona: "Ey Sa‘d, Ebu Hubâb’ın" -bununla Abdullah b. Ubeyy’i kast ediyordu- "söylediklerini işittin mi? O, şöyle şöyle dedi" buyurdu. Sa‘d b. Ubâde “Ey Allah’ın Rasulü, onu affet, ona müsamaha göster, sana Kitab’ı indirene yemin olsun ki, Allah sana indirmiş olduğu hakkı getirdiğinde, bu kasabadaki ahali, ona taç giydirmek, onun başına krallara mahsus sarık sarmak üzere anlaşmışlardı. Allah sana vermiş olduğu hak vesilesiyle bunun gerçekleşmesine imkân vermeyince, bundan dolayı onun hevesi kursağında kaldı. İşte bu durum senin gördüklerini yapmasına sebep oldu” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) da onu affetti. Nebi (sav) ve ashabı, Allah’ın kendilerine emretmiş olduğu gibi müşrikleri ve Kitab ehlini affediyor, eziyetlere sabredip katlanıyorlardı. Zaten aziz ve celil Allah da "Ve and olsun, sizden önce kitap verilenlerden ve şirk koşanlardan, rahatsız edici çok sözler işiteceksiniz" (Ali İmran, 3/186); "Kitap ehlinden birçoğu ruhlarında yerleşmiş olan kıskançlıktan dolayı, sizi imanınızdan sonra kâfirler olarak geriye döndürmeyi çok isterler…" (Bakara, 2/109) buyurmuştur. Nebi (sav), Allah onlar hakkında cihada izin verinceye kadar, Allah’ın kendisine emretmiş olduğu affı bu şekilde tevil ediyor ve gereğini yerine getiriyordu. Rasulullah (sav), Bedir gazvesini yapınca Allah onun vasıtası ile Kureyş kâfirlerinin ileri gelenlerinin öldürülmesini sağladı. İbn Ubeyy b. Selûl ve beraberindeki putperest müşrikler “Artık bu Müslümanların işinin yoluna girdiğini gösteren bir husustur” deyip İslam üzere Rasulullah’a (sav) biat edip Müslüman oldular.


    Öneri Formu
31683 B004566 Buhari, Tefsir, (Âl-i İmran) 15


Açıklama: 3688'in senedi ile aynı hükümdedir.

    Öneri Formu
39258 HM004248 İbn Hanbel, I, 445


    Öneri Formu
711 M004078 Müslim, Müsakat, 91


    Öneri Formu
1721 M004349 Müslim, Kasame, 6


    Öneri Formu
32313 B004728 Buhari, Tefsir, (Kehf) 5


    Öneri Formu
1966 M004440 Müslim, Hudud, 28